Maraş depremlerinde aralarında kamu kurumlarının ve henüz birkaç yıl önce inşa edilmiş yapıların da bulunduğu binlerce bina yıkıldı. Yıkılan binalarla ilgili şimdiye kadar tutuklananların sayısı 83. Bu inşaatları yapan müteahhitlerin, teknik kişilerin, ilgili resmi sorumluların yargılanıp yargılanmayacağı ise bilinmiyor. 24 yıl önceki Gölcük depreminin ardından yargı süreci nasıl işlemişti, hatırlayalım…
17 Ağustos 1999’daki Gölcük depreminin ardından aralarında müteahhit, kontrol mühendisi, şantiye şefi ve belediye çalışanlarının da olduğu 6 bin 286 kişi yargılandı.
Açılan 2 bin 100 davanın bin 800’ü, ‘Rahşan Affı’ olarak da bilinen 22 Aralık 2000 tarihli Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası sayesinde cezasızlıkla sonuçlandı. Geri kalan 300 davanın 110’unda verilen cezalar ertelendi. Kalan davalar da 2007 yılında zaman aşımından düştü.
Sadece Veli Göçer hapis yattı
Gölcük depreminin ardından yargılanan isimler arasında en çok öne çıkan, Yalova’da pek çok sitenin müteahhidi olan Veli Göçer’di. Yaptığı sitelerin enkazı altında 198 kişi hayatını kaybetmişti.
Göçer, Yalova Çınarcık’ta yaptığı binaların yıkılmasından sorumlu tutularak tutuklandı. Dava, güvenlik gerekçesiyle Yalova’dan Konya’ya taşındı. Konya Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Göçer’e ‘taksirle insan öldürmeye sebebiyet vermek’ten 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi.
Yargılama sürecinde depremde yakınlarını kaybedenlerin Konya Adliyesi içerisinde Veli Göçer’i linç etme girişimleri polis tarafından engellenmişti. Depremde hayatını kaybedenlerin avukatlığını şu anki İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç üstlenmişti.
Göçer, verilen cezanın 2004 yılında onaylanması üzerine 21 Ekim 2004’te cezaevine girdi. Bursa, Konya, Elbistan ve son olarak Silivri Açık Cezaevi’nde 7,5 yıl hapis yattıktan sonra 2011 yılında, depremin 12. yıldönümüne kısa bir süre kala tahliye oldu.
Veli Göçer’in akrabası ve şirketin taşeronu olan İsmet Kösebalaban ise 16 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Parkinson hastası Kösebalaban, cezasının bitimine bir yıl kala cezaevinde yaşamını yitirdi.
Aynı davadan yargılanan Veli Göçer’in oğlu Can Göçer, ortağı Zafer Coşkun ve mimarı Derya Bilgin’in davaları ise sanıklar 7,5 yıl boyunca firar ettikleri için zaman aşımına uğradı. Bu üç ismin dava dosyaları, zaman aşımı süresi dolduktan üç gün sonra görülen duruşmada ortadan kaldırıldı.
‘Sitenin ismi Veli Göçer olunca ceza almak mı gerekir?’
Cezasının son iki yılını Silivri Açık Cezaevi’nde, matbaa bölümünde çalışarak çeken Göçer, 15 Ağustos 2009’da Sabah gazetesine verdiği röportajda şöyle demişti:
Ben hiçbir gece uykusuz kalmadım. İnsanlara yanlış yapmadım. Bizim hakkımızda hükümler peşin verilmiş. Ben kanunlara göre cezalandırılmadım. Yargılanan 6286 kişiden sadece benim ceza almam doğru mu? Bizim Yalova’da satışını yaptığımız sitelerin ismi Veli Göçer’di. Sitenin ismi Veli Göçer olunca ceza almak mı gerekir? Teşvikiye’de -Çınarcık ilçesine bağlı bir belde- minibüsler ’Veli Göçer’e bir iki’ diyorlardı. Bundan dolayı ceza çekiyorum. Bu binaları yapan ben değilim. Hukuk depremin altında kaldı.
Göçer, depremin 20. yıldönümünde verdiği bir başka röportajda ise “Hayatını kaybedenlerin ailelerinin yüzde 85’inden helallik aldım” demişti.
Göçer, 2018 yılında şirketinin adını değiştirdi ve ‘Veli Göçer Arsa Ofisi’ ismi ve yeni ortağı Alemdar Coşkun ile inşaat sektörüne geri döndü.
Avcılar’dan Ömür Kınay’ın 20 yıllık hukuk mücadelesi
Gölcük depreminin etkilediği yerlerden biri olan Avcılar Küçükçekmece’de beton enkaz arasında çekilmiş fotoğrafı nedeniyle depremin sembol isimlerinden biri olan Ömür Kınay’ın 20 yıl süren hukuk mücadelesi ise Nisan 2019’da sonuçlandı.
20 yaşındaki Kınay, 4 buçuk saat sonra yaralı olarak enkazdan çıkarıldı ancak vücut fonksiyonlarını önemli ölçüde kaybederek engelli kaldı.
Olay yerinde yapılan incelemeler sonucunda, ‘binanın taşıyıcı sisteminde hatalı ve eksik malzeme kullanıldığı, işçiliğin yetersiz olduğu’ bilirkişi raporuyla ortaya çıktı. Binanın müteahhitleri hakkında kamu davası açıldı, ancak sanıklar aramalara rağmen bulunamadı. Ardından zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kamu davası ortadan kaldırıldı.
Kınay ise ‘binanın müteahhitlerinin ruhsatsız ve kusurlu bina inşa ettiklerini, belediyenin bu konuda denetim görevini yerine getirmemesi sonucunda binanın yıkıldığını, annesinin ölmesi nedeniyle maddi destekten yoksun kaldığını, olayda manevi zarara uğradığı’nı belirterek, zararının belediye ve müteahhitlerden karşılanması için 2000 yılında dava açtı.
Açılan davada ilk iki yıl sadece bina müteahhitlerinin açık adreslerinin tespitine ve gerekli tebligatların yapılmasına çalışıldı. Süreçte, davalı belediye de görev itirazında bulunarak, davaya idare mahkemesinin bakacağını öne sürdü. Dava sürecinde 2003’te bilirkişiye keşif yaptırılması kararı verildi. Gelen keşif raporunda, binanın projesiz, ruhsatsız ve kaçak inşa edildiği, taşıyıcı sistemde hatalı ve eksik malzeme kullanıldığı tespit edildi. Ancak mahkeme 2003 yılında, müteahhitler hakkında açılan kamu davasının sonucunun beklenmesine, tazminat için ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Dava sonraki yıllarda da Adli Tıp Kurumu yazışmaları, kurumdan gelecek raporu bekleme, görevsizlik kararları vb. ile devam etti.
Belediyeye karşı açılan dava yönünden verilen görevsizlik kararı da 2015’te tebliğ edildikten sonra Ömür Kınay, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Tüm hukuki süreçleri değerlendiren Anayasa Mahkemesi, davada, makul özen ve hızda hareket edilmediği kanaatine vararak, Kınay’a 27 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Delil tespitinin doğru yapılması çok önemli
6 Şubat’ta meydana gelen Maraş depremlerinin ardından bölgede incelemeler yapan, Gölcük depremi davası avukatı ve İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, soruşturmaların sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuç alınabilmesi için enkazlar kaldırılmadan önce bölgedeki delil tespitinin usulünce yapılması gerektiğini vurguluyor.
Habertürk gazetesine konuşan Avukat Filiz Saraç “Delil tespiti için doğru karot parçalarının alınması çok önemlidir. Ayrıca bilirkişi heyetlerinde, yargılama sırasında sanık ya da şüpheli pozisyonda olmayacak kişilerin yer almasına ihtimam gösterilmelidir” diyor.
Saraç ayrıca, ölüm olmayan binalarda da delil tespitlerinin yapılması gerektiğini, avukatların delil toplamayla ilgili yetkileri olduğunu belirtiyor.
Yıkılan binalarla ilgili tutuklu sayısı 83
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ dün bir açıklama yaparak sadece müteahhitlere yönelik soruşturma yapılmadığını, mevzuata aykırı tadilat yapan, kolon kesen, ihmali ve kusuru olduğu değerlendirilenlerin de ayrımsız soruşturulduğunu ifade etti. Şu ana kadar 309 kişi hakkında adli süreç başlatıldığı, bunlardan 83’nün ise tutuklandığı bildirildi.