Van Gölü’nün endemik türü olan inci kefalleri HES ve kuraklık tehdidi ile karşı karşıya. Yılın belli döneminde üremek için suyun akışının tersine yüzmeleri ile bilinen inci kefalleri sodalı ve tuzlu olması sebebi ile sadece Van Gölü’nde yaşayabiliyor.
Sadece Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı sularında yaşayabilen ve yine Van Gölü’nde yaşayabilen tek balık türü olan inci kefallerinin yumurtlama sürecinde başlattıkları göçü sürüyor.
15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasında avlanması yasaklanan inci kefali, gölün tuzlu ve sodalı suyundan çıkarak, 12 ayrı noktadan dökülen akarsulara, tersi yönde yüzerek yumurtalarını bırakıyor.
Suyun tersi yönünde yüzdükleri bu zorlu yolculuk her yıl binlerce kişi tarafından izleniyor.
İnci kefalinin göçünün yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri Van’ın Erciş ilçesindeki Deliçay.
İnci kefalinin göçü
Deliçay’ın geçiş noktalarından olan ve Erciş balık bendi olarak bilinen alan da göçün izlendiği yerlerden biri.
Ancak bu yıl suyun debisinin düşük olması, kuraklık, küresel ısınma bununla birlikte bölgede etkili olan Hidroelektrik Santral (HES) projelerinin varlığı nedeniyle balıkların şöleni eski yıllara göre sönük geçiyor.
Yağmur ve kar yağışı iyi olmasına rağmen derelerde su yok
Her yıl Balık Bendi’ni ziyarete gelen Tarkan Bozdemir “Bu yıl hem su seviyesi düşük hem de balıklar azalmış. Bunun en önemli nedeni, Zilan Çayı üzerinde kurulan HES’tir. Ülkede zaten ciddi bir kuraklık var. Van ve ilçelerinde yoğun yağış ve kar olmasına rağmen bu yıl derelerde su yok. Yapılan HES’ler, doğaya büyük bir zarar veriyor. Bu, Van’a yapılmış en büyük ihanettir. Balık Bendi, doğal güzellikleri açısından içinde bulundurduğu endemik balık türü olan İnci Kefali ile nadir bulunan bir yerdir. Buna dair biran önce önlem alınmalı” diye konuştu.
‘102 dere ve akarsu kurudu’
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği (ÇEV-DER) Van Şubesi Başkanı Ali Kalçık ise, Van ve ilçelerinde bulunan 102 akarsu ve derenin kuruduğunu aktardı.
‘Balıkların geri dönüşleri noktasında ciddi sorun yaşanacak’
Kalçık şunları söyledi:
Bölgedeki bütün dere ve akarsuların taşkın durumunda olması gerekirken, bugün 102 tane akarsuyun debisi düşük ya da kurumuş. Örnek vermek gerekirse; Van’da bulunan Sarımehmet Barajı’nın su seviyesi yüzde 20’lerin altında; Çelebibağı’nda göl 5 metreye kadar çekilmiş. Küresel ısınmadan kaynaklı çok ciddi bir tehdit var. Van Gölü’nün etrafındaki bütün sulak alanların kuruması, sazlıkların kuruması, gölde yaşayan canlı organizmayı ciddi şekilde tehdit ediyor. Mayıs’ın ortasındayız, dere ve akarsularda suların taşkın durumunda olması gerekirken, sular tamamen çekilmiş. Balıkların göçü olsa bile, geri dönüşler noktasında ciddi bir sorun yaşanacak.
‘Su krizi balıkların yok olacağını gösteriyor’
Küresel ısınmanın canlı yaşamını olumsuz etkilediğini vurgulayan Kalçık, inci kefalinin “üreme” döneminde yaşadığı su krizinin tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, “Balıklar üreme dönemindeyken, su krizinin olması balıkların yok olacağını gösteriyor” dedi.
‘HES’lerin etkisi büyük’
Kalçık şöyle devam etti:
“Yıllardır sularımızı doğru biçimde kullanmıyoruz. İnci kefalinin yok olması, ekonomik anlamda Van’ın sembolü olma noktasında, turizm ve doğal güzellikler açısından büyük bir kayıp olur. Balıkların oksijensiz kalmasında ve kuraklığın yaşanmasında Zilan Deresi ve Bendimahi Çayı üzerinde yapılan HES’lerin etkisi büyüktür. Sulardaki oksijenin azalması, balıklara can suyunun verilmemesi, suyun kirlenmesi doğal yaşamı büyük oranda etkiliyor.
‘DSİ suyu kapitalist anlayışıyla üretip satıyor’
Devlet Su İşlerinin (DSİ) balıkların neslini devam ettirebilecek kadar su sağlaması gerektiğinin altını çizen Kalçık “DSİ suyu kapitalist anlayışıyla üretip satıyor” dedi.
Kalçık sözlerini şöyle sürdürdü:
Balığın neslini devam ettirebilecek kadar su verilmeli ve sağlanmalı. Daha düne kadar su açısından zengin olan bölgemiz, su fakiri bir konuma geldi. DSİ, ‘Su benim ve ben suyu satarım’ diyor. Böyle vahşi ve ilkel bir anlayışın hâkim olduğu bir düzende yaşıyoruz. Bireylerden başlayarak, suya ve su kaynaklarına erişim noktasında hassas olmalıyız. Devlet, vahşi kapitalist anlayıştan uzaklaşıp suyun herkese kullanılabileceği yönünde yardım etmeli. Bütün kesimler su noktasında duyarlı olmalı. Bizler doğanın sahibi değiliz. Önlem alınmazsa, ciddi sorunlarla karşılaşacağız.