Ana SayfaGüncelNoémi Levy-Aksu: Bir akademisyen baskılara karşı nasıl direnmeli?

Noémi Levy-Aksu: Bir akademisyen baskılara karşı nasıl direnmeli?

HABER MERKEZİ – YÖK’ün çalışma iznini iptal ettiği Boğaziçi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Noémi Levy-Aksu, okulda ‘ifade özgürlüğü ve direniş’ konulu bir ‘açık ders’ verdi. Kararın Barış Bildirisi’ne imza atmasından dolayı alındığına işaret eden Levy-Aksu, “YÖK beni ya da bizi okuldan uzaklaştırabilir ama seslerimizi hiçbir şekilde susturamaz” dedi. Levy-Aksu, bir akademisyenin baskılar karşısında nasıl direneceğini ise Annales okulundan Lucien Febvre ve Marc Bloch örneği ile anlattı.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr.  Noémi Levy-Aksu, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK), çalışma iznini iptal etmesi kararını Londra’da öğrenmişti.

Kararın ardından ‘mücadele edeceği’ mesajını veren Levy-Aksu, Türkiye’ye döndü ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir ‘açık derse’ katıldı.

“Yalnız değilim” mesajı

Açık derste, 2010 yılından beri Boğaziçi’nde olduğunu söyleyen Levy-Aksu, Ocak 2016’da Barış İçin Akademisyenlerin bildirisini imzaladığını belirterek bunun ardından sözleşmesinin iptal edildiğini hatırlattı.

Derste ‘ifade özgürlüğü ve direniş’ konusunda konuşan Levy-Aksu, Türkiye’de mevcut baskının üniversiteler söz konusu olduğunda Barış Bildirisi’ni imzalayanları hedef aldığını vurguladı ve ihraçlara dikkat çekerek “Yalnız değilim, mağduriyetim çok değil” dedi.

Direniş mekanları

Üzücü ve zararlı bir sürecin söz konusu olduğunu belirten Levy-Aksu, haksızlığa uğradıklarını da belirterek, üniversite dışı direniş mekanlarına dikkat çekti:

Üniversite önemli bir kurum ama başka mekanlar ve alanlar da var. Birçok insan yazıları ve eylemleriyle eleştirel düşünceyi üretmeye devam ediyor.

Nasıl bir direniş?

Yaşananları sadece ‘ifade özgürlüğünün kısıtlanması’ olarak nitelendirmenin eksik kalacağını da dile getiren Levy-Aksu,  bunun siyasi bir mesele olduğunu söyledi.

Osmanlı döneminde hukukun askıya alınması, güvenlik adı altında özgürlüklerin kısıtlanması gibi süreçleri çalıştığını ve incelediğini belirten Levy-Aksu, şöyle devam etti:

Boğaziçi’nde ‘Modern Türkiye’ dersi veriyorum Ermeni meselesi ve Kürt sorununu tartışıyoruz, en azından bunu konuşmak ve eleştirel bir şekilde yaklaşabilmek çok önemli, bunu Boğaziçi’nde sürdürme şansımız var ve bunu korumalıyız.

“Baskıcı rejimlere karşı direnme yönetmeleri hakkında düşünmemiz gerekiyor” diyen Levy-Aksu, “Bir insan olarak, bir akademisyen olarak nasıl direnebiliriz?” sorusuna yanıtın ise  “Entelektüel üretime devam ederken aynı zamanda sesini duyurarak ve bazı durumlarda doğrudan direnerek” yanıtını verdi.

Bir akademisyen baskılara karşı nasıl direnmeli?

Bitirirken, tarihten bir örnek vermek istiyorum. Normalde HIST 106 dersinde ben faşizmin yükselişini, 2. Dünya Savaşı’nı anlatıyorum. Bu döneme ait ünlü bir örnekten yola çıkarak, yine ifade özgürlüğü ve direniş konusunda birkaç şey söyleyeceğim. Öncelikle belirtmem gerek, Türkiye’de şu an yaşadığımız zamanla o dönemin aynı olduğunu iddia etmiyorum. Bu tür iddiaları siyasetçilere bırakıyorum. Baskıcı rejimlere karşı direnme yöntemleri hakkında düşünmemiz gerekiyor.

İnsanlar nasıl ilişkilere giriyor ve nasıl direniyor, bir akademisyen olarak ve tabi bir insan olarak. Aramızda çok tarihçi var bölümden ve başka yerlerden. Bölümdeyseniz tarih yazımıyla ilgili birçok ders aldınız ya da alacaksınız, orada karşılaşacağınız en önemli akımlardan biri Annales okuludur, Lucien Febvre ve Marc Bloch’un öncü olduğu. Toplumsal ve iktisadi tarih konusunda çok önemli yenilikler getiren bir akımdır. Bugün bunlardan bahsetmeyeceğim, yani tarih yazımıyla ilgili bir ders vermeyeceğim. Sadece Febvre ve Bloch’la ilgili çok bilinen bir anekdotu aktaracağım.

Beraber Annales dergisini kurup yürüten bu iki tarihçi, 2. Dünya Savaşı’nda Fransa işgal edildikten sonra bir ikilemle karşı karşıya kalmışlardı: Marc Bloch Yahudi olduğu için Annales dergisinin ortaklığını bırakması ve isminin dergiden silinmesi gerekiyordu. O dönemde Bloch ve Febvre arasındaki yazışmalar çok acıklı ve düşündürücüdür; çünkü mesele “ne yapacağız”dır. Febvre, Bloch’a yazıp “ne yapalım, dergiye devam edelim mi?” diye sorduğu zaman, Bloch “devam etmeyelim, bu şartlar kabul edilemez, yani benim ismim olmayacaksa, ortaklıktan çıkmam gerekecekse devam etmememiz lazım” diyor. Ancak Febvre bu cevabı kabul etmiyor ve o şartlar altında bile Annales dergisine ve bilimsel üretime devam etmenin bir görev olduğunu savunuyor ve sonunda Bloch’u ikna ediyor. Böylece tüm savaş boyunca Annales dergisi hiç sekteye uğramadan basılıyor ve tarih açısından önemli makaleler çıkıyor. Bu arada Marc Bloch üniversitesinden atılıyor, Direniş’e katılıyor ve 1944’te Almanlar tarafından kurşuna diziliyor.

Bu konu üzerine çok tartışıldı, Febvre işbirlikçi miydi, yoksa o da entelektüel katkısıyla bir tür direnişçi miydi diye. Bana kalırsa, o dönemin baskı ve şiddet seviyesini düşünürsek Febvre’i suçlamak kolay değil. Bence onun durumu bize, “bir insan ve bir akademisyen olarak nasıl direnebiliriz” sorusunu sorduruyor. Bu meseleyi o dönemin spesifik savaş koşullarından daha genele taşıyarak da sorabiliriz: Bir akademisyenin baskıya karşı nasıl direnmesi gerekiyor? Benim cevabım: hem Febvre hem Bloch gibi direnmek gerekiyor. Yani, hem çalışmalarına, derslerine, bilimsel ve entelektüel üretimine devam ederek, hem de protesto ederek, sesini duyurarak ve bazı durumlarda doğrudan direnerek. Bu ikisi beraber de yapılabilir. Ancak, ne yazık ki her zaman mümkün olmuyor ikisini bir araya getirmek.*

‘YÖK sesimizi susturamaz, direnmeye devam edeceğiz’

Levy-Aksu, devamla da şunları dile getirdi:

Boğaziçi’ni çok seviyorum, işimi çok seviyorum, öğrencileri çok seviyorum, bu işe dönmek ve Türkiye’de yaşamaya devam etmek için mücadele vermeye devam edeceğim.

Akademik pozisyonum ve ifade özgürlüğü ya da haksızlıklara karşı bir tercih yapmam gerekirse, hiç tereddüt etmeden ikisini tercih edeceğim.

YÖK beni ya da bizi okuldan uzaklaştırabilir ama seslerimizi hiçbir şekilde susturamaz. Gidenler ve kalanlarla gerekli olduğunda direnmeye devam edeceğiz.

Ne oldu?

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi  Yrd. Doç. Dr. Noémi Levy-Aksu’nun çalışma izni YÖK tarafından iptal edildi.

Levy-Aksu, kararın Barış Bildirisi’ne imza atmasından dolayı alındığını, yaşadığının ihraçların bir dalgası olduğunu söylüyor.

Levy-Aksu’nun işine son verilmesi Boğaziçi’ndeki ‘ilk ihraç’ olarak nitelendiriliyor.

OHAL Kanun Hükmünde Kararname’lerinin (KHK) beşi ile bugüne dek 112 üniversiteden toplam 4811 akademisyen ihraç edildi.

Bu akademisyenlerden 58’i başka bir KHK ile göreve iade edildi.

İhraç edilenler arasında Barış Bildirisi imzacısı olan akademisyen sayısı ise 312.


Haberde ‘Bir akademisyen baskılara karşı nasıl direnmeli?’ alt başlığı altında yer alan Levy-Aksu’nun konuşması, 5Harfliler’den alınmıştır.

Noémi Levy-Aksu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ndeki ‘açık dersi’nin tamamını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz:

 

 

 

Previous post
8 Mart etkinliğine katılan 14 kadına 90 bin lira para cezası
Next post
Gülmen ve Özakça açlık grevine gözaltında başladılar