Ana SayfaGüncelDemokrasi Konferansı’nda konuşan Şenyaşar: Adalet mücadelesinde bizi yalnız bırakmayın

Demokrasi Konferansı’nda konuşan Şenyaşar: Adalet mücadelesinde bizi yalnız bırakmayın

HABER MERKEZİ – Demokrasi Konferansı’nda konuşan Emine Şenyaşar, dayanacak gücünün kalmadığını söyleyerek, verdikleri adalet mücadelesinde yalnız bırakılmamalarını istedi.

Toplumun farklı kesimlerine ulaşarak talepleri ve mücadeleleri ortaklaştırmayı hedefleyen ve uzun zamandır hazırlıkları devam eden Demokrasi Konferansı, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Dr. Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlendi.

Konferans Ahmet Türk, Canan Arın, Celal Fırat, İhsan Eliaçık, Genco Erkal, Melda Onur, Murathan Mungan, Nejla Kurul, Öztürk Türkdoğan, Rıza Türmen, Şebnem Korur Fincancı, Tarık Ziya Ekinci ve Zülfü Livaneli gibi tanınmış isimlerin çağrısıyla bir araya geldi.

Tilbe Saran’ın konferansın amaçlarına ve hedeflerine ilişkin sunumu ile başlayan konferans, Demokrasi İçin Birlik Sözcüsü ve eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen’in konuşması ile açıldı.

‘Hep birlikte yola çıkıyoruz’

Konferansın demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik, iş, aş, ekmek ve adalet isteyenlerin konferansı olduğunu belirten Türmen, artık susmaya dayanamadıklarını söyledi. Amaçlarının karanlıkları aşmak olduğunu dile getiren Türmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu konferanstan yeni bir Türkiye’nin inşası için kol kola yürüyüp haklarından yoksun bırakılanların, ezilenlerin başlattığı bir hareket geliyor. Siyasetin amacını değiştirmeyi hedefliyoruz. Halkın siyasetin öznesi olduğu yeni bir siyaset anlayışının gerçekleştirmesi gerekiyor. Hep beraber, hep birlikte yola çıkıyoruz. Bu konferans yola çıkışın ilk adımıdır. Hepimizin yolu açık olsun hep birlikte yürüyeceğiz.

‘İşçilerin talebi barış’

Rıza Türmen’in ardından Emek Çalışma Grubu söz aldı.

Grup adına konuşan DİSK/Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, işçilerin taleplerinin barış olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

Savaşa ve şiddete ayrılan kaynakların bizlerin yoksullaşmasında önemli bir payının olduğunu biliyoruz. Çok çeşitli kaynaklardan savaş ve silahlanma için harcama yapılmaktadır. Silahlanmaya çok büyük kaynakların ayrılmakta ve bu nedenle de yaşama koşullarımız daha da zorlaşmaktadır. Öte yandan, savaş ve şiddet ortamı işçi sınıfı ve emekçilerin taleplerini görünmez kılmakta, yaşanan siyasal baskı ortamı hak aramayı zorlaştırmakta, her hak arayışımız zor ve şiddetle bastırılmaktadır. Bu nedenle, barış işçi sınıfının en temel talepleri arasındadır.

İşçiler: Yasalar işvereni koruyor

Kod-29 ile işten atılan Mesut Toprak, hukuksuzlukları ve yaşadıkları zorlukları anlatarak, AKP’nin çıkardığı yasaların işverenleri koruduğunu söyledi.

Söz alan, inşaat işçisi Ömer Çelik ise, konferansın halkların hak konferansı olduğunu dile getirdi.

‘Üniversiteler özgür ve özerk olmalı’

Bilim Akademi Çalışma Grubu’ndan Beyzade Sayın, üniversitelerin özgür ve özerk olması gerektiğini ifade etti.

Üniversitelerin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Sayın, ”Kuşku ve eleştiri üniversiteden kovulmuş; itaat ve biat asli norm haline gelmiş ve dolayısıyla suskunluk ve teslimiyet egemen olmuştur” ifadelerini kullandı.

‘Neo-liberal projeler derinleştiriliyor’

Ekonomide Demokrasi Çalışma Grubu adına da Mert Büyükarabacak konuştu.

Türkiye’nin içinden geçtiği ‘otoriterleşme sürecinin’ de benzer dinamiklerden beslendiğini dile getiren Büyükkarabacak, şunları söyledi:

Siyasi gücünü; insanın, doğanın, kadının karşılığı ödenmeyen emeğinin, özcesi yaşamın talan edilmesi yoluyla sermaye birikimini her ne pahasına olursa olsun büyütmek için kullanan tek adam rejimi, meşruiyetini büyük oranda neo-liberal projenin derinleştirilmesini, emekçi sınıfların rızasını devşirerek yürütme kapasitesinden aldı.

‘Kadın işsizliği ve yoksulluğu tavan yaptı’

Kadın Çalışma Grubu adına hazırlanan bildiriyi okuyan Cemile Baklacı, savaş politikalarının kadınların eşit yurttaşlık haklarını kullanılmaz hale getirdiğine dikkat çekerek, kadın işsizliği ve yoksulluğunun tavan yaptığını belirtti.

Devlet ve erkek şiddetinin suç ortakları olduğunu vurgulayan Baklacı, kazanılmış kadın haklarına dönük saldırıların arttığını ifade etti.

‘Dayanışma ve adalet istiyoruz’

Konferansa AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu yaralanan oğlu Ferit Şenyaşar ile aynı saldırıda yitirdiği eşi ve iki oğlu için “adalet” mücadelesi veren Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar da katıldı.

Konuşmasını Kürtçe yapan Emine Şenyaşar, şunları söyledi:

Çocuklarım için buraya geldim. Hastaneye götürdüler orada benim gözümün önünde vurdular. Bizi dövüyorlar. Katliam yapıyorlar. Adalet sarayı önünde adalet arıyorum. Polisler bize saldırıyor. Nezarete atıyor. Bize zulmetmeye devam ediyorlar. Ailemin hepsini öldürdüler. Oğlumu bıraksınlar. 4 yıl oldu. Yuvamı yıktılar. Hiç kimsemiz yok. Lütfen oğlumu bırakın. Evde duramıyorum, dayanamıyorum. Hâlâ bizi takip ediyorlar, tehdit ediyorlar. Dayanışma ve adalet istiyoruz. Adalet mücadelesinde bizi yalnız bırakmayın.

Ferit Şenyaşar ise, yaptığı konuşmasında katliamın üzerinden 4 yılı aşkın süre geçmesine rağmen soruşturma dosyası üzerinde halen “gizlilik kararı” bulunmasına dikkat çekti.

Etkin bir soruşturma yürütülmediğini söyleyen Şenyaşar, bu nedenle annesiyle beraber adalet mücadelesi yürüttüklerini, ama sadece adalet istedikleri için defalarca gözaltına alındıklarını vurguladı. Ferit Şenyaşar, “adalet yerini buluncaya dek mücadelelerine devam edeceklerini” belirterek, herkesten destek istedi.

‘Göğe bakacağız’

LGBTİ+ Çalışma Grubu’dan Yıldız Tar ise, kendilerine yönelik nefret söylemlerinin öldürülme çağrılarına dönüştüğünü dile getirdi. Yere değil, göğe bakacaklarını söyleyen Tar şöyle konuştu:

Gelin bu resmi değiştirmek için aşağı değil, göğe bakalım! Çünkü hepimizin birbirinde ve gökyüzünde bulduğu, özgürleşmenin olmazsa olmazı gökkuşağı var! Hep beraber, toplumsal barış içerisinde yaşamak için göğe bakalım, gökkuşağına bakalım!

‘İklimi değil, sistemi değiştir’

Demokrasi Konferansı Ekoloji Çalışma Grubu’ndan Muzaffer Asma ise şunları söyledi:

Ali ve Aysin Büyüknohutçu çifti ile Metin Lokumcu gibi ekoloji aktivistlerinin katledildiği bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz. Kapitalist yayılmayı yönlendiren ‘Büyü ya da öl’ yasasının yaşadığımız ekolojik sorunların temelini oluşturduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla yaşadığımız sorunların sistem sorunu olduğunu bilerek ‘İklimi değil sistemi değiştir’ şiarıyla hareket ediyoruz.




Önceki Haber
Dara Antik Kenti gizemini koruyor
Sonraki Haber
Savcılık dört siyasetçinin yeniden tutunmasında ısrarlı