Ana SayfaYazarlarElend AydınGerçeği öldürmek

Gerçeği öldürmek


Elend Aydın


André Breton, 1916 senesinde Saint-Dizier’de bir nöropsikiyatri kliniğinde asistandı. Orada, savaşın sahte olduğuna, yaralıların makyajla üretildiğine, ölülerinse tıp okullarından ödünç alındığına inanan bir askerin bakımını üstlenmişti. Asker, genç Breton’un ilgisini çekmişti. Bu şahıs geçirdiği şokun etkisiyle, gerçekliğin bir şekilde eleştirisi olan başka bir gerçekliğe geçmişti. Ne var ki, Breton, gerçeküstücülüğün başlangıç hikâyesinin bu örtülü anlamlarını hiçbir zaman geliştirmedi, zaten akımın bildik anlatılarında da bu hikâyenin bahsi hiç geçmedi. Zira bu anlatılar gerçeküstücülüğü, Breton’ın görülmesini istediği şekilde, yani sevgi ve özgürleşme yolunda bir akım olarak sunar; hâlbuki hikâye, daha ziyade travmatik şoku, ölümcül arzuyu ve zoraki tekrarı dile getirir.” (Zoraki Güzellik, Hal Foster, Ayrıntı).

Konumuz gerçeküstücülük değil tabii ve tüm akımlar gibi, bu akım da naçizane hallerimizle bir şekilde komşu ya da akraba olduğumuz zamanların olduğuna inanırım; ama I. Dünya Savaşı’nın böyle bir okumasına tanık olmak ilginç olmalı. Ki, o askerin gördüğü “o gerçek” hiç değişmemiştir muhtemelen.

Peki, “o asker”in bakışı şimdide yok mudur? Vardır elbet. Yaşanan gerçeği “peak yapmalar”, ivme kazanmalar olarak ele alanların gerçeği, ne kadar gerçek! Üstelik dört bir yanda zaferden sefere koştuğumuz “gerçeği” en az “o asker”in gerçeği kadar “gerçek” değil mi?

Ayrıca askerin travmatik gerçeği, kanımıza zerk edilmeye çalışılan “gerçek” karşısında çok masumdur. Keza o, empoze etmeye de çalışmıyordur. Ama müjdeli gerçeklerle gark olmamızı isteyenler, bizden ve gerçekten geriye hiçbir şey bırakmak istemiyor.

Öte yandan, hiç inanmazdım, ama bir Nazi’nin otobiyografisini okudum geçen gün. Paul Feyerabend’in otobiyografisi, Zaman Öldürmek.

Felsefenin Norman Mailer’ı olarak nitelendirilen Feyerabend, Özgür Bir Toplumda Bilim, Akla Veda ve Yönteme Karşı kitaplarının da yazarı. Bir Nazi gazisi ve bir filozof! Gazi olmasaymış sonuna kadar savaşırmış bir komutan olarak. Ama yine de Nazizmle olan ilişkisi, ailesinin Naziliği çok ilginç bir Nazi gerçekliğine büründürmesini getirmiş.

Hitler’in Kavgam adlı kitabını ebeveynlerine sesli olarak okurken, “bölük pörçük fikirler, havlar gibi yazılmış” demiş, ama yine de bir Nazi olmuş, parlak zekâsını ve kısmi uyumsuzluğunu da peşinden sürükleyerek. Fakat o kadar gerçekdışı bir gerçeklikte yaşıyormuş ki, ürpermemek mümkün değil.

Mesela Yugoslavya’da işgalciyken bundan habersizmiş! Süt ve ekmek istedikleri köylü bir kadın onlara, “vermiyorum, çünkü siz işgalcisiniz!” deyince çok şaşırmış! Çeşitli askeri ödüller de almış ve savaş sonrasında hiçbir yargılamaya da tabi tutulmamış. Keza antisemitist olarak operasyonları çocukken de görmesine rağmen hiç “gerçek” olarak algılamamış, başka bir gerçekte olduğu için!

Uzun sözün kısası, neredeyse yarım asır sonra antisemitizmi işleyen bir filmi izlerken ötekileştirilmenin, Yahudi karşıtlığının ne demek olduğunu anlamış! Nazizmle, Nazizmde yaşarken değil de, çok sınırlı bir versiyonu olan bir filmi izlerken gerçeğe çarpmış!

Bu örnek karşısında, “savaşın sahte olduğuna, yaralıların makyajla üretildiğine” inanan o askerin gerçeği, tekrardan masumiyet kavalını çalmıyor mu? Üstelik “sorumluluk alternatiflerden haberdar olanlar için söz konusudur” diyen de Feyerabend’dir, o değil! Zaten ilginç bir şekilde Nazi geçmişi olanların sonuna kadar telafi etme –ki mümkün değildir- çabasına girmeden kuyruğu dik tutma havasında oldukları görülüyor. Nazizmin iğrenç virüsünden kaynaklanıyor olsa gerek, değil mi?

Demek gerçek, sadece “gerçek” değildir. Keza “gerçek” derken zihnimizde kıpırdaşan binlerce imge ve silueti görmezden gelmemeli, gerçekle gerçek bir ilişki kurmalıyız.

Bakın; gerçekçi asker ortalıkta dolanıyor, sahnedeki gerçeklerin anlamını ifşa ediyor.




Önceki Haber
Covid-19 pandemisi: Dünya çapında vaka sayısı 41 milyonu geçti
Sonraki Haber
HDP flamasını indirip, yerine bayrak astılar