Rawest Araştırma Merkezi Genel Müdürü Roj Girasun, HDP’nin kapatılmasının matematiksel olarak AKP’ye ya da Cumhur İttifakı’na bir fayda sağlamayacağını belirterek, “Biz bununla ilgili bir çalışma yapmıştık. Halkların Demokratik Partisi seçmenlerine başka bir parti adı altında seçime girmelerini sormuştuk. Halkların Demokratik Partisi seçmenlerinin yüzde 90’ı Halkların Demokratik Partisi’nin gösterdiği partiye oy veririz diyor” dedi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta erken seçim sinyali verdi. Partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, ‘mevsim şartlarının dikkate alınarak’ seçim tarihinin güncellenebileceğini söyledi.
Siyasi partilerin ve ittifakların olası cumhurbaşkanı adayları konusu da gündeme gelmeye başladı. AKP ve MHP’nin oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ken, Altılı Masa’nın kimi aday olarak göstereceği ise hala net değil.
HDP ise cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adaylarıyla gireceklerini açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “HDP kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve seçimlere kendi adayıyla gidecek“ belirterek, en yakın zamanda adayı açıklayacaklarını duyurdu.
Kürt seçmenin önümüzdeki seçimdeki tutumu ve Altılı Masa’ya bakışı, HDP’nin seçimdeki rolü ve olası etkileri ile ittifakların durumunu 2018 yılında Diyarbakır’da kurulan Rawest Araştırma Merkezi’nin Genel Müdürü Roj Girasun ile konuştuk.
Öncellikle kısaca Rawest Araştırma hangi hedefle, ne zaman kuruldu?
Rawest Araştırma, daha önce birçok saha araştırmasını başarıyla yürütmüş, sivil toplum, saha ve akademi deneyimi olan bir kadro tarafından 2018 yılında Diyarbakır’da kuruldu. Türkiye’nin önemli meselelerinden biri olan Kürt meselesini bölgenin gözünden okumak, hatta bölgenin gözünden bir Türkiye okuması yapmayı hedefleyerek yola çıktık. Bölge kamuoyunun ilgi odağında yer alan siyasi araştırmaların yanında, dezavantajlı grupların gündemini Türkiye’nin gündemine taşımak, genel gündem ile birleştirmek, aynı zamanda Türkiye’den bölge değerlendirmelerini biraz da bölge merkezli hale getirmek amaçlarıyla kurduk.
Şimdiye kadar yaptığınız çalışmaları özetler misiniz?
Kurulduğumuz günden bu yana kamuoyu nezdinde daha çok Kürt meselesi ile alakalı yaptığımız araştırmalarla tanındık. Bölgedeki Kürt seçmenler, Kürt gençler, Kürt kadınlar, Kürtçe ve Kürtçe’nin kullanımı; bölgedeki siyasal eğilimler gibi konularda gündemi değerlendiren raporlar hazırladık ve araştırmalar yaptık. Mesela Türkiye’de yaşayan Kürt gençlerle alakalı bir araştırma yaptık. Kürtçe’nin kullanımıyla ilgili, anadille alakalı taleplerle dair bir araştırma raporu hazırladık.
Kürtlerin siyasal tutumlarını içeren araştırmalardan ziyade sosyolojik olarak nereye doğru aktıkları, nasıl değişim ve dönüşüm içinde olduklarını inceleyen araştırmaları yayınladık. Kürtlerde değerler ve tutumlar araştırması da bunlara dahil.
Rawest biraz sivil toplumdan gelen bir hareket ve sivil toplumla çalışmayı önceliyor. Yaptığımız aslında bölgedeki sivil toplumun kapasitesini güçlendirmek üzere kurulu ve öncelikli amaçlarımızdan birisi bu. Yani sivil topluma bir saha ve veri desteği sunmak, sivil toplumun işini kolaylaştırmak ve teknik emekle bu işi büyütmekti.
Halihazırda yürüttüğümüz çalışmalar da siyasi çalışmalarla görünür olsa da çoğu zaman seçmen analizlerinden ziyade aslında sivil toplum gündemini daha çok ilgilendiren meseleler oluyor.
Önceki seçimlerde AK Parti’ye oy vermiş Kürt seçmenlerde de Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermiş Kürt seçmenlerde de seçme ve seçilme hakkının fiili şekilde ortadan kaldırılmasından kaynaklı bir rahatsızlık var.
Henüz tarihi resmi olarak belirlenmemiş olsa da seçim sürecinin başladığı söylenebilir. Çalışmalarınızda Kürt seçmenin genel olarak seçimlerden ve özel olarak da önümüzdeki seçimlerden beklentilerine ilişkin neler tespit ettiniz? Oy tercihlerini hangi başlıklar belirleyecek?
Kürt seçmen diye yekpare bir seçmen grubu yok. Yani homojen bir seçmen grubu yok. Nasıl ki Türk seçmen grubu diye bir gruptan bahsedemiyorsak Kürt seçmen diye bir gruptan da bahsedemiyoruz. Ama tabii ki Kürt seçmenlerin Türkiye’deki seçmen gruplarından farklılaşan noktaları var.
Kürt seçmenin, Türkiye’deki seçmenlerle oy verme davranışları benzese dahi kendi içerisinde farklılaşan noktaları var. Örneğin Balıkesirli bir AK Parti seçmeni ile Diyarbakırlı AK Parti seçmeni arasındaki fark çok fazla iken; Diyarbakırlı AK Partili bir seçmenle Diyarbakırlı HDP’li bir seçmen arasındaki benzerlikler daha fazla olabiliyor.
Kürt seçmenler meselesinde, heterojen bir gruptan bahsediyoruz ama tamamına yakınını yatay kesen bazı ortak talepler var. Bu ortak taleplerin başında anadil geliyor. Eğitimde anadil talebi. Kürt seçmenlerin neredeyse tamamına yakınının farklı tonlarda da olsa eğitimde anadil için; sadece Kürtçe isteyenler, Türkçe ve Kürtçeyi beraber isteyenler, Türkçe’nin yanında Kürtçe’nin seçmeli ders olmasını isteyenler gibi farklı tonlar olsa dahi, yüzde 90’ından fazlasında anadilin korunmasına dahi bir refleks ve ihtiyacın belirdiğini görüyoruz. Bu Kürt seçmenlerin taleplerinin başında geliyor.
Bir başka konu ise 2016 yılından beri bölgenin bir kayyum sistemiyle yönetiliyor olması. Kayyum sistemi yalnıza Halkların Demokratik Partisi’nin kazandığı belediyelere yapılıyor olabilir ama yalnızca Halkların Demokratik Partisi’ne oy veren Kürt seçmende bir rahatsızlığa neden olmuyor. Önceki seçimlerde AK Parti’ye oy vermiş Kürt seçmenlerde de Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermiş Kürt seçmenlerde de seçme ve seçilme hakkının fiili şekilde ortadan kaldırılmasından kaynaklı bir rahatsızlık var. Kayyum sisteminin getirdiği değişiklikler var. Bu değişiklikler yalnızca belediyeler üzerinde değil, aynı zamanda belediye bürokratlarının, belediye yönetiminin de farklı şehirlerden gelen memurlar, bürokratlar tarafından yönetildiği bir şeye evrilmeye başladı. Bundan da yalnızca Halkların Demokratik Partisi’ne oy veren, oyu geçersiz sayılan, seçmen değil genel anlamda bir Kürt seçmen rahatsızlığı var.
DEVA Partisi’nin açıkladığı temel eylem planında anadil ile ilgili adımlar atıldı. Siyasi partilerin farklı tonlarda da olsa anadili öne çıkaran söylemleri oluyor. Kürt seçmenin ortaklaştığı noktalar gibi bölgede siyaset yapan aktörler farklı siyasal partilerden olsalar bile Kürtçe ile alakalı hassasiyetleri ortaya koymak zorunda kalıyorlar. Bugün her ne kadar Cumhur İttifakı ile birlikte gözlenen bir AK Parti olsa dahi, AK Partili bölge siyasetçileri Kürt meselesini konuşurken en azından Kürtçeye dair devletin bugünkü güvenlikçi, yasakçı söylemleriyle çok görünür olmak istemediklerini söyleyebiliriz.
Ayrıca Türkiye’de bir anayasal vatandaşlık meselesi var. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaş olarak bağlı olan herkes Türk’tür’ gibi bir ibare var anayasada. Araştırmalarda bunu sorduğumuzda ciddi bir rahatsızlık olduğunu görüyoruz.
Ocak 2021’den bugüne CHP’nin bölgede oyunu en çok arttıran siyasal parti olduğunu gözlemliyoruz. Yaptığımız araştırmalarda, bölgeye dair en çarpıcı sonuçlardan birisi bu.
Kürt seçmenin ve muhafazakar Kürt seçmenin muhalefete ve özel olarak Altılı Masa’ya karşı bakışını, tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Kürt seçmen muhalefete ve Altılı Masa’ya karşı iyimser ve temkinli. Bir kredi açıyor ama bu krediyi açarken de temkinli halde olmaya devam ediyor. Çünkü daha önce de bölgede başka siyasal partiler ve onların liderleri, muhalefetteyken, Kürt meselesiyle ilgili önemli açılımlar, önemli açıklamalar yaptılar ya da iktidarlarının ilk dönemlerinde Kürt meselesine dair cesur söylemlerde bulundular, ama daha sonra bunların devamı gelmedi. Bu sebeple bugün, Altılı Masa’nın siyasal liderlerinin de Altılı Masa’nın da homojen bir Kürt politikası yok. Her birinin farklı politikaları var. Her birinin söylemleri farklı noktalarda. Her birinin farklı bir Kürt meselesi tutumu var. Kürt seçmenlerin de bu siyasal partilerin her birine karşı farklı bir tutumu var. Yani genel olarak muhalefete, Altılı Masa’ya, iktidarı değiştirmeye yönelik açılan bir kredi var. Açılan kredinin, muhalefet tarafından yeterince değerlendirilmediği kanısındalar.
Muhalefet, Kürt meselesini İktidarın çizdiği sınırlar içerisinde hala konuşuyor. Halkların Demokratik Partisi ile ilişkilenmesi de fazlası ile ürkek. Buna rağmen Kürt seçmenlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik bir ilginin arttığını söyleyebiliriz. Mesela Ocak 2021’den bugüne Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgede oyunu en çok arttıran siyasal parti olduğunu gözlemliyoruz. Yaptığımız araştırmalarda, bölgeye dair en çarpıcı sonuçlardan birisi bu.
Ocak 2021’de yaptığımız araştırmada, bölge kamuoyundan genel beklenti DEVA Partisi’nin bölgede AK Parti’den sonra üçüncü parti olmasıydı. Ama sonrasında yaptığımız araştırmalar Cumhuriyet Halk Partisi’nin üçüncü parti olarak ortaya çıktığını gösterdi. DEVA Partisi’ne Türkiye’deki ilginin ve desteğin üzerinde bir ilgi gözlemliyoruz.
Peki, CHP’nin bölgedeki oy artışının sebepleri ne?
Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgede oylarını en çok arttıran siyasal parti olarak önümüze çıkmasının üç sebebi olduğunu düşünüyorum. Bu sebeplerinin başında iktidarı değiştirmeye aday en büyük muhalefet partisi olması yatıyor. İkinci sebep ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2011 yılından beri Kılıçdaroğlu liderliğinde farklı toplumsal kesimlere açılma arzusu ve bunun da Kürt seçmenler tarafından ilgi ile izlenmesi. 2018 yılına kadar, Kürt seçmenler büyük oranda bunu izlediler, ilgi ile takip ettiler ama bu bir oy desteğine dönüşmemişti. Bugün itibariyle bu ilgi ve beğeninin desteğe dönüştüğünü görüyoruz. Üçüncü sebep ise 2019 yerel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nin kendi seçmenlerini İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya gibi illerde CHP’li adaylara oy vermeye yöneltmesiydi. Bu da Kürt seçmenlerle Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir duygusal bağın kurulmasında güçlenmesinde etkili oldu.
Bölgede AKP’den bir kopuş var mı? Varsa nereye yöneliyor?
Muhafazakar Kürtlerin önemli bir kısmı AK Parti’den ziyade Halkların Demokratik Partisi’ne oy veriyor. AK Parti’ye oy veren seçmenlerin çoğunluğunu muhafazakar olarak kodlanması çok doğru olmayabilir. Kendisini muhafazakar olarak da tanımlayan Kürt seçmenlerin de AK Parti’den bir kopuşu olduğunu ve bu kopuşun Cumhuriyet Halk Partisi’ne doğru olduğunu gözlemliyoruz. Bu aslında biraz Kürt seçmenlerde seküler ve muhafazakarlık geriliminin Türk kamuoyuna göre daha az olduğunu gösteriyor. Siyasal partiler arasındaki geçiş kültürel kodlardan ziyade açılımları ve topluma vaat ettikleri üzerinden daha fazlası ile okunabiliyor.
Hiç kimsenin, özellikle muhalefetin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteğini almadan seçimi kazanması mümkün değil.
Son süreçte Kürt seçmenin HDP ile Emek ve Özgürlük İttifakı’na bakışı nasıl?
Halkların Demokratik Partisi 7 Haziran 2015 seçimlerinde bölgede ve Türkiye’de Kürt seçmenler nezdinde çok yüksek bir oy aldı ve devamında oylarını düşürdü. 2016 genel seçimlerinde haritaya dönüp baktığımızda Halkların Demokratik Partisi oylarını bölgenin hiçbir yerinde arttırmadığını görüyoruz. Ama bununla beraber Türkiye’nin geri kalan kısmında Halkların Demokratik Partisi oylarında ciddi bir artış gözlemledik. Bu oyların bir kısmının özellikle sosyal demokratlar ve Kürt Aleviler diye nitelendirebileceğimiz, geçmiş dönemde CHP’ye oy vermiş 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası Halkların Demokratik Partisi’ne yönelmeye başlayan oylar. Ama bu seçmenin de tekrar Cumhuriyet Halk Partisi’ne doğru geri dönmeye başladığını gözlemliyoruz.
Emek ve Özgürlük İttifakı bu oy kopuşunu hem engelleyebilir hem de Meclis’te de daha güçlü bir sol muhalefet olmasını isteyen kesimleri buraya katabilir. Örneğin İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi gibi partilerin masadaki CHP ağırlığını zayıflattığını düşünecek, solda kendini konumlandıran seçmenlere seçim sonrasına dair aritmetik hesaplar yaptırarak Emek ve Özgürlük İttifakı’na yöneltebilir.
Türkiye seçmeninin gördüğü Emek ve Özgürlük İttifakı olmadan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlanamayacağı. Hiç kimsenin, özellikle muhalefetin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteğini almadan seçimi kazanması mümkün değil.
Aslında Emek ve Özgürlük İttifakı dediğimiz en büyük bileşeni Halkların Demokratik Partisi’nden oluşan bir yapı. Diğer siyasal partilerin aslında çok ciddi bir oyu yok. Halkların Demokratik Partisi’nin Türkiye nezdinde kurduğu ilk ittifak Emek ve Özgürlük İttifakı değil. Daha önce de küçük Kürt partilerle kurduğu ittifakın da ciddi bir oy etkisi olmamıştı. Bu tür ittifakların oy etkisinden ziyade moral etkileri olabiliyor. Bir sinerji katabiliyor. Eğer bu sinerji doğru yönetilebilirse, etkisi getirebileceği oydan daha fazlasına tekabül edebilir. İttifak, Halkların Demokratik Partisi’ne oy vermekle beraber rahatsızlığı olan kesimlerin rahatsızlığını giderebilir. Seçim sonrasında iktidarı kazanacak bir muhalefet blokunun Halkların Demokratik Partisi ile ilişkilerini kolaylaştırabilir. Yani bir seçim öncesi ittifaktan ziyade seçim sonrası ittifaka da hizmet edecek olabilir.
HDP’nin kapatılması, sadece HDP’ye oy veren Kürt seçmenlerde değil, AK Parti’ye oy veren Kürt seçmenlerde bile bir tepki yaratabilir.
HDP’ye dönük kapatılma davası var önümüzde. Bu durum gerçekleşirse HDP seçmeninin tutumu ne olur? Başka bir parti adı altında seçime girilmesi halinde, Kürt seçmen bundan nasıl etkilenir?
Biz bununla ilgili bir çalışma yapmıştık. Halkların Demokratik Partisi seçmenlerine başka bir parti adı altında seçime girmelerini sormuştuk. Halkların Demokratik Partisi seçmenlerinin yüzde 90’ı Halkların Demokratik Partisi’nin gösterdiği partiye oy veririz diyor. Yüzde 5-6 kadarı farklı siyasal partilere oy vereceğini söylüyor. Yüzde 2-3 de seçimleri boykot edeceğini söylüyor. Çok küçük bir kesim boykot edeceğini ya da başka partiye oy vereceğini söylüyor yani. Halkların Demokratik Partisi’nin kapatılması matematiksel olarak AK Parti’ye ya da Cumhur İttifakı’na bir fayda sağlamayacak.
İkinci bir durum var. Halkların Demokratik Partisi’nin kapatılması HDP seçmeninin ortak adaya, yani muhalefet adayına destek vermesini engellemeyecektir. Aksine muhalefetin adayını desteklemeyecek, muhalefet adayı içine sinmeyen HDP’li seçmenlerde bile böyle bir kapatma kararı sonrası Erdoğan ya da Cumhur İttifakı karşıtlığı güçlenecektir. Bu Cumhur İttifakı’nın cevaplayamadığı, aksiyon alamadığı durumların başında geliyor.
Ayrıca bu durum sadece Halkların Demokratik Partisi’ne oy veren Kürt seçmenlerde değil, AK Parti’ye oy veren Kürt seçmenlerde bile bir tepki yaratması olası bir durum olacaktır.
Kürt seçmen Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına nasıl bakıyor? Ve nihayetinde Kürt seçmen nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor? Kriterleri neler?
Kürt seçmenin ‘ideal cumhurbaşkanı adayı’ ile ‘razı olabileceği cumhurbaşkanı adayı’ arasında bir makas var. Razı olabileceği bir cumhurbaşkanı adayı aslında Kürtlerle kurduğu ilişkide Kürtlerin haysiyetini incitmeyecek, hassasiyetlerini görmezden gelmeyecek bir cumhurbaşkanı profili. Çünkü Halkların Demokratik Partisi’ne oy veren seçmenler arasında ciddi bir Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı var. AK Parti’nin gönderilmesi, iktidarın değiştirilmesi arzusu çok baskın bir durum ve duygu. Bu sebeple Altılı Masa adayının Kürt meselesi ile ilgili çok ciddi adımlar atmasından ziyade sonrasına Kürt meselesinin konuşulabileceği bir ortamın hazırlaması, yeni bir milliyetçi dalgaya alan açmaması ve şoven bir dalgayı engelleyebilecek bir isim olması. Kürt seçmenin razı gelebileceği bir durum bu.
Kürt seçmenler içinde oyunu en çok artıran adayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu ve adaylık ihtimali güçlendikçe Kılıçdaroğlu’nun oylarının arttığını görüyoruz.
Kürt seçmenin maksimal ve uzun vadeli talepleri elbette var, ama bu talepleri bugün ortak bir cumhurbaşkanı adayından beklemiyor. Kürt seçmen arzularının farkında olduğu kadar realitenin de farkında. Bu sebeple de Kürt seçmen Kılıçdaroğlu’na yakın davranıyor.
Kürt seçmenler içinde oyunu en çok artıran adayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu ve adaylık ihtimali güçlendikçe Kılıçdaroğlu’nun oylarının arttığını görüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki dönemlerde Kürt seçmenlerdeki oy karşılığının, ki adaylığı açıklanırsa, ciddi boyutlara gelmesini de bekliyoruz. Çünkü bugün kararsızlık sebepleri, Kılıçdaroğlu’na asla oy vermemden ziyade Halkların Demokratik Partisi’nin tutumunun beklenmesi. HDP netleştikten sonra destek artacaktır.
Nasıl bir seçim atmosferi bekliyorsunuz? Hemen her seçimde olduğu gibi; daha büyük gerilim, daha çok baskı, tehdit, muhalefete engel bunları bekliyor musunuz?
Seçime olağanüstü bir atmosferde gireceğimize dair bazı işaretler var. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon düzenlemesine dair hükümet tarafından, devlet yetkililerinden açıklamalar geliyor. Bu gündem yatışıyor, sonra tekrar konuşulur hale geliyor. Türkiye bir çatışma atmosferinde, bir operasyonun gölgesinde seçimlere gidebilir. Bu durumun Cumhur İttifakı’na sağlayacağı faydalar olabilir. Mesela Altılı Masa’nın genel başkanlarının ya da birçok partinin genel başkanının böyle bir durumda AK Parti’nin ya da hükümetin sınır ötesi operasyonunu desteklemesi beklenecek. Bu da Halkların Demokratik Partisi ve muhalefet arasında ciddi bir gerilim alanı oluşturacağı anlamına geliyor.
Öte taraftan bu siyasal partiler bu yükselen milliyetçi, şiddet, savaş ortamında operasyonu desteklemeyecek açıklamalar yaptıkları zaman bu milliyetçi ortamda çok kolay kriminalize edilebilirler ya da milliyetçi oylardan mahrum bırakılabilirler. AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın hesabı bu.
Bir yandan da Ankara’nın ortasında Ülkü Ocakları eski başkanlarının, siyasal parti yöneticilerinin karıştıkları bir cinayeti konuşuyoruz. Siyasi cinayetler meselesi konuşuluyor. Siyasi cinayetlerin olabileceğine dair kaygılar arttı. Bir taraftan da olağan bir seçim atmosferine de gidilebilir. Ben daha çok olağan atmosferde seçime gideceğimizi ve olağan bir iktidar değişikliği süreci olacağını bekleyenlerdenim.
Seçimlerden çıkabilecek sonuca dair öngörünüz ne?
Şu an ismi konuşulan üç aday var: Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu. İmamoğlu’nun adaylığı artık bir yargı şantajı içerisinde konuşuluyor. Muhalefet İmamoğlu’nun adaylığını açıkladığı zaman, yargının cumhurbaşkanı adayını engelleme riskini de beraberinde satın alacak. O sebeple bu adaylıktan teknik olarak bahsetmek çok mümkün görünmüyor. Ama teknik sebepleri bir tarafa bırakırsak bu üç aday farklı oranlarda oylar alsalar da Altılı Masa’nın tamamından destek aldıkları sürece ve Halkların Demokratik Partisi’nin de onayı alınırsa ve Halkların Demokratik Partisi seçmeninin de oy verebileceği bir aday olursa, seçimi kazanması çok güçlü görünüyor.
Bizim yaptığımız araştırmalarda bu üç adayın da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde seçimi kazanabileceğine dair çok güçlü emareler var. Muhalefetin bu saatten sonra seçimi kaybetmesi için ciddi şeyler yapması gerekiyor. EYT geldi, asgari ücret arttırıldı, emekli ve memurlara maaş zammı oldu. Ama çok ciddi bir hukuk, ekonomi ve yönetim tahribatı var. Seçmen cezayı kesmek istiyor. Seçmene yönelik vaatlerle bu cezanın ertelenebileceğini sanmıyorum.