28 Mayıs’ta yapılacak seçim öncesi döviz piyasası ve bankacılık işlemlerine ilişkin adımlar ardı ardına geliyor. Ancak güne yükselişle başlayan dolar/TL kuru, 19,80’i aştı. Prof. Dr. Öner Günçavdı, hükümetin seçim öncesi ekonomiyi olduğundan daha iyi göstermek için attığı adımları ‘baskı’ olarak tanımlıyor.
14 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerde cumhurbaşkanı adaylarının yüzde 50’yi aşamaması uluslararası piyasalarda Türkiye’ye ilişkin yakın gelecek endişelerini artırdı.
Türkiye’nin borçlanma maliyetini gösteren kredi risk primi (CDS) seçim sonuçlarının netleşmesi ile hızla yükselişe geçerken Merkez Bankası’nın brüt rezervleri ise son 21 yılın en düşük seviyesini gördü.
Merkez Bankası’nın son açıkladığı brüt rezerv verilerine göre, bankanın brüt rezervleri seçimden önceki hafta 9 milyar dolar düşerek 105,1 milyar dolar seviyesine geriledi.
Dolar/TL kuru da uluslararası piyasalarda güne yükselişle başlamasının ardından 19,8080 seviyelerinden işlem görüyor.
Euro/TL yüzde 0,1 değer kazancıyla 21,35’ten, sterlin/TL yatay seyirle 24,5640’tan satılıyor.
14 Mayıs seçimlerinin hemen ardından ekonomi yönetimi de 28 Mayıs’a kadar geçecek süreçte olası bir kur şokunun önüne geçmek için harekete geçmiş durumda.
Bu kapsamda döviz talebini baskılayacak ve bankalardaki döviz hesaplarını TL’ye dönüşe zorlayacak kararlar yürürlüğe sokuldu.
3 günde 3 yeni uygulama
15 Mayıs’ta kredi kartından nakit çekim ile kredi kartıyla kuyum ve döviz alımlarına sınır getiren Merkez Bankası, 16 Mayıs’ta ise kredi büyümesine göre menkul kıymet tesisi uygulamasının kapsamını genişleterek diğer ticari krediler ile tüketici kredilerini de bu kapsama dahil etti.
Hemen ardından 17 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası kararında da bankaların dövizden TL’ye ek dönüşüm yükümlülüğü bireysel hesaplar için yukarı çekildi. Buna göre gerçek kişi hesaplarında mevcut yüzde 5 dönüşüm hedefine ek olarak, 26 Mayıs-28 Temmuz arasında ek yüzde 10 hedefi daha getirildi. TL’ye dönüşüm hedefine ulaşamayan bankalar, eksik kalan tutar için 6 ay süreyle ilave negatif faizli tahvil tutmak zorunda kalacak.
‘Adı konmamış sermaye kontrolü var’
Son gelişmeleri DW Türkçe’ye değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, Türkiye’de şu anda adı konmamış bir “sermaye kontrolü” uygulandığını söylüyor.
Bugüne kadar hükümetin faizleri ve döviz kurlarını baskılamasının ana nedeninin seçim sürecinde ekonomide olumlu bir tablo çizmek olduğunu dile getiren Prof. Günçavdı, “Bu müdahalelerin Türkiye ekonomisine bedeli ağır oldu. Toplumun refahına olumlu katkı sunacak hamleler değil bunlar” diyor.
Hükümetin ekonomiyi olduğundan daha iyi göstermek için attığı adımları “ihtiyati tedbirler” olarak tanımladığını hatırlatan Prof. Günçavdı, “İhtiyati tedbirler makro ekonomik para politikasını tamamlayıcı olması gereken tedbirlerdir. AKP döneminde kullanılış şekli ise tutarlı olması gereken iktisat politikalarına uygun değil. Bunun adı tedbir değil, baskı” diye konuşuyor.
‘Erdoğan kazanırsa kredi açığı büyüyecek’
28 Mayıs sonrası için merak edilen konulardan biri de Türkiye’ye ilişkin yükselen risk algısıyla birlikte dövize olan talebin artmasının bireysel hesaplar için yeni sınırlamalara neden olup olmayacağı. Bu noktada gerek piyasa oyuncuları gerekse ekonomistler, bankada dolar ya da euro hesabı olan vatandaşların pek çok olumsuz gelişmeye hazırlık olması gerektiğini görüşünde.
“Bireysel hesaplara tedbirler getirilmesinin koşulları ortaya çıkarsa, bundan kaçış olmaz” diyen Prof. Dr. Öner Günçavdı, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kazanması halinde Türkiye’ye ilişkin kredi açığının büyüyeceğini belirtiyor.
Bu durumda Türkiye’nin ihtiyacı olan kaynağın yurtdışından gelmeyeceğini, ihtiyaç duyulan sermayenin içeriden bulunması gerektiğini kaydeden Günçavdı, şöyle konuşuyor:
Bu da ancak vergi gelirleri yoluyla bulunabilir. Tasarrufların artırılması için vatandaştan vergi yoluyla kaynak yaratma yoluna gidilecektir. Bu da politikaların yarattığı sorunların faturasının vatandaşa çıkarılacağını gösteriyor.
‘Döviz talebi bankacılık dışına çıkıyor’
Ekonomi yönetiminin dövizi baskılamaya yönelik adımlarıyla birlikte, son dönemde döviz talebinin bankacılık sisteminin dışına doğru kaymaya başladığını ifade eden ekonomist Cüneyt Akman ise “İnsanların banka dışı döviz tutma eğilimi artıyor. Bunu artık rakamlarda da paralel kur fiyatlarında da görmeye başladık. Dövizin azalması ayrı bir problem, dövize bu şekilde kayılması iki misli bir problemdir” diye konuşuyor.