Benim iktidar arkadaşlarım var! – Özlem Atik
Özlem Atik
Yazmak da sınırlı bir faaliyet, konu tekrar tekrar elinizden alınan siyasi temsiliyetiniz olunca daha derin bir zorluğa da dönüşebiliyor. Söylediğiniz veya yazdığınız bir satırla eşitlenmiyorsunuz çünkü. Yüz yıllık bir sıkıntı, birden buharlaşmıyor.
Coşkun Başbuğ, Diyarbakır, Van ve Mardin’e kayyum atamalarının sebeplerini şu cümleyle açıkladı: “O bölgede oy sandığından çıkanı irade olarak görmemek gerekiyor.”
Bu cümle belki çok ayıp ve saygısızca geliyor kimimize ama bu naif düşünceyle artık bir vedalaşmak gerekiyor. Benim böyle düşünen konum komşum, arkadaşım var çünkü, şu anda okuyor bazıları hatta. Bunu söyleyemeyip üstü kapalı ima eden, bu fikre içten içe inanan arkadaşlarım var benim.
Öyle ya insanın hep Kürt arkadaşları olmuyor, bir de böyle arkadaşları var. Yoksa Başbuğ bu fikri nasıl böyle paylaşsın kamuoyuyla. Bir karşılığı olduğunu biliyor elbette. Ve bu karşılık, etrafı uzayan duvarlarla çevrilmiş saray iktidarı değil, tepemizde ve bizden kopup gitmiş bir iktidar hiç değil.
Bu iktidar benim arkadaşım ve yanımda.
Bir yol yürüyoruz ama yol bana zehir.
İkimiz de silahsızız ama o silahlıymış gibi konuşuyor.
Bazı haberleri o okuyup geçiyor, benim belleğimden silinmiyor.
Benimle konuşuyor (konuşabiliyor çünkü dilini öğrendim)
ama o adımı bile anmıyor.
Sadece onun hayallerini, fantezilerini konuşabiliyoruz.
Benimkiler benim değilmiş öyle söylüyor.
Benim aklımı kurcalayanlar varmış.
Onun iradesini hiç konuşmadık henüz
Ama benimki tutsakmış.
Bazen onun da canını sıkan şeyler oluyor,
olan biten bir yerde onu da yaralıyor
Biraz yakınlaşıyoruz.
Hiç beklenmedik bir anda baba yadigarı bir ahiti çıkarıyor cebinden
başlıyor eril eril okumaya
Çok eski benim artık okumadığım ama zihnimden de atamadığım bu şiir
Soğuk ve işe yaramaz bir sessizlik bırakıyor aramıza
Aynı mesafeyle yürüyoruz
Birlikte oluş değişmiyor,
ama mekan pisleşiyor
Şikayet ediyoruz.
O beni ve tanımadığımız diğerlerini suçluyor.
Ben dönüp kendime bakıyorum,
sorun nerede diye yıllarca okuyorum
Bulduklarımı sessizce dinliyor
Ama seslendirmek de istemiyor.
Silahlı olduğu söylenemez ama hala silahlıymış gibi konuşmak istiyor.
Bir silahı olsa ne yapar onu da kestiremiyorum.
Bir zamanlar silahlıymış da o günleri unutamıyor sanki
Ve benim unutamadıklarımı da neden unutamadığımı sorup duruyor
Geçmiş geçmişte kaldı diyor
Ne o kendine inanıyor ne ben bize
Gergin, mutsuz sarsak adımlarla yürüyoruz
O geriye dönüp bakmak istemiyor bense önüme
Onu gören geçmişi kovalıyor sanır
Benimse yarın ne olacağını bilen isteksiz adımlarım
Bazen niye hala beraber yürüyoruz diye sormadan edemiyorum.
Ama bunu da duymak istemiyor.
Ona sorsan bu da yine benim fikrim değil
Ve bunu düşüneceğimize ikimiz de ölelim diyor tüm arabeskliğiyle
Yine de yürürken yürürken bazen sessiz ve uzakça
yasaksız ve ünlemsiz onaylamalar hayal etmiyor değilim
olur, neden olmasın, olabilir tabi laflarıyla bezeli
bir diyaloğun ucundan tuttuğumuz
…
ama her zaman hayal edemiyorum
hatta bazen hayal etmek istemiyorum
benim de kokusunu alamayacağım bir özgürlük yoksa
artık aynı şarkıyı söylemeyelim istiyorum.
Yazarın diğer yazıları