Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Emekli Öğretim Üyesi ve Anayasa Profesörü Prof. Dr. Binnaz Toprak, ittifakların eşit temsil politikalarına yaklaşımlarını ve 14 Mayıs seçimlerinde CHP, İyi Parti, Deva başta olmak üzere partilerden 17 kadın siyasetçiyi, Meclis’e göndermeye hazırlanan ‘Ben Seçerim Derneği’nin önemini Gazete Karınca’dan Ceylan Gültekin’e değerlendirdi.
Toprak’ın açıklamalarından öne çıkan bazı noktalar şöyle:
Eşit temsil politikasına ittifakların yaklaşımı
Geldiğimiz noktada özellikle AKP ve diğer küçük partiler, hele hele son üç beş gündür gündemde olan gelişmeleri göz önüne aldığımızda aslında bu seçimde kadınların son derece önemli olduğunu bize gösteriyor. Özellikle Cumhur İttifakı’nın son bir haftadır ittifaka dahil ettiği Büyük Birlik Partisi, HÜDA PAR gibi partileri, yani kadın konusunda son derece katı olan partileri göz önüne aldığımızda bu seçim aslında pek çok diğer konunun yanı sıra kadınların konumuyla da ilgili bir seçim olacak gibi gözüküyor. Yani popülist, otoriter bir yönetimle ki bu yönetim bu seçimi kazandığı takdirde çok daha fazla otoriterleşebilir mi onun arasında bir seçim yapılacak. Yani biz liyakat istiyor muyuz, hukuk devletinin çalışır olmasını istiyor muyuz? Eşitlik istiyor muyuz? Kadın erkek eşitliği istiyor muyuz? Herkesin rahat ettiği, bütün kimliklerin rahat ettiği, bu kutuplaşmanın ortadan kalktığı ya da çok çok azaldığı bir sistem mi istiyoruz, yoksa mevcut durumunun devamını mı istiyoruz? Buna karar verecek seçmen.
‘İstanbul Sözleşmesi AKP’nin meclise sunduğu bir projeydi’
İstanbul Sözleşmesi mecliste, benim de milletvekili olduğum dönemde oybirliğiyle geçti ve AKP’nin projesiydi bu. Yani bunu muhalefet partisi getirmemişti ve doğal olarak hükümetin bir önergesi idi. Ondan sonra Ankara’da mecliste onaylandı ve oybirliğiyle geçti. Alkışlarla karşıladık. Oy birliğiyle geçmiş olmasını ve hakikaten de büyük gurur duydu herkes. Yani ilk defa bir uluslararası sözleşme İstanbul Sözleşmesi adı altında Türkiye’de onaylanıyor ve Türkiye ilk onaylayan ülke. Sonra ne oldu biliyoruz ve yani İstanbul Sözleşmesi’ni okumamış olan insanlar tarafından ortaya atılan bir takım iddialarla, yok efendim aileyi yok edecekmiş, yok efendim işte gay evliliklere izin veriyormuş vesaire vesaire gibi. Yani bunların hiçbiri yok o sözleşmenin içinde. Sözleşme aslında kadınları korumak üzerine kurgulanmış bir sözleşme. Dolayısıyla o gitti.
‘Yeni bir Türkiye kurabilmek için kadın-erkek meselesinin çözülmesi lazım’
Şimdi, biliyorsunuz, 6284 sayılı kanun da tartışmalı meseleye dönüştü ki burada nafaka hakkı var, başka meseleler var, işte yine aile konumu var vesaire. Yani cumhuriyetin getirdiklerini düşündüğünüzde bugün geldiğimiz nokta hakikaten kabul edilemez. Meclist’e hiç mi kabul edilemez. Yüzde 17 kadın milletvekilinin, 600 kişilik bir mecliste şöyle bir baktığınızda kadınları göremiyorsunuz bile. Öyle bir erkek kalabalığı var ki. Yani Türkiye eğer Millet İttifakı’nın ve muhalefetin sadece millet ittifakı değil, diğer muhalif ittifakların da veya muhalefet partilerin de iddia ettiği gibi ikinci yüzyılda yepyeni bir Türkiye kurulacaksa eğer, yeni büyük Cumhuriyet’e doğru adım atacaksak bu kadın erkek meselesinin muhakkak ve muhakkak çözülmesi lazım.
‘İktidarın Talibanlaşma eğilimi’
Bu tabir kullanılıyor ama o kadar aşırıya gider mi bilmiyorum ben, sanmıyorum. Yani Türkiye’de o tür bir aşırılık hiçbir zaman tutmadı. Yani ben mesela 1990’lı yıllarda yapılan araştırmaları hatırlıyorum. Ben kendim de yapmıştım birtakım meslektaşlarımla birlikte. Yani Türkiye çapında Türkiye nüfusunu temsil niteliğine sahip araştırmalar bunlar. Mesela şeriat devletini soruyorduk o zaman ister misiniz diye. Bu yüzde yirmi gibi bir şey çıkıyordu birçok ankette. Dolayısıyla ben Talibanlaşacağı kanaatinde değilim ama kadın haklarının birçoğu çok geriye gidebilir. Zaten son yıllarda çok geriye de gitti. Yani sadece kanunların, İstanbul Sözleşmesi’nin vesaire gerilemesiyle değil ama söylemlerle, işte din adamlarının birtakım kadınlar hakkındaki söylemleriyle vesaire.
Kadınlar 15 Mayıs sabahı gündelik yaşamlarında neyin değiştiğini görmeyi bekliyor?
Ben kadınların rahat bir nefes alacağını düşünüyorum. Umarım ki bu ittifak partileri yani Millet İttifakı’nın Altılı Masa’nın partileri çok sayıda kadın milletvekili koyar. Çünkü bu da çok önemli. Biliyor musunuz, ben meclise girmeden önce mecliste kadınların çoğunlukta olmasa bile yüzde elliye yakın olması çok şey fark ettirir diye düşünüyordum. Aslında şu anda, özellikle de meclisteki durumu gördükten sonra öyle olmadığını gördüm. Yani Meclis’te kadın olacaksa hakikaten de özgürlüğe, demokrasiye, hukuka, liyakata, eşitliğe inanan kadınlar olmalı.
Ben Seçerim Derneği’nin yolculuğu
Çeşitli platformlarda çalışıyorum ve bunlardan bir tanesi Ben Seçerim Derneği ve uzun süredir uğraşıyoruz. İstanbul, Ankara dışında müracaat edip milletvekili olmak istiyoruz diyen ve bizim yardımcı olmaya çalıştığımız Bursa’dan, Hatay’dan, Tunceli’den, Balıkesir’den, Kocaeli’nden, Aydın’da, Şanlıurfa’dan kişiler var. Yani gerçekten de baktığınızda Anadolu değişmiş vaziyette. Bu da beni şaşırttı aslına bakarsanız. Çünkü daha önce Anadolu’da araştırma yapmıştım. Kadınların hayatı çok da kolay değildi, çok da şey değişti. Kamusal yaşama entegre değillerdi ama 2008’den bu yana çok şey değişmiş ve çok güçlü kadınlar var. Web sitesinden ilan etmiştik bize başvurun diye. Mülakatlar yapıldı ve sonunda bu adayları seçtik. Kriterlerimiz de şöyleydi; özgürlüğe inanmaları, hukuk devletine inanmaları, demokrat olmaları, liyakata önem vermeleri ve genç olmaları. 15 Mayıs’ta, seçimin ertesi günü durumlarının çok daha iyi olduğu, vatandaşlık hakları olan kadınlar olaraktan değer görecekleri, kadın sorununun özellikle de kadına karşı şiddetin ortadan kalkacağı bir Türkiye’ye uyanmamızı ümit ediyorum.