AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan, 14 Mayıs’taki ilk tur seçimin ardından CHP’yi az oy aldığı “deprem bölgesine yardımları kesmek” ile suçladı. Depremzedeler ise seçim malzemesi haline getirilmeye tepkili: Seçimi manipüle ederek, bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar. Depremzedeler siyasi malzeme yapılıyor.
6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli iki büyük depremde 11 il etkilenmişti.
Yıkımın boyutunun ortaya çıkmasının ardından depreme müdahaledeki eksiklikler Türkiye’nin tek gündemi olmuştu.
Deprem bölgesinde enkazlardaki yakınlarının kurtarılmamasında hükümeti sorumlu tutan yurttaşlar, “Devlet nerede?” diyerek tepki göstermişti.
Hayatta kalanlar ise beslenme, barınma ve hijyen gibi en temel ihtiyaçlarına haftalar boyunca erişememişti.
Daha sonra çadır sattığı ortaya çıkacak olan Kızılay da o dönem insanların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmış ve “Kızılay nerede?” sorusunun muhatabı olmuştu.
AKP Genel Başkanı Erdoğan ise bu soruyu soranlara “Çıkmış ‘Kızılay’a nerede?’ diyor. Be ahlâksız, be namussuz, be adi” diye karşılık vermişti.
Tüm bu tablo hükümetin imar afları, ranta dayalı yapılaşma planları ve yetersiz afet müdahalesini içeren deprem politikalarını tartışılır hale getirirken, hükümet kendini “Dünyanın en büyük, en yıkıcı depremlerinden biriyle karşı karşıya” oldukları şeklinde savunmuştu.
Seçime hazırlık sürecinde depremzedelerin sorunları gündemden düşerken, 14 Mayıs seçimlerinin hemen ardından, sıradaki seçime de günler kala deprem ve depremzedeler yeniden gündeme geldi.
Deprem bölgesinde oy oranları
14 Mayıs seçimlerinde depremin merkez üssü Maraş’ta Erdoğan yüzde 71, Kılıçdaroğlu yüzde 22, Sinan Oğan ise yüzde 5 destek gördü.
Depremin en çok yıktığı illerin başında gelen Hatay’da ise Erdoğan ve Kılıçdaroğlu yüzde 48 ile eşit derecede oy aldı. Erdoğan yıkımın yüksek olduğu Adıyaman’da yüzde 66.2, Malatya’da yüzde 69.3 oranında destek aldı.
Seçimde, deprem bölgesinden iktidara yüksek oy çıkmasına gösterilen tepki sosyal medyadan depremzedeleri hedef haline getirirken, iktidarın seçim söylemlerinden birini de belirlemiş oldu.
Erdoğan sosyal medyadaki yorumlardan Millet İttifakı’nı sorumlu tuttu
AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya kullanıcılarından gelen bu yorumlardan muhalefeti sorumlu tuttu ve “Koalisyon ittifakının depremzedeler örneğinde olduğu gibi, kendilerine destek vermeyen herkese yönelik, bırakınız siyaseti, insanlıkla ilgisi olmayan saldırılarını milletimiz görüyor” dedi.
Hatta çıtayı daha da yükseltip “CHP’li belediyeler ve bu kesime müzahir sivil toplum kuruluşları, deprem bölgesine gönderdikleri yardımları kesmekten, otellerdeki depremzedeleri kapı dışarı etmeye kadar her türlü rezilliği sergiliyorlar” iddiasıyla seçimlerde muhalefete depremzedeler üzerinden yükleneceğini belli etti.
‘Depremzedeleri seçim malzemesi yapıyorlar’
Seçim propagandasının bir parçası olarak muhalefete depremzedeler üzerinden yüklenen Erdoğan’ın “depremzedelerin yardımını kestiler” sözlerine kendisi de bir depremzede olan Sosyal Haklar Derneği İskenderun Şube Başkanı Avukat Bülent Akbay şöyle tepki gösterdi:
‘Saray iktidarı depremzedeler üzerinden yalan söylüyor’
Saray iktidarı tüm seçim boyunca sayısız konuda yalan söyledi. Şimdi de depremzedeler üzerinden doğru söylemiyorlar; böyle bir şey asla olmadığı gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Manisa, Bodrum, Kadıköy, Hatay belediyeleri herhangi bir ayrım yapmaksızın yardımlarını sürdürüyor. Daha da önemlisi Millet İttifakı’na çok az oy verilen yerlerde, biz Sosyal Haklar Derneği ve İskenderun Dayanışma Koordinasyonu olarak da yardımlarımızı sürdürüyoruz.
Erdoğan’ın söylediklerinin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Akbay, “Seçimi manipüle ederek, bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar” yorumunu yaptı. Akbay yardım taleplerine yaklaşımın siyaset üstü olduğunun da altını çizerek, “Depremzedeleri seçim malzemesi yapıyorlar” dedi.
Hatay’la ilgili önemli iddiaları da dile getiren Akbay şunları söyledi:
Saray iktidarı, Hatay’a yönelik faaliyetlerde depremzedelerin ihtiyaçlarını öngörerek, acil yardımlara ihtiyacı var diyerek kalıcı konutlar ve deprem paralarının boşaltılması yönünde ihalelere gidiyorlar. Temel sorunları çözmek yerine Hatay’ı sıradan bir TOKİ kenti yapmaya çalışıyorlar, yandaşlarına para aktarmak yoluyla ihaleler yapıyorlar. Aynı zamanda enkaz kaldırma adı altında az hasarlı binaları bile ağır hasarlı gösterip, yıkıp içindeki eşyaları da talan etmeye çalışıyorlar. Depremzedelerin gerek eşyalarını gerek binalarını satışa çıkarmış durumdalar. Bugünlerde bana o kadar çok şikayet geldi ki bu yönde. Yıkım kararının bir örneğini de tebliğ etmiyorlar, tebliğ etseler yürütmeyi durdurma kararı alacağız. Bütün müvekkillerimden bu kararın tebliğ edilmesi için ısrarcı olmalarını istedim. Biz de hasar durumuna ilişkin davalar açmaya başladık.
‘Yapılacak evlerin taksit miktarları insanların ödeyebileceği rakamlar değil’
İktidarın depremzedelere dönük tek vaadinin, onları borçlandırmak olduğunu belirten Akbay yeni evler konusundaki vaatlerin de halkta inandırıcılığının olmadığını ekledi.
“Saray iktidarının vaatlerinin sadece borçlandırma ve daha çok eziyet olduğunun farkında insanlar. Buranın TOKİ kenti olmasını da istemiyorlar. İktidar ‘Bu evlerin yarısını ben ödeyeceğim, yarısını da uzun yıllar sizler taksitle ödeyeceksiniz’ diyor ama ortaya konulan taksit miktarlarının tahmini bedelleri insanların ödeyebileceği rakamlar değil” diyen Bülent Akbay, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun depremzedelere söylediği “Evleri bedava vereceğim, güçlendirmeyi bedava yapacağım” vaatlerinin de halkta karşılığı olmadığını belirtti.
‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi sahada en önemli aktördü’
Erdoğan’ın “CHP’nin yardımı kestiği” yönündeki sözlerini sorduğumuz Nehna ekibinden Emre Can Dağlıoğlu ise Hatay’da, Arsuz, Antakya, Samandağ gibi devlet yardımlarının çok hızlı ulaşmadığı yerlerde muhalefet belediyelerinin etkin çalışmalarından bahsetti: “Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi sahada en önemli aktördü. Bu anlamda muhalefetin suçlanabileceğini düşünmüyorum”.
‘Yardımın az ulaştığı yerler iktidara az oy çıkan ilçelerdi’
Depremzedelerin seçim malzemesi haline getirilip getirilmediği yönünde Dağlıoğlu’nun yorumu şöyle oldu:
Devletin yardım politikasının nereye yoğunlaştığına bakarak bu sorunun cevabını verebiliriz. Mesela Adıyaman’dan Antep’ten, Maraş’tan insanların göç etmesi daha hızlı bir şekilde engellenmeye çalışılırken Hataylıların göç etmelerini engellemek için bir şey yapılmadı. Ya da konteynır ve çadır kentlerin nereye kurulduğuna dikkat ettiğimizde; AKP’ye daha yakın yerlerde kurulduğunu ve oralarda yardımın daha yoğun işlediğini de görebiliyoruz. Seçime giderken, oyun kaçmasını engellemek için bir çaba vardı elbette. İşte seçim sonuçlarından da bunu görebiliriz: Örneğin Samandağ’ın, Defne’nin, yardımın çok daha az ve sorunlu ulaşabildiği yerler olması dikkat çekici; bu yerler iktidara çok oy çıkmayan yerlerdi.
‘Amaç depremzedeleri korumak mı yoksa daha fazla oy almak mı?’
Samandağlı bir depremzede olan Hasan Yılmaz ise iktidarın deprem üzerinden algı yarattığı düşüncesinde. Yılmaz iktidarın 21 yıldır pek çok kez kendiliğinden oluşmuş istenmeyen olayları, krizleri bu şekilde lehine çevirdiğini belirtti.
Yılmaz, 14 Mayıs’tan sonra depremzedelere yönelen öfkeyi de eleştirdi:
Bir takım istenmeyen söylemler ortaya çıktı; işte, “Keşke ölseydiniz”, “Keşke size yardım getirmeseydik” gibi. Bu tür söylemler maalesef çok talihsiz, insanlık dışı söylemler. Siyasi tutumundan bağımsız olarak herkesin bu söylemlere karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Hasan Yılmaz iktidarın da bu söylemleri kullandığını belirterek, “Yani amacı aslında gerçekten depremzedeleri korumak mı yoksa 28 Mayıs seçimlerinde bu bölgelerden biraz daha fazla oy alabilmek mi? Bu niyeti tartışılır. Tabii bu şekilde iktidar 21 yıldır olduğu gibi algı yönetimini yine yaptı ve muhalefeti de katarak seçmeni seçim malzemesi haline getirdi” diye konuştu.
“Maalesef ben de bu süreci Samandağlı bir depremzede olarak deneyimledim” diyen Yılmaz, iktidarın seçim sürecinde kendini kurtarıcı olarak gösterip “Yaparsak biz yaparız, kurtarırsak biz kurtarırız” anlayışıyla yaşanan travmayı kendisine malzeme yaptığını belirtti.
‘3 gün sonra gelebilmiş iktidarın söylemlerine ne kadar güvenilebilir’
Yılmaz, hâlâ depremin travmasını yaşamakta olan afetzedelerin, hükümetin algı oluşturacak söylemlerinden etkilenmesini normal bulduğunu belirtti:
Depremzedelerin bu tür söylemler karşısında manipüle olmaları gayet normaldir. Ben bunu deprem sürecinde yaşamış oldukları travmatik etkiye bağlarım. ‘Yaparsak da biz yaparız’ şeklinde müthiş bir güçlü olma propagandası ile insanları manipüle ederek bir beklenti içinde sokabilirler. Ama Hatay gibi bir yerde depremden üç gün sonra gelebilmiş bir iktidarın söylemlerine ne kadar güvenilebileceği konusunda tartışmak gerekir. Maalesef her türlü yardım faaliyeti seçim malzemesi haline geldi. Yani AFAD TIR’larından mı bahsedeyim, AKP’nin seçim çalışmalarında verdiği kolilerden mi bahsedeyim…
‘Antakya’da yaşam neredeyse yok’
Son olarak, İskenderunlu bir depremzede olan Mişel Uyar’a, 102 günün ardından kentin ne halde olduğunu sorduk. Uyar, bir kısım yurttaşın çadır kentlerde bulunduğunu, ağır-orta hasarlı binalarda yaşayanların da konteynerlere yerleştirilmeye başladığını ve yardımların artık eskisi gibi caddelerden değil çadır kentlerden dağıtıldığını anlattı.
Mişel Uyar, İskenderun’un toparlanmaya başladığını fakat Antakya’daki durumun diğer tüm yerlerden daha kötü olduğunu belirtti:
Antakya’da elektrik yok, içme suyuna ulaşmak büyük sorun. İnsanlar hala içme suyunu bir yerlerden bulmaya çalışıyorlar çünkü açık bir market bile yok. Buralarda neredeyse yaşam yok. Köy bağlantısı olanlar köylere gitti diğerleri de yakın illere gitti. Samandağ’da çarşı merkezinde yıkım çok fazlaydı, oralar boşaltıldı. Samandağ’ın avantajı şuydu, genelde evler bahçeli olduğu için insanlar yıkılan evlerin yanına konteyner kurabildi. Bir kısım konteyner devletten, belediyelerden gelirken bir kısmı da kendi imkanıyla aldı.