Astrofizik alanında uzmanlaşan kuramsal fizikçi Chanda Prescod-Weinstein’ın kaleme aldığı “Düzeni Bozuk Kozmos: Karanlık Madde, Uzayzaman ve Ertelenmiş Hayaller” İrene Kitap etiketiyle raflarda. Kitabın çevirmeni sosyal ve politik psikolog Canan Coşkan’ın gözünden “Düzeni Bozuk Kozmos”a bakıyoruz.
2022 PEN Oakland Josephine Miles ödüllü kitap, okurları bilim ve gündelik yaşama işlemiş eşitsizlikler arasındaki ilişkiyi beyaz ataerkinin hırsıyla yoğrulmuş fizik dünyasının içinden ama naikili Siyah Yahudi bir bilim insanının gözünden görmeye davet ediyor.
Sıra dışı bir popüler bilim eseri olan Düzeni Bozuk Kozmos, Amerika Birleşik Devletleri’nde, sayıları hâlâ henüz yüzü geçememiş Siyah fizikçiden biri olan ve kuramsal fizik alanındaki çalışmalarının yanı sıra bulunduğu kurumlarda mevcut kapitalist, heterocinsiyetçi, ataerkil ve beyaz düzene ters sesiyle de öne çıkan Chanda Prescod-Weinstein’ın ilk kitabı. Naikili Siyah Yahudi bir astrofizikçi olarak yazar, gündelik yaşam deneyimleri üzerinden, bir yandan sadeleştirilmiş astro/fizik bilgisi eşliğinde evrenin maddeselliğini diğer yandan her gün tanık olduğumuz eşitsizliklerin temelini anlatmaya çalışıyor. Bir başka ifadeyle, Dr. Prescod-Weinstein, okura dümdüz bir popüler bilim aktarımı sunmak yerine kısmen otobiyografik ama hemen her bölümde sosyopolitikayla yoğrulmuş bir bilimin hasıraltı edilen mevzularını irdeliyor. Örneğin, akademide FTMM (Fen bilimleri, Teknik, Matematik ve Mühendislik) alanlarında Siyah, Latinx ve lubun öğrencilerin, genç akademisyenlerin önlerine çekilen engeller ile Hawaii’de yerli halkların bilgi birikimlerine ve yaşam alanlarına gerçekleştirilen ihlallerin arasındaki ilişkiyi bilimin ve bilim insanlarının tüm bunlardaki rolünü odağa koyarak dillendiriyor.
Yazarın bilime ve toplumsala dair bu alengirli gerçeklik örgüsü temelini yalnızca kendi bireysel yaşamından değil aynı zamanda en az üç nesildir devam eden feminist ve Siyah hakları savunucusu bir aile hikâyesinden alıyor. Chanda Prescod-Weinstein’ın anneannesi, 92 yaşındaki Selma James, ‘Uluslararası Ev İşi İçin Ücret Kampanyası’nın ve ‘Küresel Kadın Grevi’nin kurucularından ve beyaz olmayan, ırkçılık karşıtı, seks işçilerini ayırmaksızın işçi haklarını ilerletmeyi hedefleyen bir feminizmi radikal değil olması gerektiği gibi bir mücadele olarak tanımlıyor. Margaret Prescod ise annesi Selma James’in açtığı yoldan ilerleyen bir yazar, gazeteci ve bir yandan kızı Chanda’yı büyütüp zorlu şartlarda okutmaya çalışırken diğer yandan da Birleşmiş Milletler ile çalışmış, ‘Seri Cinayetlere Karşı Siyah Koalisyon’un ve ‘Ev İşine Ücret İçin Siyah Kadınlar’ın kurucularından da olan bir feminist aktivist. Bu açıdan, Magaret Prescod’un, kızının kitabını “İnsanlar bilmeli ki başımıza gelen korkunç şeylerden daha büyük bir evrende yaşıyoruz” diye övmesi boşuna değil.
Başlangıç ve anneye hitap kısımları dışında dört faza ayrılmış on dört bölümden oluşan 384 sayfalık Düzeni Bozuk Kozmos’ta bir yandan evrenin oluşumu ve evrimine, parçacık fiziğine ve genel göreliliğe dair güncel bilgiler edinirken diğer yandan da ırkçılık ve cinsiyetçilik başta olmak üzere sosyopolitik sorunlardan astrofizik dünyasının da payına düşenleri öğreniyoruz. Parçacık Fiziği’nin Standart Modeli’nden derimizdeki melanine, karanlık maddeye dair yeni kuramlardan Otuz Metre Teleskobu’nun inşa edildiği topraklara, Star Trek’in Hoshi Sato’sundan, Soul ve Funk ilahı James Brown’a kadar geniş bir anlam yolculuğuna çıkma imkanı buluyoruz.
Karadeliklerin nasıl oluştuğunu, evrenin evriminin hangi fizik kurallarıyla takip edilebildiğini, kütleçekimin GPS (Küresel Konumlanma Sistemi) ile ilişkisini bu geniş anlam yolculuğunda bulmak mümkün. Öte yandan gündelik yaşamda boğuştuğumuz sorunlar ve baskıcı düzenlerin altında sesimizi duyurma çabalarımız arasında, bu kadar karmaşık sorularla ilgilenmek bir ayrıcalık gibi geliyor. Hâlbuki bilim aslında hem direngen gündelik yaşamın hem de egemen baskıcı sistemlerin bir parçası, adeta bu ikisinin bir düğüm noktası. Haliyle bu karmaşık sorular da kolektif hakikatimizin bir parçası haline geliyor. Kendimizi, topluluğumuzu olduğu gibi ifade etmemize hak tanınmayan ve sözümüze pek kıymet verilmeyen bir uzay zamanda inadına var olduğumuzu duyurmaya ve mevcut eğriliğin uzağında başka bir eğrilik yaratmaya çalışıyoruz. Yani hammaddemizi paylaşan yıldızlar gibi bizim de bir nevi sosyopolitik kütleçekimimiz var; bunu biliyor ve bunun umuduyla hareket etmek istiyoruz. Tıpkı Maunakea Yerlileri’nin nesiller boyunca ürettikleri ve günümüz astrofiziğini besleyen temel kozmoloji eşliğinde Otuz Metre Teleskobu’nun, öz yaklaşımları ve kolektif muhakemeleri yok sayılırcasına inşa edilmesini eylemlilik içerisinde sorgulamaları gibi.
Fizik ve astrofizik ile toplumun iç içe var olduğu düzeni bozuk kozmosu anlamlandırırken, tarih, politika ve bilim ile kurgunun alengirli yollarında Dr. Prescod-Weinstein bize sıra dışı bir yaklaşımla rehberlik ediyor, ki savunduğu hakikati görebilelim: “Gece göğünü bilme ve anlama hakkı da dahil olmak üzere herkes için insan haklarını, umutsuz ve tehlikeli özgürlük arayışları bağlamında değil, nasıl var olduğumuza dair cevapları barındıran güzel bir yer temelinde talep edelim.”
Chanda Prescod-Weinstein hakkında
New Hampshire Üniversitesi’nde fizik ve astronomi alanında yardımcı doçent ve kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmaları alanında fakülte esas üyesi olarak çalışıyor. Aynı zamanda New Scientist ve Physics World dergilerinde köşe yazarlığı yapıyor. Kuramsal fizik alanındaki araştırması kozmoloji, nötron yıldızları ve karanlık madde üzerine odaklanıyor. Particles for Justice’in kurucularından biri olarak, fizikte marjinalleştirilmiş insanlar için koşulların iyileştirilmesine katkılarından dolayı “2017 LGBT+ Physicists Acknowledgement of Excellence” Ödülü ve parçacık kozmolojisine katkılarından dolayı 2021 American Physical Society Edward A. Bouchet Ödülü aldı. Aslen Doğu L.A.’den gelmekle beraber, vaktini New Hampshire Sahili ile Cambridge, Massachusetts arasında pay ediyor.
Canan Coşkan kimdir?
Psikoloji lisans, sosyoloji yan dal ve sosyal psikoloji yüksek lisans çalışmalarını Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, kültürleşme ve benlik süreçleri üzerine olan doktorasını da 2016’da Leuven Üniversitesi’nde tamamladı. Mevcut üniversite sisteminde öğretim üyesi olarak geçirdiği birkaç yılın ardından, 2018’den itibaren bağımsız araştırmacı olarak akademik çalışmalarını sürdürmeye karar verdi. Sosyal, kültürel ve politik psikoloji alanlarında, kimlik ve aidiyetler, kolektif eylemlilik ve sosyal hareketler, baskıya ve şiddete karşı kolektif direniş, gruplararası ilişkiler, ötekileştirme ve ayrımcılık, göç, kültürleşme, kültürel farklılıklar ve benlik konularında eleştirel perspektiflerle araştırmalar yürütmeye ve çeşitli alanlardan Fransızca ve İngilizce eserleri çevirmeye devam ediyor.