Ana SayfaÇeviriTürk Lirası serbest düşüşte: Bu ani düşüşü ne tetikledi?

Türk Lirası serbest düşüşte: Bu ani düşüşü ne tetikledi?

HABER MERKEZİ – Türk Lirası, Ağustos 2018’deki tarihi kur krizinden iki yıl sonra yine dolar karşısında eridi. Dolar/TL, Cuma sabahı 7.31 aşarak rekor kırarken, Merkez Bankası “piyasalardaki aşırı oynaklığı azaltmak için mevcut tüm araçları” kullanmaya hazır olduğunu açıkladı. Uzmanlar ise bankanın TL’yi yapay bir seviyede tutmak için ‘parasını sokağa attığını’ söylüyor.


Çeviri-derleme: Gizem Şahin


Dolar/Türk Lirası (TL) paritesi 2008’de sadece 1.31 ve 2016’da 2.83 iken Cuma sabahı 7.31’e ulaşarak psikolojik eşiği aştı.

Uzmanlara göre Türkiye, portfolyosunu çeşitlendirerek TL’yi savunmak için altın almanın dışında bütün kozlarını şimdiden tüketmiş durumda.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), dünyanın en büyük altın alıcısı olarak geçtiğimiz ay Rusya’yı geçti. Resmi rakamlara göre Türkiye’nin yıllık enflasyonu yaklaşık yüzde 12’ye ulaştı.

Ankara Bilkent Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Erinç Yeldan, finansal yatırımcıların TCMB rezervlerinin birkaç hafta negatif gittiğini gördükten sonra Türkiye piyasasını terk ettiğini söyledi.

Arab News’e verdiği demeçte “Artık kralın çıplak olduğuna inanıyorlar” diyen Yeldan, keskin kur dalgalanmalarının, kira peşinde koşan bazı hükümet yanlısı şirketlere dolar biriktirme ve borçlarını ödeme konusunda fayda sağlamış olabileceğini de sözlerine ekledi.

Ancak Yeldan’a göre, bu tarz sabit döviz kuru sistemi, dümeni olmayan bir gemi gibidir – tek kelimeyle sürdürülemez.

Yeldan ayrıca, “Ayasofya müzesinin uluslararası uyarılara rağmen camiye dönüştürülmesi ve sosyal medya yasasında yeni kabul edilen kısıtlamalar dikkatleri ülkedeki ekonomik zorluklardan başka yöne çekmek için yapılan siyasi operasyonlardır” diye belirtiyor.

‘Çare faizlerin yukarı çekilmesi’

Makro ekonomik temellerle ilgili olarak, Pictet Asset Management’ın kıdemli ekonomisti Nikolay Markov, kronik cari açığını finanse etmek için yabancı sermaye akışlarına güçlü bağımlılığı nedeniyle Türkiye’nin oldukça kırılgan olduğunu düşünüyor.

Markov, Arab News’e verdiği demeçte, Türkiye için “Gelişmekte olan piyasalar alanında, şu anda Arjantin’den sonra en çok risk altındaki ülke” ifadesini kullandı.

Markov’a göre TL’nin yakın zamanda yenilenen değer kaybı, yatırımcıların olası bir ödemeler dengesi krizine, uygun ekonomik politika önlemlerinin eksikliğine ve son zamanlarda biraz daha yükselen jeopolitik risklere yönelik artan endişelerini yansıtıyor.

Para politikasında kararlı adımlar atılmaması kadar, yüksek döviz piyasası müdahaleleri nedeniyle de TCMB’nin döviz rezervlerindeki önemli düşüş kesinlikle tetikleyicidir. TCMB, TL’deki değer kaybını kontrol altına almak için yatırımcılarına kararlılığını göstermeli ve onların güvenini yeniden tesis etmek için faiz oranlarını keskin bir şekilde artırmalı.

Pictet Asset Management da TCMB’nin politika faizini yüzde 8,25’ten yüzde 14’e yükseltmesi gerektiğini savunuyor.

Ekonomist Markov, TCMB’nin hali hazırdaki rezervlerinin önemli bir bölümünü kaybettiği ve bunun yatırımcıların güvenini geri kazanmaya yardımcı olmadığı göz önüne alındığında TL’deki mevcut değer kaybının uzun süre sürdürülebilir olmadığını söylüyor:

Bu aslında TCMB’nin gelecekteki döviz müdahalelerine ilişkin beklentiler oluşturuyor. Bu durumda senaryonun sonu rezervlerin tamamen tükenmesiyle bitiyor.

Markov’a göre, pandemi krizinden zaten büyük ölçüde etkilenen iç talep üzerindeki olumsuz etkiyi sınırlamak, TL’deki değer kaybı eğilimini tersine çevirmek, yatırımcıların güvenini geri kazanmak ve bunun sonucunda ülkeye yabancı sermaye girişi sağlamak amacıyla kısa vadede en iyi çare ise sadece kısa bir süre için faizleri agresif bir şekilde artırmak.

‘Yatırımcılar, Merkez Bankası’nın eylemlerini sorguluyor’

Londra’daki Medley Global Advisers’ta kıdemli bir analist olan Nigel Rendell ise Türk Lirası’ndaki gidişatın, ekonomi politikası üzerindeki güvenilirlik eksikliğini yansıttığını düşünüyor:

TCMB, bir dizi politika hedefine ulaşmaya çalışıyor: Düşük faiz oranlarını korumak, enflasyonu düşürmek, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve TL’yi genel olarak istikrarlı tutmak.

Para birimini desteklemek için döviz piyasasına müdahale etmek ve ticari bankalardan ve denizaşırı kaynaklardan ‘ödünç alınmış’ parayı kullanmak sürdürülebilir değildir.

TL’nin genel olarak zayıflayan dolar karşısında bile değer kaybetmesi üzerine pek çok yatırımcının Merkez Bankası’nın eylemlerini sorgulamaya başladığını vurgulayan Rendell, bankanın TL’yi yapay bir seviyede tutmak için ‘parasını sokağa attığını’ söylüyor.

Türk Lirası’ndaki değer kaybının hızla yüksek enflasyonu besleyeceğini belirten Rendell, resmi faiz oranlarının artırılmasınnın ise siyasi kısıtlamalarla engellendiğini savunuyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, tuhaf bir şekilde, yüksek faiz oranlarının daha yüksek enflasyona yol açtığını savunarak ‘büyü ekonomisine’ inanıyor.”

Merkez Bankası Başkanı para politikası konusunda Erdoğan ile anlaşmazlıkları sebebiyle geçtiğimiz yıl bir gece aniden Cumhurbaşkanlığı kararıyla görevden alınmıştı.

TL’deki erimeye rağmen, AKP hükümeti TCMB’nin döviz rezervlerinin tükendiği iddialarını reddederek, daha derin bir krizi önlemek için faiz oranlarının artırılmasına hala karşı çıkıyor. Ancak resmi verilere göre, bankanın brüt döviz rezervleri, para birimini dengeleme hamlelerinin ardından bu yıl 81 milyar dolardan 51 milyar dolara kadar düştü.

Reuters haber ajansı da TCMB’nin TL’yi sabitlemek için geçen yılın başından bu yana yaklaşık 110 milyar dolar sattığını iddia ediyor.

Jeopolitik riskler

Union Investment’ın kıdemli portföy yöneticisi Sergey Dergachev ise Türkiye’deki jeopolitik etkenlerin son günlerde Türk Lirası’nın serbest düşüşü ve elden çıkarılmasında etkili olduğuna inanıyor.

Yunanistan ve Libya ile süren çatışmalar var. Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafını yakından takip ediyor ve Suriye’deki durum da devam ediyor. Ayrıca, ABD ile Türkiye arasında, Rus S-400 füze sistemi ve devlet tarafından yönetilen Halkbank davası gibi hala çeşitli açık siyasi noktalar var.

Dergachev’e göre yatırımcıların ihtiyaç duyduğu şey, TCMB’nin piyasaları sakinleştirmesi için bazı sinyaller vermesi gerektiği, belki de daha ortodoks para politikasına yavaş yavaş geri dönüşün işaretinin verilmesi.

Bu durumla, faizleri yükselterek tek seferliğine mücadele etme seçeneği var. Ancak bu ‘son çare adıma’ karşı siyasi bir direniş de var. Bunun durumu tamamiyle sakinleştireceğini düşünmüyorum. Bir faiz artışı olursa, Türk Lirası ve Türk varlıkları için kısa vadeli bir rahatlama olacak, ancak yatırımcılar dalgalanmayı azaltmaya yönelik makro ekonomik ve para politikasıyla ilgili daha istikrar sağlayıcı adımlar arıyor.




Önceki Haber
Düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlık mümkün mü?
Sonraki Haber
İstanbul'da yolcu otobüsü yoldan çıktı: Beş ölü, 25 yaralı