Seçimlere dair kamuoyu araştırmaları ne kadar güvenilirler bu sadece siyasi değil aynı zamanda akademik bir sorundur da. Bir sosyal bilim araştırma yöntemi problemi olarak da konuya bakmak mümkün. Yayınlanan (kısa adıyla) “anket”lerin seçmenin oy verme davranışı üzerindeki etkisi de ayrı bir tartışma konusu. Yani seçimlerde CHP önde gidiyor diye herkesin CHP’ye oy vermeye teşne olduğunu düşünmek mümkün değil. Bir partinin seçim anketlerinde önde görünmesi bazı müstakbel CHP seçmeninde ona oy vermemeye de sebep olabiliyor. Örneğin CHP madem önde o zaman ben de gönlümdeki öteki partiye oy vereyim diyebiliyor seçmen. Ya da CHP’ye oy vermeyecek bir seçmeni CHP’ye oy vermeye de ikna edebiliyor anketler. Velhasıl kelam, kamuoyu araştırmalarının seçmen üzerindeki etkisi tek boyutlu değil. Bir partiyi anketlerde önde göstermek her zaman o partiye hizmet etmeyi gerektirmiyor.
Kamuoyu araştırmaları, artık bir nevi kahve falına da dönmediler değil. “Anketlere inanma anketsiz de kalma” hiçbirimiz bir ankette önde gösterilen partiye şartsız koşulsuz oy verecek kadar gözü kör değiliz ama bu anketlerin üzerimizde hiçbir tesiri olmadığını söyleyecek kadar da naif değiliz. Mesele tam da budur: Kamuoyu araştırmaları, seçimlere dair genel kanaati koklamamızı kolaylaştırıyorlar.
Bu girizgahın ışığında yaklaşan seçime, seçimlere dair anketlere göz atığımızda seçimlerin ikinci tura kalma ihtimalinin yüksek olduğunu görüyoruz. AKP havlu atmış, bitmiş tükenmiş değil; hiçbir ankette %30’un altında oy almış değil. ORC firmasının 7-11 Nisan tarihleri arasında yaptığı ankette partinin oyu %31,6 ölçülmüş. Artıbir şirketi ise 17-24 Nisan tarihleri arasında partinin %32,3 oy alacağını belirtmiş.
AKP’nin oylarını %40’ın üzerine ölçen kamuoyu araştırma şirketleri de çok az. Areyda Survey, 15-20 Nisan tarihleri arasında yaptığı araştırmada partinin %41,1 oy alacağını öngörmüş. Aynı şirket 1-3 Mayıs tarihlerinde araştırmasını tekrarlamış, AKP’nin oyu bu araştırmada %41,9 çıkmış.
Kamuoyu araştırmaları CHP’nin oylarının arttığının altını çizseler de parti halen AKP’nin gerisinde görünüyor. Özdemir araştırma şirketi 26 Nisan- 3 Mayıs tarihleri arasında yaptığı araştırmada CHP’nin oyunu %24,7 olarak belirlemiş. Sosyo Politik ise 24-28 Nisan tarihleri arasında yaptığı araştırmada %34,1 olarak ölçmüş. AKP’nin oylarını en düşük gösteren araştırmalarla CHP’nin oylarını en fazla gösteren rakamlar birbirlerine o kadar yakınlar ki. Ve sadece bir araştırmada (Sosyo Politik) CHP AKP’nin önünde ölçülmüş. Yukarıda da zikredildiği gibi, Sosyo Politik araştırma şirketinin 24-28 Nisan’da yaptığı araştırmada CHP %34,1 görünürken AKP’nin oy oranı ise %32,1 olarak ölçülmüş.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun önde görünmekle birlikte Kılıçdaroğlu’nun ilk turda yarışı göğüsleyeceğini belirten araştırmalar çok az. Avrasya araştırma 27 Nisan-5 Mayıs tarihleri arasındaki araştırmada Kılıçdaroğlu’nun oy oranını %50,9 olarak ölçmüş. Aynı şirket 6-10 Nisan’daki araştırmasında da Kılıçdaroğlu’nun oyunu yine %50,9 olarak ölçmüştü. Areda Survey ise 1-3 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği araştırmasında Erdoğan’ın ilk turda %50,8 oyla ipi göğüsleyeceğini söylüyor. Aynı şirket 25-27 Nisan’da yaptığı araştırmada da Erdoğan’ın %51,1 oy alacağını tahmin etmişti.
Seçim ikinci tura kaldığında Kılıçdaroğlu’nun daha avantajlı olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün. Bu da 14-28 Mayıs arasını daha kritik hale getirecektir. Erdoğan’ın, Z-kuşağı sözleriyle “tüm tuşlara basacağı” kazanmak için her şeyi yapacağı ortada.
Ben, seçimi kaybetmesi durumunda Erdoğan’ın -Nagehan Alçı’nın Twitter’da yazdığı gibi- Kılıçdaroğlu’nu bizzat Külliye’de karşılayacağını, Kılıçdaroğlu ile biraz sohbet ettikten sonra iki siyasi liderin medya önüne çıkacaklarını, demokrasinin erdemini vurgulayan konuşmaların ardından güzel bir devir-teslim töreni vb. yapılacağını vb düşünmüyorum. Aksine toplumdaki derin “Erdoğan koltuğu bırakmaz” paranoyasını da paylaşmıyorum. Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakacak Erdoğan’ın bir “muhalefet partisi” lideri olarak siyasi yaşamına devam edeceğini de düşünmüyorum. Seçimi kaybetmesi Erdoğan’ın siyasi sonunu getirecektir.
Aynı şey Kılıçdaroğlu için de geçerli. Yarattığı büyük umuttan sonra 13. Cumhurbaşkanı seçilmeyecek bir Kılıçdaroğlu’nun da siyasi yaşamına devam etmesi, hiçbir şey olmamış gibi CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturması da mümkün değil. Bu onun da sonunu getirecektir.
Erdoğan üçüncü defa cumhurbaşkanı seçilmezse AKP’de kopmalar olacaktır elbette ama Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilemezse CHP de değil “kopma” bir “patlama” olacağını peşin peşin söyleyebiliriz. Bu patlama sadece Kılıçdaroğlu’nun koltuğunun altında değil, tüm genel merkezdeki, hatta bütün CHP örgütlerindeki bir patlama olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmiş bir Kılıçdaroğlu’nun ve parlamentoda çoğunluğu ele geçirememiş bir CHP’nin yaklaşan yerel seçimlerde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirleri elinde tutabilmesi de çok zor olacaktır. Elbette tüm bunlar AKP için de geçerlidir. Erdoğan kaybederse AKP, önümüz yıl yapılacak yerel seçimlerde de umduğunu bulamayacak bugünü mumla arayacaktır.
Devlet Bahçeli ve onun MHP’sine bir şey olmasını beklemeyin derim. Bahçeli kürsüye çıkar, “Seçim ne zaman14 Mayıs. 1+4 eşittir 5. Mayıs ayı da 5. ay bu bir tesadüf mü?” der herkes onu alkışlar, Bahçeli Cumhur İttifakı’nı bozar, hiçbir izahata gerek duymadan daha önce yaptığı gibi, Erdoğan’a hakaretler etmeye devam eder ve yine ülkücüler onu alkışlamaya devam ederler.
Yaklaşan 14 Mayıs seçimleri tıpkı 73 yıl önce aynı gün yapılan seçimlerde olduğu gibi ülke siyasetinde bir kırılmaya yol açacak. Ya Reis kaybolacak ya da Gandi. Devlet’in bekasından sorgu sual olur mu o ebed-müddet MHP’nin başında somurtmaya devam edecek.
Keyifli Pazarlar
Mete Kaan Kaynar kimdir?
1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir.
Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.