Türkiye’de son yıllarda sanat üzerindeki artan sansüre ve bunun seçim sürecine etkisine dair yönetmen Kemal Aydoğan “Sanatçılar, seçimlerde görev üstlenmek ve seçimlerden sonra da hayallerindeki özgür toplumu kurmak için adım atmak istiyorlar” derken, yazar Yavuz Ekinci ise “Seçimde sadece sanatçının değil Türkiye’de yaşayan her bireyin kendine göre bir sorumluluğu var” diye konuştu.
Türkiye’de özellikle son yıllarda sanat kurumlarına, sanatçılara ve sanatsal üretime dair artan sansür ve baskı, artık üzerine daha çok konuşulan bir mesele.
Yasaklanan festival ve konserler, toplatılan kitaplar, yargılanan sanatçılar… ‘Sansür’, ‘cezalandırma’, ‘hedef gösterme’, ‘suçlu ilan etme’, ‘hukuki işlem başlatma’… Sertlik derecesi ne olursa olsun bu tarz müdahalelerin, sadece sanatsal üretimin özgünlüğünü değil bireyin ifade özgürlüğü olanağını da ortadan kaldırdığı söylenebilir.
Geçtiğimiz birkaç yılda birbirinden farklı pek çok etkinlik iptal edildi veya yasaklandı:
- Munzur Kültür ve Doğa Festivali, Kazdağı Ekoloji Festivali, Zeytinli Rock Festivali, ODTÜ Bahar Şenliği yasaklandı.
- Genco Erkal, Metin Akpınar, Zuhal Olcay, Levent Üzümcü gibi isimlere davalar açıldı.
- Kürt sanatçı Nudem Durak 19 yıl hapis cezası alarak tutuklandı.
- Aynur Doğan’ın Bursa ve Kocaeli konserleri, Metin-Kemal Kahraman’ın Muş konseri yasaklandı.
- Yazar Ahmet Ümit’in Başkomser Nevzat / Tapınak Fahişeleri romanı, Britanyalı yazar Jeanette Winterson’ın Vişnenin Cinsiyeti romanı müstehcen bulunarak sansürlendi.
- Kültür Bakanlığı, Moda Sahnesi’ne 2021-2022 sezonunda devlet desteği sağlanmamasına kararı verdi. Üstelik bu karar pandemiden hemen sonra, salonlar henüz seyirciye tam kapasite olarak açılmamışken alınmıştı.
- Yavuz Ekinci’nin 2014 yılında yayınlanan Rüyası Bölünenler isimli kitabı hakkında ‘PKK propagandası yapıldığı’ gerekçesiyle İstanbul Savcılığı tarafından toplatılma kararı verildi.
- Show TV’de yayınlanan Kızılcık Şerbeti dizisine RTÜK tarafından beş hafta durdurma ve 1.5 milyon liralık idari para cezası verildi.
AKP iktidarı döneminde bunlara benzer hem hukuka uygunluğu hem de meşruiyeti açısından tartışma yaratan çok sayıda müdahale yaşandı.
Türkiye, sanat üzerindeki yasaklar silsilesinin git gide kabardığı, sanatçıların bundan fazlasıyla olumsuz etkilendiği bir atmosferde seçime doğru gidiyor.
Böylesi bir ortamda, özgün, bağımsız yahut eleştirel bir sanatsal üretim mümkün mü? Tiyatro yönetmeni Kemal Aydoğan ve yazar Yavuz Ekinci ile sanat ve politika ilişkisi üzerine konuştuk.
‘Şimdi devlet bunu neden yapıyor?’
Moda Sahnesi’nin, Kültür Bakanlığı desteğinden mahrum bırakılması üzerine başlattığı dava sürecini aktaran Kemal Aydoğan, yaşadıklarını şöyle özetledi:
Bizim Moda Sahnesi olarak yaşadığımıza bakarak tiyatroların, sanat kurumlarının yaşadığı büyük bir sansürün olduğu söylenebilir. İki yıl önce devlet desteğinden mahrum edilirken Moda Sahnesi’nin hem repertuar hem de fiziki varlık olarak yetkin bir tiyatro kurumu olmaması gerekçe gösterilmişti. Sonra biz Kültür Bakanlığı’nı mahkemeye verdik, davayı kazandık. Mahkemede öne sürdükleri argüman ise bu kez ‘Moda Sahnesi zaten kendine yeten bir kurum, onlara destek vermeye gerek yok’ idi. Şimdi devlet bunu neden yapıyor? Büyük olasılıkla repertuarımız ve oyun temalarımız hoşlarına gitmiyor. İktidar kendisine biat edilmesini istiyor. Bu gibi şeyler her zaman olduğu gibi hükümet politikaları doğrultusunda sanat yapmayan muhalif sanatçıların başına geliyor.
‘Sansür sanatçıyı sınırlandırmamalı’
Geçtiğimiz günlerde kitabı için toplatılma kararı verilen yazar Yavuz Ekinci de sansür mekanizmasının her dönemde işletildiğini belirterek, ‘‘Türkiye’de maalesef geçmişte bunlar yapıldı fakat yakın zamanda daha da arttı. Yasak ve sansürlerin ne geçmişteki Türkiye’ye ne de gelecekteki Türkiye’ye bir faydası olduğuna inanıyorum. Umut ediyorum ki önümüzdeki zamanlarda bu konuları hiç konuşmuyor oluruz’’ dedi.
Ekinci, sansüre dair sanatçının alması gereken tavra dair şunlara değindi:
Ama şu var ki hangi şartlarda olursa olsun yazarın gölgesinin dışında bir gölge kâğıda düşmemeli. Sansür onun hayallerini de, yaratıcılığını da sınırlandırmamalı. Çünkü o zaman iğdiş edilmiş bir sanatla karşı karşıya kalmış oluruz. Sanatçılar her hâlükârda hangi iktidar olursa olsun kendi bildiklerini anlatmalı.
Sanat yapmanın sorumluluğunu hatırlatan Kemal Aydoğan da şunları belirtti:
Ortada gasp edilen özgürlükler var. Gasp edilen özgürlüklerimizin gündeme gelmesi için çaba sarf ediyoruz. Sanatçıların bir kısmı duyarlılıklarını belirtiyorlar. Yani sözlerinin, sanatlarının sansürlenmediği bir toplumda faaliyetlerini sürdürmek istediklerini beyan ediyorlar. Bir kısmı da susuyor ve konuşmuyor. Bizim konuşan tarafa bakmamız gerekiyor.
‘Sanatçılar omuzlarında bir yük hissetmeye başladılar’
Seçim sonucunun toplumdaki herkes gibi sanatçılar için de çok önemli olduğunu ifade eden Aydoğan, şunları vurguladı:
14 Mayıs’taki seçimin sonucuna göre daha iyi, daha eşit, sansürün olmadığı bir toplum hayali gerçekleşsin istiyoruz. Çünkü son 20 yılda yaşanan tüm bu sansür baskısını sanatçılar artık omuzlarında bir yük olarak hissetmeye başladılar. Ekonominin çöktüğü, hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, hukukun ve adaletin çalışmadığı bir ortamda tabii ki yaşamak da çok azap verici bir insani faaliyet haline geliyor. Sol sosyalist yapının içinden çok fazla sanatçı milletvekili adayı çıkmaya başladı. Bu da gösteriyor ki sanatçılar bir rol, görev üstlenmek ve seçimlerden sonra da hayallerindeki özgür toplumu kurmak için adım atmak istiyorlar.
Yavuz Ekinci de 14 Mayıs seçimlerinin herkesi ilgilendirdiğini ifade ederek sözlerini şöyle bitirdi:
Sadece 14 Mayıs seçimleri değil önceki seçimler de çok önemliydi. Bu seçimde tabii ki daha fazla yarılma var. Seçimde sadece sanatçının değil Türkiye’de yaşayan her insanın kendine göre bir sorumluluğu, hissettikleri ve paylaştıkları vardır. Sonuçta sanatçılar toplum içinde yaşıyor ve toplumdaki her şey onu da çarpıyor. Onu da rahatsız ediyor ve dünyasını daraltıyor, hayallerini sınırlıyor. O yüzden sanatçı da toplumdaki bir bireyin hassasiyetinden belki biraz daha fazla hissediyor ve daha farklı bir şekilde bunu anlatmaya çalışıyor.