Depremin ardından ortaya çıkan sorunlardan biri de kayıp çocuklar. Enkaz altından çıkarılan çocukları bir yandan yakınları ararken, diğer yandan da bu çocukların akıbeti net değil. Bu konuda çalışma yürüten AÇSKE’den Hatice Kapusuz, “Hala hangi hastanede kaç çocuk var, bunlardan kaçı refakatsiz bilgisinin merkezi bir biçimde paylaşıldığı bir sistem yok” dedi. Kapusuz, Sağlık ya da Aile Bakanlığı’nın merkezi şekilde açık ve şeffaf bilgi paylaşması çağrısı yaptı.
Deprem bölgesindeki çocuklar için Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi (AÇSKE) oluşturuldu. Çocuk hakları alanında çalışan sivil toplum aktivistleri tarafından oluşturulan AÇSKE, sosyal medyayı tarayarak depremde kaybolmuş çocukların izini sürüyor.
AÇSKE, 6-10 Şubat 2023 tarihleri arasında yapılan paylaşımlardaki bilgileri teyit ederek yayınladığı bilgi notunda, toplam 168 çocuk hakkında arama ilanı verildiğini duyurdu.
AÇSKE’den Gazete Karınca’ya konuşan çocuk hakları aktivisti Hatice Kapusuz, ellerindeki son bilgileri de paylaşarak depremi çocuk hakları yönüyle değerlendirdi.
‘Sevk sırasında çocukların yakınlarıyla bağları koptu’
İzledikleri kadarıyla çocuklar ile ilgili süreci takip etmenin zor olduğunu ifade eden Hatice Kapusuz, bunun birkaç sebebi olduğunu söyledi.
Hem çocukların kendilerini ifade edecek yaşta olmamaları hem de deprem anında çok hızlı hareket etmek, enkazı kaldırır kaldırmaz hastaneye götürmek gibi refleksler sebebi ile çocukların kayıt alınmaksızın hastanelere sevk edildiğini, bu sevk esnasında da yakınları ve çocukların arasındaki bağın koptuğunu gözlemledik.
‘Cevap veren mekanizma yok, sahaya kaos hakim’
Ama bunların yanında, depremdeki durumun daha krizli olmasını koordinasyonsuzlukla açıklanabileceğini söyleyen Kapusuz, ‘‘Henüz ihtiyaca cevap veren bir mekanizma olmadığı için insanların hastane hastane çocuklarını aradığı bir kaos hakim sahaya’’ dedi.
Çocukların hangi hastanelere sevk edildiği bilgisi olduğunu ama hangi hastanede, hangi çocuk var bilgisinin kayıtla takip edilebilir ve erişilebilir olmadığını ifade eden Kapusuz, çocukların sevk edildiği bazı hastanelerin isimlerini paylaştı.
Adana Şehir Hastanesi, Toros Devlet Hastanesi, İstanbul’daki Sakura Hastanesi Bilkent, Urfa, Kayseri gibi çeşitli hastanelerde çocukların olduğunu biliyoruz. Kabaca baktığımızda sayı çok daha yüksek. 150’nin üzerinde çocuk var Kayseri’de. Bazı hastanelerde 20’ye yakın çocuk görüyoruz. Hastanelerde tedavi gören yüzlerce çocuk var. Bunların bir kısmının refakatsiz, bir kısmının kimliksiz olduğunu biliyoruz. Bu çocuklar özellikle 0-3 yaş grubundan.
‘168 kayıt girdik 30’u bulundu’
Şu ana kadar 168 çocuk kaydı girdik. Bu çocuklar arasından 30’u bulundu. 20’sinin hayatını kaybettiğini öğrendik. Bunlar hastanelerin morglarında bulunan çocuklardı. Bizim alandan tarayarak tespit ettiğimiz 118 tane aranan çocuk var, bugün itibarıyla.
‘Akrabalar için de ıstıraba döndü’
Kapusuz, depremin etkileri henüz devam ederken çocuğun yakınları için de uzak şehirlere ulaşmanın zorlayıcı olduğunu, benzer durumlarda uluslararası mekanizmaların daha farklı hareket ettiğini belirtti.
Afetin büyüklüğü etkin olmakla birlikte, daha uluslararası uygulamalarda çocukların tek bir merkezde bir araya getirildiği, dolayısıyla çocuklarını arayanların tek bir merkezden ulaşabildiği yöntemler varken, bizde Ankara, İstanbul gibi mesafe olarak da uzak hem de deprem koşullarında ulaşımın zor olduğu bir durum söz konusu. Dolayısıyla akrabalar için tam bir ıstıraba dönen bir süreç bu.
‘Bakanlık, şeffaf bilgi paylaşmıyor’
Kapusuz, AÇSKE’nin bilgileri derlemeye çalıştığını ama ellerindeki bilgilerin her zaman eksik kalacağını şu sebebe bağlıyor:
Hala hangi hastanede kaç çocuk var, bunlardan kaçı refakatsiz bilgisinin merkezi bir biçimde paylaşıldığı bir sistem yok. Bizim de aslında talep ettiğimiz, beklediğimiz Sağlık ya da Aile Bakanlığı bu bilgilendirmeyi düzenli şekilde yapması gerekiyor. Bizde gerçeğin sadece bir kısmını varken bakanlık tamamına sahiptir. Bakanlık, merkezi şekilde açık ve şeffaf bilgi paylaşmalı.
Koruyucu aile süreci nasıl işleyecek?
Yine Bakanlığın, koruyucu aile konusuna dair yaptığı basın açıklamasında hangi sisteme işaret ettiğinin belirsiz olduğunu ifade ederek, bu konunun depremzede çocuklar için hayati önemde olduğunu belirtti.
Çocuk depremzedeler farklı bir sisteme mi maruz kalacaklar, daha farklı bir yöntemden mi söz ediliyor? Bunları bilmiyoruz. Normalde ailelerin takip edildiği, izlendiği yaklaşık bir yıla varan bir prosedür çocuğun koruyucu aile ile yaşamaya başlaması. Çocukların depremzede olmasını öngörerek önlem, destekleyici psikososyal destek gibi planları, programları var mı bilmiyoruz.
‘Deprem travması, bilgi gerektirir’
Hatice Kapusuz, çocukların birey olduklarını, süreçten etkilendiklerini unutarak hareket edildiğini, koruyucu aile olmayı yardım aracı olarak görme algısının değişmesi gerektiğini söyledi.
Mesela ‘buluntu çocuk’ kavramı ortaya çıktı. Sanki bir eşya gibi bahsediliyor çocuklardan. Koruyucu aile meselesinde depremde bulunan çocuklar, yardım duygusuyla evlat edinelemez. Çünkü depremde travma yaşamış, yakınlarını kaybetmiş bir çocuğun travmaları, bilgi gerektirir. O bakıma cevap verebilecek kapasite gerektirir. Bir anlık hevesle insanları yönlendirebileceğimiz ya da ajite olan insanların yönlendirilebileceği mesele gibi algılanmaması çok önemli.