Ana SayfaGüncelKobani Davası: 28 siyasetçinin tutukluluk haline devam kararı

Kobani Davası: 28 siyasetçinin tutukluluk haline devam kararı

HABER MERKEZİ – HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobani Davası’nda tutukluluk incelemeleri yapılan siyasetçiler, davanın Türkiye yargı ve demokrasi tarihine kapkara bir leke olarak geçeceğini söyleyerek, mahkeme heyetinden bu rezalete son verilmesini istedi. 28 kişinin tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 26 Nisan’a erteledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobani Davası kapsamında cezaevinde olan 28 siyasetçinin tutukluluk incelemelerine başlandı.

Tutuklu siyasetçilerin bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandığı ara duruşmaya, avukatlar katıldı.

Sağlık sorunları bulunan HDP’li eski vekil Aysel Tuğluk ile partinin eski MYK üyesi Bülent Parmaksız dışındaki tüm tutuklu siyasetçiler bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.

HDP milletvekilleri Hüseyin Kaçmaz, Sait Dede, Tülay Hatimoğulları, Dilan Dirayet Taşdemir ve Oya Ersoy da adliye önünde yaptıkları basın açıklamasının ardından duruşmayı izledi.

Duruşmada önce iddia makamının mütalaası alındı. Savcı, 28 kişi hakkında suç işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller olduğunu, tutuklamanın orantılı olduğunu ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağını belirtti.

Savcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tahliye edilmesi yönünde karar verdiği Demirtaş’a ilişkin “Henüz savunmalarının alınmamış olması, dava dosyasında geçirdiği tutukluluk ve söz konusu AİHM kararının dosyamızla ilgili olmadığı açıkça anlaşılmakta” dedi.

Savcı, dosyadaki tüm siyasetçiler için tutukluluk devam yönünden karar verilmesini talep etti.

Demirtaş: Pespaye bir iddianame

Savcının mütalaasının ardından savunmalara geçildi.

İlk olarak Selahattin Demirtaş konuştu. HDP’nin kapatılması talebiyle hazırlanan iddianameye değinen Demirtaş, iddianamenin “pespaye” olduğunu ve reddettiklerini söyledi.

Demirtaş, kendi tahliyesini istemediğini ama diğer tutuklu siyasetçiler için tahliye talep ettiğini belirtti.

Yüksekdağ: Hukuka uygun davranın

Figen Yüksekdağ ise savunmasında şunları söyledi:

Kendimiz için özel olarak tahliye talebimiz yok. Ama memleket adına bu rezalete son verilmesini istiyoruz. Bu tüm Türkiye’yi bu garabete sürükleyen bir durum. Buna son verilmesi gerekiyor. Siyasetin seyri bu yargılamanın hangi sebeple yapıldığını çok açık ortaya koyuyor. Tahliye talep etmiyoruz ama hukuka uygun davranmanızı istiyoruz. Siz hangi tutukluluk incelemesi yapacaksınız. Hangi tutukluluk halimizi inceleyeceksiniz. Bu nedenle bu dava çelişkiler yumağı.

Tuncel: Kopyala-yapıştır yapılmış

Sebahat Tuncel de savunmasında, “İddianamede o kadar çelişkiler var ki. Mahkemeniz bunu nasıl kabul etti? İktidar ısmarlama bir şey yapmış” dedi.

HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamenin iadesine ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “AYM de kapatılsın” açıklamasına değinen Tuncel, “Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Ciddiyeti yok bu durumun. Türkiye demokrasisinin temelini oluşturan bir partinin siyasetçilerini yargılıyorsunuz.

Acele bir şekilde hazırlanmış, kopyala-yapıştır yapılmış, onun dışında somut hiçbir delil yok. Türkiye açısından vahim bir durum. Kürt meselesini tiyatroya dönen mahkeme salonlarında mı çözeceksiniz? Usulüne uydurmaya çalışıyorsunuz. Burada bir adalet çıkmaz. Bu nedenle tahliye falan istemiyoruz. Ama sizin hukuka ve kendi yasalarınıza saygınız varsa, buradaki tüm arkadaşlarımızı serbest bırakmanız lazım” dedi.

Kışanak: Kapkara bir leke

Gültan Kışanak ise sözlerine “Mahkeme heyetine seslenmeyeceğim. Çünkü bu iddianamenin Türkiye yargı demokrasi tarihine kapkara bir leke olarak geçtiğini mahkeme heyeti de biliyor” diyerek başladı ve ekledi:

Bizi de kendilerini de yormasınlar. AKP çıksın karşımıza. Irkçı ittifak çıksın karşımıza biz de onlara sözümüzü söyleyelim. Bedel neyse ödedik, ödemeye de devam edeceğim. Kendim için bir şey istemiyorum ama diğer tüm arkadaşlarımızın özgürlüğünü istiyorum.

Ata: Tahliye değil, özgürlük istiyorum

Ayla Akat Ata da  savunmasında şunları söyledi:

6 yıl aradan sonra açılan bir davadan bahsediyoruz. İddianameyi en azından 6-7-8 Ekim’e dair bir kronoloji oluşmuş. Ben de o dönem saldırıya uğrayan biriyim. Dosyada müşteki olarak yer almam gerekirken yargılanıyorum. Belki de bu dosyanın açılmasında bir hayır vardır.

O süreçte öldürülen her insan adına araştırılmasını, yargılamasını ortaya koyacaktır. Ama şu an bizler yargılanıyoruz.  Ne sizin ne de bizim söyleyeceklerimizin bu dosya kapsamında etki etmeyecektir. Bu nedenle kendim için tahliye istemiyorum ama tüm arkadaşlarımın özgürlüğünü istiyorum.”

Üstün: 6 yıl sonra düğmeye basıldı

Savunmasında bu davanın hukuktan yoksun, tamamen siyasi bir müdahale olduğunu dile getiren Beyza Üstün  şunları söyledi:

Bu demokrasiye, HDP’nin tüm programına müdahale. Ama hiçbir şekilde siyasetimizden ödün vermeyeceğiz. Türkiye için öncü bir siyaset yürütüyoruz. Tam da bu nedenle 6 yıl sonra Kobani soruşturması başlatıldı. Ne oldu da 6 yıl sonra tekrar düğmeye basıldı?

“Derme çatma bir iddianamenin karşısındayız. Tutukluluğumuz inceleniyor ama ortada delil yok. Çünkü suç yok biz siyasetçiyiz ve siyaset yapmaya da devam edeceğiz. Ben bir kadın siyasetçiyim. Hayatımda neyi gördüysem araştırmalar yürüttüm şimdi de siyaset yürütüyorum. Bu bizim özgürlüğümüze müdahaledir. Buna son verin.

Ayna: Savcı hakkında dava açacağım

Emine Ayna da savunmasını şöyle yaptı:

Uzun yıllardır siyaseti bırakmış biri olarak siyaset yapasım geldi. Asıl mahkeme 26 Nisan’da başlayacak. İddianameye dair bağıra bağıra söylemek istediğim çok şey var, 26 Nisan’a bırakıyorum. Avukatıma savcılık hakkında derhal bir dava açmasını istedim. Çünkü yapılan suçlamalarla iddianame içinde yer alan deliller arasında en ufak bir bağlantı yok.

Deliller birkaç yerde yaptığımız konuşmalar. Bu konuşmalarda Öcalan’a özgürlük istemişim. Ne alaka, bunların hepsini tek tek 26 Nisan’da açacağım. Ancak tutuklamanın devamlılığını gerektiren hiçbir şey yok. Bu nedenle hakkım olan tahliye talebimi iletiyorum.

Adıbelli: İddiaları hukuki değil

Meryem Adıbelli ve Zeynep Ölbeci ise Kürtçe savunma yaptı.

Adıbelli, savunmasında “İddianame baştan sona boş. Suçlanacağımız bir durum yok. Ben dosyayı ve bize dair iddiaları hukuki bulmuyorum. Baştan sona kadar siyasi bir dosya. Bu nedenle hem arkadaşlarımın hem de kendim için tahliye istiyorum” dedi.

Ölbeci de, “Bu davayla bizi korkutmaya çalışıyorlar ve siyasi bir davadır. Bir Kürt kadınlar üzerinde defalarca denediler ama biz korkmuyoruz ve geri adım atmıyoruz. Çünkü bir haklıyız. Erdoğan ‘Kobanê düştü düşüyor’ dediğinde İŞİD Êzîdî kadınları kaçırıyordu. Kürt kadınlarına yapılan zulmü dünde kabul etmedik buğun de tüm kadınlara yapılan zulmü kabul etmiyoruz. Bu nedenle elimizden ne geliyorsa yapacağım isterlerse yıllarca hapis versinler” diye konuştu.

Gür: 6-8 Ekim’in üstünü örtüyorsunuz

HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür ise şöyle konuştu:

İktidarın talimatlarıyla açılmış bir dava olduğunu biz de dünya da biliyor. Sizin derdiniz 6-7-8 olaylarından ölen insanların gerçek faillerin açığa çıkarması değil. Bunun üstünü örtmektir. Bizi siyasetten alı koymaya çalışıyorsunuz.

İktidar açık bir şekilde yargıya talimat vererek dava oluşmuştur. Bu davanın siyasi olduğunun bir diğer kanıtı partimiz hakkında açılan kapatma davasıdır. Hazırlana iddianamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı’nın iradesiyle açılmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Bu nedenle adil bir karar vereceğinize inancım kalmadı. Mahkemenin taliye kararı vererek bu utançtan kurtulmasını talep ediyorum.

Altınörs: İddianame AİHM kararıyla çöktü

Alp Altınörs de  “AİHM kararı bizleri de ilgilendiriyor. AİHM kararında, iddianamenin tüm içeriği AİHM kararıyla çökmüştür. İddianamenin tüm kurgusu 6 yıl geriye dönük. Ama AİHM mahkemenizi de bağlayan kararda ‘HDP’nin İŞİD terör örgütüne karşı bir çağrı’ yapmıştır diyor. Bizim çağrımız barış ve demokrasi içermektedir. AİHM de bunu net hükme bağlamıştır” dedi.

Bilgen: İrademle milletvekilliği dokunulmazlığımdan vazgeçtim

Yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen de savunmasında şunları belirtti:

Siyasetçilerin, siyasal görüşlerinin muhatabı toplumdur. Ben burada teknik birkaç hukuki değerlendirme yapmak istiyorum. Bu ülkede yargının bağımsızlığı, adalete güven sadece yargının çözeceği bir sorun değil. Toplumda adalete olan güven sarsılmıştır. Ancak bunu düzeltmek öncelikle yargı mensuplarının sorumluluğudur.

Tutuklu yargılama bir cezalandırmaya dönüştü. Belediye başkanı seçildikten sonra kendi irademle milletvekilliği dokunulmazlığımdan vazgeçtim ve yargılamanın önünü açtım. Yargıdan kaçma gibi bir ihtimal benim için söz konusu değildir.

Dosyadaki delilleri karartmaya da gücümüz yetmez. Belediyedeki görevime geldiğim günden bu yana ne idari ne de adli bir soruşturmaya konu edilmedim.

Yargı bağımsızlığını kaybetti. Ama her şeye rağmen toplumun adalete olan güveni için biz siyasetçilere de iş düşüyor. Sizin de bu ülkenin ihtiyaç duyduğu adaleti gözeterek hareket etmenizi bekliyorum.

Şengül: MYK üyesi olmanın bir tutukluluk gerekçesi olması hukuksuzluk

HDP eski MYK Üyesi İsmail Şengül de savunmasında şunları kaydetti:

MYK üyesi olmanın bir tutukluluk gerekçesi olması ve başka bir suça neden gösterilmesi hukuksuzluktur. 6-8 olaylarıyla ilgili HDP MYK’nın yaptığı çağrılar suç olarak gösterilmektedir. AİHM Demirtaş kararında, atılan twittlerin bir suç teşkil etmediğine dair kararlar bulunuyor.

Urfa Suruç’ta katıldığım bir etkinlik terör örgütünü destekleme olarak belirtilmiş. Bu yapılan etkinliğe 10’dan fazla siyasi parti katıldı. Amacı sınır bölgesinde yaşayan insanların sorunlarını dinlemek ve bu kapsamda çözüm üretmekti. Bu etkinlik kapsamında yapılan basın açıklamasına polisin bir müdahalesi de olmadı. Etkinliğin kendisi herhangi bir hukuki soruşturma kapsamında yer almadı. Bu başlı başına bir parti faaliyetiydi ama bu dosya kapsamında tutukluluk gerekçesi yapılmaktadır.

Bir sonraki duruşma 26 Nisan’da

Ardından savunma yapan diğer siyasetçiler de yargılamanın hukuksuzluğuna dikkati çekerek tahliye talebinde bulundu.

Siyasetçilerin savunmalarının ardından söz alan avukatlar da tahliye talebinde bulundu.

Avukatların beyanlarının ardından  kararını açıklayan mahkeme başkanı, tüm sandıkların tutukluluk hallerinin oy birliğiyle devamına karar verildiğini açıkladı.

Mahkeme başkanı tutuklu yargılanan siyasetçiler Bülent Barmaksız, Can Memiş ve Zeki Çelik  devam eden sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördükleri hastanelerden bu rapor istenmesine ve gelecek rapora göre tutukluluk hallerinin yeniden incelenmesine karar verdi.

Ara duruşmanın ardından Kobani Davası’nın ilk duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde 26 Nisan’da görülecek.

Tutuklu siyasetçiler

Dava kapsamında tutuklu bulunanların isimleri şöyle:

HDP eski Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, eski milletvekilleri Ayla Akat Ata, Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP eski Parti Sözcüsü Günay Kubilay, HDP yeni dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, İsmail Şengül, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Berfin Özgü Köse, Ayşe Yağcı, Zeynep Ölbeci, HDP eski Milletvekili Aysel Tuğluk, DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Diyarbakır eski Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak ile HDP eski MYK üyesi Nezir Çakan ve Meryem Adıbelli.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Ömer Faruk Gergerlioğlu gözaltına alındı
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.