akp - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com Sözün yükünü taşır Tue, 17 Jan 2023 08:15:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.3 https://gazetekarinca.com/wp-content/uploads/2020/07/cropped-karincalogo-512x512-1-32x32.jpg akp - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com 32 32 PİAR’ın son anketi: 5 parti oy kaybetti, 3 parti oy artırdı https://gazetekarinca.com/piarin-son-anketi-5-parti-oy-kaybetti-3-parti-oy-artirdi/ Tue, 17 Jan 2023 08:15:45 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238806 PİAR Araştırma’nın ocak ayında gerçekleştirdiği ankete göre AKP, HDP ve İYİ Parti’nin oy oranı artıyor. CHP’nin de aralarında olduğu 5 partinin ise oy oranında düşüş yaşandı. Piar Araştırma, 7-9 Ocak tarihleri arasında 26 ilde 2 bin 611 katılımcı ile gerçekleştirdiği son anketinin sonuçlarını paylaştı. Şirketin bir önceki ayki yoklamasına göre 5 partinin oy kaybettiği ankette; […]

The post PİAR’ın son anketi: 5 parti oy kaybetti, 3 parti oy artırdı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
PİAR Araştırma’nın ocak ayında gerçekleştirdiği ankete göre AKP, HDP ve İYİ Parti’nin oy oranı artıyor. CHP’nin de aralarında olduğu 5 partinin ise oy oranında düşüş yaşandı.

Piar Araştırma, 7-9 Ocak tarihleri arasında 26 ilde 2 bin 611 katılımcı ile gerçekleştirdiği son anketinin sonuçlarını paylaştı.

Şirketin bir önceki ayki yoklamasına göre 5 partinin oy kaybettiği ankette; AKP, İYİ Parti ve HDP oylarını artırdı.

Gelecek Partisi aynı seviyede kalırken; CHP, MHP, Zafer Partisi, BTP ve DEVA bir önceki aya göre oy kaybı yaşayan partiler oldu.

Son ankette oyların partilere göre dağılımı ise şu şekilde gerçekleşti:

  • AKP: Yüzde 31,2
  • CHP: Yüzde 25,1
  • İYİ Parti: Yüzde 14,3
  • HDP: Yüzde 11,2
  • MHP: Yüzde 6,3
  • Gelecek Partisi: Yüzde 3,8
  • BTP: Yüzde 1,9
  • Zafer Partisi: Yüzde 1,6
  • DEVA Partisi: Yüzde 1,1

Piar Araştırma’nın geçen ayki anketiyle son anketi karşılaştırıldığında, AKP ve HDP’nin oylarında yüzde 1,4 oranında artış yaşandı. İYİ Parti ise yüzde 4 oranında oy artışı yaşadı.

HABER MERKEZİ

The post PİAR’ın son anketi: 5 parti oy kaybetti, 3 parti oy artırdı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP Sözcüsü Çelik: Seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak https://gazetekarinca.com/akp-sozcusu-celik-secim-tarihinde-bir-degisiklik-soz-konusu-olacak/ Mon, 16 Jan 2023 15:39:51 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238739 AKP MYK toplantısı sonrası açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Erken seçim gibi değil ama seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak. Biraz geriye çekebiliriz” dedi. AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası AKP Sözcüsü Ömer Çelik, açıklamalarda bulundu. Seçim tarihinde bir güncelleme olacağını söyleyen Çelik, “Seçim konusuyla ilgili […]

The post AKP Sözcüsü Çelik: Seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP MYK toplantısı sonrası açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Erken seçim gibi değil ama seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak. Biraz geriye çekebiliriz” dedi.

AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası AKP Sözcüsü Ömer Çelik, açıklamalarda bulundu. Seçim tarihinde bir güncelleme olacağını söyleyen Çelik, “Seçim konusuyla ilgili tarih budur dediğimiz zaman duyuracağız. Erken seçim gibi değil ama seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak. Biraz geriye çekebiliriz. Birkaç tarih konuşuluyor. Çok kısa bir süre olarak güncelleme söz konusu olacak” dedi.

‘EYT’de gecikme olmayacak’

EYT’de bir gecikme olmayacağını ifade eden Çelik, “EYT konusuyla ilgili önemli olan siyasi iradenin ortaya çıkmasıydı, karar verildi. Meclis’in çalışma takvimine göre sonuç çıkacaktır. Hiçbir gecikme olmayacak. Seçim sonrasına kalması gibi bir durum söz konusu değil. Bakanımız gerekli açıklamayı yaptı. Herkes müsterih olsun. Şubat en geç mart ayında sonuca ulaşılmış olacaktır. Kendi takvimi içinde gecikme olmadan yasalaşacak” diye konuştu.

‘Altı eş başkanlık modeli’

Altılı Masa’ya dönük de açıklamalarda bulunan Çelik, şunları dile getirdi:

Bir cumhurbaşkanı olacak, siyasi parti genel başkanları yardımcısı olacak. Cumhurbaşkanı bu 6 kişinin onayını almadan siyasi bir karar almayacak. Cumhurbaşkanı bunu yaparsa ne olur, mutabakat bozulur ve ülke seçime gider.

Bu demokratik bir model değil, politbüro modeli. Kendi cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden etkisiz bir eleman olarak gösteriyorlar. Bu altılı eş başkanlık modelidir. Bu demokratik bir sistemdir diyorlar. Devlet hayatı içerisinde ortak karar almanın mekanizmaları belli. Bu Anayasının dışında siyasi bir paralel yapı çıkarır.

Hükümeti devlet işine karıştırmadığın zaman vatandaşın seçtiği hükümet devleti yönetemeyecekse egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesi yazı olarak kalır. Vesayet dönemlerinin Türkiye’yi nasıl büyük sıkıntıların içerisine soktuğu, ne gibi sonuçlar doğurduğu geçmişte çok görüldü. Buradan güçlendirilmiş bir parlamenter sistem de çıkmıyor.

‘Suriye ile ilgili süreç kendi seyrinde işliyor’

Suriye ile ilgili sürecin nasıl işleyeceğine dönük de açıklamalar yapan Çelik, “Süreç kendi seyrinde işliyor. Çalışmalar tamamlanmak üzere, sonrasında dışişleri bakanları bir araya gelecek. Suriye için esas tehdit terördür. Suriye’nin toprak bütünlüğünü en güçlü şekilde savunuyoruz. Yaptığımız bütün müdahaleler hukuka uygundur. Diplomasi hattını sağlam tutmak lazım. Türkiye orada işgalci değildir” dedi.

‘HÜDAPAR ile görüşmeler olumlu’

Cumhur İttifakı’nın genişleyeceği tartışmalarına değinen Çelik, “HÜDAPAR ile görüşme gerçekleştirildi. Nasıl güç birliği yapılabilir, görüşmeler devam ediyor. Şu anda görüşmeler gayet olumlu kendi seyri içerisinde devam ediyor” şeklinde konuştu.

HABER MERKEZİ

The post AKP Sözcüsü Çelik: Seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’nin başörtüsü teklifi perşembe günü komisyonda görüşülecek https://gazetekarinca.com/akpnin-basortusu-teklifi-persembe-gunu-komisyonda-gorusulecek/ Mon, 16 Jan 2023 11:55:10 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238692 AKP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu başörtüsü düzenlemesine ilişkin anayasa değişikliği teklifi, perşembe günü Anayasa Komisyonu’nda ele alınacak. Anayasa Komisyonu, geçen ay AKP, MHP ve BBP’den 336 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sunulan başörtüsüne anayasal güvence getiren anayasa değişikliği teklifini görüşmek üzere 19 Ocak Perşembe günü toplanacak. Komisyon, Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesi ile ailenin […]

The post AKP’nin başörtüsü teklifi perşembe günü komisyonda görüşülecek first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu başörtüsü düzenlemesine ilişkin anayasa değişikliği teklifi, perşembe günü Anayasa Komisyonu’nda ele alınacak.

Anayasa Komisyonu, geçen ay AKP, MHP ve BBP’den 336 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sunulan başörtüsüne anayasal güvence getiren anayasa değişikliği teklifini görüşmek üzere 19 Ocak Perşembe günü toplanacak.

Komisyon, Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesi ile ailenin korunmasını düzenleyen 41’inci maddesinde değişiklik öngören kanun teklifini ele alacak.

Toplam üç maddelik teklifin birinci maddesi ile anayasanın 24. Maddesine bazı fıkralar ekleniyor. Bu kapsamda eklenecek fıkralardan biri “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının açık veya örtülü olması şartına bağlanamaz” hükmü.

Teklifin aile düzenlemesi ile ilgili ikinci maddesinin gerekçesinde ise aile kurumunun “sapkınlıklara” karşı korunmasının önemine dikkat çekilerek, anayasanın 41. Maddesi “evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” şeklinde değiştiriliyor.

HABER MERKEZİ

The post AKP’nin başörtüsü teklifi perşembe günü komisyonda görüşülecek first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Derya Kömürcü’yle söyleşi | HDP seçmeni çantada keklik değil https://gazetekarinca.com/derya-komurcuyle-soylesi-hdp-secmeni-cantada-keklik-degil/ Mon, 16 Jan 2023 11:14:16 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238650 Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Genel Koordinatörü Doç. Dr. Derya Kömürcü, genel seçim sürecinde HDP’nin en kritik düğümü çözecek parti konumunda olduğuna işaret ediyor: “HDP oyları çantada keklik değil. HDP’nin Altılı Masa’dan beklentileri de üzerinde konuşulamayacak, aşırı talepler olmadığı için belli düzeyde bir ilişki ve saygı bekliyorlar. Bu uyarıyı Altılı Masa’nın alabileceğini düşünüyorum.” Seçim tarihi henüz […]

The post Derya Kömürcü’yle söyleşi | HDP seçmeni çantada keklik değil first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Genel Koordinatörü Doç. Dr. Derya Kömürcü, genel seçim sürecinde HDP’nin en kritik düğümü çözecek parti konumunda olduğuna işaret ediyor: “HDP oyları çantada keklik değil. HDP’nin Altılı Masa’dan beklentileri de üzerinde konuşulamayacak, aşırı talepler olmadığı için belli düzeyde bir ilişki ve saygı bekliyorlar. Bu uyarıyı Altılı Masa’nın alabileceğini düşünüyorum.”

Seçim tarihi henüz belirsizliğini koruyor. Fakat AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haftalarda erken seçim sinyali verdi.

HDP kendi adayını belirlemek için çalışmalara başladığını ve seçime kendi adayı ile gireceğini duyurdu. Öte yandan HDP Kapatma Davası ülke gündeminde.

Altılı Masa’nın kimi aday olarak göstereceği ise hala belirsizliğini koruyor.

Genel seçim sürecinde Altılı Masa’nın durumunu, HDP’ye karşı tutumunu ve HDP’nin kapatılması ihtimalinin seçimlere nasıl yansıyabileceğini Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Doç. Dr. Derya Kömürcü ile konuştuk.

Altılı Masa, cumhurbaşkanı adayını hala netleştirememiş olmaktan dolayı eleştiriliyor. Bir yandan da adaylık konusunda en baskın ismin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşılıyor. Altılı Masa, adaylığı durumunda Kılıçdaroğlu’na tam destek verir mi?

Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı hala belirsiz. Belki de toplumun şu anda Altılı Masa’dan beklediği yegane şey bir ortak aday belirlemesi. Diğer vaatler, politika önerileri, geçiş sürecinin nasıl olacağı, yeni Türkiye’nin kurumsal yapısı gibi konuların hiçbiri aslında seçmenlerin gündelik hayatında çok da merak ettiği konular değil. Ama cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ve seçimi kazanıp kazanamayacağı seçmenler arasında en önemli konu olarak görülüyor. Altılı Masa, uzunca bir süre cumhurbaşkanı adayımız yıpranmasın, seçime daha çok var, bu süreçte yıpranır gibi argümanlarla ismi açıklamayı ertelediğini dile getirdi. Son iki üç ayda ise adayın yıpranmasından çok, aslında bir isim üzerinde uzlaşılamıyor hissi yarattı seçmende. Ve bu durum, yıpranmasın diye ismi açıklanmayan cumhurbaşkanı adayını daha ismi belli olmadan yıpranır hale getirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu şu anda herhalde ortak cumhurbaşkanı adayı olmaya en yakın isim. Altılı Masa’daki partilerin tamamı Kemal Bey’in cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi durumunda tam destek verir mi? Vermek zorundalar. Yani Altılı Masa’nın, hatta bunu Altılı Masa dışında kalan muhalefeti, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı ekleyerek söylemek gerekir: Bütün muhalefetin bir arada destek vermediği bir aday cumhurbaşkanı seçilemez. Dolayısıyla burada bir kere isim belli olduktan sonra muhalif partilerin tamamının o ismin arkasında güçlü bir şekilde durması hatta kamuoyunda cumhurbaşkanı adayı olarak ismi geçen Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi siyasi figürlerin de aktif bir şekilde, açıklanan isme destek vermesi gerekir ki sonunda esas amaca ulaşılabilsin. İktidar değişikliği seçim yoluyla gerçekleştirilebilsin, Türkiye’deki tek adam rejimi son bulsun.

İçinde pek çok farklılığı barındıran Altılı Masa’nın Türkiye için umut vaat ettiğini düşünüyor musunuz? Seçim süreci ve seçim sonrasında Altılı Masa’nın sürdürülebilirliğini nasıl yorumluyorsunuz?

Altılı Masa’nın son birkaç ayda sergilediği dağınık görüntünün, ortak adayın açıklanması ve kampanyanın başlaması ile birlikte ortadan kalkabileceğini düşünüyorum. Yeni bir rüzgar yakalanabilir. Bu rüzgar Türkiye’nin sorunlarını çözecek bir özne vaadini içinde barındırır mı, insanlar Altılı Masa’ya ya da ortak cumhurbaşkanı adayına baktığında, Türkiye’nin sorunlarını ortadan kaldıracak siyasi yapı buradadır diyebilir mi diye soracak olursak; bu çok mümkün değil.

Önümüzdeki seçimin niteliğini iyi kavramamız gerekiyor. Önümüzdeki seçim aslında bir ara seçim niteliğinde yani rejimin oylanacağı bir seçim. Türkiye ‘tek adam’ rejimi ile mi yoluna devam edecek yoksa bunu sonlandırıp, yeni bir başlangıç yapabilecek mi? Bugün, umut veren şey değişiklik vaadi, iktidarın seçim yoluyla değiştirilmesi ve yeniden güçlendirilmiş bir parlamenter sistemin ortaya konması… Sonrasında sorunlarımızı nasıl çözebileceğimizi tartışır hale geleceğiz. Altılı Masa da zaten bu değişim, iktidar değişikliği gerçekleştirildikten sonra büyük ölçüde misyonunu tamamlamış olacaktır. Evet belli bir vadede geçişi tamamlamak açısından yerine getirilmesi gereken politikalar, alınması gereken kararlar olacaktır. Bunların da hızlıca alınabileceğini düşünüyorum. Ama sonrasında, AKP’nin iktidardan düştüğü bir tabloda, Türkiye’de siyaset yeniden olgunlaşırken, açıkçası bu partiler de kendi programlarını, çözüm önerilerini, toplum öngörülerini geliştirip, seçmenlerle paylaşacak ve birbirleri ile yarışacaklardır diye düşünüyorum. Yani burada, Altılı Masa, Türkiye’yi bir yerden bir yere getirecek yeni siyasi oluşum olarak ortaya çıkmadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması, buna ilaveten de belli yerlerde milletvekilliği sayılarının arttırılması için bir işbirliği yapıyor aslında. Bir ittifak bile olduğu söylenemez Altılı Masa’nın.

Son araştırmanızın ardından “AKP 1,5 yıl boyunca devam eden istikrarlı oy kaybını durdurmayı başardı, üç aydır oyları artıyor” değerlendirmesini yapmıştınız. Bu değişimdeki etkenler neler? Muhalefetin ne yapması gerekiyor? Bu tablonun değişip değişmeyeceğinize dair öngörünüz ne?

AKP ve MHP’deki oy gerilemesi birdenbire olmadı. Son bir buçuk, iki yıl boyunca, ölçümlerimizde bizim gördüğümüz her ay küçük küçük ama istikrarlı bir oy kaybı olduğu… Bir aydan diğer aya geçerken baktığınızda çok büyük bir fark yokmuş gibi görünüyordu ama toplamda o küçük istikrarlı kayıpların anlamlı bir oy kaybına varmış olduğunu gördük. Hatta AKP’nin yüzde 30’ların altına indiğini, yüzde 28 civarında ölçüldüğünü bu yaz aylarında görmüştük. Tabii burada AKP’ye, MHP’ye oy vermekten vazgeçen yaklaşık 13 – 14 puanlık bir seçmen kitlesinden bahsediyoruz. Yani milyonlardan bahsediyoruz.

24 Haziran 2018’de AKP ve MHP’nin oy toplamı yüzde 52’nin üzerindeyken bugün bu rakamın toplamda yüzde 40’ın altına inmiş olması çok çarpıcı bir durum tabii. Dolayısıyla bu kaybın, vazgeçen seçmenlerin, nereye gittiği de önemli. Muhalefete gitmediler denemez ama ağırlıklı olarak bunlar gidecek bir yer bulmakta zorlanarak kararsızlar ve oy kullanmayacaklar içinde kendilerini konumlandırmaya başladılar. Son üç ayda gördüğümüz AKP oylarındaki bir miktar toparlanmanın da aslında bir seçim kampanyasının başlamasıyla beraber, kararsızlar ve oy kullanmayacaklar için, eski AKP ve MHP seçmenlerinin partilerine geri dönmesinden kaynaklandığını görüyoruz. Bu oran çok yüksek bir oran değil, seçim kazandırabilecek bir oran değil. Ama birtakım seçim ekonomisi uygulamalarının, birtakım popülist uygulamaların ve seçim şekerlerinin seçmenleri, özellikle de geçmişte bu partiye yakın, şu anda da kendini yakın hissettiği halde tepki duyan bazı seçmenleri ikna edebildiği görülüyor.

Ancak bunu muhalefet açısından değerlendirecek olursak, muhalefet kanadından iktidar kanadına bir geçişten söz edemeyiz. Muhalefetin oylarında bir kayıp görünmüyor. Dolayısıyla seçimi kazanabilmek için oylarını arttırmak ve bu kadar kutuplaşmış bir ortamda karşı tarafı ikna edip kendi tarafınıza geçirmek de çok mümkün görünmüyor. Burada muhalefet neler yapabilir; muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı belli olup, partiler de kendi kampanyalarını başlattığında gözlemlemek, ölçmek, o zaman karşılaştırmak gerekir.

Şu anda muhalefet sadece iktidarın yaptıklarını eleştirmekle sınırlı tutuyor kendini. Çok ciddi bir kampanyaya başladığı görülmüyor. Bunun belki pozitif etkisi olacaktır. Bundan daha önemlisi, muhalif seçmenler çok kırılgan çok kaygılı, seçimin bir daha kaybedilmesi durumunda bunun geri dönüşü olmayacak sonuçları olabileceğinden endişeli. Tam da bu yüzden psikolojik üstünlüğü kaybetmemek gerekiyor. Yani muhalefet liderlerinin de Altılı Masa’nın da genel olarak tüm kamuoyunun buna çok özen göstermesi gerekiyor. Siz ne kadar dağınık bir görüntü sergilerseniz seçmenlerde kazanamama kaygısını o kadar tetiklersiniz. Bu da beraberinde yılgınlığı hatta sandığa gitmeme durumunu getirebilir. Bu sebeple bence muhalefet açısından en önemli şey, kazanma inancını ve özgüvenini taze tutmak ve buradan ödün vermemek.

Araştırmanıza göre “Erdoğan’a asla oy vermem” ve “muhalefet adayına oy veririm” diyenlerin oranı %50 ve bu oran kemikleşiyor gibi görünüyor. Bu tablo seçime kadar bozulur mu, yoksa bu şekilde devam eder mi?

Önümüzdeki seçim öncelikli olarak bir cumhurbaşkanlığı seçimi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ‘tek adam’ rejimi kurulduğu andan bu yana tek bir kişiye, cumhurbaşkanına, bu kadar yetki verildiği andan itibaren parlamento, partiler hatta bakanlıklar bile önemini yitirdi. Tek kişi her şeyi belirler hale geldi. Bu sebeple cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda seçmenlerin çok daha net kararları olduğunu görüyoruz.

Yaklaşık iki yıla baktığımızda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yeniden aday olması durumunda oy verir misiniz” diye sorduğumuzda yüzde 52’nin neredeyse hiç altına düşmeyen oranda seçmen kümesinin şu an “asla oy vermem” dediğini gördük. Bunlar karşısında Erdoğan’a kesinlikle oy veririm diyenler yüzde 40 civarına gelemedi. Hep yüzde 10-15 aralığında bir kararsızın var olduğunu gördük. Bu anlamda seçmenlerin yarısından fazlasının Erdoğan’ı desteklememek konusunda çok net olduğu söylenebilir. Bunu da belki şu şekilde değerlendirebiliriz; aslında Türkiye’nin en büyük siyasal gücü, ‘Erdoğan gitsin cephesi’ diyebileceğimiz bir cephe. Bu yüzde 52’nin üzerinde, bazen yüzde 60’a yaklaşan bu tepkisel kitlenin genel karakteri ise tamamen bir şeye karşı olmak aslında. Erdoğan’ın 20 yıldır süren iktidarına net bir şekilde karşılar. Dolayısıyla bu yüzde 50’nin üzerindeki muhalif kitlenin bir arada hareket etmesini sağlayacak bir muhalefetin seçimi kaybetme ihtimali yok.

Benim öngörüm seçim sürecinin bahsettiğim oranlarla devam edecek olması. Önümüzdeki dönemde de kampanyaların bir miktar etkisi olacaktır. Ama muhalefet dağılmadığı, bölünmediği, birbirleriyle rekabete düşmediği sürece ve HDP seçmenini küstürüp dışlayacak bir senaryo ortaya konmadığı sürece cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilme ihtimalinin çok fazla olduğunu düşünmüyorum. Zaten araştırmalarımızın da gösterdiği şey şu; Cumhurbaşkanı Erdoğan oylarını arttıramıyor. Bir miktar kararsızı, oy kullanmayacağı ikna etse bile; karşı cepheyi zayıflatamadığı için hiçbir zaman yüzde 50+1’i bulabilecek gibi görünmüyor. Karşı tarafı ikna edemediğinizde yapabileceğiniz şey ki bence Erdoğan’ın en başarılı olduğu konu, siyasi mühendislik hamleleri. Bunun içinde seçim kanunu değiştirmek de var, çok çeşitli mekanizmaları devreye sokmak da var, muhalefeti bölecek çeşitli tartışmaları tetiklemek de var.

Burada en açığı; HDP ve Altılı Masa arasında bir anlaşmazlık ortaya çıkarmak ve HDP’nin kendi adayını çıkarmasını hatta cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda seçimi boykot etmesini sağlamak. İşte o zaman muhalefet ve Erdoğan’ın oy oranları belli bir dengeye gelir. HDP de dahil, tüm muhalefetin bundan kaçınmak için her şeyi yapması gerekiyor önümüzdeki dönemde. En büyük riskin burada olacağını düşünüyorum.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim tarihinin erkene çekilebileceği sinyalini verdi. Seçim tarihi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şansını artırmak veya azaltmak açısından belirleyici bir faktör mü?

Erken seçim tartışmasının, seçmen tercihlerini belirlemek ya da partilerin cumhurbaşkanı adaylarının oy oranlarını etkilemek gibi bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Yani hangi tarihte yapıldığından bağımsız bir şekilde, oy oranları belli bir dengeye oturdu. Seçim kampanyaları sürecinde de belli değişiklikler olabilir. Ama bundan sonra seçimin tarihi esas belirleyici olmayacaktır.

Neden bir erken seçim tartışması yapıyoruz? Bunun birkaç boyutu var. Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden aday olabilir mi olamaz mı? Yeniden aday olması için hangi formüller gerekir? Böyle bir tartışma var. Bu tartışma da siyasetçilerin tartışması… Çok da ciddiye alınıp üzerine yorum yapılacak bir şey değil. Hukuken görünen bir tablo var, hukukun uygulanıp uygulanmadığından emin olamadığımız bir ülkede yaşadığımız için de sadece birtakım varsayımlar üzerine yorum yapmamız gerekiyor. Ben de bunu çok tercih etmiyorum. İkincisi seçimin erken bir tarihe alınması yeni Seçim Kanunu’nun uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından önemli olacaktır. Çünkü yeni Seçim Kanunu’nun devreye girmesi için bir yıllık bir süre geçmiş olması gerekiyor. Eğer bir yıllık süre geçmeden seçim süreçleri başlatılırsa, seçimi eski yasa ile yapabiliriz, denebilir. Ama yine hukuken yazan şey ile pratikte uygulanan şeyin nasıl işleyeceğini bilmediğimiz için yine sadece yorum yapabiliyoruz. Ama şunu biliyoruz ki eski seçim yasası uygulanırsa bu muhalefetin işine gelecektir. Çünkü ittifakları anlamsızlaştıran yeni yasa yerine eski yasanın uygulanması, özellikle de Emek ve Özgürlük İttifakı için pozitif katkı sağlayacaktır. Çünkü eski yasayla oyların da devreye girmesiyle beraber ittifakın bir anlamı olabiliyordu. Şu durumda sadece barajı geçmeyi sağlamanın ötesinde milletvekilliği sayısına bir katkısı olmuyor küçük partilerin getirdiği oyların.

Hemen tüm anketlerde anahtar ya da belirleyici parti olduğu görülen HDP kendi adayını çıkaracağını duyurdu. Bir yandan da HDP’nin kapatılması gündemde. HDP’nin kapatılması seçimleri nasıl etkiler?

Evet gerçekten de özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusu olduğunda HDP en önemli, en kritik düğümü çözecek parti konumunda şu anda. Seçim yaklaştıkça, bu durumun ciddiyeti de herhalde herkes tarafından daha fazla idrak edilecek diye düşünüyorum. HDP’nin kapatılması, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusuysa, çok büyük bir fark yaratmayacaktır. Buradaki önemli nokta Altılı Masa’nın böyle bir kapatmaya nasıl tepki verdiği ve ne kadar HDP ile dayanışabildiği… Çünkü bu tür bir mağduriyet karşısında HDP’li seçmenlerin kırılmasına, alınmasına, küskünleşmesine yol açabilecek tavırların sonuçta seçim tercihleri üzerinde de etkili olabileceğini öngörüyorum. Dolayısıyla burada, bütün muhalefetin özenli, dayanışmacı olması gerekiyor. Aksi takdirde kırgınlıklar kopuşu da beraberinde getirebilir.

Milletvekilliği seçimi söz konusu olduğunda, HDP’nin kapatılması bir handikap HDP açısından. Ama B planı, C planı, ittifak içinde çeşitli çözümler mutlaka üretilecektir. Sonuçta HDP seçmeni belki de Türkiye’deki en parti aidiyeti yüksek seçmen olarak değerlendirilebilir. Bu sebeple partisinin işaret edebileceği başka bir parti üzerinden de çok rahatlıkla, normalde HDP olarak girdiğinde alacağı oy oranına yakın bir oy alabileceğini öngörebiliriz.

Son seçime baktığımızda HDP, Türkiye’nin 3’üncü büyük partisi. Ve bu kadar kitlesel büyük bir partinin kendi siyasetini izlemesi de bütün siyasi imkanları kullanarak kendi siyasi çizgisini hakim kılmaya çalışması da çok doğal. Cumhurbaşkanlığı seçimi de bunlardan birisi. Tam da bu yüzden cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı düşünmeleri kadar doğal bir şey olamaz. Ama bunun ötesinde, burada tabii ki Altılı Masa’ya bir uyarı olduğunu, mesaj olduğunu da görmek gerekiyor. HDP oyları çantada keklik değil. HDP’nin Altılı Masa’dan beklentileri de üzerinde çok konuşulamayacak, aşırı talepler olmadığı için belli düzeyde bir ilişki ve saygı bekliyorlar haklı olarak. Bu uyarıyı Altılı Masa’nın alabileceğini düşünüyorum.

Altılı Masa’da da aday ile ilgili birtakım müzakereler var, bakanlıklarla ilgili bazı görüşmeler yapılıyor. Eğer Altılı Masa gerekli mesajı alır ve buna uygun şekilde davranabilirse HDP’nin önümüzdeki süreçte son düzlükte, Altılı Masa’nın ortak adayı lehine adayını geri çekmesi de söz konusu olabilir. Hele de Kemal Kılıçdaroğlu gibi üzerinde daha kolay uzlaşılabilecek bir isim aday gösterilirse bunun olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Nasıl olsa ikinci turda seçim kazanılır, o yüzden bu kadarla da girilse bir şey olmaz düşüncesini çok sağlıklı bulmuyorum iki nedenden dolayı… Birincisi; ilk ve ikinci tur arasında geçecek iki haftalık süreçte Türkiye seçim güvenliğini tehlikeye atabilecek, istikrarsızlığı arttırabilecek çok çeşitli şeyler yaşayabilir. Benzer örneklerini daha önce yaşadık. Bundan daha ciddi risk ise ilk turda cumhurbaşkanlığı seçimi yapılırken eş zamanlı olarak parlamento seçimleri de yapılacak. Eğer mecliste muhalefet, Anayasa değişikliğini gerçekleştirebilecek ya da bunu referanduma götürebilecek bir çoğunluğu elde edemezse, bu durumun bir dengesizlik, istikrarsızlık yaratacağı vurgusuyla Erdoğan, ikinci turda kendisine oy isteyerek cumhurbaşkanı olabilir. Sonuçta Altılı Masa’nın vaadi güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek iken eğer AKP ve MHP’nin oyları bunu engelleyebilecek sayıda milletvekilini meclise yerleştirecek orana ulaşırsa, o zaman ikinci turda seçmen halihazırda yüzde 80 olan enflasyonun yüzde 180’e çıkabileceğini düşünerek oy tercihlerini değiştirebilir. Buna da dikkat etmek gerekir.

The post Derya Kömürcü’yle söyleşi | HDP seçmeni çantada keklik değil first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Erdoğan hedef aldı: İnsan fıtratına aykırı sapkınlığın önüne geçeceğiz https://gazetekarinca.com/erdogan-hedef-aldi-insan-fitratina-aykiri-sapkinligin-onune-gececegiz/ Mon, 16 Jan 2023 09:18:55 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238660 Cumhurbaşkanı Erdoğan, başörtüsü düzenlenmesine ilişkin, randevu talebini reddeden muhalefetine dair “Ziyareti kabul etmediler, bunlar bu kadar dürüst” ifadelerini kullandı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı Hizmet Binası Açılış Programı’na katıldı. Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, ülkede ‘ifade özgürlüğü’ olduğunu iler sürerek, şunları söyledi: Bugün kadınlarımız kılık kıyafetleri sebebiyle […]

The post Erdoğan hedef aldı: İnsan fıtratına aykırı sapkınlığın önüne geçeceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başörtüsü düzenlenmesine ilişkin, randevu talebini reddeden muhalefetine dair “Ziyareti kabul etmediler, bunlar bu kadar dürüst” ifadelerini kullandı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı Hizmet Binası Açılış Programı’na katıldı.

Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, ülkede ‘ifade özgürlüğü’ olduğunu iler sürerek, şunları söyledi:

Bugün kadınlarımız kılık kıyafetleri sebebiyle haksızlığa uğramadan hayatın her alanında sorumluluk üstelenebiliyor. Şiddete ve teröre bulaşmadığı sürece hiç kimse inancı ile kariyeri, siyasi görüşü ile meslek hayatı arasında bir tercihe zorlanmıyor. Hukuk ve meşruiyet çevresinde herkes istediği söylüyor, yazıyor, ne kadar aykırı olursa olsun fikirlerini özgürce ifade edebiliyor.

Erdoğan’dan ‘reform’ açıklaması

Başörtüsünün kamuda serbestliğini yasal güvence altına almayı hedefleyen yasa tasarısına da değinen Erdoğan, “Anayasa teklifi yasalaşınca reform sürecimizin adeta tacı olacak. Düzenleme yasalaştığında kimse sosyal medya üzerinden eski yaraları deşemeyecek. Madem bunu söyledin, anayasal zemine oturtalım dedik” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu konudaki görüşme taleplerini reddeden muhalefet partilerini ve LGBTİ+’ları hedef aldı.

Arkadaşlarım ziyaret etmek istedi, kabul etmediler. Bunlar bu kadar dürüst. Teklifimizle kadınlarımızın haklarını güçlendireceğiz. Özgürlük kılıfı altında aile müessesesinin yok edilmesine rıza göstermeyeceğiz. İnsan fıtratına aykırı sapkınlık virüsünün millet varlığımızı zehirlemesinin önüne set çekmek istiyoruz.

400’ün üzerinde oyla kadınlarımızın beklentisine Meclis’in cevap vermesini bekliyoruz. Beklentimiz gerçekleşmezse bu durumda egemenlik kayıtsız şartsız milletin demiyor muyuz? Öyleyse millete gideceğiz. Altını çizerek ifade etmek isterim ki, böyle bir meselede ipe un serilmesini ne milletimiz, ne kadınlarımız affedecektir.

  EŞİK’ten 'başörtüsü teklifine hayır' çağrısı: Kıyafet kısıtlamasının önü açılmak isteniyor
HABER MERKEZİ

The post Erdoğan hedef aldı: İnsan fıtratına aykırı sapkınlığın önüne geçeceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Babacan: Altılı Masa’yı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil https://gazetekarinca.com/babacan-altili-masayi-bozan-olmak-hicbir-siyasi-partinin-kaldirabilecegi-bir-yuk-degil/ Mon, 16 Jan 2023 09:05:41 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238659 DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Altılı Masa’nın dağılacağı yönündeki iddialar için “Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” dedi. FOX TV’deki Çalar Saat programında İlker Karagöz’ün sorularını yanıtlayan DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Altılı Masa’nın dağılacağı yönündeki iddialara “Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” ifadelerini kullandı. […]

The post Babacan: Altılı Masa’yı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil first appeared on Gazete Karınca.

]]>
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Altılı Masa’nın dağılacağı yönündeki iddialar için “Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” dedi.

FOX TV’deki Çalar Saat programında İlker Karagöz’ün sorularını yanıtlayan DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Altılı Masa’nın dağılacağı yönündeki iddialara “Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” ifadelerini kullandı.

Babacan, Altılı Masa’da birçok farklı fikrin bulunduğunu söyledi ve “Kriz kelimesini asla kullanmamak lazım. Altılı Masa’da pek çok görüşte farklı görüşler var. Ama masaya oturduğumuzda herkes fikrini söylüyor. Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” dedi.

Babacan, Davos’a davet aldığını ve programa katılacağını söylerken “Davos’taki mesajımız; ‘Asla Türkiye’den vazgeçmeyin. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye seçimlerden sonra dünyayla barışık, dünyayla konuşan, alışveriş eden, sözünün gücü olan bir ülke olacak. Ülkemize güvenin’ olacak” dedi.

‘Erdoğan bir tarafına Çiller’i, bir tarafına Bahçeli’yi bir tarafına da Perinçek’i aldı’

Babacan açıklamalarına şöyle devam etti;

Erdoğan bir tarafına Çilleri aldı, bir tarafına Bahçeli’yi bir tarafına da Perinçek’i.

Sayın Erdoğan, korku siyaseti üzerinden yürüyor. O yüzden o panoya her hafta birini yazmak zorunda. Cumhuriyet tarihinde bir ilk; binlerce bir eylem hazırladık. Bu seçimlerden sonra kurulacak hükümetin, her bakanın masasının üzerinde duracak bir kitap.

İlk kez bir siyasi parti, seçim tarihi dahi açıklanmamışken, en ufak detayına kadar hükûmet programını açıklıyor. İlk kez bir parti muhalefetteyken, ‘İktidara gelirseniz ne yapacaksınız?’ sorusuna kalın bir kitapla yanıt veriyor.

‘AK Parti seçimleri kaybetmiş durumda’

AK Parti seçimleri kaybetmiş durumda. O yüzden MHP’ye muhtaç. Bu seçimlerde de 2018 seçimlerinden çok daha kötü bir sonuç olacak. Yorulmuş ve yorgun bir iktidar iş başında. Son 4 buçuk yıldır ülkenin menfaatine ürettiği şeyler ne? ‘Ben ekonomistim’ diye diye aldığı kararlarla ülkemizin geldiği durum belli.

‘Gezi’den sonra troll orduları oluşturuldu’

Şu gerçeği artık görüyorlar; AK Parti ve MHP’nin toplam milletvekili sayısı artık Meclis’te çoğunluk sağlayamıyorlar. Diyorlar ki, ” Biz kaybedeceğiz. Gelin birlikte olalım ama biz yöneteceğiz” Ben Sayın Bahçeli’nin cümlelerini böyle okuyorum.

Seçim tarihi ya Meclis kararı ya da Cumhurbaşkanı kararıyla oluyor. Ama biz, ‘6 Nisan’dan sonra olacak hiçbir seçime oy vermeyeceğiz’ dedik. Biz Erdoğan’ın ikinci dönemi olduğunu söylüyoruz. Erdoğan, tek imzayla seçime giderse biz DEVA Partisi olarak YSK’ya itiraz dilekçemizi vereceğiz.

AK Parti’de olduğum dönemde Gezi olaylarına kadar troll hesaplar yoktu. İktidar Gezi olaylarından sonra kendi troll ordularını oluşturdu. Şu andaki iktidar için kaynak sorunu yok.

EYT’yi bunca yıldır geciktiren de hükümet. Seçime 3 ay kala mı aklınıza geliyor. Erdoğan, şimdiye kadar yapmadığı popülizmi yapıyor. Seçimi kaybedeceğini anladı. Gerçek enflasyonla bu ülkede herkesin satın alma gücü düştü. Maaşlı, sabit geliri olan herkes, enflasyon karşısında ezilmiş durumda.

HABER MERKEZİ

The post Babacan: Altılı Masa’yı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil first appeared on Gazete Karınca.

]]>
‘Troller belli bir siyasi fikir etrafında değil, finansman etrafında birleşen gruplar’ https://gazetekarinca.com/troller-belli-bir-siyasi-fikir-etrafinda-degil-finansman-etrafinda-birlesen-gruplar/ Fri, 13 Jan 2023 13:40:12 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238318 Sosyal medyada ‘trol’ denilen kişilerin devlet tarafından oluşturulmuş ve belli kamu kaynaklarıyla finanse edilmiş gruplar olduğunu söyleyen KHK’lı Akademisyen Emre Tansu Keten, “Dezenformasyon zararlıdır ama iktidarın lehine yapılan dezenformasyon daha çok zararlıdır” dedi. Dün (12 Ocak) CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyerek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili bir dosya açıkladı. […]

The post ‘Troller belli bir siyasi fikir etrafında değil, finansman etrafında birleşen gruplar’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Sosyal medyada ‘trol’ denilen kişilerin devlet tarafından oluşturulmuş ve belli kamu kaynaklarıyla finanse edilmiş gruplar olduğunu söyleyen KHK’lı Akademisyen Emre Tansu Keten, “Dezenformasyon zararlıdır ama iktidarın lehine yapılan dezenformasyon daha çok zararlıdır” dedi.

Dün (12 Ocak) CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyerek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili bir dosya açıkladı.

Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki dosyalara dair Soylu’nun ‘trol ordusu’ olduğunu, Emniyet ve jandarmanın hesaplarının bakanlık müşaviri Mehmet Emin Şen tarafından yönetildiğini iddia etti.

Özel’in açıklamalarının ardından AKP iktidarını savunan, muhalif parti ve liderlerine yönelik nefret içerikli Tweet’ler paylaşan ve ‘sosyal medya ordusu’ olarak tanımlanan ‘Ak Troller’ en çok tartışılan konulardan biri haline geldi.

Trol diye tanımlanan kişilerin ülke gündemi ve siyasetindeki etkilerini Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Araştırma Görevlisi olduğu Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden atılan Emre Tansu Keten ile konuştuk.

Sosyal medya ne zaman ve nasıl ülke gündemi ve siyasetine bu kadar dahil oldu?

İktidar, Gezi’den sonra sosyal medyanın farkına vardı. Zaten Gezi’den önce de sosyal medya bu kadar yaygın değildi. Evet Geziciler çok kullandı ama Geziciler de bilgi ve yaş itibari ile sosyal medyayı daha iyi tanıyorlardı. O dönemki Twitter kullanımının da tabii ki Gezi’de önemli bir payı var. Twitter’dan çıktı diyemeyiz ama haberleşme ve koordinasyonda önemli bir yeri oldu. Fakat şunu da unutmamak gerek, toplumda o zaman Twitter bu kadar etkili değildi ve bu kadar kullanılmıyordu. Cumhurbaşkanın da o zamanlar sosyal medyaya dair olumsuz söylemleri vardı. Sonrasında sosyal medyanın farkına varıp, belli bir örgütlenmeye giriştiler. Mesela 2015 seçimlerinden önce örgütlü bir şekilde, bir bina tutarak çalışan insanlarla bir trol kampanyasını örgütledikleri biliniyordu. Bununla ilgili de haberler yapıldı. Ama daha sonrasında Twitter’ın siyasetle iç içe geçmesi 2015 sonrası oldu. Bütün siyasilerin Twitter’ı bir araç olarak kullanması o döneme tekabül ediyor. Bu süreçle birlikte İktidar bu konunun üstüne daha ciddi bir şekilde eğilmeye başladı.

‘Trol’ diye tanımlanan kişiler kimlerdir, trolleri sadece AKP üzerinden mi değerlendirebiliriz?

CHP ve diğer partiler de sosyal medyada kampanya yürütüyor ama onları trol diye tanımlamıyoruz.  AKP’lilere AK Trol deniyor. Ama burada asıl mesele bu trol denilenlerin finansal ve örgütsel yapısı. Devlet tarafından oluşturulmuş belli kamu kaynaklarıyla finanse edilmeleri bu trol denilen kişileri ayırabilir. Bunlar, belli bir siyasi fikir etrafında bir araya gelen insanlar değil. Troller belli bir finansman ve maaş karşılığında; iktidarı elinde tutan partinin siyasal ajandasına uygun bir operasyon çerçevesinde mesajlar atan, kampanyalar düzenleyen insanlar. Bu sebeple siyasi bir partinin grubudur gibi değerlendirmemek gerekiyor. Çünkü literatürde trollerin yöntemleri manipülasyon, dezenformasyon ve provokasyon diye geçiyor. Amaçları belli bir fikri yaymak değil aslında. Amaçları belli bir olayı tartıştırmak değil, tartıştırmamak. Tartışmaları provake, manipüle edip sağlıklı bir tartışma ortamı doğmamasına yardım ediyorlar. Amaçları daha çok bilginin iktidar lehine bozulması. Bu sebeple trol deniliyor.

Bizler trolleri hep tek bir merkezden yönetilen bir örgütlenme olarak düşünüyorduk ama geçen sene bir AK-Trol’ün paylaşımlarıyla işin başka bir yanını gördük. Mesela Fahrettin Altun’un etrafında organize olan bir ekip görebiliyoruz Twitter’da, yine Özgür Özel’in açıklamaları üzerine Süleyman Soylu’nun kendi ekibi olduğunu öğreniyoruz. Dışardan baktığımızda Fahrettin Altun’un ekibi ya Pelikancılar’la aynı ya da birlikte çalışıyorlar gibi bir intiba bırakıyor. Ama ben çok da aynı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü İletişim Başkanlığı içerisinde örgütlenen daha profesyonel bir şeyden bahsediyoruz ve İletişim Başkanlığı’nın da devasa bir bütçesi var. Pelikancılar’ın daha farklı bir ajandası var gibi görünüyor. Bir yandan da Bakan Varank’ın daha az etkili bir trol ordusu olduğu iddiaları var. Yani evet AKP içinde bir trol ordusu var ama bunlar tek bir yerden emir alan, tek vücut bir ekip değil gibi duruyor. AKP içinde yer alan farklı çıkarlara göre organize olmuş birkaç başlıca yapıdan söz edebiliyoruz sanırım. Bu tabii ki AKP’nin işine gelecektir ama bir yerde bu insanların birbiriyle çatışması başladığında işler karışacaktır. Berat Albayrak, Süleyman Soylu çatışmasında da gördüğümüz gibi bu trollerin de birbirleriyle çatışmasını, yani bu trollerin birbirine karşı kullanılmasını getirecektir. Şu an muhaliflere yönelik saldırılarda kullanılsalar da bir yerden sonra muhtemelen birbirlerine karşı kullanılacaklardır. Ki Davutoğlu olayında, Pelikan ekibinin etkisini görmüştük.

Trollerin ülke gündemini veya siyasetini belirleyebilecek bir gücü var mı?

Kişisel fikrim trollerin bir gücü olmadığı. Onlar sadece bir araç. İktidar ve iktidar içindeki güç odaklarının verdikleri emirleri yerine getiren araçlar. Mesela Şebnem Korur Fincancı tutuklanmadan önce sosyal medya kampanyası başlatıldı ama birçok gazete ve televizyonda da kampanya başlatıldı. Havuz medyasıyla trollerin işlevlerini de çok farklı görmemek lazım. Bunlar aslında belli bir yerden yönetilen ve aynı işlevi gören yapılar. Kendilerine ait bir müstakil güçleri yok. Yani kim emri veriyorsa, kim hedef göstertiyorsa o şekilde hareket eden maaşlı, paralı operasyon hesapları bu trol hesapları. Mesela Rusya’da Putin ile aynı düşünceyi paylaşmayan ama bu işi yapan insanlar var. Bu trollere siyasi olarak değil teknik eleman olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Emniyet Müdürlüğü veya Jandarma’nın sosyal medya hesaplarını bir trolün yönetmesi mesela çok tehlikeli bir durum. Çünkü o hesaplardan atılabilecek provokatif bir mesaj çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ama yine de halka ulaşma açısından hala televizyonlar daha büyük bir güce sahip. KONDA’nın araştırmasında insanların haber almak için en çok başvurduğu araç internet, sosyal medya, değil. Haber almak için hala televizyon kanallarını daha çok tercih ediyorlar. İnsanlara ulaşma noktasında A Haber muhtemelen, AK Trollerden daha da etkilidir. Sosyal medyada yapabilecekleri tek şey provokasyon ve manipülasyon.

Geçtiğimiz aylarda basın örgütlerinin tepkilerine rağmen çıkarılan ‘Dezenformasyon Yasası’nın içeriğine baktığımızda bu şekildeki sosyal medya paylaşımlarının ‘suç’ olarak yer aldığını görüyoruz. Troller, bu yasanın kapsamında değil mi?

Ülkede yargının bağımsızlığına dair ciddi bir güvensizlik oluşmuş durumda. Yasa çıkmadan önce birçok defa dile getirildi; ‘Çıkacak olan yasa, isteyenin istediği şekilde kullanabileceği bir yasa olacak’ diye. Çünkü dezenformasyon da tartışmalı bir kavram. Tam olarak neyin dezenformasyon olduğunu belirleyecek bir yöntem de belirlenmedi. Her gün binlerce dezenformasyon örneği bulabilirsiniz. Bunların hangileri yargılanacak, yargılanmalı bir çerçevesi yok. Sadece siyasi bir amaç ve iktidarın izlediği stratejiler devreye girecektir. Bu yasa biraz da korkutma ve otosansür sağlamak için çıkartıldı. Ama seçim sürecinde de bu yasayı daha etkin bir şekilde kullanabilirler.

Dezenformasyon zararlıdır ama iktidarın lehine yapılan dezenformasyon daha çok zararlıdır. Bunu 6 – 7 Eylül olaylarında gördük. Bir gazetenin Atatürk’ün evi hakkında bir yalan haber yapması sadece o insanları sokağa çıkarmadı. O haberin devlet tarafından desteklenmesi, haberin kullanılarak insanları sokağa çıkmaya teşvik edilmesinden kaynaklı olaylar yaşandı.

Devlet destekli trol grupları başka ülkelerde de var mı?

Devlet destekli trol ordularının olduğu ülkeler arasında Rusya ve Çin’i sayabiliriz. İkisinin yönetim sistemi de belli. Biri Putin’e bağlı, biri Çin Komünist Partisi’ne bağlı. Bu sebeple Türkiye’yi bu iki ülke ile değerlendirmek gerekiyor. Tabii ki Amerika’da da Avrupa’da da aşırı sağ grupların bu tarz trol örgütlenmeleri ya da trol yöntemlerini kullanan grupları var. Ama bunlar devlet tarafından birebir desteklenmeyen gruplar. Bu sebeple AKP’nin kurduğu trol yapıları, Çin ve Rusya ile karşılaştırabiliriz. Örnekler de çok benzer. Gerek yöntem olarak gerek finans olarak gerek çalışma şekli olarak Türkiye ile çok benzer bir yerden işliyorlar. Türkiye o işleyişleri örnek bile almış olabilir. Mesela sansür yasası öncesi ‘siber vatan’ diye bir kavram ortaya çıkarmışlardı. Tam da Çin’deki dünyaya kapalı, yerli, milli, otoriter, Google’ın bile yasak olduğu internet modeli. Bütün otoriter liderlerin hayali. Oradan bayağı esinlendiklerini düşünüyorum.

The post ‘Troller belli bir siyasi fikir etrafında değil, finansman etrafında birleşen gruplar’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’den MHP’ye başörtü ziyareti: Teklif haftaya Meclis’te https://gazetekarinca.com/akpden-mhpye-basortu-ziyareti-teklif-haftaya-mecliste/ Wed, 11 Jan 2023 11:20:08 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237970 AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz, anayasa değişikliği teklifinin gelecek hafta Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşüleceğini söyledi. AKP, başörtüsüne dair anayasa değişikliği teklifini görüşmek üzere MHP grubunu ziyaret etti. AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz ve Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Grup Başkanvekilleri Erkan Akçay ve Levent Bülbül ile Meclis’te bir araya geldi. AKP’li İsmet Yılmaz, MHP’nin de […]

The post AKP’den MHP’ye başörtü ziyareti: Teklif haftaya Meclis’te first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz, anayasa değişikliği teklifinin gelecek hafta Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşüleceğini söyledi.

AKP, başörtüsüne dair anayasa değişikliği teklifini görüşmek üzere MHP grubunu ziyaret etti.

AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz ve Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Grup Başkanvekilleri Erkan Akçay ve Levent Bülbül ile Meclis’te bir araya geldi.

AKP’li İsmet Yılmaz, MHP’nin de imza attığı anayasa değişikliği teklifinin gelecek hafta Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşüleceğini açıkladı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bugün yaptığı açıklamada başörtüsü teklifiyle ilgili, “Bu düzenlemeye kökten karşı çıkmayı tarih affetmez” ifadelerini kullandı.

AKP’nin, anayasa değişikliği teklifi ile ilgili muhalefet partisi gruplarına yapacağı ziyaret, CHP, İYİ Parti ve HDP’nin randevu talebini reddetmesi nedeniyle, ittifak ortağı MHP ile sınırlı kaldı.

CHP ile İYİ Parti, AKP’nin teklifle ilgili görüşme talebini iki milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekçesiyle. HDP ise partilerinin Hazine yardımına bloke konulması gerekçeleriyle reddetmişti.

  HDP: AKP'nin anayasa değişikliğine ilişkin randevu talebini kabul etmedik
  HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den AKP’ye ret
HABER MERKEZİ

The post AKP’den MHP’ye başörtü ziyareti: Teklif haftaya Meclis’te first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Erdoğan’a göre ‘6 kaptan bir gemiyi batırır’ https://gazetekarinca.com/erdogana-gore-6-kaptan-bir-gemiyi-batirir/ Tue, 10 Jan 2023 13:01:52 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237822 Altılı Masa’yı eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “6 kaptan bir gemiyi batırır, tek kaptanla bir gemi gider” dedi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da “Yüz Yüze Türkiye Esnaf Buluşması”nda yaptığı konuşmada Altılı Masa’ya yönelik eleştirilerde bulundu. “Seçim meydanında mücadele tek kişiyle olmuyor. Daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde karşımıza adaylar çıkmıştı, şimdi seçime 4-5 ay […]

The post Erdoğan’a göre ‘6 kaptan bir gemiyi batırır’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Altılı Masa’yı eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “6 kaptan bir gemiyi batırır, tek kaptanla bir gemi gider” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da “Yüz Yüze Türkiye Esnaf Buluşması”nda yaptığı konuşmada Altılı Masa’ya yönelik eleştirilerde bulundu.

“Seçim meydanında mücadele tek kişiyle olmuyor. Daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde karşımıza adaylar çıkmıştı, şimdi seçime 4-5 ay kaldı hala karşımıza çıkabilen ve çıkartılabilien bir aday yok” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bir masa kurmuşlar etrafında 6 kişi gözüküyor, bir de gözükmeyen var 7. Toplanıp duruyorlar. Masadan çıka çıka ülkeyi 6 kişiyle yönetecekleri kararı çıktı. 6 kaptan bir gemiyi batırır, tek kaptanla bir gemi gider. Görünürde 6 kişiyle Allah bilir aslında kaç kişiyle ülkeyi yönetmeye talibiz diyorlar. İki şoför bir arabaya muhakkak kaza yaptırır. Oyu millet verecek, ülkeyi 6 kayyum yönetecek. Bırakın davul başkasının, tokmağın başkasının elinde olmasını, bir tane davula 6 tokmak birden inecek.

Erdoğan, “Bu ülkede 6 ayda bir seçim yapıldı. İstikrar kalmış mıydı? Hayır. Parlamenter sistem adı altında çıktıkları yolda döndüler dolaştılar eşi benzeri olmayan bir yolla devam ettiler. Anayasanın vermediği bir yetkiyi kullanmaya çalışmanın adı demokrasi değil sivil darbe teşebbüsüdür. Milletimiz sivil vesayetine karşı çıkacak” ifadelerini de kullandı.

HABER MERKEZİ

The post Erdoğan’a göre ‘6 kaptan bir gemiyi batırır’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den AKP’ye ret https://gazetekarinca.com/hdpnin-ardindan-chp-ve-iyi-partiden-akpye-ret/ Tue, 10 Jan 2023 09:24:05 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237771 AKP’nin anayasa değişikliği teklifi görüşme talebine HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den de olumsuz yanıt geldi. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, dün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu anayasa değişikliği teklifine dair “AKP Grup Yönetimi ile anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık” demişti. HDP’nin bu çıkışı sonrası CHP […]

The post HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den AKP’ye ret first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’nin anayasa değişikliği teklifi görüşme talebine HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den de olumsuz yanıt geldi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, dün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu anayasa değişikliği teklifine dair “AKP Grup Yönetimi ile anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık” demişti.

HDP’nin bu çıkışı sonrası CHP ve İYİ Parti’den de benzer adımlar geldi.

CHP, AKP’nin anayasa değişikliği teklifine dair ziyaret randevusuna, ‘hayır’ yanıtını verdi.

CHP ile İYİ Parti’nin istişare sonucunda aldığı karar AKP Grup Yönetimi’ne iletildi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “İttifak ortağımız ile biz görüşme talebini reddetmek durumundayız” dedi ve buna gerekçe olarak İYİ Partili Lütfü Türkkan ile CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, dokunulmazlık dosyalarının gündeme alınmasını gösterdi.

DHA’ya göre AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin gelişmeyi doğruladı: “CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel aradı. Anayasa randevu talebimizi kabul etmediklerini bildirdiler.”

HABER MERKEZİ
  HDP: AKP'nin anayasa değişikliğine ilişkin randevu talebini kabul etmedik

The post HDP’nin ardından CHP ve İYİ Parti’den AKP’ye ret first appeared on Gazete Karınca.

]]>
HDP: AKP’nin anayasa değişikliğine ilişkin randevu talebini kabul etmedik https://gazetekarinca.com/hdp-akpnin-anayasa-degisikligine-iliskin-randevu-talebini-kabul-etmedik/ Mon, 09 Jan 2023 12:24:46 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237644 HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “HDP’ye kapatma davasının bütün hızıyla devam ettirilmesi, Hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu AYM tarafından bloke edilmesi nedeniyle, AKP Grup Yönetimi ile anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık” dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu […]

The post HDP: AKP’nin anayasa değişikliğine ilişkin randevu talebini kabul etmedik first appeared on Gazete Karınca.

]]>
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “HDP’ye kapatma davasının bütün hızıyla devam ettirilmesi, Hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu AYM tarafından bloke edilmesi nedeniyle, AKP Grup Yönetimi ile anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu anayasa değişikliği teklifine dair açıklamalarda bulundu.

Oluç, “Özgürlüklerin ve demokrasinin ağır saldırı altında olduğu bir süreçte, sadece başörtüsü ile ilgili getirilen değişiklik teklifinin Türkiye’deki özgürlükler sorununa çözüm üretmek konusunda yetersiz olacağını” söylediklerini hatırlatarak sözlerine başladı.

Söz konusu teklifin iktidarın ‘seçim manevrası’ olduğunu söyleyen Oluç, AKP’ye anayasa teklifi için randevu vermediklerini söyledi.

HDP’li Oluç, bu kararlarına dair şunları dile getirdi:

AKP Grup Yönetimi anayasa değişiklik teklifini görüşmek üzere çarşamba günü için bizden bugün bir randevu talebinde bulundu. Biz bu talebi hem grup yönetimimizde hem de parti yönetimimizde tartıştık. Bu talebi yetkili kurullarımıza ve eş genel başkanlarımızla değerlendirdik. Tutumumuz şudur: HDP’ye yönelik bir intikam davası olan kapatma davasının bütün hızıyla devam ettirilmesi, en son partimizin anayasal hakkı olan hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bir hak gaspı olarak AYM tarafından ve Anayasa’ya aykırı bir şekilde bloke edilmesi ve bunun gerçekleşmesi için Cumhur İttifakı bileşenlerinin ağır baskısının AYM üzerinde yaşanması nedeniyle, AKP Grup Yönetimi ile anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık. Randevu taleplerine olumlu cevap vermedik bu nedenle. Elbette AKP Grup Yönetimi’nin diyalog çabalarını olumsuz görmüyoruz. Ancak iktidarın bizlere yönelik politikaları nedeniyle böyle bir görüşme zemininin ortadan kalktığını düşünüyoruz.

‘Teklifin tartışılmasını güven verici bulmuyoruz’

Saruhan Oluç, sözlerini şöyle noktaladı:

Anayasanın her gün çiğnendiği, hukukun askıya alındığı bir süreçte getirilen anayasa değişikliğini samimi, inandırıcı ve güven verici bulmuyoruz. Seçim ortamına girmiş bir ülkeden bahsediyoruz. 3-4 ay, bilemediniz 5 ay içerisinde seçimlerin yapılacağı bir ortamda yargı vesayetinin HDP’ye yönelik işletilmesi, yargı vesayetiyle siyasetin dizayn ediliyor olması ve HDP’ye yönelik demokratik siyasetten ağır tasfiye politikalarının devam etmesi; seçimlerin adil ve demokratik bir ortamda yapılmayacağına dair önemli işaretlerdir. Demokratik siyasete kastedilmiştir iktidar tarafından. Bu nedenle Cumhur İttifakının AYM üzerindeki açık baskısını göz önünde bulundurduğumuzda, bu teklifin tartışılmasını samimi ve güven verici bulamadığımızı vurguluyoruz. Bunu kamuoyu ile paylaşmak istedik.

HABER MERKEZİ
  Berrin Sönmez ile söyleşi | AKP’nin başörtüsü teklifi: Bu yasa erkek egemen aile tasavvurunun kılıfı
  EŞİK’ten 'başörtüsü teklifine hayır' çağrısı: Kıyafet kısıtlamasının önü açılmak isteniyor

The post HDP: AKP’nin anayasa değişikliğine ilişkin randevu talebini kabul etmedik first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’li Bilgiç seçimlerin mayısın 7’si ya da 14’ünde yapılabileceğini söyledi https://gazetekarinca.com/akpli-bilgic-secimlerin-mayisin-7si-ya-da-14unde-yapilabilecegini-soyledi/ Mon, 09 Jan 2023 08:38:16 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237590 AKP’li Süreyya Sadi Bilgiç, 2023 seçimlerine ilişkin yaptığı açıklamada tarih verdi: Haziran ayının takvimini de göz önüne aldığımızda en geç mayıs ayının 7’si ya da 14’ü gibi seçimlerin gerçekleşeceğini düşünüyorum. AKP Isparta Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, seçimlerin Kurban Bayramı, Hac dönemi, sınav takvimi dikkate alındığında 18 Haziran yerine en geç Mayıs ayının […]

The post AKP’li Bilgiç seçimlerin mayısın 7’si ya da 14’ünde yapılabileceğini söyledi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’li Süreyya Sadi Bilgiç, 2023 seçimlerine ilişkin yaptığı açıklamada tarih verdi: Haziran ayının takvimini de göz önüne aldığımızda en geç mayıs ayının 7’si ya da 14’ü gibi seçimlerin gerçekleşeceğini düşünüyorum.

AKP Isparta Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, seçimlerin Kurban Bayramı, Hac dönemi, sınav takvimi dikkate alındığında 18 Haziran yerine en geç Mayıs ayının 7’si ya da 14’ü gibi yapılabileceğini söyledi.

Ekonomi gazetesine konuşan Bilgiç, “partilerin hazırlık dönemleri açısından bakıldığında nisan ayını erken bir tarih olarak gördüğünü” dile getirdi.

AKP’li Bilgiç, konuya ilişkin şunları söyledi:

Kurban Bayramı, Hac dönemi, okulların tatil olması, üniversite sınavı dikkate alındığında seçimlerin Haziran’a kalmadan mayıs ayı içerisinde bir tarihte olacağını net diyebiliriz. Meclis’ten, mayıs ayına ilişkin bir kararı çıkarabilmek mümkün olur mu olmaz mı önümüzdeki süreçte ilgili arkadaşların yapmış olacakları temaslarla netleşeceğini düşünüyorum. Öyle olmadığı takdirde Cumhurbaşkanı kararı ile bu süreç işleyecek.

6 Nisan’dan sonrası için muhalefetin açıklamaları var ama netice itibarıyla bütün bu haziran ayının takvimini de göz önüne aldığımızda en geç mayıs ayının 7’si ya da 14’ü gibi seçimlerin gerçekleşeceğini düşünüyorum. Buna bağlı olarak da zaten aday listelerinin belirlenmesi ve teslim edilmesi, nisan başına tekabül ediyor. Önümüzde de epey bir iş yükü var, ocak, şubat ve mart aylarında Meclis’in çok yoğun bir çalışma içerisinde olacağını düşünüyorum. Ben siyasi partilerin kendi içlerinde bu süre içerisinde belli bir noktaya gelebileceklerine de inanıyorum.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta erken seçim sinyali vermişti.

Partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, ‘mevsim şartlarının dikkate alınarak’ seçim tarihinin güncellenebileceğini söylemişti.

HABER MERKEZİ
  Roj Girasun'la söyleşi | Kapatılsa dahi HDP seçmeni partisinin göstereceği adaya oy verir
  Son anket: Erdoğan karşısında sadece Kılıçdaroğlu kazanabiliyor
  Buldan: HDP niye aday çıkarmasın, sizden ne farkı var, bir siyasi parti değil mi?
  Buldan: Cumhurbaşkanı adayımızı en kısa sürede açıklayacağız
  Seçimin kaderini elinde bulunduran HDP neden adayını açıklamalıydı?

The post AKP’li Bilgiç seçimlerin mayısın 7’si ya da 14’ünde yapılabileceğini söyledi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Berrin Sönmez ile söyleşi | AKP’nin başörtüsü teklifi: Bu yasa erkek egemen aile tasavvurunun kılıfı https://gazetekarinca.com/berrin-sonmez-ile-soylesi-akpnin-basortusu-teklifi-bu-yasa-erkek-egemen-aile-tasavvurunun-kilifi/ Sun, 08 Jan 2023 09:07:04 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237458 Seçim gündemi giderek ısınırken, AKP’nin başörtüsü yasa teklifi de hem iktidar hem de muhalefet açısından seçmenin oyunu önemli ölçüde etkileyecek bir gündem maddesi olarak karşımızda duruyor.  Feminist, aktivist yazar Berrin Sönmez’e göre AKP’nin “başörtüsüne anayasal güvence” diye sunduğu bu teklif aslında iktidarın erkek egemen aile yapısını inşa etme politikasının kılıfı. Berrin Sönmez, bu düzenleme ile […]

The post Berrin Sönmez ile söyleşi | AKP’nin başörtüsü teklifi: Bu yasa erkek egemen aile tasavvurunun kılıfı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Seçim gündemi giderek ısınırken, AKP’nin başörtüsü yasa teklifi de hem iktidar hem de muhalefet açısından seçmenin oyunu önemli ölçüde etkileyecek bir gündem maddesi olarak karşımızda duruyor.  Feminist, aktivist yazar Berrin Sönmez’e göre AKP’nin “başörtüsüne anayasal güvence” diye sunduğu bu teklif aslında iktidarın erkek egemen aile yapısını inşa etme politikasının kılıfı. Berrin Sönmez, bu düzenleme ile erkek çok eşliliğinin önünün açılacağını ve çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılacağını söylüyor. Buna karşı muhalefetin tavrını da eleştiren Sönmez, “Muhalefet partileri bu teklifin Meclis’ten geçmemesi için elinden gelen her şeyi yapmalı. Çünkü bu teklif Meclis’ten geçerse AKP seçmen nezdinde güç kazanacaktır” diyor.

Yazar Berrin Sönmez, başörtüsü yasa teklifini, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını ve geleceğe dönük öngörülerini Gazete Karınca’ya değerlendirdi.

Siz başörtüsü takmaya nasıl karar verdiniz? Aileniz inançlı olduğu için doğal bir şekilleniş mi oldu, yoksa kendiniz mi karar verdiniz?

Ben Ankara’da doğdum, büyüdüm. Ailem, o zaman için orta sınıf diye tabir edebileceğim bir memur aileydi. Annem çalışmıyordu. O zamanki Türkiye’nin orta halli, dindar bir ailesiydi. Herhangi bir cemaate veya tarikata bağlı olmayan fakat inançlı, ibadetinde bir aileydi. Annem başörtülü ama herhangi bir şekilde bana başörtüsü konusunda hiçbir baskı yapılmadı ki benim ailem içinde de geniş aile diyebileceğimiz kuzenler arasında tek başörtülü benim.

Kaç yaşında verdiniz bu kararı?

Üniversite 2. sınıftaydım.

O dönem üniversitede yasak değil miydi peki?

Üniversite 1. sınıfı darbe öncesi okudum. O zaman yasak yoktu. 12 Eylül darbesi geldi ve o zaman başörtüsünün yasaklanacağına dair söylentiler dolaşıyordu ama henüz yasaklanmamıştı. Ben öyle bir ortamda örtündüm. Üniversite son sınıfa geldiğimde yasaklar kesinleşti. Ben de son sınıfta bunun sıkıntısını çektim. Bu kararımdan ailemin de hatta o dönem arkadaşlık, flört sürecinde olduğum şimdiki eşim Naim’in de hiç haberi yoktu. Şaşırmışlardı ve hatta babam, “Kızım çok zorluk çekeceksin ama. Devlet dairesinde örtemezsin ki” dedi. Ben o zaman hem devlet memuruyum hem de okuyorum. ‘Tamam baba’ dedim, ‘kurumda açarım’. Kuruma gidiyorum, masamın başına oturup açıyorum ama fakültede aç dedikleri zaman acayip derecede geriliyorum. Çünkü orası üniversite. Üniversite insanın tek özgür olabildiği yer diye düşünüyordum. Toplum baskısından, kurumsal etkilerden tek uzak kalabildiğimiz yerdi üniversite benim için. Böyle bir ortamda ben fakülteyi bitirip araştırma görevlisi oldum. Üstelik inkılap tarihi enstitüsünde araştırma görevlisiydim. Ben yakın çağı, Atatürk dönemini, öncesini ve sonrasını çok merak ederdim hep.

Üniversitede bu yüzden mi tarih bölümünü tercih ettiniz?

Evet, zaten öteden beri tarihe tutkum vardı. Ben lisedeyken bile dil-tarih hocalarının makalelerinin yazıldığı dergileri alır okurdum, dergilere abone olurdum. Ama yakın çağa ayrı bir merakım vardı.

Araştırma görevlisi olduğunuz üniversitede de başörtüsü yasaktı…

Maalesef. İnkılap tarihi enstitüsünde de başımı örtmek mümkün olmadı. Çok yıpratıcı bir süreç oldu. Ama ben akademik kariyer yapmayı çok öncesinden düşünmüştüm ve bunu yapabilmek için de başörtümü Allah’ın affına sığınarak açtım.

Aynı zamanda 28 Şubat’ı da yaşadınız. O günlerden bahseder misiniz?

Emekli olmadan önceki son yıllarımda 28 Şubat darbesi oldu. Benim o zaman başım açıktı, çünkü öğretim görevlisiydim ve emekli olduğumda yeniden örtünürüm diye açılmıştım. Ancak başım açık olmasına rağmen ben tasfiye edildim. Çünkü orada mesele başörtüsü, inanç, ibadet değil; kul sisteminin üniversitede inşa edilmesiydi. Kul sistemi derken Osmanlı’nın kul sisteminden bahsediyorum; her şeyiyle devlete bağlı, iradesini çalıştığı kurumun yöneticisine ipotek edecek insanlar aranıyordu. Akademide bugün de hâlâ böyle. Hatta bugün belki daha belirgin olarak böyle. Velhasıl üniversitede yaptığım tartışmalar ve yasaklara rağmen öğrencilerin benim derslerimde başlarını örtmelerine izin vermem gerekçe gösterilerek, üniversite ile ilişiğim kesildi. Ben derslerimde herkesin istediği gibi olmasını istedim hep.

Bursa’dan gelmiş şortlu bir kız da vardı, Mardin’den gelen küpeli, uzun saçlı bir erkek de ve tamamen çarşaf benzeri siyah bir pardösü giyinen bir kız da. Birbirleriyle gayet iyi de anlaşıyorlardı. Ama 28 Şubat zorbalığıyla bu öğrencilerin sesleri kısıldı. Başını açmak zorunda kalan da onun arkadaşları da duygusal olarak çok zorlandılar. Olduğu gibi görünerek eğitime erişmek isteyen insanlara yapılan bu şey gerçekten çok inciticiydi. Bu özgüven yitimi önemli bir şey. Ben bunu özellikle LGBTİ+ bireylerde de görüyorum.

Nasıl yani?

Biz başörtüsü yasaklarına karşı mücadele ederken yanımızda en çok onlar vardı. Onlar ayrı yaralı biz ayrı yaralıydık ama aslında aynı yerden yaralıydık. LGBTİ+ örgütleri ile yaptığımız konuşmalarda çok net bir şeyi fark etmiştim. Bizim, hissettiğimiz gibi olmak, olduğumuz gibi görünmek ve kabul bulmak derdimiz onların da derdi. Biz birbirimizle çok iyi anlaşabiliyoruz aslında. Evet, ideolojik saplantılar, endişeler, korkularla dindar, başörtülü kadınların çok büyük bir kısmı uzak durmayı seçse de içten içe yapılan konuşmalarda o aradaki benzerlik görülüyordu. Yani insanların toplumsal kabule olan ihtiyacı her iki kesim için de aynıydı aslında. Bu giyim ve ifade özgürlüğü ama LGBTİ+ da bir varoluş biçimi. Hatta ifadeden ziyade bir hak. Dolayısıyla birbirimizi buradan doğru anladığımızı düşünüyorum.

28 Şubat’a bugünden baktığınızda ne hissediyorsunuz?

Bugün üzüldüğüm bir şey varsa o da 28 Şubat’ın bugün pek çok kişi tarafından bir darbe olarak kabul edilmemesi. Halbuki hukuk devre dışı bırakılmıştı. Darbe dediğiniz şey tam da hukuk düzeninin sessiz kılınması, hukuka aykırı işlerin normalleştirilmesidir. Bu darbenin tıpkı 12 Eylül darbesi gibi planlı, bilinçli bir biçimde hazırlandığını düşünüyorum. Toplumdaki dindar-seküler ayrışması tam da 28 Şubat öncesinde yaratılmaya başlanmıştı. Bu bir devlet operasyonuydu. Gizli ellerin operasyonuydu ama çok da gizli kalmadılar işte zamanla açığa çıktılar. Fakat bugün bunu gören yok. Bugün de iktidarın, Taliban’ın uygulamalarını destekleyen tarzda söylemlerinin ve uygulamalarının oluşu üzerinden “Hah, işte 28 Şubatçılar haklıymış” diye düşünüyorlar. Hayır değil. Orada demokratik bir toplum olarak güçlenmek imkanı varken tersine seküler-dindar karşıtlığını keskin bir ayrıma dönüştürmek için politikalar uygulandı bence ve pek çok insan bundan zarar gördü.

Siz feministsiniz. Ancak başörtüsü ile feminizmin bir arada olamayacağını düşünenler de var. Onlara ne söylemek istersiniz?

Neyse ki bell hooks sayesinde işimiz çok kolaylaştı. bell hooks’un “Feminizm Herkes İçindir” kitabını okumalarını tavsiye ederim. Feminizm kimsenin tapulu malı olmadığı gibi tek bir ideolojinin ürünü de değildir. İdeolojilerden, kültürlerden, coğrafyalardan bağımsız olarak kadınların ataerki karşısında bir mücadele vermiş olduğunu biliyoruz ve feminizmin özü de bu mücadeledir. Feminizm bir politik duruştur. Bu politik duruşun kendisinin ayrı bir ideolojiye eklemlenmesinin önünde engel yok elbette ama eklemlendiği o ideolojinin, usül, norm ya da düşünce tarzını ya da anlık politik tutumunu feminizmin içine monte etmeye kalkışmasını doğru bulmuyorum. Benim doğru bulmamamı da bir yana bırakalım, bu tutmaz. Feminizmin içerisinde milliyetçiler olabilir, sosyalistler olabilir, dini gruplar da olabilir. Hatta ideolojik İslam’dan gelmiş ve feminizmin içinde yer alanlar da olabilir. Kürtlerin, LGBTİ+’ların, sonra engelli kadınların eklemlenmesi çok uzun zaman aldı örneğin. Farklı farklı ihtiyaçlar ve ideolojiler… Ama bunların bir bütününün ve tüm toplumsal sorunların kadınları yatay kesmesiyle her birimiz aynı sorunlardan aynı şekilde etkileniyoruz. O nedenle, feminizmi sadece erkek egemenliğine karşı cinsiyet eşitliğini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak olarak görenlerin başörtülü kadın feminist olmaz demelerini anlamak bana çok kolay gelmiyor.

AKP’nin bir başörtüsü yasa teklifi var. Başörtüsü takmak aslında zaten bir insan hakkı ve bir hakkın bu şekilde tartışmaya ve oylamaya açılması sizce doğru mu?

Bu süreç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme sürecinin bir parçası olarak bir yasa teklifi vermesiyle başladı. Ama Erdoğan’ın bir sene öncesinden anayasa değişikliği için bir hareketliliğinin olduğunu biliyoruz. Tabii o seçime yakın getirmeyi istiyordu. Çünkü seçime giderken seçmene vereceği bir hikayesi kalmamıştı. Bu nedenle de Kemal Kılıçdaroğlu’nun sunduğu yasa teklifi Erdoğan tarafından fırsat olarak görüldü. Fakat başörtülü kadınlar açısından Kemal Kılıçdaroğlu neden böyle bir yasa teklifi getirme ihtiyacı duydu ona bakmak lazım. Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçtiği tarihten sonra partisinin ideolojik kabuklarını biraz yumuşatma eğilimine giren bir politikacı, parti başkanı oldu. Seçimi kazanması için tek yolun bu olduğunu düşündüğünü zannediyorum. CHP bu yasa teklifini verdikten sonra “Başörtülü kadınların hiç sorunu yoktu” sözünden çok rahatsız oldum. CHP lideri kendi mahallesine bu sorunu duyurdu ama onlar anlamak istemediler. Yani aslında Kılıçdaroğlu bizi dinleyerek yaptı bu teklifi ama biz yasa dememiştik. Biz demiştik ki, AKP güya yasakları kaldırdı ama resmi özür dilemedi. Hatta “Disiplin suçlarınızı affettik” dediği için kadınlar ayrıca yaralandı. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı köşeye sıkıştırması için “Sen bu kadınlardan resmi özür dile, devlet sensin” demesi lazımdı. Fakat onlar da 2008’de Anayasa Mahkemesi’ne gidip üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin düzenlemeyi iptal ettirdikleri için Erdoğan’a bu konuda baskı yapamıyordu. Günah çıkarmak için de böyle bir teklif attı ortaya.

Yani AKP’nin de CHP’nin de bu teklifi siyasi çıkarları için getirdiklerini mi söylüyorsunuz?

Erdoğan, kesinlikle bir oy hesabıyla yapıyor. Başörtülü kadınları düşünmüyor değil. Ancak kadınları eşit bireyler olarak düşünmediği için eleştiriyorum Erdoğan’ı. Erdoğan’a kızgınlığım eşitlik karşıtı olduğu için, kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen hiçbir politikacının kadınlarla ilgili olumlu bir şey yapması mümkün değildir zaten. Hatta yapılanı bozuyor.

Erdoğan’ın başörtüsüne bakışıyla sizin bakışınız farklı diyebilir miyiz?

Erdoğan’ın kafasında aileye endeksli bir kadın var. Bu tip dindarlar, kızları için bir meslek sahibi olmayı düşünebiliyorlar. Kimileri bunu aşmış oluyor ama eşleri için bunu düşünmüyorlar. Erdoğan, bu ülkenin tüm kadınlarına kendi eşinin hayatı boyunca nasıl yaşamasını istiyorsa öyle geçirecekleri bir toplum düzeni dayatmaya çalışıyor.

Bir yazınızda AKP’nin başörtüsü teklifini başka bir şeylerin kılıfı olarak gündeme getirdiğini söylemiştiniz. Tam olarak neyden bahsediyorsunuz?

Anayasa’nın 24. Madde’sinde yapılan değişiklikler gibi 41. Madde’sinde yapılan değişiklikler de aslında birbirini tamamlayan ölçekte ve ayrı yerde değiller. Yeni bir toplum inşa ediliyor. EŞİK Platform’daki tartışmalarımızda zaten şu sonuca varmıştık. 2010 referandumuyla yargı ve hukuk sistemi yeniden inşa edildi. 2017’de yönetim organları, yönetim prensipleri yeniden inşa edildi ve şimdi bu şeyle yeni bir toplum düzeni inşa ediliyor. Bu 2 kısacık madde böyle büyük bir bütünün parçası. Kısacıklar ama gerek madde metninde gerekse gerekçelerde nereye doğru gidilmek istendiği görülüyor. Her şeyden önce 41. Madde’sinin gerekçesinde “sapıklık” diye ifadelerin yani nefret suçunun yer aldığı bir anayasadan söz ediyoruz. Anayasa’da “sapıklık” ifadesi kullanıldığı takdirde, sokaklarda insanların LGBTİ+ bireylere rastgele şiddet uygulama yolu da tümüyle anayasal meşruiyet zeminine oturtulmuş olacak. Bu kadar korkunç bir şey. Fakat tek dertleri LGBTİ+’lar değil. Çok eşliliğinin önünü açmak istiyorlar. Bu da 2012’de Anayasa Mahkemesi’nin resmi nikahı olmayanlara imam nikahı kıyan imamlara verilen ceza maddesini iptal etmesiyle başladı aslında. Biz çok eşliliğin resmen tanındığı bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Bu da erkek egemenliğinin ailede tesis edilmesi anlamına geliyor. Yani 6 yaşındaki çocuğunu ağlayarak bir erkeğe göndermek zorunda kalan bir anne var mesela. Kendisi de küçük yaşta kocaya verilmiş. O ailede erkek egemenliği tanınmış ve itiraz edemiyor. Kızıyor, istemiyor ama önleyemiyor, durduramıyor. İşte bu modelin inşa edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Yani 24. Madde başörtüsü teklifi olarak isimlendirildi ama aslında başörtülü kadınların haklarına güvence getirmiyor. Bütün kadınların giyim özgürlüklerini kısıtlama, denetleme yetkisini kamu idaresine verdiği gibi gerçekte o madde metnindeki ifadelerle, başörtülü kadınların kıyafetlerini de inanca dayalı kıyafet olarak bir norm haline sokma riski taşıyor. Amerikan kotu giyen birine “Bu nasıl Müslümanlık?” diyecek mesela. Yani başörtülü kadının kıyafetini de tartışmaya açan bir standarttan bahsediyoruz.

Muhalefetin bu konudaki tavrını nasıl buluyorsunuz?

Ülkede korkunç bir siyasal gerilim var. Böyle bir ortamda zaten anayasa yapmak mümkün değil. Bütün muhalefet partilerinin “Bu bir anayasa yapma yöntemi değildir. Şimdi anayasa yapılamaz. Biz bunu görüşmüyoruz” demesi gerekir. Ama maalesef bu sesi henüz duymuyoruz. Meclis Başkanı imzaladı anayasa teklifini ve bu tamamen usüllere aykırı. Meclis Başkanı tarafsızlığını korumak için yasa ve anayasa tekliflerini imzalamaz, ama imzaladı. Fakat Meclis’teki muhalefet partileri bunları öne çıkarıp baştan hayır demediler. Erkek egemen sistemi yasalarla meşru hale getirecek böylesi bir düzenlemeye, muhalefet partileri sadece Kılıçdaroğlu’na kızarak tepki gösteriyorlar. Yahu bu zaten Erdoğan’ın aklında vardı ve kullandı. Tamam Kılıçdaroğlu hata yapmış olabilir. Hatası da bunu yasa olarak düşünmesiydi. Öte yandan bu çıkışıyla bir hafıza ve yüzleşme imkanı açmıştı aslında ama biz onu değerlendiremedik.

Bu nasıl sonuçlara gebe sizce?

Şimdi iktidar seçimde kaybetse bile anayasada bu toplum düzenini yerleştirmiş olarak gitme ihtimali var. Çünkü bizim muhalefet partilerimiz, 2 seçim sandığının yanına bir 3. referandum sandığının konulmasını tek tehlike olarak görüyorlar. “Biz aldık, kazandık bu seçimi zaten de ah şu referandum sandığı gelirse o zaman Erdoğan alır her şeyi” diye düşünüyorlar. O referandum sandığını getirtmeyin oraya o zaman. Oysa muhalefet partilerinde, “Meclis’te oy veririm. Kabul edilirse referanduma gelmesin” gibi bir mantık var. Yani muhalefete muhalefet etmeyelim diyoruz ama bunlar istiyorlar bunu. Çünkü bu teklif 336 milletvekilinin imzasıyla geldi. Saadet Partisi zaten her zaman, İstanbul Sözleşmesi’nde de yaptığı gibi kadın düşmanlarına çok prim veren bir politika izliyor. Ve onların milletvekili Abdulkadir Karaduman, kadın karşıtı her yaklaşımda olduğu gibi hemen iktidarı destekledi. Karaduman’a “Muhalefet misin yoksa majestelerinin sadık muhalefeti misin? Muhalefet gibi yapıp oradan iktidarı desteklemek için rol mü çalıyorsun?” diyesim var. Onun oyu ile bu teklifi destekleyen vekil sayısı 337 oldu. Teklifin referanduma gidebilmesi için 23 milletvekilinin daha oyu gerekiyor. Bu sayıya ulaşılamazsa bu teklif referanduma gidemeyecek. Meclis’in çöplüğüne gidecek. Ait olduğu yer de orası. Muhalefet partileri ise, bu 23 milletvekilinin “evet” demesini önlemek yerine birbirlerine çalım atarak, birbirlerine taktik yaparak “400’ü bulalım da referanduma gitmesin” kafasındalar. Oysa 400’ü bulsalar bile referanduma gidebilecek, çünkü Anayasa madde 175’te, referanduma götürme takdir yetkisi Cumhurbaşkanı’nın. Erdoğan da yetki aşımını çok rahatlıkla yapabilen bir politikacı. Erdoğan’ın ne yapacağını hesap etmekten kendileri politika kuramayan bir muhalefet yapısı var. Muhalefet net bir şekilde, ilkelerini ortaya koyarak bu teklife “hayır” demelidir. O zaman belki de Erdoğan bu metni Meclis’te oylama aşamasına getirmeden geri çekebilir.

Peki muhalefetin öngöremediği şey ne?

Erdoğan seçime bu kadar kısa bir zaman kala Meclis’te böyle bir teklifi geçirebilirse, seçmen Erdoğan’ın yönetim yeteneğinin hâlâ çok yerinde olduğunu, bütün muhalefeti de yönetmekte olduğunu düşünür. İşte bunu kabul etmiyorlar. Erdoğan referanduma gitmese bile Meclis’te o yasa teklifi geçtiğinde seçmen, “Erdoğan yönetiyor işte, bütün muhalefet de kabul etti” diyecek. Tam da bu yüzden muhalefet partilerine diyorum ki, o 23 milletvekilinin “evet” demesini önlemek için çalışın. O zaman bu teklif Meclis’in çöplüğüne gider ve Erdoğan da getirdiği bir teklifi Meclis’te kabul ettirememiş, gücünü kaybetmiş, zayıflamış bir lider olarak seçime gider. Biz muhalefet partilerine tüm milletvekillerini o gün Meclis’ten uzak tutmaları için bazı somut önerilerde bulunduk. Umarım bunu yaparlar.

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çıktı. Bir yandan başörtüsü için anayasal düzenleme yapılırken diğer yandan kadın hakları konusunda önemli bir yaptırımı olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede feshedilmesi, iktidarın arzu ettiği erkek egemen toplum düzenini kurmanın bir adımıdır. Biz hep “İstanbul Sözleşmesi giderse kadın haklarına dair çok şey kaybedilir” diye feryat ediyorduk. O yüzden bu sözleşmeye bu kadar tutunuyorduk. Bu sözleşmeyi reddetmek, kadın kazanımlarının birer birer elden alınmasını kolaylaştıracaktı. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi ile bu anayasa değişiklik teklifini birlikte konuşmakta fayda var. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmasalar bu yasayı yazamazlardı. Ancak biz İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. İç hukuk yollarını tüketecek her türlü yolu deneyeceğiz. Şimdi hukukçular bu alanda çalışıyorlar. Bizim hukuk mücadelemiz bitmiş değil.

Direniş mesajı verirken bir yandan da kadınlar açısından oldukça vahim bir tablo çizdiniz. Nasıl günler bekliyor bizi?

Buradan bir adım sonrası İran ki İran’da bile Hamaney, başörtüsü tam olmayan kadınların “din karşıtı” veya “rejim karşıtı” olarak suçlanmamasını istedi. Türkiye’de iktidar başörtüsünü bir hak olarak görmenin ötesinde bunu bir İslam toplumunun gereği olarak gören kesimlerle ittifak ederek ederek seçim kazanabileceğini düşündüğü için anayasa düzenlemesi yapıyor. Bu nedenle muhalefet partileri, “Seçimi biz kazanalım, ondan sonra bu anayasayı da göndeririz. İstanbul Sözleşmesi’ni de getiririz” diyorlar ama bu o kadar kolay değil. Eğer bu anayasa değişiklik teklifinin geçmesine göz yumarlarsa, bunu durdurmazlarsa, muhalefet es kaza seçimi kazansa bile, bu anayasa maddesi orada dururken İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmelerinin hiç imkanı olmaz.

Geleceğimizi yakından ilgilendiren bu konuların iktidarın değişip değişmeyeceğinden bağımsız olarak ele alınması gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Kesinlikle.

Peki siz daha güzel günler için umutlu musunuz?

Ülkenin hali gibi benim duygu ve düşünce dünyam da sürekli bir dalgalanma halinde. Bunu itiraf edeyim. Yani bu toplumun içinde bulunduğu bu gelgitlerden ben de etkileniyorum. Bir gün umutlanıyorum, olacak diyorum; yani böyle tehlikeli bir anayasa maddesinin geçmesinin, böyle bir toplum düzeni inşasının önlenmesi mümkün olacak. Cumhuriyet’in 2. yüzyılında biz kadınlar olarak tekrar, eşitlik ilkesini kabul ettirmek için mücadele etmek zorunda kalmadan, eşitliği kuracak politikalar üretmeye devam edebileceğiz. Yani kazandıklarımızı kaybetmemek için değil, yeni kazanımlara ulaşmak; hem kadınları hem de tüm toplumu etkileyecek, insani gelişmişlik düzeyini yukarıya çıkaracak eşitlik politikalarının uygulanmasını sağlamak için çalışabiliriz. Böyle bir umuda kapılıyorum ama sonra bir anda eyvah diyorum. Bunu özellikle de tüm muhalefet partileri için söyleyeyim, küçük siyasi çıkar hesaplarıyla birbirlerine karşı rekabet eden muhalefet partilerinin arasından AKP’nin yeniden sıyrılma ihtimali de var. Oysa güçlü ve dengeli politik adımlarla bu ihtimali ortadan kaldırabiliriz. Halk buna güvenmeye hazır bence. Seçmeni zorla Erdoğan’a mahkum eden bir muhalefet anlayışından kurtulmamız lazım.

Muhalefete ciddi eleştirileriniz var…

Hakikaten ciddi eleştiriyorum. Çünkü örneğin bir anayasa değişiklik teklifinde kadınların ve LGBTİ+’ların görüşlerini hiç almayan iktidar gibi onlar da bizim görüşlerimize hiç değer vermeden politika kuruyorlar. Buna şimdi itiraz etmezsek, susarsak yarın çok geç olacak.

The post Berrin Sönmez ile söyleşi | AKP’nin başörtüsü teklifi: Bu yasa erkek egemen aile tasavvurunun kılıfı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Erdoğan: Belki seçim tarihini öne çekeceğiz https://gazetekarinca.com/erdogan-belki-secim-tarihini-one-cekecegiz/ Thu, 05 Jan 2023 11:29:44 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=237012 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Altılı Masa’ya hitaben, “Bunların teknoloji bilgisi meşhur bir filmimizdeki ‘Zeki Müren de bizi görecek mi’ diye anlatılan o seviyeyi henüz geçememiştir” ifadelerini kullandı. Erdoğan, seçim tarihinin erkene çekilebileceğini de açıkladı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde ‘AK Parti Mobil Uygulama Tanıtım Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Erken seçim tartışmalarına değinen […]

The post Erdoğan: Belki seçim tarihini öne çekeceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Altılı Masa’ya hitaben, “Bunların teknoloji bilgisi meşhur bir filmimizdeki ‘Zeki Müren de bizi görecek mi’ diye anlatılan o seviyeyi henüz geçememiştir” ifadelerini kullandı. Erdoğan, seçim tarihinin erkene çekilebileceğini de açıkladı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde ‘AK Parti Mobil Uygulama Tanıtım Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu.

Erken seçim tartışmalarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Mevsim şartlarını dikkate alarak belki birazcık öne çekerek tarihi güncelleyeceğimiz 2023 seçimlerinin önemini en iyi sizler biliyorsunuz” dedi.

Erdoğan’ın bu açıklaması, Anayasa Mahkemesi’nin, HDP’nin kapatılması istemli davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partinin Hazine yardımı bulunan hesaplarına tedbiren bloke konulması talebini kabul etmesinin hemen ardından geldi.

  AYM’den HDP kararı: Hazine yardımı hesabına geçici bloke konuldu

‘Vizontele muhalefet’

Konuşmasının devamında muhalefeti hedef alan Erdoğan, “Her geçen gün AK Parti ve Cumhur İttifakı ile Altılı masa denen derme çatma yapı arasındaki vizyon farkı ortaya çıkıyor” dedi.

Altılı Masa’yı ‘umutsuz vaka’ olarak nitelendiren Erdoğan, şunları söyledi:

Bunların teknoloji bilgisi meşhur bir filmimizdeki ‘Zeki Müren’de bizi görecek mi?’ sahnesiyle anlatılan o seviyeyi henüz geçememiştir. Siyaset gibi teknolojiyi de çeyrek asır geriden takip eden bu arkaik ekibe gençlerimize daha fazla mahcup olmadan kendilerine şöyle kapsamlı bir format atmalarını tavsiye ediyorum. Her zaman söylediğimiz gibi AK Parti olarak bizim icraatlerimizin yetiştiği yere, ‘vizontele’ muhalefetinin hayalleri bile yetişemez.

HABER MERKEZİ

The post Erdoğan: Belki seçim tarihini öne çekeceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Erdoğan’dan ‘erken seçim tarihi’ açıklaması https://gazetekarinca.com/erdogandan-erken-secim-tarihi-aciklamasi/ Wed, 04 Jan 2023 11:27:56 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=236836 Grup toplantısı sonrası soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Seçim tarihi öne çekilecek mi?’ sorusuna yanıt verdi. Erdoğan, “Ben bir tarih açıklamadım. Kamuoyunda ne görüşülür, ne konuşulursa hepsi bizim gündemimize girer. Çünkü biz istikametimizi kamuoyunda konuşulanlardan alıyoruz” dedi. Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasından satır başları şöyle: ‘Varsın bizim emeğimizi iki […]

The post Erdoğan’dan ‘erken seçim tarihi’ açıklaması first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Grup toplantısı sonrası soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Seçim tarihi öne çekilecek mi?’ sorusuna yanıt verdi. Erdoğan, “Ben bir tarih açıklamadım. Kamuoyunda ne görüşülür, ne konuşulursa hepsi bizim gündemimize girer. Çünkü biz istikametimizi kamuoyunda konuşulanlardan alıyoruz” dedi.

Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasından satır başları şöyle:

‘Varsın bizim emeğimizi iki satır sosyal medya mesajı ile çalmaya kalksın…’

 Biz eser ve hizmet siyaseti ile milletimizin gönlüne girdik. Milletimizin gönlündeki yerimizi güçlendirerek korumakta kararlıyız. Bunun için gece gündüz çalışıyor, mücadele veriyoruz.

Varsın birileri ucube bir masa etrafında köşe kapmaca oynasın, birbirlerinin ardından film çevirsin, gözünü oysun… Varsın bizim emeğimizi, alın terimizi iki çift lafla, iki satır sosyal medya mesajı ile çalmaya kalksın… Biz işimize bakacağız, ülkemizi kalkındırmak için yatırımla, istihdamla, üretimle, ihracatla Türkiye’yi büyütmeye devam edeceğiz.

‘Son defa ifademizi birileri yanlış anlıyor…’

Yaptıklarımızla yetinmeyecek, daha ötesindeki eser ve hizmetleri arayacağız. 20 yılda yaptıklarımızı sadece bir besmele, bir girizgah kabul ediyoruz. Gençlerimize Türkiye yüzyılı hedeflerine emin adımlarla yürüyebilecekleri bir ülke bırakmanın peşindeyiz. Bunun için kendi adımıza, gençlerimiz başta olmak üzere tüm milletimizden 2023’te son defa ve çok daha güçlü bir destek istiyoruz. Bu ‘son defa’ ifademizi birileri yanlış anlıyor. Ben bu seçimle ilgili söylüyorum. Bu seçime yönelik bütün gayretimizi ortaya koyacağız. Start değil bu, finish… Ve bunu bu şekilde başaracağız.

‘Bu CHP dün neyse bugün de o’

Bu CHP dün neyse bugün de o. Girdiği hiçbir seçimi kazanamayarak siyasette kifayetsizliğe takılanların meselesini de inşallah seçim sandığında biz çözüme kavuşturacağız. Attığımız her adım milyonlarca insanımıza doğrudan dokunarak hayatını olumlu yönde etkiliyor. Güçlü demokrasi ve kalkınma altyapısı üzerinde ülkemizin çözülmemiş hiçbir meselesi, özellikle toplum kesimlerinin karşılanmamış hiçbir talebi, geride ‘keşke’ diyeceğimiz hiçbir konu bırakmama azmiyle yola devam ediyoruz.

Seçim tarihi açıklaması

Grup toplantısı sonrası soruları yanıtlayan Erdoğan, ‘Seçim tarihi öne çekilecek mi?’ sorusuna yanıt verdi. Erdoğan, “Ben bir tarih açıklamadım. Kamuoyunda ne görüşülür, ne konuşulursa hepsi bizim gündemimize girer. Çünkü biz istikametimizi kamuoyunda konuşulanlardan alıyoruz” dedi.

HABER MERKEZİ

The post Erdoğan’dan ‘erken seçim tarihi’ açıklaması first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP’li Hamza Dağ: Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok https://gazetekarinca.com/akpli-hamza-dag-secim-tarihine-iliskin-18-haziran-disinda-bir-kararimiz-yok/ Sun, 01 Jan 2023 13:57:29 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=236422 AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok” dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, erken seçim tartışmaları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kanal 7’de yayımlanan Başkent Kulisi programında konuşan Dağ, “Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok” dedi. Seçimlerin normal tarihi olan haziran ayının tatil ve […]

The post AKP’li Hamza Dağ: Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok” dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, erken seçim tartışmaları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kanal 7’de yayımlanan Başkent Kulisi programında konuşan Dağ, “Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok” dedi.

Seçimlerin normal tarihi olan haziran ayının tatil ve sınav dönemine denk gelmesinin değerlendirildiğini ifade eden Dağ, “MYK ve MKYK’da bu konuda bir müzakere durumu henüz söz konusu olmadı. Müzakere edildiğinde ve bir karar noktasına geldiğinde bunu kamuoyu ile paylaşırız” diye konuştu.

‘İki türlü seçime gitme imkanı var’

Şartların, muhalefetin dile getirdiği 6 Nisan öncesinde bir seçim durumunu doğurmadığını vurgulayan Dağ, şunları kaydetti:

Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok. Eğer böyle bir durum olursa Anayasada, seçim mevzuatında karşılığı var. İki türlü seçime gitme imkanı var. Birisi Meclis’in 360 milletvekiliyle karar almasıyla diğeri de Cumhurbaşkanının Meclis’i feshetmesiyle. 18 Haziran değil de başka bir tarih durumu söz konusu olacak olursa bunlardan birisi uygulanabilir. Muhalefet ‘ben bu işte yokum’ derse kendileri bilir.

HABER MERKEZİ

The post AKP’li Hamza Dağ: Seçim tarihine ilişkin 18 Haziran dışında bir kararımız yok first appeared on Gazete Karınca.

]]>
2022 biterken anket sonuçları: Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki fark çok az https://gazetekarinca.com/2022-biterken-anket-sonuclari-millet-ittifaki-ve-cumhur-ittifaki-arasindaki-fark-cok-az/ Tue, 27 Dec 2022 11:32:22 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=235093 Anket şirketleri en geç Haziran 2023’te gerçekleşmesi beklenen seçimlerle ilgili yılın son anket çalışmasını gerçekleştirmeye devam ediyor. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki fark çok az. Area Araştırma’nın 20-25 Aralık tarihleri arasında 12 kentte yaptığı kamuoyu araştırmasına 2004 kişi katıldı. Katılımcılara “Bugün milletvekili seçimi olsa oyunuzu kime verirsiniz?” sorusu soruldu. Kararsızlar dağıtılmadan önce AKP: Yüzde […]

The post 2022 biterken anket sonuçları: Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki fark çok az first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Anket şirketleri en geç Haziran 2023’te gerçekleşmesi beklenen seçimlerle ilgili yılın son anket çalışmasını gerçekleştirmeye devam ediyor. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki fark çok az.

Area Araştırma’nın 20-25 Aralık tarihleri arasında 12 kentte yaptığı kamuoyu araştırmasına 2004 kişi katıldı.

Katılımcılara “Bugün milletvekili seçimi olsa oyunuzu kime verirsiniz?” sorusu soruldu.

Kararsızlar dağıtılmadan önce

  • AKP: Yüzde 28
  • CHP: Yüzde 22,6
  • İYİ Parti: Yüzde 12
  • HDP: Yüzde 8,5
  • MHP: Yüzde 6
  • DEVA: 2,6

Kararsızlar dağıtıldıktan sonra

  • AKP: Yüzde 32,7
  • CHP: Yüzde 26,4
  • İYİ Parti: Yüzde 14
  • HDP: Yüzde 10
  • MHP: Yüzde 7
  • DEVA: 3,1
  • Zafer Partisi: 2,7
  • Yeniden Refah: 1,4
  • Saadet: Yüzde 0,5

Kararsızlar dağıtıldıktan sonra ittifakların durumu

  • Millet İttifakı: 39,7
  • Cumhur İttifakı: 40,4

‘Türkiye’nin en önemli sorunu ne?’

Katılımcılara “Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu ne?” sorusu da yöneltildi. Yüzde 67’si ülkenin ne büyük sorununun ekonomi olduğunu söyledi. Yüzde 4,2’si ise işsizlik olarak yanıt verdi.

“HDP ile ilgili genel kanaatiniz nedir?” sorusu üzerine yüzde 53,5’i HDP’nin kapatılması gerektiğini savunurken yüzde 35,6’lık bir kısmı ise kapatılmaması gerektiğini ifade etti.

AKP’li ve MHP’liler İmamoğlu’na cezayı adil bulmadı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasıyla ilgili yüzde 65,3’ü cezanın adil olmadığını ifade etti. Cezayı adil bulmayan AKP’lilerin oranı yüzde 36,1 olarak ölçülürken, ceza adil değil diyen MHP’lilerin oranı ise yüzde 49,3’ü buldu. CHP seçmeninin yüzde 95’i cezayı adil bulmazken, İYİ Parti’ye oy verenlerin yüzde 92,4’ü cezayı adil bulmadı.

Katılımcılara 2023 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri de soruldu. Erdoğan’ın karşısına; Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in çıkarıldığı tüm senaryolarda Erdoğan’ın seçimi kaybettiği görüldü.

HABER MERKEZİ

The post 2022 biterken anket sonuçları: Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki fark çok az first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İmamoğlu: Erdoğan için kabusa dönüştüm https://gazetekarinca.com/imamoglu-erdogan-icin-kabusa-donustum/ Thu, 22 Dec 2022 08:20:11 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=234292 İBB Başkanı İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast ederek, “Her akşam beni rüyasında gördüğünü düşünüyordum ama bu saatten sonra onun için kabusa döndü” ifadelerini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararına ilişkin açıklamalarda bulundu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na kendisiyle ilgili kullandığı “başka ebeveynler […]

The post İmamoğlu: Erdoğan için kabusa dönüştüm first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İBB Başkanı İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast ederek, “Her akşam beni rüyasında gördüğünü düşünüyordum ama bu saatten sonra onun için kabusa döndü” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararına ilişkin açıklamalarda bulundu.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na kendisiyle ilgili kullandığı “başka ebeveynler arıyor” ifadelerine, “Herkesin ebeveyni belli. Bunu da hakaret kabul edebilirim ama gündemime dahi almıyorum. Genel başkanımızın baba oğul ilişkisi ifadelerinden gurur ve onur duyuyorum” yanıtını verdi.

İmamoğlu, “Onları şaşırtacak derecede cesur ve onlardan birkaç kat daha yetenekli bir Karadenizli olduğumu unutuyor. Bu saatten sonra cumhurbaşkanına tek tavsiyem şudur; sahayı mertlikle dizayn etsinler” dedi.

Erdoğan’ın ‘kabusu olduğunu’ söyleyen İmamoğlu, “Seçim sırasında da namertlik olabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Her şey olabilir. Ben değil, YSK başkanı söylüyor. “Mertçe mücadele edeceğiz” deniyorsa, istinaf bunu bozsun. Namertlik düşünceleri için de tedbir aldık, bunu da bilsin. Nasıl İstanbul seçimlerinde tedbir aldıysak Türkiye seçiminde de daha güçlü bir anlayışla tedbirimizi alacağız. Mahkeme olayı, kurdukları kumpas sürecine aldanmayan 6’lı masa, Kılıçdaroğlu ve Akşener, gösterilen uyumlu bakış onları iyice alabora etti. Her akşam beni rüyasında gördüğünü düşünüyordum ama bu saatten sonra onun için kabusa döndü.

İBB Başkanı, verilen hapis cezası sonrasında kendisine destek mesajı ileten eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a da, “Diline, yüreğine sağlık” dedi.

HABER MERKEZİ

The post İmamoğlu: Erdoğan için kabusa dönüştüm first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Kadir Atalay’la söyleşi | AKP dağılır, Altılı Masa dağılmaz https://gazetekarinca.com/kadir-atalayla-soylesi-akp-dagilir-altili-masa-dagilmaz/ Thu, 22 Dec 2022 07:37:25 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=234169 Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dahi çeşitli girişimleri olmasına rağmen Altılı Masa’nın dağılmamasının halkın nezdinde karşılık bulmasının göstergesi olduğunu belirterek, “Altılı Masa Türkiye siyasetinde olmayan bir durumu yaşatmaktadır. Farklı düşünce ve programlara sahip partilerin bir siyasi erdem içerisinde birliktelik sağladıklarını görmekteyiz” dedi. Seçim tarihi henüz belirsizliğini koruyor. Fakat partilerin ve ittifakların olası […]

The post Kadir Atalay’la söyleşi | AKP dağılır, Altılı Masa dağılmaz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dahi çeşitli girişimleri olmasına rağmen Altılı Masa’nın dağılmamasının halkın nezdinde karşılık bulmasının göstergesi olduğunu belirterek, “Altılı Masa Türkiye siyasetinde olmayan bir durumu yaşatmaktadır. Farklı düşünce ve programlara sahip partilerin bir siyasi erdem içerisinde birliktelik sağladıklarını görmekteyiz” dedi.

Seçim tarihi henüz belirsizliğini koruyor. Fakat partilerin ve ittifakların olası cumhurbaşkanı adayları ülke gündeminde sık yer almaya başladı.

Cumhur İttifakı’nın adayı ‘son kez’ aday olacağının sinyalini veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ken, HDP kendi adayını belirlemek için çalışmalara başladığını duyurdu. Altılı Masa’nın ise kimi aday olarak göstereceği hala belirsizliğini koruyor.

Gelecek yıl yapılacak seçimler yaklaşmışken araştırma şirketleri de verilerini paylaşmayı sürdürüyor. Altılı Masa’nın seçim çalışmalarını ve olası cumhurbaşkanı adayını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylık durumunu, HDP’nin seçime kendi adayı ile girmesinin etkilerini ve Kürt seçmenin seçimlerdeki rolünü Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay ile konuştuk.

Kadir Atalay

Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı hala belirsiz. Adayların netleşmemiş olmasından dolayı eleştirilere maruz kalıyorlar. Bir yandan da Altılı Masa için en baskın aday Kemal Kılıçdaroğlu görünüyor. Altılı Masa, adaylığı durumunda Kılıçdaroğlu’na tam destek verir mi?

Altılı Masa belki de en doğru stratejiyi adayı belirlememekle yaptı. Çünkü siyasette bir konu ne kadar sıklıkla konuşulursa o derece kişilerin dikkatini çekmeyi başarır. Aday belirlememekle rakip partilerin en çok konuştuğu konu haline geldi ve bu sayede de sistem ve benzeri konuların konuşulmasına neden oldu. Şayet aday belirlenmiş olsa idi, Altılı Masa’nın politikaları ve eleştirileri değil de sadece belirlenen kişi konuşulacak ve kişi ile sınırlı bir kampanya yürütülecekti. Erdoğan da Altılı Masa yerine bir kişiyi muhatap alma rahatlığına kavuşacaktı. Bu nedenle seçim kampanyasının çok öncesinde seçim ve propaganda faaliyetine başlamak adayı yıpratır ve giderek performansının düşüşüne yol açar. Bu açıdan stratejiyi siyaset bilimi açısından yerinde buluyorum.

Altılı Masa artık dönülmez bir çizgiyi aşmış durumda. Herhangi bir parti bir nedenle bu masadan ayrılırsa kendi siyasal hayatına ciddi zarar verir. Seçmenlerin birçoğu Altılı Masa’daki partilere muhalefette olması nedeniyle oy vermektedir. Bu açıdan Altılı Masa’nın belirleyeceği aday oy birliği ile seçilmese dahi seçmene oybirliği ile seçilmiş görüntüsünü vereceklerdir. Kemal Kılıçdaroğlu ise Altılı Masa’da lokomotif görevini üstlenmiş ve bu günlerin gelmesinde ağırlıklı bir görev üstlenmiştir. Bu açıdan tam destek verecekleri kanaatini taşımaktayım.

Pek çok farklılığı barındıran Altılı Masa’nın Türkiye için umut vaat ettiğini düşünüyor musunuz? Seçim süreci ve seçim sonrasında Altılı Masa’nın sürdürülebilirliğini nasıl yorumluyorsunuz?

Altılı Masa, Türkiye siyasetinde olmayan bir durumu yaşatmaktadır. Farklı düşünce ve programlara sahip partilerin bir siyasi erdem içerisinde birliktelik sağladıklarını görmekteyiz. Gün geçtikçe de bu birliktelik güçlenmekte ve büyüme eğilimi göstermektedir. Diğer yandan siyasi dizayn ve siyasi mühendislikte çok başarılı olan Erdoğan’ın dahi çeşitli girişimleri olmasına rağmen bu birlikteliği dağıtamaması da gösteriyor ki halk nezdinde karşılık bulmuş ve umut vermiştir.

Seçim yapılıp bittikten sonra bu seçim için amaç gerçekleşmiş ve sona ermiştir. Seçim sonrası ise artık başka bir seçim evresine girer. Çok uzun ve orta vadeli sürdürülebilirlik iddiası siyasal partilerin doğasına aykırıdır. Ayrışacaklar ve düzeyli bir birliktelik yaşama seviyesine evrileceklerdir. Olması gereken de budur.

Asıl önemli olan soru, seçim kaybedildiğinde Cumhur İttifakı’na ne olacağıdır. İşte asıl dağılma ve siyasal hayattan çekilmeler burada yaşanacaktır. Anadolu’daki, ‘yorgan gitti kavga bitti’ kavramında olduğu gibi Cumhur İttifakı’nın birleşmesini sağlayan iktidar kaybedilince, tekrar kendi ayarlarına dönecek ve birbirleri ile tekrar kavga etmeye başlayacaklardır. Diğer yandan AKP’yi ayakta tutan Erdoğan faktörü ortadan kalkınca AKP’nin dağılma ve yok olma sürecini yakından izleyeceğiz. ANAP ve DYP’nin yaşadığı bir süreci yaşayacakları kaçınılmazdır. Zira merkez partiler gücü oranında ve güçlü liderleriyle ayakta kalırlar.

Seçmenin en büyük ilgi duyduğu ve AKP’nin de en zayıf olduğu alan ekonomik gelişmelerdir. Millet İttifakı geleceği bu güne taşıyarak güncel sorunlara eğilmeyi ıskalarsa bu AKP’nin defterine kar olarak yazılır.

Altılı Masa’nın parlamenter sisteme geçişi önceliklemesinin seçmen üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçim bir süreç ve sonuç evresinden oluşur. Parlamenter sisteme geçiş sonuç sonrası evresini ilgilendiriyor. Yani seçim sonrasını. Ayrıca bunu gerçekleştirmek için sonuç evresinde sizin kazanan taraf olmanız gerekiyor. Hangi parti süreç evresini seçmenin anlayacağı ve kabulleneceği bir dille sürdürür ve tamamlarsa sonuçta kazanan da o olacaktır. Güncel hayatta seçmenin büyük çoğunluğunda parlamenter sisteme geçiş arzusu bulunmamakta ve hatta bu konuyu tam anlamıyla bilmemektedir. Bilinmeyen ve anlaşılmayan bir alanda seçimi kilitlemek AKP’nin işine gelir. Çünkü asıl sorunları unutturur. Seçmenin en büyük ilgi duyduğu ve AKP’nin de en zayıf olduğu alan ekonomik gelişmelerdir. Millet İttifakı geleceği bu güne taşıyarak güncel sorunlara eğilmeyi ıskalarsa bu AKP’nin defterine kar olarak yazılır. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın bu alanı boş bırakmaması ve her an bu yarayı kaşıması ve kabuk bağlamasının önüne geçmesi gerekir.

Ekrem İmamoğlu da genç yaşında siyaset kariyerini noktalamak istemeyecektir. İmamoğlu’nun asıl amacının parti liderliği olacağını düşünüyorum.

Yargının ‘Ahmak’ kararıyla siyasi yasak getirmesi, İmamoğlu ve CHP’yi nasıl ve ne kadar etkiler? Kararın ardından Saraçhane buluşmasıyla Altılı Masa seçim için start vermiş oldu mu sizce?

Türkiye seçmeni mağdurdan taraf olmayı kendine ödev edinmiştir. Böyle bir olayın başına gelmesi Ekrem İmamoğlu için mağdur pozisyonu yaratıyor tabii ki. Türkiye siyasetinde sürekli bir hakaret varken, ‘ahmak’ kelimesi kullandığı için siyasi yasak getirilmesi seçmenin tepkisini çekiyor. Ancak bu durumun Altılı Masa içerisine etki edeceğini pek düşünmüyorum, etki edecek gibi de görünmüyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun 19 Aralık’ta yaptığı açıklamaya baktığımız zaman ‘Hem Mansur Yavaş hem de Ekrem İmamoğlu günü geldiğinde aday olmayacaklarını ilan ederler’ dediğini görüyoruz. Burada her ikisinin de Genel Başkan’a karşı çıkmayacağı sonucu çıkıyor. Ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hedefi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü genç bir siyasetçi. Altılı Masa’nın sunduğu anayasa taslağına göre bir kişi bir kere cumhurbaşkanı olabilecek. Ekrem İmamoğlu da genç yaşında siyaset kariyerini noktalamak istemeyecektir. İmamoğlu’nun asıl amacının parti liderliği olacağını düşünüyorum.

Saraçhane toplantısının seçim startı olduğunu düşünmüyorum. Saraçhane’de Ekrem İmamoğlu kendi PR çalışmasını yaptı. Bu sebeple Saraçhane toplanmalarının seçim çalışmasıyla bir alakası olmadığı kanaatindeyim. Asıl seçim startı 3 Aralık’ta CHP’nin Vizyon Toplantısı’nda verildi. Vizyon toplantısı çok başarılı bir seçim çalışması, seçim süreci başlangıcıydı. Çünkü bu toplantıda doğru mesajlar verildi. Kılıçdaroğlu kendi kadrosunu tanıttı, ki bu siyasette çok önemlidir. Seçim yalnızca bir genel başkanla gidilecek bir şey değildir, kadronun güçlü olması çok önemlidir. Bu anlamda vizyon toplantısı çok başarılıydı.

Son anketinizde AKP ile CHP baş başa gözüküyor. Peki son aylarda yaşanan gelişmeler bu tabloyu ne yönde değiştirdi? Gözlemleriniz ve verileriniz bize ne söyler?

Son aylarda yaptığımız anketlerde AKP ve CHP’nin oylarında pek değişiklik yok ancak Cumhur İttifakı’nda MHP oylarının yükseldiğini görüyoruz. Eski seçimlerde, seçim yaklaştığı dönemde AKP oylarında yükseliş görülürken, bugün seçmenlerin aynı davranışı sergilemeyeceğini öngörebiliriz.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘son kez’ aday olacağı sinyali verdi. Erdoğan’ın kendisi için ‘son kez’ oy istediği önümüzdeki seçimler, AKP için ne anlam ifade ediyor; sizce AKP nasıl bir seçim süreci yaşayacak?

Bu açıklama ilk defa yapılmıyor. Zira geçmişe dönersek son birkaç seçimdir aynı söylemlerin söylendiğini görmekteyiz. Ancak köyün yalancı çobanının akıbetine uğrama ihtimali de bulunmaktadır. Geçmişte bunu söylerken AKP güçlü ve topluma sürekli zenginlik veren ve hayal vaat eden bir konumdaydı. Erdoğan giderse bu ülke çöker endişesi vardı. Ancak şimdi yaşananlar tam tersi. Erdoğan sayesinde çöken bir ekonomi ve fakirleşen bir halk var. Gelecekte de zenginlik vaat etmiyor. Tam tersi endişe vaat ediyor. Dolayısıyla geçmişteki söylemi ile aynı etkiyi sağlayacağını düşünmüyorum. Nitekim sağlamadığı görüldü ki, partinin en yüksek organlarındaki kişiler dahi Erdoğan’ın fani olduğu ve gideceğini satır aralarında söylemeye başladılar. Bu sebeple AKP içerisinde Erdoğan’ı tasfiye etme hareketinin başladığını düşünüyorum.

Geçtiğimiz günlerde AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ‘Mayısta yapılacak, nisanda yapılacak bir seçim erken seçim değildir. Erken seçim olabilmesi için en az altı ay, bir yıl içinde yapılması gerekir’ dedi. AKP bu söylemle kendi kalesine gol attı. Yani Erdoğan, bundan 20 yıl önce Necmettin Erbakan’a yaptığı şeyin aynısını şu anda yaşıyor. Erdoğan, Erbakan’ı yaşlı olduğu için, çevresindeki kadrolar yaşlı insanlardan oluştuğu için artık onların siyaseti bırakmaları gerektiğini ve gençlere yol açması gerektiğini söylemişti. Bu şekilde AKP’yi kurdu. AKP içindeki genç siyasetçiler kendi ikballerine baktığı zaman net bir net bir sonuç göremiyorlar, çünkü AKP içindeki siyasi ikbal yalnızca Erdoğan ve Erdoğan’ın çevresindeki çok sınırlı bir çemberden oluşuyor. Bu kişilerin dışında AKP’de hiç kimsenin siyasi olarak yeri garanti değil. Bu yüzden gençler kendi siyasi ikballerini oluşturmak, oluşturabilmek için partideki Erdoğan ve Erdoğan’ın çevresindeki siyasetçilerin artık bırakmasını istiyorlar. Bu yönüyle de hamleler yapıyorlar diye düşünüyorum. Özlem Zengin’in yaptığı açıklama Erdoğan’ın adaylığının önünü kapatıyor. Çünkü Erdoğan 3’üncü kez aday olamayacak. Aday olabilmek için formüller arıyor ve eğer ki muhalefet onay vermezse zaten aday olamıyor. Özlem Zengin’in yaptığı açıklama da bunu söylüyor; nisanda bile seçim kararı alınsa aday olamaz. AKP içerisinden Erdoğan’ın yolu kesiliyor.

Hemen tüm anketlerde anahtar ya da belirleyici parti olduğu görülen HDP kendi adayını çıkarmak için çalışmalara başladığını duyurdu. HDP’nin kendi adayı ile seçime girmesi sonuçları nasıl etkiler?

Seçim atmosferine girince partilerin siyasal tercihlerinde olumlu veya olumsuz yönde değişikliklere gittiklerini hep yaşadık. HDP eğer seçim atmosferinde Erdoğan tarafından HDP seçmenini heyecanlandıracak bazı tavizleri alamaz ise HDP bu seçimde Cumhur İttifakı’nı sona erdirmek için elinden geleni yapacak, buna Millet İttifakı lehine aday çıkartmamak da dahil. Eğer Erdoğan’dan bazı sinyaller alırsa ikinci tur öncesi elini güçlendirmek için aday çıkartıp seçimin ikinci tura kalmasını arzu edeceklerdir. Aksi durumda AKP ve ortağı MHP, söylemlerini daha da artırarak seçime giderlerse HDP’nin Millet İttifakı’nın adayı kim olursa olsun Millet İttifakı tarafında yer alması kaçınılmaz olacaktır. Aday bile göstermeyerek seçimi ilk turda bitirmeyi arzulayacaklardır.

Önceki seçimlerde AKP’ye oy veren ve bir bölümü kararsızlaşan muhafazakar Kürt seçmenin tercihlerinde bir değişiklik var mı? Kürt seçmen tercihlerinde seçime giderken bir değişiklik öngörüyor musunuz?

Muhafazakar Kürt seçmen eskiden, muhafazakar AKP’ye oy vermekte ve din referansını öncelemekte idi. Ancak artık AKP’de din referansının sadece seçimlerde kullanıldığını, güncel hayatta daha çok MHP ekseninde milliyetçi ve devletçi referansların ön planda tutulduğunu Kürt seçmen de görmektedir. Kürt seçmenin en çok sıkıntı çektiği alan da devletçi icraatlardır. Dolayısıyla Kürt seçmeni HDP dışında ikinci parti AKP seçeneği gittikçe zayıflamaktadır. Bunun yerine geçmişte Kürt seçmene sıcak gelen CHP din referanslı çıkışlarıyla da muhafazakar Kürt seçmene daha çok ulaştığı anketlerde de görülmektedir. Nitekim Erdoğan bunu gördüğü için muhafazakar Kürt seçmeni kendisine gelmiyorsa CHP ye de gitmesin mantığı ile orada daha çok muhafazakar Kürt partilerinin kurulmasını veya var olanların saha genişletmesine destek olmaktadır.

Asıl tehlike, muhalefetin şimdiden seçimleri kazandık havasına kapılmasıdır. Bir an önce kendilerini bu bakış açısından kurtarması lazım. Nitekim muhalefetin yaptığı her siyasal hareket seçmen tarafından satın alınmaktadır.

Seçimler için nasıl bir atmosfer öngörüyorsunuz ve seçimlerden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Erdoğan seçimi kazanmak için devlet imkanları dahil bütün kozlarını oynayacaktır. Erdoğan bu seçimin rahat olmayacağını bilmektedir. Ancak asıl tehlike, muhalefetin şimdiden seçimleri kazandık havasına kapılmasıdır. Bir an önce kendilerini bu bakış açısından kurtarması lazım. Nitekim muhalefetin yaptığı her siyasal hareket seçmen tarafından satın alınmaktadır. Yapılan mitingler ve en son CHP’nin yaptığı ‘İkinci Yüzyıl’ tanıtım toplantısı da seçmende olumlu yanıt bulmuştur. Ancak bunu tam saha pres şeklinde boşluk bırakmadan Altılı Masa’daki her partinin sürekli yapması gerekiyor. Henüz seçim atmosferine girilmemesinin de etkisiyle bunu tam manasıyla göremiyoruz. Ancak bugün itibariyle muhalefet ekonomiyi önceleyerek ve ciddi bir hata yapmadan propaganda sürecini tamamlarsa avantajlı taraf olduğu şüphesizdir. Anlaşılan o ki metal yorgunluğu kartını bu sefer seçmen Erdoğan üzerinde gösterecektir.

  Azad Barış’la söyleşi | Kürt seçmenin Altılı Masa'ya yönelik tutumu nasıl?
  Özer Sencar'la söyleşi | Asgari ücrette artış oranı seçim tarihini belirler
  Kemal Özkiraz ile söyleşi | 'Yurttaş en başta güvenebileceği bir aday ister, fenomen değil'

The post Kadir Atalay’la söyleşi | AKP dağılır, Altılı Masa dağılmaz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Azad Barış’la söyleşi | Kürt seçmenin Altılı Masa’ya yönelik tutumu nasıl? https://gazetekarinca.com/azad-barisla-soylesi-kurt-secmenin-altili-masaya-yonelik-tutumu-nasil/ Tue, 20 Dec 2022 09:28:12 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=234066 Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi Genel Direktörü Azad Barış, CHP’nin Kürt seçmen nezdinde bir miktar oy artışı kaydettiğini ifade ederek, “Kürt seçmenin genel olarak Altılı Masa olarak isimlendirilen muhalefet cephesine karşı tutumunun pozitif olduğunu söylemek mümkün değil” dedi. Önümüzde yıl yapılacak seçimin tarihi henüz netleşmedi. Ancak partilerin ve ittifakların olası cumhurbaşkanı adayları ile Kürt […]

The post Azad Barış’la söyleşi | Kürt seçmenin Altılı Masa’ya yönelik tutumu nasıl? first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi Genel Direktörü Azad Barış, CHP’nin Kürt seçmen nezdinde bir miktar oy artışı kaydettiğini ifade ederek, “Kürt seçmenin genel olarak Altılı Masa olarak isimlendirilen muhalefet cephesine karşı tutumunun pozitif olduğunu söylemek mümkün değil” dedi.

Önümüzde yıl yapılacak seçimin tarihi henüz netleşmedi. Ancak partilerin ve ittifakların olası cumhurbaşkanı adayları ile Kürt seçmenin tutumu ülke gündeminde daha sık yer almaya başladı.

AKP ve MHP’nin oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ken, Altılı Masa’nın kimi aday olarak göstereceği hala belirsizliğini koruyor. HDP ise kendi adayını belirlemek için çalışmalara başladığını duyurmuştu.

Seçimlere kısa bir süre kalmışken araştırma şirketleri de verilerini paylaşmayı sürdürüyor. Kürt seçmenin önümüzdeki seçimdeki rolü ve Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayına bakışını, HDP’nin seçime kendi adayı ile girmesinin olası etkilerini Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi Genel Direktörü Dr. Azad Barış’la konuştuk.

Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi ile ilgili kısaca bilgiler verebilir misiniz? Hangi konularda ne tür çalışmalar yapmaktasınız?

Dünyada ve Türkiye’de büyük siyasi, toplumsal, iktisadi ve kültürel dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde, bu değişim dinamiklerini anlamaya çalışan bir kuruluş olarak 2020’de araştırma merkezimizi kurduk. Küresel ve bölgesel ölçekte yaşanan değişimler, yeni bilgi üretim ve biçimleri, yeni politika ve strateji ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Bu ihtiyaç doğrultusunda bizler de bağımsız araştırmacılar, akademisyen ve uzmanlarla kamuoyu araştırmaları, saha çalışmaları, proje analizleri, risk değerlendirmeleri, raporlama ve danışmanlık hizmetleri sunmaktayız.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak iletişimsel stratejilerin dönüşüm noktalarından hareketle özellikle Türkiye’de demokrasi, eşitlik, toplumsal barış, sığınmacı-mülteciler, gençlik dinamikleri, kuşaklar ve sürdürülebilir çevre ve kent politikaları gibi konularda analizler, araştırmalar ve politika önerileri üretmekteyiz. Bu çalışmaları evrensel normlar çerçevesinde gerçekçi ve toplumcu politikaların inşasına katkı sunmak amacıyla yapan bağımsız bir düşünce merkeziyiz. Bağımsız derken, tamamıyla renksiz ve kimlik difüzyonu yaşayan bir merkez asla değiliz. İlkesel olarak demokrasi spektrumunda duran ve evrensel değerler merkezini önemseyen bir fikriyata sahibiz.

Hangi alanlarda araştırmalar yapmaktasınız, şimdiye kadar yaptığınız araştırmalarla ilgili genel hatlarıyla bilgi verir misiniz?

Spectrum House olarak çalışmalarımızı siyasi, toplumsal, ekonomi gibi temel konularda yapmaktayız. Araştırma alanlarımız çeşitli olmakla birlikte özellikle demokratikleşme, toplumsal barış, çatışma çözümleri, gençlik ve kuşaklar, ekonomi politikaları, göç ve sığınmacılar gibi konularda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en temel sorunlarından biri olan Kürt meselesi ve ona bağlı olarak Kürtlerin siyasi eğilimlerini, toplumsal taleplerini anlamaya yönelik saha araştırmaları çalışmalarımızın ağırlıklı ekseriyetini oluşturmaktadır. Yine Kürt toplumunun değişim dönüşüm dinamiklerini anlamaya çalışan ve çatışmalı süreçlerin sonlandırılmasına katkı sunacak yeni strateji ve politika önerilerini politika yapıcılara, kurumlara ve aktörlere sunmaktayız.

Spectrum House şimdiye kadar İstanbul’da yaşayan HDP’li seçmenlerin yerel yönetimlerle ilgili algı, tutum ve eğilimleri; Kürt Z kuşağının kimlik, aidiyet, sosyal hayat, din, cinsiyet ve gelecek tasavvurlarıyla ilgili eğilimleri ve sığınmacılar ile ilgili tutum ve davranışları; Suriyeli sığınmacılar ve yerel toplum için politika önerileri; Döngüsel ekonomi ve Türkiye’de döngüsellik derecesinin ölçülmesi; anayasa ve toplumsal sözleşme ve Kürt seçmen eğilimi gibi konularda saha araştırmaları, policy briefler ve anket çalışmaları gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra hem ulusal hem de uluslararası birçok emsal kurum ve kuruluşla sempozyum, çalıştay ve atölyeler yapmaktayız.

Yapılan kamuoyu yoklamaları neticesinde seçimleri kaybetme endişesine kapılan siyasal iktidarın rasyonel herhangi bir strateji oluşturamadığından baskı mekanizmalarına başvurarak seçimi her koşulda almaya odaklandığını görüyoruz.

Geçen haftalarda Kürt seçmenlerin 2023 seçimlerine yönelik algı, tutum ve beklentilerini ölçmeye odaklanan bir araştırma raporunuz yayınlandı. Bu raporda öne çıkan talep ve başlıklar neler?

Türkiye’nin içinden geçtiği ağır, siyasi, toplumsal ve iktisadi sorunlar, 2023 seçimlerini Türkiye’nin ve bölgenin geleceği için oldukça önemli kılmaktadır. Bu salt Türkiye’nin jeostratejik konumu açısından değil hem onun iç dinamikleri hem de jeopolitik konumundan mütevellit kritik bir öneme sahiptir. Özellikle 2023 seçimlerinin Türkiye’nin siyasi geleceği, toplumsal huzuru ve ekonomik istikrarı açısından tarihi önemde bir seçim olduğunu, hem iktidar hem muhalefet hem de HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Demokrasi İttifakı’nın bu seçimlere biçtiği rol ve ortaya koyduğu vizyon açısından görmek mümkündür. Dolayısıyla bu seçimle beraber Türkiye ya jeostratejik konumuna göre içeriden kapsayıcı, dışarıya açık bir jeopolitik strateji oluşturacak ya da içeriden baskıcı ve dışarıya karşı jeopolitik olarak yenik düşmüş bir yapı olarak adım atacaktır.

O nedenle yaklaşan seçimlerle beraber seçimlerin nasıl sonuçlanacağına dair ilgi artarken hem siyasi analizler hem saha araştırmaları çoğalmakta hem de batı başta olmak üzere dünyanın dikkati Türkiye’ye dönmektedir. Bu bağlamda özellikle seçimlerin nasıl ve hangi koşullarda yapılacağı hususu önem kazanmaktadır. Özellikle siyasal rejimin son yedi yıldır uyguladığı kutuplaştırıcı siyaset ve gerilim atmosferinin seçimlerin yaklaşmasıyla beraber daha da keskin bir şekle büründüğünü hem siyasi ve hukuki yaptırımlardan hem de kurulan yeni yıkıcı retorikten görüyoruz. Dolayısıyla seçimlerin demokratik bir atmosferde yapılamayacağı şimdiden anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle yapılan kamuoyu yoklamaları neticesinde seçimleri kaybetme endişesine kapılan siyasal iktidarın rasyonel herhangi bir strateji oluşturamadığından baskı mekanizmalarına başvurarak seçimi her koşulda almaya odaklandığını görüyoruz. Yapılan kamuoyu yoklamaları ve saha araştırmaları Kürt seçmenin önümüzdeki seçim sonuçlarının iktidar ya da muhalefet lehine veya aleyhine sonuçlanmasında anahtar konumda olması nedeniyle en çok Kürt seçmenin partisi olarak kabul gören HDP’ye yönelme ağırlık kazanmıştır. HDP veya Kürt seçmenin belirleyici konumu veya anahtar rolünü oynayacağının, yaptığımız saha araştırmalarıyla da örtüştüğünü özellikle belirtmek isterim. Dolayısıyla son olarak yaptığımız araştırmayla Kürt seçmenin seçimlere dair nasıl bir eğilim içinde olduğunu ve oy verme davranışlarını belirleyen faktörleri ortaya koymaya çalıştık.

Genel anlamda araştırma raporumuzun bulguları ve saha gözlemlerimize bakıldığında, bir önceki seçime nazaran AKP’nin oylarının çok ciddi bir şekilde düştüğü ve bu düşüş eğiliminin devam ettiği; HDP’nin kendi oylarını büyük oranda koruduğu ve kısmi de olsa bir artış eğilimi içinde olduğu, CHP’nin Kürt seçmen nezdinde bir miktar oy artışı kaydettiğini görmekteyiz. AKP oylarındaki düşüşün 2015 sonrası izlenen güvenlikçi, militarist politikalarla ilgili olduğu ve bu durumun da Kürtlerde bir kırılma yarattığı ortaya çıkmaktadır. Yine Kürt seçmenin kimlik, anadili ve temel taleplerine cevap verecek politikalar üretilememesinin bu kırılmada belirleyici olduğu anlaşılmaktadır.

HDP’nin kendi oylarını büyük oranda koruduğu ve kısmi de olsa bir artış eğilimi içinde olduğu, CHP’nin Kürt seçmen nezdinde bir miktar oy artışı kaydettiğini görmekteyiz.

AKP oylarında ciddi bir düşüş görülürken, AKP’den uzaklaşan Kürt seçmenin %27,1 gibi yüksek bir oranının herhangi bir muhalefet partisini tercih etmemesi oldukça dikkat çekicidir. Araştırmamızda HDP’yi destekleyen her 10 kişiden 7’sinin HDP ve bileşenlerini tercih edeceklerini söylemesi, HDP’nin genişleme politikalarının destek gördüğünü ve HDP’lilerin partisinin 3. Yol olarak ifade ettiği alternatif siyaseti onayladıklarını göstermektedir. Yine araştırmamızda DEVA, Gelecek Partisi ve Zafer Partisi başta olmak üzere seçime ilk defa girecek partilerin Kürt seçmen tarafından tercih edilmediği bunun yanı sıra İYİ Parti’nin de Kürt seçmen nezdinde herhangi bir karşılığı olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Araştırma raporumuzda her 10 seçmenden 9’una yakınının Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Alevi bir adaya oy verme konusunda hiçbir çekincelerinin olmadığı, benzer şekilde her 10 seçmenden 9’unun kadın bir cumhurbaşkanı adayını desteklemesi ise dikkate değer bir bulgu olarak ön plana çıkmıştır.

Kürt seçmenin seçimlerde beklentileri neler?

Kürt seçmenin siyasal, toplumsal, ekonomik, idari gibi birçok alanda beklentilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Kürt seçmenin öncelikli beklentisinin ülkenin geri kalanında olduğu gibi ekonomik darboğazın bir an evvel düzeltilmesi ve Kürt meselesi başta olmak üzere toplumsal barışın sağlanması gibi temel problemler bağlamında netlik kazandığını belirtebiliriz. Dolayısıyla saha çalışmamızın verilerinden de orta ortaya çıktığı gibi Kürt seçmenin ağırlıklı ekseriyeti Türkiye’nin en büyük sorunu olarak ekonomiyi görürken ondan bir puan aşağıda Kürt sorunu ön plana çıkmaktadır.

Buradan hareketle kritik bir öneme sahip olan Kürt oylarının alınması için hangi taraf olursa olsun, toplumsal barış, hak, hukuk ve adalet gibi temaların yanı sıra iktisadi krizin aşılması hususunda projeler öne çıkarılmadan hiçbir tarafın kazanma şansı olduğunu düşünmüyorum. Siyasal iktidara karşı oldukça mesafeli olan Kürt seçmenin aynı zamanda Millet İttifakına da oldukça eleştirel baktığını belirtmek gerekir. Bunun yanı sıra HDP’ye de çok önemli mesajları olan politik bir seçmen kitlesinden bahsedebiliriz. Hem saha gözlemleri hem de elde ettiğimiz verilerin bütününden ortaya çıkan başka bir sonuçsa, HDP’nin Meclis’te güçlü bir şekilde temsil edilmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt seçmenin taleplerine duyarlı bir adaya destek verilmesidir.

Kürt seçmenin genel olarak Altılı Masa olarak isimlendirilen muhalefet cephesine karşı tutumunun pozitif olduğunu söylemek mümkün değil.

Kürt seçmenin Altılı Masa’ya karşı tutumu nasıl?

Türkiye seçmen ortalamasının çok üstünde bir politikleşme süreci yaşayan Kürt seçmenin hem siyasal partilerin söylemlerini hem ülkenin gündemini hem de seçimlere yönelik hazırlıkları en iyi izleyen kitle olduğunu söylemek gerekir. Bu kadar hassas bir politik kitlenin tabii ki Altılı Masa ile ilgili de net bir fikri ve duruşu olduğunu özellikle söylemek gerekir.

Kürt seçmenin genel olarak Altılı Masa olarak isimlendirilen muhalefet cephesine karşı tutumunun pozitif olduğunu söylemek mümkün değil. Altılı Masa içinde yer alan bazı siyasi partilerin Kürtlerin temel hak ve özgürlük taleplerine ilişkin güvenlikçi, yasakçı ve AKP-MHP’yi aratmayan karakterinin Kürt seçmen tarafından tepkiyle karşılandığı görülmektedir. AKP’den kopan Kürt seçmenin tarafsız kalması ve Altılı Masayı oluşturan partileri desteklememe yönündeki tutumu bu durumu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Kürt seçmenin bu bağlamdaki politik algısı siyasal rejim ile Altılı Masa arasında pek büyük bir fark kalmadığı, hatta makasın tamamıyla kapandığı yönündedir. Başka bir ifadeyle Kürt meselesi, demokrasi ve adalet bağlamındaki duruşları gittikçe birbirine benzemekte, hatta homojenleşmektedir. Yani egemen siyasal rejim, Türk-İslam sentezini veya cami cemaatini temsil ederken diğeri Cumhuriyetin kurucu kodları olarak nitelendirilen kuruluş yıllarının kışla kültürünü temsil etmektedir. Nitekim ikisinin de ortak paydası ve üzerinde problemsiz bir şekilde uzlaşı sağladıkları esas şeyse Kürt karşıtlığıdır. Bahsetmeye çalıştığım bu durum, yaptığımız araştırmaların birçoğunda net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu verili olgu dikkate alınmadan, siyasi olarak bir eksen değişikliğine gidilmeden hiçbir tarafın (Cumhur ve Millet ittifakları) Kürt seçmeni ikna edibileceğini düşünmüyorum.

Araştırma raporumuzda Kürt seçmenin Altılı masaya karşı tutum ve beklentilerinin önemli oranda HDP’nin pozisyonuyla paralellik gösterdiğini görmekteyiz. HDP’nin bu konudaki tutumu, iktidar cephesi ve Altılı Masaya karşı Emek ve Demokrasi İttifakının kurulmasının Kürt seçmen nezdinden ciddi bir şekilde destek gördüğü ve bu stratejinin devamından yana bir tutumun ortaya çıktığını söylemek mümkün.

Kamuoyunda Kürt seçmenin Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na karşı koşulsuz bir şekilde Altılı Masayı destekleyeceğine yönelik beklentilerin sahada hiçbir karşılığının olmadığı, Kürt seçmenin bu bloka karşı tutumunda birçok değişkenin belirleyici olduğu görülmektedir. Araştırmamızın bulguları ve saha gözlemlerimizden hareketle, Kürt seçmen Altılı Masa içinde yer alan bazı partilerin Kürt meselesinin çözümü konusunda AKP-MHP’nin de gerisinde olduğunu bilen bir politik bilince sahip olduğunu söyleyebiliriz. Altılı Masada yer alan bazı partilerin ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı politikalarından oldukça rahatsızlık duyduklarını söyleyebiliriz. O nedenle Altılı Masanın mevcut kabuğu kırmadan yeni bir siyasal söyleme başvurmadan, salt söylemsel veya retorikle Kürtleri ikna edemeyeceğini bilmesi lazım. Bundan dolayı da Altılı Masa ile ilgili tutumun büyük oranda HDP’nin ortaya koyacağı politik ve stratejik tutumla paralellik göstereceğini araştırmamızın bulgularından hareketle söylemek mümkün.

Araştırma bulgularımızdan hareketle, Kürt seçmenin ekseriyeti nezdinde özellikle etnik kimlik, cinsiyet ve mezhep gibi faktörlerin ideal cumhurbaşkanı tercihinde pek belirleyici olmadığı, kadın ve Alevi bir adayın da önemli oranda desteklenebileceği yönünde bir eğilimin olduğu ortaya çıktı.

Kürt seçmen nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor? Kriterleri neler? Kılıçdaroğlu’nun adaylığı durumunu nasıl değerlendiriyorlar?

Araştırma raporumuzda Kürt seçmenin nasıl bir cumhurbaşkanı profili istediğine ilişkin çokça soru yer almaktaydı. Bunların bulgularını birleştirecek olursak, Kürt seçmenin Türkiye’nin mevcut siyasi, toplumsal, ekonomik sorunlarına çözüm olabilecek bir aday profili ile ilgili muhalefet partilerinden herhangi bir ismin ön plana çıkmadığını söyleyebiliriz. Kürt seçmen ilk turda büyük oranda HDP’nin kendi adayını, ikinci tur ihtimalinde ise HDP’nin işaret edeceği adayı destekleme eğiliminde. Elbette bu durumun birçok sebebi var ve araştırma raporumuzda bunların detaylarına ilişkin bulguları kamuoyu ile paylaştık.

Kürt seçmenin nasıl bir cumhurbaşkanı profili istediği, bu profilin Kürtlerin temel kimlik, anadili ve kolektif haklarına nasıl yaklaştığına göre şekillenmektedir. Özellikle Erdoğan’ın 2015’ten beri uyguladığı güvenlikçi ve Kürtlerin temel hakları konusunda MHP’yle benzeşen politikalarının, Kürt seçmende barışçıl, diyalog yanlısı ve mevcut sorunlara çare olabilecek bir aday beklentisini güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Bu beklentinin hâlihazırda karşılandığını söylemek ise oldukça güç. Kürt seçmenin en temelde adaya değil o adayın nasıl bir programa sahip olduğuna ve kendi sorunlarının çözümünde nasıl bir politika izleyeceğine odaklandığını söyleyebiliriz.

Yine araştırma bulgularımızdan hareketle, Kürt seçmenin ekseriyeti nezdinde özellikle etnik kimlik, cinsiyet ve mezhep gibi faktörlerin ideal cumhurbaşkanı tercihinde pek belirleyici olmadığı, kadın ve Alevi bir adayın da önemli oranda desteklenebileceği yönünde bir eğilimin olduğu ortaya çıktı. Bu bağlamda iktidar ve bazı siyasi çevreler tarafından salt “Alevi” olmasından dolayı muhtemel bir seçimde dezavantajlı olduğu, Kürtlerden oy almayacağı ifade edilen muhalefetin muhtemel adaylarından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt seçmen nezdinde antipatik bulunmadığını söyleyebiliriz.

Kürt seçmenin Kılıçdaroğlu ile ilgili tutumu büyük oranda kendisinin genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne bakışlarıyla da paralellik göstermektedir. CHP’nin Cumhuriyet’in kurucu özne rolünü bilen, CHP’ye karşı tarihsel hafızası diri bir bakış açısının Kılıçdaroğlu ile ilgili tutumu şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu’nun Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üretebilecek bir vizyon ortaya koyma konusunda pek ikna olmasalar da Erdoğan karşısında HDP’nin ve Kürt meselesi konusundaki aktörlerin de onayıyla desteklenebileceğini söyleyebiliriz.

Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra İmamoğlu’nun da Kürt seçmen nezdinde hem olumlu bir imaja sahip hem de İstanbul seçimleri bağlamında önemli bir aktör olarak yer edindiğini belirtmek gerekir. Yaptığımız son araştırmada Millet İttifakının muhtemel adaylarından biri olarak en yüksek desteği İmamoğlu’nun Kürt seçmenden aldığını belirtebiliriz.

Güncel şartlar göz önüne alındığında ve araştırmanızın bulgularından hareketle hem AKP hem de Erdoğan’ın Kürt seçmen açısından karşılığı ne?

Kürt seçmen hem Erdoğan hem de AKP’yle ilgili 20 yıllık bir hafızaya sahip, yekpare olmayan bir seçmen grubu. Erdoğan ve AKP’ye destekleri de zaman içinde farklılaşan, Erdoğan ve AKP’nin Kürt meselesi ve Türkiye’nin temel sorunlarına yaklaşımına göre şekillenen büyük bir kümeden bahsediyoruz. Kürt seçmenin İlk dönemlerinde (2002) mağdur, çözümden yana bir profil ortaya koyan Erdoğan’a desteklerinin özellikle 2015’ten sonra değişiklik gösterdiğini görmekteyiz. Araştırma raporumuzun alt kırımlarından da hareketle, Kürt seçmenin bugün Erdoğan ve AKP’yi büyük oranda devletle özdeşleşen bir figür ve parti olarak gördüğünü söyleyebiliriz.

Daha önceki seçim sonuçları ve yapılan kamuoyu araştırmalarından hareketle, Erdoğan’ın Kürt meselesinin çözümü konusunda gerçekleştirdiği makas değişikliği, devletin Kürt meselesi konusundaki tarihsel güvenlikçi politikalarını temsil eden bir siyasetin yürütücüsü olması Kürt seçmen tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Özellikle kayyım uygulamaları Kürtlerin iradelerine doğrudan bir müdahale olarak algılanmakta ve tepkiyle karşılanmaktadır. Bu politikanın Erdoğan ve AKP tarafından uygulanması, Kürt seçmeni hem HDP etrafında konsolide etmekte hem de Erdoğan ve AKP’ye mesafeli bir noktaya çekmektedir.

Elbette Erdoğan ve AKP çok farklı boyutlarda bir dağıtım, bölüşüm, rant, statü, nemalanma ve mevki ağıyla rıza üretmekte ve bu rıza üretiminin yüzlerce yıllık bir arka planı var. Bu durum bugün HDP’den sonra en çok desteklenen partinin AKP, HDP’nin işaret edeceği adaydan sonra en çok desteklenen ismin Erdoğan olmasıyla daha net anlaşılmaktadır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Kürt seçmen yekpare bir seçmen grubu değil ama bu seçmen grubunun Erdoğan ve AKP konusunda herhangi bir beklenti içinde olmadığını araştırma raporumuzun bulguları ortaya koymaktadır. Erdoğan’ın yakın dönem Kürt-Türk ilişkilerinin en büyük siyasi figürlerinden biri olması, risk alma potansiyelinin oldukça yüksek olması, Özal’dan sonra daha aleni bir diyalog sürecinin mimarı olması gibi faktörlerin özellikle gri alandaki Kürt seçmen için belirleyici olabileceği gerçeğini de hatırda tutmak gerekir.

Önümüzdeki seçimlerin 1 Kasım 2015 seçimlerinin bir replikası ve bunun da çatışma üzerine kurulu bir seçim süreci olacağına dair birçok yorum ve bu yorumlara dayanak olabilecek birçok gelişmeden bahsedebiliriz.

Mevcut veriler ve gelişmeler ışığında seçimlere nasıl bir atmosferde girileceğine dair bir çerçeve çizebilir misiniz? Ve seçimlerde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Her şeyden önce önümüzdeki seçimlerin hem iktidar hem muhalefet hem de Kürtler açısından Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden biri olacağını belirtmek lazım. Bu seçim bütün siyasi taraflar için ayrı ayrı siyasi sonuçlar barındırabilecek bir seçim. Hem bölgesel hem de küresel gelişmelerle de kesişen bu durum 2023 seçimlerini sadece Türkiye için değil bölge için de oldukça önemli kılmaktadır. Dolayısıyla seçim sürecinin sadece Türkiye’nin iç dinamiklerine göre değil, bazı bölgesel gelişmelerle de birleşebileceğine dair birçok veri ve gelişmeden de bahsedebiliriz.

Rojava ve Güney Kürdistan başta olmak üzere Suriye ve Irak’ta heves edilen siyasi maceraperestlikler, Akdeniz, Ege, Kıbrıs ve Trakya’da Yunanistan ile gittikçe tırmandırılan gerginlik ve yapılan hazırlıklar, Kafkasya’da, Ermenistan-Azerbaycan savaşında yaşanan gelişmelerle beraber ivme kazanan yayılmacı arzular üzerine kurulu dış politikanın seçim süreci atmosferinin önemli bir ayağını oluşturacağını söylemek mümkün.

Yine içeride muhalefete yönelik baskılar, Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararı, HDP’ye yönelik devam eden kapatma davası gibi konular önümüzdeki seçim atmosferinin iç politikadaki ayağını oluşturacaktır. İmamoğlu kararı iktidar cephesinin seçim sürecini yargı üzerinden dizayn edebileceğine dair bir gelişme olarak anlaşılacağı gibi HDP’ye yönelik davada muhtemel kapatma kararının emarelerini de barındırıyor diyebiliriz. İktidarın seçimlere demokratik teamüller, adil rekabet, demokrasi, kapsayıcılık ve çoğulculuk üzerine kurulu bir atmosferde gidemeyeceğine dair birçok emareden bahsedebiliriz.

Önümüzdeki seçimlerin 1 Kasım 2015 seçimlerinin bir replikası ve bunun da çatışma üzerine kurulu bir seçim süreci olacağına dair birçok yorum ve bu yorumlara dayanak olabilecek birçok gelişmeden bahsedebiliriz. Elbette hem Türkiye hem bölge hem de dünya 2015 şartlarında değil ve çatışmaya, polarizasyona dayalı bir siyasi konseptin ne derece destek göreceği meçhul, lakin dünyada da gittikçe ivme kazanan bir sağ, milliyetçi ve ırkçı histerinin Türkiye’de de inşa edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Seçim sürecinde benzer bir atmosferin söz konusu olacağına dair çokça emare görmekteyiz.

Mevcut veriler ışığında hem iktidar hem de muhalefet cephesi açısından seçim matematiğinin kesinliğine dair bir bulgudan bahsetmek mümkün değildir. Yüzyıllık Türkiye siyasi tarihinin en kritik ve önemli seçimi olacak olan önümüzdeki seçimlerin sonuçlarını önemli oranda Kürtlerin oyunun belirleyeceğini ifade edebiliriz. Bu olgusal hakikatten hareketle eğer demokrasiye yakın, kucaklayıcı ve çoğulcu bir aday çıkarılırsa, Kürt seçmenin desteğini alarak ilk rauntta mevcut cumhurbaşkanını devirmek kuvvetle muhtemeldir ama eğer siyasetin eski alışkanlıklarıyla hareket edilir, ülke ve halk menfaati yerine kişisel ajandalar öne çıkarsa kaybetmek de bir o kadar kaçınılmaz olacaktır.

Elbette Türkiye’nin mevcut siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunlarının müsebbibi olan iktidar partisinin hâlâ seçimlere ortak olmasının önemli sebepleri vardır. Bütün bunlara rağmen yine de aklın kötümserliğine karşı iradenin iyimserliği demeyi tercih ediyor, başka bir yolun açılabileceğine dair ümidimi korumak istediğimi belirtebilirim.

  Özer Sencar'la söyleşi | Asgari ücrette artış oranı seçim tarihini belirler
  Kemal Özkiraz ile söyleşi | 'Yurttaş en başta güvenebileceği bir aday ister, fenomen değil'

The post Azad Barış’la söyleşi | Kürt seçmenin Altılı Masa’ya yönelik tutumu nasıl? first appeared on Gazete Karınca.

]]>