Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken ÖHD, “İdare ve Gözlem Kurulları lağvedilmeli, Adli Tıp Kurumu (ATK) özerk olmalı” talepleriyle parti ve cumhurbaşkanı adaylarına çağrıda bulundu.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), cezaevlerindeki durumla ilgili parti ve cumhurbaşkanı adaylarına çağrı metni yayınladı.
Cezaevlerindeki hak ihlallerine dikkat çekilen metinde, şu bilgiler verildi:
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Mart 2022 sonu itibariyle Türkiye’de; 269 kapalı, 86 açık, 10 kadın kapalı, 7 kadın açık, 8 çocuk kapalı, 4 çocuk eğitim evi olmak üzere toplam 384 ceza infaz kurumu bulunuyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 271 bin kapasiteli 384 ceza infaz kurumunda toplam 314 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor.
ÖHD açıklamasında, seçim hazırlığında olan parti ve cumhurbaşkanı adaylarına şu taleplerde bulundu:
- İdare ve Gözlem Kurulları’nın infaz kurumu personelinden müteşekkil yapısı, değerlendirme sürecine hükümlünün dahlinin sınırlılığı ve usuli güvencelerin yetersizliği ilk göze çarpan sorunlardır. Yine ‘ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği’ kıstasları, koşullu salıverilmeye dair yapılan iyi hal değerlendirilmesinde başat rol oynamaması gerek ölçütlerdir. İdare ve Gözlem kurulları koşullu salıverme müessesini Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki suçlar bakımından işletmemektedir.
- İnfaz Kanunu 16’ncı maddesinin infazın ertelenmesi için işaret ettiği tek kurumun Adli Tıp Kurumu olmasının sorunlar yarattığı, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ‘resmi bilirkişilik’ sıfatıyla siyasal konjonktüre bağlı raporlar verdiği, mevcut hukuk sisteminin bir parçası olduğu ve hiçbir hasta mahpusun durumunu klinik yaklaşımlar ile değerlendirmediği tespiti yapılabilir. Hem İnfaz Kanunu 16’ıncı maddesinin değiştirilmesi hem de ATK’nin siyasal iktidardan bağımsız, özerk bir yapı haline getirilmesi gerekir.
- ATK raporu ile ağır hastalığı olan ve tek başına ceza infaz kurumunda kalamayacağı tespit edilen mahpusların, toplum güvenliği bakımından tehlikeli görülmesi gibi tamamen sübjektif kriterlerin yasada yer almaması gerekmektedir. Uygulamada Cumhuriyet Savcıları bu hükmü gerekçe göstererek bazı kişilerin infazın ertelenmesi taleplerini yerine getirmemiştir. Bu kişilerden hapishanede yaşamının yitirenler de mevcuttur.
- Hapishanede gerçekleşen her ölüm vakasında Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin Minnesota Protokolü esas alınarak derhal, re’sen, bağımsız, tarafsız, etkili ve şeffaf bir soruşturma açılmasına dair yapısal adımlar atılmalıdır.
- Yeni hapishane inşaatlarının derhal durdurulması, insan onuruyla bağdaşmayan bir muamele biçimi üzerine inşa edilen S ve Y tipleri uygulamalarının derhal durdurulması gerekmektedir.
- Öcalan’ın ağır tecrit koşullarının sonlandırılması; avukatı, ailesi ve dış dünya ile iletişimi konusunda yapısal adımlar atılmalı; İmralı F Tipi ada hapishanesi kapatılmalıdır.
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarına uyularak ivedilikle yasa değişikliği yoluna gidilmelidir.