Çeviri - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com Sözün yükünü taşır Fri, 10 Feb 2023 08:00:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.1.1 https://gazetekarinca.com/wp-content/uploads/2020/07/cropped-karincalogo-512x512-1-32x32.jpg Çeviri - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com 32 32 Maraş depremleri: İnşaat standartlarına öfke büyüyor https://gazetekarinca.com/maras-depremleri-insaat-standartlarina-ofke-buyuyor/ Fri, 10 Feb 2023 07:57:57 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=242871 Jake Horton & William Armstrong* Türkiye’de, yönetmeliklerin yetersiz uygulanmasının son depremlerde birçok binanın yıkılmasına neden olması öfkeyi artırıyor. BBC, yakın zamanda inşa edilip son depremlerde çöken yapı bloklarının olduğunu doğruladı. Malatya’da (aşağıda görülen) bir bina geçen yıl tamamlandı ve sosyal medyada “son deprem yönetmeliğine uygun olarak tamamlandı” ilanının ekran görüntüleri yayımlandı.  Metinde, kullanılan tüm […]

The post Maraş depremleri: İnşaat standartlarına öfke büyüyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Jake Horton & William Armstrong*

Türkiye’de, yönetmeliklerin yetersiz uygulanmasının son depremlerde birçok binanın yıkılmasına neden olması öfkeyi artırıyor.

BBC, yakın zamanda inşa edilip son depremlerde çöken yapı bloklarının olduğunu doğruladı.

Malatya’da (aşağıda görülen) bir bina geçen yıl tamamlandı ve sosyal medyada “son deprem yönetmeliğine uygun olarak tamamlandı” ilanının ekran görüntüleri yayımlandı.

Metinde, kullanılan tüm malzeme ve işçiliğin “birinci sınıf kalite” olduğu belirtildi.

Şu an bu reklamdan hiçbir iz yok, ancak birkaç kişi daha önce çektiği fotoğraf ve videoları internette yayınladı. Reklam, şirketin web sitesindeki benzer tanıtımlarla eşleşiyordu.

Liman kenti İskenderun’da yakın zamanda inşa edilen bir başka apartmanın büyük ölçüde yıkıldığı görüldü.

Öncesi ve sonrası: İskenderun’da yeni yapılmış bir apartman

Bu bina için bir inşaat şirketi, binanın 2019’da tamamlandığını gösteren bir görsel paylaştı.

BBC, yıkılan binanın görüntüsünün (sağda) şirketin yapıyı tanıttığı fotoğrafın (solda) konumuyla eşleştiğini doğruladı.

Görüş almak için ilgili inşaat şirketiyle iletişime geçtik ancak henüz bir yanıt alamadık.

Antakya’da 2019 yılında açılışı yapılan bir diğer yapı, BBC tarafından doğrulanan bir fotoğrafta büyük ölçüde yıkılmış olarak görülüyor.

Antakya’daki Güçlü Bahçe Sitesi depremlerde ağır hasar gördü.

Söz konusu inşaat firmasının sahibinin “Güçlü Bahçe City projesi, özellikle konumu ve inşaat kalitesi açısından diğerlerine göre özeldir” açıklamasının yer aldığı, sitenin Kasım 2019’daki açılış törenine ait bir video bulduk.

Depremlerin şiddetine rağmen uzmanlar, kurallara uygun şekilde inşa edilen yapıların ayakta kalabilmesi gerektiğini söylüyor.

“Depremlerin maksimum büyüklüğü çok fazlaydı ancak iyi inşa edilmiş binaları yıkacak kadar güçlü değildi” açıklamasını yapan University College London’dan Acil Durum Planlaması ve Yönetimi Profesörü David Alexander, “Çoğu yerde sarsıntı düzeyi maksimum seviyenin altındaydı, bu nedenle yıkılan binlerce binadan neredeyse tamamının uygun bir deprem yönetmeliği doğrultusunda inşa edilmediği sonucunu çıkarabiliriz” diye konuştu.

İmar yönetmeliğinin uygulanmaması

En sonuncusu 2018’de olmak üzere önceki afetlerin ardından imar yönetmeliğindeki değişiklikler sıklaştırıldı.

Ülkenin kuzeybatısındaki İzmit kenti çevresinde 17.000 kişinin hayatını kaybettiği 1999 depreminin ardından daha katı güvenlik standartları da getirildi.

En son mevzuat, deprem bölgesindeki yapılarda çelik donatıyla güçlendirilmiş yüksek kaliteli beton kullanılmasını şart koşuyor. Kolonlar ve kirişlerin de depremlerin etkisini etkili bir şekilde önlemek için dağıtılmasını zorunlu tutuyor.

Ancak bu kurallar yeterince uygulanmadı.

Prof. Alexander, bu durumu şöyle ifade etti: “Problemlerden biri de mevcut binalarda iyileştirme çalışmalarının yetersiz olması ancak aynı zamanda yeni binalarda da yönetmelik standartlarına yetersiz bir şekilde uyuldu.”

Uygulama neden bu kadar zayıf?

Hükümet, gerekli izne sahip olmadan inşa edilen yapılar için periyodik olarak, ücret karşılığında fiilen yasal muafiyet sunan ‘imar afları’ sağlıyordu. Bu aflar, 1960’lardan bu yana (en son 2018’de olmak üzere) uygulandı. Eleştiriler, bu tür afların büyük bir deprem durumunda felakete yol açabileceği konusunda uzun süredir uyarıda bulunuyordu.

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu’na göre, Türkiye’nin güneyindeki deprem bölgesinde 75 bin kadar binaya imar affı verildi.

Son afetten sadece birkaç gün önce, Türkiye medyası, son inşaat çalışmaları için yeni bir affı kapsayan yasa tasarısının Meclis onayını beklediğini bildirdi.

Jeolog Celal Şengör, bu yılın başlarında fay hatlarıyla bölünmüş bir ülkede bu tür imar aflarını geçirmenin “suç” olduğunu söylemişti.

2020’de Türkiye’nin batısındaki İzmir’i vuran ölümcül depremin ardından, BBC Türkçe raporu, İzmir’deki 672 bin binanın son aftan yararlandığını ortaya koymuştu.

Aynı rapor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2018’de “Türkiye’deki binaların yüzde 50’den fazlasının -yaklaşık 13 milyon binaya eşdeğer- yönetmeliklere aykırı olarak inşa edildiğini” belirten tespitine yer vermişti.

Son depremlerin ardından, Türkiye’deki inşaat standartları hakkında görüş almak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ulaştık. Bakanlık, “Yıkılan hiçbir binamız yok. Alandaki hasar tespit çalışmaları hızla devam ediyor” açıklamasında bulundu.


*Kaynak: BBC

The post Maraş depremleri: İnşaat standartlarına öfke büyüyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Suriye’de can kaybı 1600’ü buldu: ‘Krizin üstüne binen bir kriz’ https://gazetekarinca.com/suriyede-can-kaybi-1600u-buldu-krizin-ustune-binen-bir-kriz/ Tue, 07 Feb 2023 11:54:43 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=242093 Merkez üssü Maraş olan 7.7 ve 7.6’lık iki deprem nedeniyle Suriye’nin çeşitli bölgelerinde yaşamını yitirenlerin sayısı bin 600’ü bulurken binlerce kişi de yaralandı. Savaşın etkilerinin devam ettiği bölgede arama kurtarma çalışmaları zorlukla devam ediyor. Buna karşın, BM ve DSÖ’den gelen açıklamalar çeşitli lojistik sorunlar nedeniyle yardımların gönderilmesinde kesintiler olduğuna işaret ediyor. Öte yandan Afrin’de bir […]

The post Suriye’de can kaybı 1600’ü buldu: ‘Krizin üstüne binen bir kriz’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Merkez üssü Maraş olan 7.7 ve 7.6’lık iki deprem nedeniyle Suriye’nin çeşitli bölgelerinde yaşamını yitirenlerin sayısı bin 600’ü bulurken binlerce kişi de yaralandı. Savaşın etkilerinin devam ettiği bölgede arama kurtarma çalışmaları zorlukla devam ediyor. Buna karşın, BM ve DSÖ’den gelen açıklamalar çeşitli lojistik sorunlar nedeniyle yardımların gönderilmesinde kesintiler olduğuna işaret ediyor. Öte yandan Afrin’de bir hapishaneden kaçan IŞİD üyeleri olduğu bildiriliyor.

New York Times’ın (NYT) aktardığına göre Suriye’de savaşta yerinden edilen binlerce insanın, kaçarak sığındığı kuzey bölgelerinde halihazırda harabelerde ve çadırlarda devam eden zorlu yaşamları depremle beraber daha vahim bir duruma geldi.

Suriye’de savaşın getirdiği ekonomik çöküş, gıda ve ısınma gibi temel ihtiyaçların karşılanamamasına yol açarken harap olmuş altyapı sebebiyle de son aylarda binlerce kişi kolera hastalığına yakalandı.

Depremle beraber hastanelerin yıkılması, hem depremzedelerin hem de mevcut hastaların büyük bir kısmının sağlık hizmeti alamayacağı anlamına geliyor.

‘Hastanelere sürekli cesetler getiriliyor’

İdlib’in hemen dışındaki bir hastanede çalışan Dr. Osama Salloum depremin yaşamsal etkilerini New York Times’a aktarırken “hastaneye devamlı hayatını yeni kaybeden insanlar getiriliyor” ifadelerini kullandı.

Halep’te yaşayanların ise her an çökebilecek binalarda kalmaktan çok korktukları, geniş ve açık alanlarda kamp kurdukları bildirildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) son aktarımına göre de Suriye’deki can kaybı en az bin 597’ye yükselmiş durumda ve yüzlerce aile artçı sarsıntılardan endişe ederek geceyi sokakta geçirdi.

Suriye muhaliflerinden olan Beyaz Baretliler’den bir yetkiliyle görüşen Reuters ise Suriye’nin kuzeybatısında yüzlerce ailenin hâlâ enkaz altında olduğuna, yardım ve kurtarma çalışmalarında desteğe ihtiyaç duyulduğuna ve on binlerce insanın yeniden evsiz kalacağına dikkat çekti.

Sınır Tanımayan Doktorlar’dan açıklama

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Suriye temsilcisi Sebastien Gay’in aktardığına göre, kendi ekiplerinden bir kişinin de deprem sonucu hayatını kaybettiği İdlib’de ve civarında sağlık tesisleri depremden hasar gördü ve yaralılarla doldu.

Ekiplerinin İdlib ve Halep civarında 23 sağlık kuruluşuna destek verdiğini bildiren Gay, can kaybı ve yaralı sayılarının yükselmeye devam edeceğini ifade etti. Ayrıca Gay, durumu şöyle özetledi:

Suriye’nin kuzeybatısındaki ihtiyaçlar yüksek seviyede çünkü bu deprem, burada yıllarca süren savaştan sonra hâlâ yaşamaya gayret eden savunmasız insanlar için yeni ve feci bir boyut oluşturuyor. Bu felaketin devasa ölçeği ve büyük sonuçları uluslararası bir yardım çabası gerektirecek.

Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) sözcüsü Mark Kaye ise birçok Birleşmiş Milletler (BM) yardım grubunun, depremin ardından Suriye’ye daha fazla yardım göndermesine yönelik taleplerini yineledi:

Dünyanın neresinde olursa olsun, deprem acil bir durumdur. Suriye’de yaşadığımız şey, acil durum içinde acil durum.

Uluslararası Kurtarma Komitesi’ne göre, Suriye’nin savaş öncesi sağlık tesislerinin yalnızca yaklaşık yüzde 45’i şu anda çalışıyor.

Buna karşın, Reuters’dan alınan bilgilere göre BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Madevi Sun-Suon, yolların hasar görmesi ve diğer lojistik sorunlar nedeniyle Türkiye’den kuzeybatı Suriye’ye kritik BM yardımı akışının geçici olarak durduğunu söyledi.

BM Sözcüsü Sun-Suon açıklamasına “Bazı yollar bozuk, bazılarına ulaşılamıyor. Üzerinde çalışılması gereken lojistik sorunlar var. Yardımın ne zaman devam edeceğine dair net bir resmimiz yok” şeklinde devam etti.

‘Krizin üstüne binen bir kriz’

The Guardian’dan edinilen bilgilere göre Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) kıdemli acil durum görevlisi Adelheid Marschang da iç savaş ve kolera salgını nedeniyle yıllardır süren bir insani krizle boğuşan Suriye’de yakın ve orta vadede karşılanmayan temel ihtiyaçların olabileceğini bildirdi.

DSÖ’nün Cenevre’deki yönetim kurulu toplantısında, konuşan Marschang, “Deprem, şu anda çok sayıda krizin üstüne binen bir kriz. Suriye’nin her yerinde, insani yardım fonları azalmaya devam ederken, ihtiyaçlar yaklaşık 12 yıllık uzun süreli, karmaşık krizin ardından en yüksek seviyeye çıkmış durumda” ifadelerini kullandı.

NYT muhabirlerinin aktardığı kadarıyla, Suriye’nin geniş bir kesimi kırılgan bir ateşkesin ara verdiği çatışmaların yaralarını hâlâ taşıyor.

Yaptırımların uygulandığı, uluslararası bağışçılardan yeniden yapılandırma yardımı gelmeyen ve dağılmış haldeki Suriye ekonomisi depremin etkilerine tamamen açık durumda.

Savaşın sonuçlarının depreme müdahale etmeyi tüm taraflar için daha da zorlaştırdığı not ediliyor.

Özellikle afet bölgesindeki acil durum ekiplerinin dondurucu soğuğa ve yağmura rağmen hızlı bir şekilde müdahale ettikleri fakat yıkımın boyutunun, çöken binalara alışkın kurtarma ekipleri için bile çok büyük olduğu bildiriliyor.

7.7 büyüklüğündeki güçlü ilk depremden sağ kurtulan binaların, tekrarlayan artçı şoklarla çöktüğü aktarılırken, enkazda mahsur kalan çok sayıda insana erişmek için yeterli kurtarma ekipmanı bulunmadığına dikkat çekiliyor.

Gıda, temiz su, yakıt, elektrik, sağlık hizmetleri ve daha birçok yaşamsal alanda savaşın etkilerinin devam ettiği Suriye’de deprem sonrasında Şam dışındaki kentlerde yakıt ve elektrik kesintileri de yaşanıyor.

Deprem sonrasında, Suriye Petrol Bakanlığının Pazartesi günü yaptığı açıklamada, kurtarma operasyonları ve enkaz kaldırmada kullanılan makinelere güç sağlamak için etkilenen illere ek benzin ve mazot gönderileceği de gelen haberler arasında.

‘En kötü yıl’

Merkezi Şam’da bulunan Norveç Mülteci Konseyi’nin politika ve iletişim yöneticisi Emma Forster ise “Kamu hizmetleri 12 yıllık krizin ardından zaten çökme noktasına gelmişti. İnsanlar, savaş yılları da dahil olmak üzere şimdiye kadarki en kötü yıl olduğunu söylüyor” şeklinde konuştu.

IŞİD’liler kaçtı iddiası

Son olarak, AFP’nin bildirdiğine göre Afrin, Reco’da Türkiye destekli grupların elinde olan bir hapishaneden “IŞİD üyesi olduğu tahmin edilen 20 mahkûm firar etti”.

Reco’daki hapishanede 2 bin mahkûmun bulunduğu, bunların bin 300’ünün ise IŞİD bağlantılı mahkûmlar olduğu aktarılıyor.

SOHR ise hapishaneden kaçanların olduğunu henüz teyit etmemekle beraber isyan çıktığı bilgisini doğruladı.

DIŞ HABERLER

The post Suriye’de can kaybı 1600’ü buldu: ‘Krizin üstüne binen bir kriz’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Dünya Türkiye ve Suriye’ye yardım hazırlığında https://gazetekarinca.com/dunya-turkiye-ve-suriyeye-yardim-hazirliginda/ Mon, 06 Feb 2023 13:42:37 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=241787 Dünyanın farklı yerlerinden Maraş merkezli depremler için Türkiye ve Suriye’ye arama, kurtarma ve uydu desteği dahil olmak üzere farklı yardımlar devreye giriyor. Hükümetler ve yönetimler yıkıcı depremlere uluslararası destek sunmak amacıyla yardım çağrısına yanıt vermeye başladı. Avrupa Birliği (AB), Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Yunanistan, Hollanda, Polonya ve Romanya’dan örgütlenen arama ve kurtarma ekiplerini acilen […]

The post Dünya Türkiye ve Suriye’ye yardım hazırlığında first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Dünyanın farklı yerlerinden Maraş merkezli depremler için Türkiye ve Suriye’ye arama, kurtarma ve uydu desteği dahil olmak üzere farklı yardımlar devreye giriyor. Hükümetler ve yönetimler yıkıcı depremlere uluslararası destek sunmak amacıyla yardım çağrısına yanıt vermeye başladı.

Avrupa Birliği (AB), Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Yunanistan, Hollanda, Polonya ve Romanya’dan örgütlenen arama ve kurtarma ekiplerini acilen hazırladığını bildirdi.

AB’den yapılan açıklamada aynı zamanda deprem zayiatlarını ve kayıplarını haritalandırabilmek için Türkiye’ye destek amacıyla uydu sistemi de yönlendirileceği belirtildi.

Hindistan ise Türkiye’ye tıbbi destek ekipleri ile arama kurtarma ekiplerinin yanı sıra yardım malzemeleri de göndermekte olduğunu duyurdu.

Beyaz Saray’dan gelen açıklamaya göre ABD Başkanı Joe Biden, Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer federal hükümet ortaklarını, depremden en çok etkilenenlere yardımcı olmak amacıyla ABD’nin müdahale seçeneklerini değerlendirmeleri için yönlendirdi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de yaptığı açıklamada “Türkiye’ye öncü desteğimiz hali hazırda yola çıktı ve Suriye’deki ABD destekli insani yardım örgütleri depremin yol açtığı etkilere yanıt veriyor. İlerleyen günlerde, haftalarda ve aylarda bu depremlerden etkilenenlere elimizden geldiğince bütün yardımı yapmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Rusya’dan iki uçakla yardım

Rusya Acil Durumlar Bakanlığı’ndan yapılan açıklamadaysa 10 kişilik bir ekibin hazırda beklediği, iki uçakla kurtarma ekiplerinin gönderilebileceği aktarıldı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da yetkililere “Derhal tıbbi destek ve arama kurtarma yardımı için hazırlık yapmaları” talimatını verdiğini söyledi. İsrail ordusu ise Türkiye’ye bir yardım delegasyonu göndermeye hazırlandıklarını iletti.

Britanya’dan yapılan açıklamaya göre Türkiye’ye acil destek gönderildiği bildirildi. 76 kişilik bir arama kurtarma ekibiyle beraber yardım malzemeleri ve kurtarma köpekleri yollandığı duyuruldu.

Uluslararası Kurtarma Komitesi ise bir bildiri yayımlayarak, özellikle de Suriye’de sahada bulunan ekiplerinden edindikleri ilk bilgiler ışığında endişeli olduklarını, halihazırda yerinden edilmiş ve zor durumda olan çok sayıda ailenin bulunduğu bölgelerde durumun yıkıcı boyutlarda olduğunu bildirerek bu bölgelerin acil yardıma ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Uluslararası Kurtarma Komitesi Suriye Direktörü Tanya Evans, özellikle kadın ve çocukların riskli durumda olduğunu hatırlatarak uluslararası topluma “acilen elzem destek fonlarını arttırma” çağrısında bulundu.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi yetkilisi Madevi Sun-Suon ise çok fazla kişinin hala enkaz altında olduğuna dikkat çekerek, zorlu hava koşullarının da yokuşa sürmesiyle can kayıplarının artmasını beklediklerini bildirdi.

BM İnsani Yardım Koordinasyonu aynı zamanda sahada arama kurtarma desteği için ekipleriyle hasar belirleme çalışmaları sürdürdüklerini aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Bölgesel Sorumlusu Rick Brennan da Antep merkezlerindeki ekibi genişletmeye çalıştıklarını belirtirken özellikle depremin merkez kesimindeki can kayıplarının büyük ölçüde artmasını beklediklerini ve artçıların kurtarma çabalarını zorlaştırdığını bildirdi.

Brennan aynı zamanda bölgeye tıbbı yardım ekibi eriştirme olanaklarını da araştırdıklarını aktardı.

Yunanistan Sivil Savunma Genel Sekreterliği’nden gelen açıklamaya göre Yunanistan, Türkiye’ye yardım için bir nakliye uçağıyla beraber Yunanistan itfaiye teşkilatının özel afet yönetim biriminin 21 üyesini, kurtarma köpeklerini, bir kurtarma aracını, sağlık görevlilerini ve afet yönetimi teşkilatının başkanını gönderecek.

Yardım seferberliği

AP’nin güncellemelerine göre dünyanın farklı yerlerinden depremden etkilenenler için çeşitli yardımlar hazırlanmaya ve gelmeye devam ediyor:

  • Almanya Federal Teknik Yardım Ajansı acil durum jeneratörleri ve deprem çadırları gönderiyor. Birim aynı zamanda su takviyeli kamplar kurmaya da hazırlıklı olduğunu bildirdi.
  • Lübnan, asker ve itfaiyeci yardımının yanı sıra Kızıl Haç ve Sivil Savunma ilk yardım ekiplerini de gönderiyor.
  • Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye acil yardım göndereceğini duyurdu.
  • Çek Cumhuriyeti, itfaiyeciler, doktorlar, inşaat mühendisleri ve arama kurtarma köpekleri de bulunan 68 kişilik bir ekip gönderiyor.
  • İsviçre REDOG kurtarma köpeği servisi, 22 arama kurtarma personeli ile 14 kurtarma köpeği gönderdiğini bildirdi.
  • Japonya, 75 kişilik bir kurtarma ekibini Türkiye’ye yönlendirdi.
  • Avusturya, askeri afet yardım biriminden 84 asker gönderiyor.
  • İspanya, 85 personelli ve gönüllü itfaiyecilerin bulunduğu iki Kent Arama ve Kurtarma ekibi göndermeye hazırlandığını bildirdi.
  • Polonya, 76 itfaiyeci ve 8 eğitimli köpek gönderiyor.
  • Hırvatistan, kurtarma ekipmanları ve servis doklarının yanı sıra 40 personel ve 10 köpekten oluşan bir yardım ekibi gönderiyor.
  • Romanya, iki askeri uçak eşliğinde eğitimli askeri mürettebat ve yardım malzemeleri gönderiyor.
  • Sırbistan, 21 arama kurtarma görevlisi ve üç iletişim sorumlusu gönderiyor.
  • İtalya, Fransa ve Montenegro’dan da Türkiye’ye yardım ekipleri gönderiliyor.
DIŞ HABERLER
  Maraş depremi | Dünyadan taziye ve yardım mesajları
  Maraş depremi: NYT 'Erzincan depremine benzetti', Guardian 'büyük yıkım' dedi
  Maraş merkezli iki büyük deprem: Can kayıpları artıyor

The post Dünya Türkiye ve Suriye’ye yardım hazırlığında first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Maraş depremi | Dünyadan taziye ve yardım mesajları https://gazetekarinca.com/maras-depremi-dunyadan-taziye-ve-yardim-mesajlari/ Mon, 06 Feb 2023 11:48:16 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=241749 NATO ve Avrupa Birliği gibi uluslararası oluşumların yöneticileri ve birçok ülkenin liderleri başta olmak üzere dünyanın her yanından 7.7 büyüklüğündeki Maraş depremi sonrasında taziye ve destek mesajları geliyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Türkiye ve Suriye’de yıkıma neden olan depremden etkilenen ve hayatını kaybedenler için pazartesi günkü oturumuna bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. BM Genel […]

The post Maraş depremi | Dünyadan taziye ve yardım mesajları first appeared on Gazete Karınca.

]]>
NATO ve Avrupa Birliği gibi uluslararası oluşumların yöneticileri ve birçok ülkenin liderleri başta olmak üzere dünyanın her yanından 7.7 büyüklüğündeki Maraş depremi sonrasında taziye ve destek mesajları geliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Türkiye ve Suriye’de yıkıma neden olan depremden etkilenen ve hayatını kaybedenler için pazartesi günkü oturumuna bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, depreme ilişkin yaptığı açıklamada “Depremlerin vurduğu binlerce aileye yardım etmek için uluslararası topluma güveniyoruz; bu ailelerin birçoğu zaten erişimin zor olduğu bölgelerde insani yardıma muhtaç durumdaydı. Ekiplerimiz sahada ihtiyaçları değerlendiriyor ve yardım sağlıyor” ifadelerini kullandı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Bu korkunç depremin ardından müttefikimiz Türkiye ile tam dayanışmadayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla temastayım. NATO müttefikleri şu anda destek için harekete geçiyor” ifadelerini kullandı.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Twitter’dan “Bu sabah Türkiye ve Suriye’nin bazı bölgelerini vuran yıkıcı depremi duyunca derinden üzüldüm. Hayatını kaybeden çok sayıda aileye başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. AB sizinle tam bir dayanışma içindedir” mesajını paylaştı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de “Yıkıcı deprem bu sabah Türkiye ve Suriye’yi sallayarak yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine ve çok daha fazlasının yaralanmasına neden oldu. Düşüncelerimiz Türkiye ve Suriye halklarıyla birliktedir. AB yardıma hazır” şeklinde paylaşımda bulundu.

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Kluge, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “DSÖ Avrupa üyesi olan Türkiye ile Suriye’de meydana gelen depremde hayatını kaybedenler için başsağlığı diliyorum. DSÖ Avrupa, bu trajediye müdahalede Sağlık Bakanlığı ve Bakan Fahrettin Koca’ya desteğini de taahhüt ediyor” sözlerini kullandı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, depremle ilgili olarak “ABD olarak Türkiye ve Suriye’de yaşanan yıkıcı depremle ilgili gelen haberlere ilişkin derinden endişeliyiz. İhtiyaç olabilecek her tür yardıma hazırız. Türkiye ile koordinasyon halinde durumu gözlemeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Sullivan, aynı zamanda Beyaz Saray’dan yapılan açıklama çerçevesinde, ABD Başkanı Joe Biden’ın bölgeye ABD desteği için federal hükümetin hazırlıkta bulunmasına yönelik emir verdiğini duyurdu.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Twitter paylaşımında, Türkiye ve Suriye’de depremden dolayı yaşamını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileyerek “Yunanistan, kaynaklarını seferber ediyor ve acilen destek olacak” ifadesini kullandı.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ise Twitter açıklamasında “Bu sabah düşüncelerim Türkiye ve Suriye halkıyla, özellikle de deprem nedeniyle mahsur kalanları kurtarmak için cesurca çalışan ilk müdahale ekipleriyle birlikte. Birleşik Krallık, elimizden gelen her şekilde yardıma hazır” dedi.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Türkiye ve Suriye’den korkunç haberlerle uyandık. Düşüncelerim bu korkunç depremlerde hayatını kaybedenlerin aileleri, arkadaşları ve komşuları için endişelenen herkesle birlikte. Partnerlerimizle birlikte hızlı bir şekilde yardım ulaştıracağız” ifadelerini kullandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da sosyal medyadan Fransızca, Türkçe ve Arapça yayınladığı mesajında Fransa’nın “olay yerindeki nüfusa yardıma hazır” olduğunu bildirdi.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Twitter’dan arama kurtarma desteği sunacaklarını bildirerek şu mesajı paylaştı: “Türkiye ve Suriye’deki depremle ilgili korkunç haberler var. Düşüncelerimiz bu ağır doğal afetin tüm mağdurları ile birlikte. Hollanda’dan bir arama ve kurtarma ekibi bugün depremin olduğu bölgeye gidecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a taziyelerimi ilettim.”

Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novak da sosyal medyadan paylaştığı mesajla “Bu sabah Türkiye’den gelen trajik haberleri duyduğumda şok oldum” diyerek, depremde hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledi.

Ermenistan başbakanı Nikol Pashinyan paylaştığı mesajında, “Türkiye ve Suriye’de büyük yıkıma ve çok fazla can kaybına yol açan feci depremin üzüntüsünü yaşıyoruz ve yaralılara acil şifa diliyoruz. Yaşamını kaybedenlerin yakınlarına derin taziyelerimizi ve yaralılara acil şifa dileklerimizi iletiyoruz. Ermenistan desteğe hazırdır” diye belirtti.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodomyr Zelensky de Twitter’dan Türkçe paylaşarak “Afetin sonuçlarının üstesinden gelmek için gerekli yardımı sağlamaya hazırız” diye vurguladı.

Kremlin’den yapılan açıklamaya göre ise, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin telgraf ile Recep Tayyip Erdoğan’a taziye mesajını iletti.

Putin, “Ülkenizde meydana gelen depremin yol açtığı çok sayıdaki can kaybı ve büyük yıkımlar nedeniyle derin başsağlığı dileklerimi kabul edin. Ölenlerin ailesi ve yakınlarına üzüntü ve desteğimi, felaket sonucu yaralananlar için de acil şifalar dileğimi iletmenizi rica ederim. Bu konuda gerekli yardımı sağlamaya hazırız” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Rusya Acil Durumlar Bakanlığı, deprem nedeniyle Türkiye’ye 2 adet İl-76 uçağı ile 100 kişilik arama kurtarma ekibinin gönderilmeye hazır olduğunu bildirdi.

Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau, Twitter hesabından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na hitaben gönderdiği mesajında, “Türkiye’nin güneydoğusunda meydana gelen depremle ilgili en derin başsağlığı dileklerimi lütfen kabul edin. Kurbanların ailelerinin ve tüm milletinizin acısını paylaşıyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Polonya şimdiden yardım ve destek gönderiyor” ifadelerini kullandı.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise sosyal medya hesabından İbranice, Türkçe ve İngilizce olarak taziye ve destek paylaşımında bulundu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Twitter’dan paylaştığı İbranice mesajında, “Bölgemizi vuran depremin ardından zor günler geçiren Türkiye vatandaşlarına tüm İsrail vatandaşları adına taziyelerimi sunuyorum. Türk hükümetinin talebi üzerine, tüm yetkililere tıbbi, kurtarma ve kurtarma yardımı sağlamak üzere derhal hazırlanmaları talimatını verdim. Dışişleri ve savunma bakanları zaten muhataplarıyla temas halinde ve önümüzdeki birkaç saat içinde mümkün olan en kısa sürede delegasyon yola çıkacak” açıklamasında bulundu.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi de paylaştığı ilk mesajda “Türkiye’de meydana gelen deprem nedeniyle can ve mal kaybının acısını yaşıyoruz. Kederli ailelere taziyeler. Yaralılar tez zamanda sağlığına kavuşsun. Hindistan, Türkiye halkıyla dayanışma içindedir ve bu trajediyle başa çıkmak için mümkün olan her türlü yardımı sunmaya hazırdır” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Modi, ikinci bir mesajda Suriye’de yaşamını kaybedenler için de başsağlığı diledi ve Suriye’ye yardıma hazır olduklarını belirtti.

Azerbaycan Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev taziye mesajında, “Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve kardeş Türkiye’nin birçok yerinde hissedilen şiddetli deprem sonucu çok sayıda can kaybı ve yıkım haberi bizleri derinden üzdü. Bu zor zamanda her türlü yardıma hazır olduğumuzu ifade ediyor, size, hayatını kaybedenlerin aile ve yakınlarına, kardeş Türkiye halkına şahsım ve Azerbaycan halkı adına taziyelerimi sunuyor, yaralılara acil şifalar diliyor, depremin etkilerinin bir an önce ortadan kalkmasını diliyorum” ifadelerine yer verdi.

Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Twitter mesajında, “Anavatan Türkiye’ye şahsım ve halkım adına geçmiş olsun dileklerimi iletirim. Yüreğimiz parçalandı. Üzüntümüz büyüktür. Allah milletimizin yardımcısı olsun” ifadelerini kullandı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada ise, Mısır’ın Türkiye ve Suriye’de depremde hayatını kaybedenler için taziyelerini sunduğu belirtildi.

Ayrıca, Türkiye ve Suriye halklarına en içten taziyelerin iletildiği ve yaralılara acil şifa dileklerinde bulunulduğu kaydedildi ve Mısır’ın “bu felaketle yüzleşmek için yardıma hazır” olduğu ifade edildi.

DIŞ HABERLER
  Maraş depremi: NYT 'Erzincan depremine benzetti', Guardian 'büyük yıkım' dedi
  Maraş merkezli iki büyük deprem: Can kayıpları artıyor
  7.6’lık bir deprem daha meydana geldi

The post Maraş depremi | Dünyadan taziye ve yardım mesajları first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Maraş depremi: NYT ‘Erzincan depremine benzetti’, Guardian ‘büyük yıkım’ dedi https://gazetekarinca.com/maras-depremi-nyt-erzincan-depremine-benzetti-guardian-buyuk-yikim-dedi/ Mon, 06 Feb 2023 08:54:50 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=241656 Maraş merkezli deprem dış basında da geniş yer buldu. New York Times can kayıplarının artmasının beklendiğini belirtirken, depremi Erzincan depremine benzetti. The Guardian ise ABD’nin yanı sıra Avrupa ve Rusya’dan yetkililer de yardım açıklamalarına yer verdi.  Reuters  ABD Başkanı Joe Biden’ın bölgeye ABD desteği için federal hükümetin hazırlıkta bulunmasına yönelik emir verdiğini aktardı. Türkiye’yi derinden […]

The post Maraş depremi: NYT ‘Erzincan depremine benzetti’, Guardian ‘büyük yıkım’ dedi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Maraş merkezli deprem dış basında da geniş yer buldu. New York Times can kayıplarının artmasının beklendiğini belirtirken, depremi Erzincan depremine benzetti. The Guardian ise ABD’nin yanı sıra Avrupa ve Rusya’dan yetkililer de yardım açıklamalarına yer verdi.  Reuters  ABD Başkanı Joe Biden’ın bölgeye ABD desteği için federal hükümetin hazırlıkta bulunmasına yönelik emir verdiğini aktardı.

Türkiye’yi derinden sarsan 7.7’lik deprem dış basınında gündemindeydi.

New York Times (NYT), “Türkiye’nin birçok kentinden kuvvetli hissedilen ölümcül deprem Suriye, Lübnan ve İsrail’de de hissedildi” ifadelerini kullanarak sabah erken saatlerde yaşanan depremi kapsam ve büyüklük açısından 1939 Erzincan Depremi’ne benzetti.

‘İnsani afet’ olarak tanımladı 

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Jake Sullivan’ın Türkiye’ye yardıma hazır olduklarını aktaran New York Times, kent merkezleri kadar köyleri de etkilemiş olan depremi “insani afet” olarak tanımladı.

Depremle eş zamanlı olarak kış şartları ve kuvvetli fırtınanın da insani yardım sürecini zorlaştırdığına dikkat çeken New York Times can kayıplarının artmasının beklendiğini kaydetti ve Türkiye’de bulunan 3.6 milyondan fazla mültecinin de bu depremden etkilenebileceklerine vurgu yaptı.

The Guardian’da yer alan haberlere göre ABD’nin yanı sıra Avrupa ve Rusya’dan yetkililer de yardım açıklamalarında bulundu.

İsveç ile Türkiye arasındaki NATO gerginliğine dikkat çeken The Guardian’ın bildirdiğine göre, taziye ve yardım mesajları veren İsveç başbakanı Ulf Kristersson, “Türkiye’nin partneri ve AB başkanlığının temsili olarak desteklerimizi sunmaya hazırız” dedi.

Guardian ayrıca, Britanya Dışişleri Sekreteri James Cleverly’nin de “Türkiye ve Suriye’de büyük bir kayıp. Yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı, sağ kalanlara iyi temennilerimi iletiyorum” dediğini ülke olarak destek konusunda hazır olduklarını bildirdiğine yer verdi.

Depremi “büyük yıkım” olarak tanımlayan Guardian’ın aktardığına göre, AB’nin üs düzey diplomatı Josep Borrell da sosyal medyadan 27 ülkelik blok olarak Türkiye ve Suriye’ye yardıma hazır olduğunu ifade etti.

ABD’den yardım açıklaması 

Reuters ise, Beyaz Saray’dan yapılan açıklama çerçevesinde, ABD Başkanı Joe Biden’ın bölgeye ABD desteği için federal hükümetin hazırlıkta bulunmasına yönelik emir verdiğini aktardı.

AFP’nin bildirdiğine göre de Avrupa Birliği (AB) kurtarma ekiplerini gönderiyor. Buna göre AB Kriz Yönetimi komisyonunu başkanı Janez Lenarcic, Twitter’dan “Hollanda ve Romanya’dan ekipler yola çıktı” mesajını paylaştı.

DIŞ HABERLER

The post Maraş depremi: NYT ‘Erzincan depremine benzetti’, Guardian ‘büyük yıkım’ dedi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
ChatGPT’nin bilinmeyen arka planı: Ucuz iş gücü https://gazetekarinca.com/chatgptnin-bilinmeyen-arka-plani-ucuz-is-gucu/ Fri, 20 Jan 2023 09:59:31 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=239304 OpenAI’ın, ChatGPT’yi travmatik içeriklerden temizlemek için Kenyalı işçileri saatte 2 dolardan az bir ücretle çalıştırdığı ortaya çıktı. TIME’da yayımlanan araştırma haberine göre diyalog konusunda uzmanlaşmış bir prototip yapay zeka sohbet robotu olan ChatGPT’yi geliştiren OpenAI, Chatbot kullanımını daha güvenli hale getirmek için on binlerce satırlık metinleri tarayarak filtreleyen Kenyalı işçilere saatte 2 dolardan az ödeme yapıyor. […]

The post ChatGPT’nin bilinmeyen arka planı: Ucuz iş gücü first appeared on Gazete Karınca.

]]>
OpenAI’ın, ChatGPT’yi travmatik içeriklerden temizlemek için Kenyalı işçileri saatte 2 dolardan az bir ücretle çalıştırdığı ortaya çıktı.

TIME’da yayımlanan araştırma haberine göre diyalog konusunda uzmanlaşmış bir prototip yapay zeka sohbet robotu olan ChatGPT’yi geliştiren OpenAI, Chatbot kullanımını daha güvenli hale getirmek için on binlerce satırlık metinleri tarayarak filtreleyen Kenyalı işçilere saatte 2 dolardan az ödeme yapıyor.

Bu habere göre, Kenyalı işçilere ChatGPT’nin eğitim veri setindeki bir görev olan zararlı verileri etiketleme ve filtreleme görevi verildi. Bu görev temelinde işçiler, çocuklara yönelik cinsel istismar, hayvanlarla cinsel ilişki, cinayet, intihar, işkence, kendine zarar verme ve ensest gibi ‘iş için güvenli olmayan’ içeriğin açık betimlemeli detaylarını okumaya zorlandılar.

Makine öğrenimi destekli bir sohbet robotu olan ve OpenAI tarafından 2022’nin Kasım ayı sonunda piyasaya sürülen ChatGPT’nin popülerliği artırıyor. Uygulamanın gelişmiş yazma becerilerinden etkilenen milyonlarca insan, ChatGPT’yi haber içeriklerinden şarkılar yazmaya kadar çeşitli amaçlar için kullandı. Ancak bu bot hep böyle kıvrak dilli değildi. Bu uygulamanın öncülü olan GPT-3, genellikle cinsiyetçi, şiddet içeren ve ırkçı metinler üretiyordu, çünkü model milyarlarca internet sayfasından kazınmış bir veri kümesi üzerinden eğitilmişti. OpenAI, ChatGPT’yi başlatmak için veri kümesindeki tüm zararlı dili hızlıca filtreleyecek bir yola ihtiyaç duyuyordu.

OpenAI, ChatGPT’ye yönelik bir filtreleme aracını veriyle besleyebilecek şekilde zararlı içeriği tespit etmek ve etiketlemek için gelişmekte olan ülkelere “etik” ve “saygın dijital çalışma” imkanı sağladığını iddia eden San Francisco merkezli bir veri etiketleme şirketi olan Sama ile ortaklık kurdu. Böylelikle Sama, OpenAI adına çalışması için Kenya’da veri etiketleyen insanları işe aldı ve Chatbot‘u genel kullanım için güvenli hale getirmede önemli bir rol oynadı.

ChatGPT’nin oluşturulmasındaki temel rollerine rağmen işçiler, zorlu koşullar ve düşük ücretlerle karşı karşıya kaldı. OpenAI için metin okumaktan ve etiketlemekten sorumlu Kenyalı bir işçi, TIME’a “Küçük bir çocuğun eşliğinde bir köpeğe tecavüz eden bir erkeğin açık betimlemeli tasvirini okuduktan sonra tekrarlı imgeler gördüğünü” söyledi. TIME’ın haberine göre işçiler, kıdeme ve performansa bağlı olarak, evde saatte 1,32 ila 2 dolar arasında ücret aldılar.

Sama çalışanı yaşadıklarını TIME’a, “Bu bir işkenceydi. Bütün hafta boyunca bunun gibi bir sürü ifade okuyorsunuz. Artık cuma günü, o resmi düşünmekten rahatsız oluyorsunuz” ifadeleriyle anlattı.

Yapay zeka inovasyon modelinin başka ülkelerdeki düşük ücretli işçilerle beslendiği, başka raporlar temelinde de biliniyor. Teknoloji şirketleri, yapay zeka araçlarının tam anlamıyla çalıştığı ve kendi kendine yeterli olduğu yanılsamasını sürdürmek için düzenli olarak on binlerce işçiyi işe alıyor. Halbuki yapay zeka araçları hala fazlasıyla insan moderasyonuna ve gelişimine bağlı. Yapay zeka etiği araştırmacıları, Küresel Güney’in ‘yapay zeka boru hattı’na dahil edilmesinin, Küresel Kuzey ve Güney arasındaki sömürgeci istismarı ve dengesizlik mirasını sürdürdüğünü ifade ediyor.

Sama, kısmen işin travmatik yapısı nedeniyle, kısmen de TIME’ın 14 Şubat 2022’de Sama’nın Meta ile çalışması hakkında bir araştırma raporu yayımlaması nedeniyle, sözleşme süresinden sekiz ay önce, Şubat 2022’de, OpenAI için çalışmaya son verdi. TIME raporunda, Sama’da Meta için projeler üzerinde çalışan içerik moderatörlerinin, saati 1,50 dolara infaz, tecavüz ve çocuk istismarı görüntülerini ve videolarını izledikten sonra travma yaşadıkları belirtilmişti.

TIME’daki araştırma yazısından üç gün sonra, Sama CEO’su Wendy Gonzalez, Slack’te bir grup üst düzey yöneticiye mesaj göndererek “OpenAI çalışmasını sonlandıracağız” dedi. Sama, ondan bir hafta önce de Meta’ya yönelik çalışmalarını durduracağını duyurmuştu.

Ancak bu kararlar birçok Sama işçisini işsiz bıraktı veya başka projelerde daha düşük ücretlerle çalışma mecburiyetiyle karşı karşıya kaldılar. Bir Sama çalışanı, TIME’a yaşadıkları durumu şöyle ifade etti:

Bize [Sama] çalışanlarını bu tür [tehlikeli] içeriğe maruz bırakmak istemedikleri söylendi. Bunun, bizim için ailelerimizi geçindirmenin bir yolu olduğunu ilettik.

Mekanik ve travmaya yol açan görevler için işçilerin dış kaynaktan temin edilmesi, büyük teknoloji şirketlerine birçok yönden fayda sağlıyor. Bu yolla şirketler, ucuz işgücü kullanarak finansal birikim yapabiliyor, çalışma koşulları üzerinde katı hukuki yaptırımlardan kaçabiliyor ve “yenilikçi” araçları ile bunların ardındaki işçiler arasında mesafe yaratıyor. Veri etiketleme şirketleri de bu yönde bir dengesizlik sergiliyor. Sama’nın merkezi San Francisco’da ve şirket, 2022’de tahmini olarak 19 milyon dolar kazanırken, Kenya’daki işçileri saatte en fazla 2 dolar kazanıyor.

Yapay zeka uzmanları, yeniliğe daha az, insanları sürece etik olarak nasıl dahil edeceklerine ise daha fazla odaklanmak için makine öğrenimi sistemlerinin temelini oluşturan insan emeğini gün ışığına çıkarmak istiyor. Bu, güç dengesizliklerinin farkına varmayı, döngüye dahil olan insanlar hakkında daha fazla şeffaflık sağlamayı, çalışma koşullarını iyileştirmeyi ve çalışanlar için veri etiketleme ve denetlemenin ötesinde imkanlar yaratmayı içeriyor. ChatGPT’yi oluşturmak için işçilerin sömürülmesi, bu aracın sihirden ve albeniden ne kadar uzak olduğunu bize hatırlatıyor ve şunu düşündürtüyor: ChatGPT’nin yeniliğini gerçekten ne kadar övmeliyiz?


Kaynak: Vice

The post ChatGPT’nin bilinmeyen arka planı: Ucuz iş gücü first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Revizyonizm ya da bir politik amaç için tarihin yeniden yazımı https://gazetekarinca.com/revizyonizm-ya-da-bir-politik-amac-icin-tarihin-yeniden-yazimi/ Sun, 15 Jan 2023 11:11:04 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=238505 Tarihsel bir anlatının bilimsel olarak yeniden düşünülmesine dayanan bu kavram, daha çok otoriter ulusalcılıkların hizmetindeki gerçeklerin ideolojik makyajlanmasının aracı durumunda; çoğunlukla da antisemitiklerin elinde. Bir kavramın tarihi; revizyonizm, yaygın olarak kabul edilmiş bir şeyi ya da teoriyi yeniden düşünme, dahası onu tamamen sorgulama eylemine gönderme yapar. Tüm yeni enformasyon alanları yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kıldığından […]

The post Revizyonizm ya da bir politik amaç için tarihin yeniden yazımı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Tarihsel bir anlatının bilimsel olarak yeniden düşünülmesine dayanan bu kavram, daha çok otoriter ulusalcılıkların hizmetindeki gerçeklerin ideolojik makyajlanmasının aracı durumunda; çoğunlukla da antisemitiklerin elinde.

Bir kavramın tarihi; revizyonizm, yaygın olarak kabul edilmiş bir şeyi ya da teoriyi yeniden düşünme, dahası onu tamamen sorgulama eylemine gönderme yapar. Tüm yeni enformasyon alanları yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kıldığından ötürü, revizyonizm de bir niteliği teorik olarak yeniden belirleyebilir. Fakat kullanımındaki gerçeklikte, birikmiş birçok negatif anlamın ağırlığı mevcut.

Kronolojik bakımdan revizyonizm meselesi, ilk olarak 19. yüzyılın sonlarına doğru devrimci teorisyenler arasındaki yaşanan tartışmalara atıfta bulunan Marksist çevrelerde görülüyor. Karl Marx ve Friedrich Engels’in doğrudan muhatabı olarak bu şekilde gösterilen ilk “revizyonist”, Alman sosyalist Eduard Bernsetin oluyor. Demokratik bir çerçevede ilerici reform düşüncesini koruyarak marksizmin temellerinin yeniden gözden geçirilmesine dayanan 1986’daki girişim, böylelikle pek de kardeş sayılamayacak karşıtlıklara çarpmış oluyor. 20. yüzyıldaki maceralar boyunca da revisyonist sıfatı, doktriner kuşaklar için davaya ihanetin eşanlamı olacaktı.

1969’da, Ussuri nehrindeki bir adada Çin ve Sovyet sınır muhafızları arasındaki çatışmanın ertesi günü, Fransız genç “Maocular”, revizyonistleri “revizos -[revizyonistlere yönelik bir küçümseme sıfatı]-” ile hor görüp ezerken, Pekin ise “Sovyet revizyonist hainler kliğini” aşağılıyordu -komünistleri anlamak ne mümkün!-. Bununla birlikte aynı dönemde, bu kez gaz odalarının varlığını inkar etmeyi, daha geniş manada ise Yahudilerin Naziler tarafından yok edilmesinin minimize edilmesini ya da soykırımın varlığına itirazı işaret edecek bambaşka bir kullanım ortaya çıkmak üzereydi.

1948’den başlayarak, faşist yazar Maurice Bardèche ve sonrasında eski sürgün ve özgürlükçü Paul Rassinier tarafından söz konusu edilen revizyonizm, 1960’lı yıllar boyunca sınırlı çevreler tarafından marjinal solculuk ve aşırı sağcılığın karşı karşıya geldiği kavşaklardan hep beslendi. Ne yazık ki Le Matin de Paris ve ardından Le Monde tarafından kendisine iki köşe ayrıldıktan sonra, akademisyen Robert Faurrison 1978’de revizyonizmin en meşhur propagandacısı olacaktı.

Mayıs 1987’de Lyon’da Klaus Barbie davası açılırken, üç yıl sonra yasaklanacak olan revizyonist tarih dergisi Annales’ın ilk sayısı, Flaurison ve onun yayın yönetmeni ve aşırı sol kolektif La Vieille Taupe [Eski Köstebek] yayınevinin kurucusu Pierre Guillaume’un imzalarıyla birlikte yayınlandı. Aynı yıl, Le Syndrome de Vichy, de 1944 à nos jours (Seuil, 1987) [1944’ten Günümüze Vich Sendromu] adlı kitabında Henry Rousso, tarihsel bir olguyu yorumlamaktansa reddeden ve tutarlı özgüllüğünü anlamaya imkan verecek olan “inkarcılık [négationnisme]” kavramını “tam olarak kelimenin tarihsel anlamında revizyonizm kavramının ayrımı” olarak işledi. Devamında, “Tarihin revizyonu, disipline özgü bir işlemdir, fakat bu, tarihçinin revisyonist olduğu anlamına gelmez ; bu, sözcüğe ideolojik boyutunu veren sonektir » şeklinde netleştirdi.

Uluslararası fenomen

Tarihsel revizyonizm, politik amaçlar etrafında tarihin araçsallaştırılması olarak tanımlanır. Fransa’da, özellikle Vichy tarihinin baştan sonra yeniden yazımında bunu yeniden ete kemiğe büründürenlerden biri polemikçi Eric Zemmour’dur. Aynı zamanda bazen ‘inkarcılık’la örtüşen uluslararası bir fenomen haline de gelmekte ve Sovyet blokunun dağılımından sonra, Doğu’da aşırı ulusalcı akımlar nezdinde tarihin farklı şekillerde yeniden yazımı olarak gün yüzüne çıkmaktadır.

Macaristan’da önde gelen kimi yazarlar Shoah’ı [Holokost] göreceleştirip tartışarak Nazi Almanyası müttefiki ve o dönem Macaristan’daki vekaleten yönetici Horty’nin durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Romanya’da aşırı sağ, bir başka Hitler müttefiki ve toplu katliamların faili olan Mareşal Antonescu hakkında aynı şeyi ileri sürüyor ve bazı hükümetler de revizyonizme eşlik ediyor. Macaristan’da, 14 bin Yahudi’nin 1941 yılında Ukrayna’ya sınır dışı edilmesini “yabancılara karşı bir polis operasyonu” şeklinde belirten tarih araştırmaları yöneticisine 2014 yılındaki Viktor Orban hükümeti hamilik yapabiliyor.

Hırvatistan’da 2016 yılındaki kültür bakanı, Nazi yanlısı Ustaşa (Oustachi, 1929-1945 yılları arasında Hırvatistan’da faaliyet yürüten aşırı milliyetçi örgüt) rejimine dair pişmanlığı reddederek 1945 yılında Avusturya’da öldürülen savaşçılarını saygıyla anıyor.  Polonya’da 2015’ten beridir iktidarda olan ulusalcılar, Polonyalı vatandaşlarının ‘nihai çözüm’deki [Yahudilerin yok edilmesinin Avrupa’daki sorunlara çözüm getireceği varsayımı] suç ortaklıklarını silmeye çalışıyorlar. Rusya’da Vladimir Putin, 2021 yılında Ukayna işgalinden iki ay önce, Memorial insan hakları sivil toplum örgütünün faaliyetlerini yasaklayarak Stalin’in yarattığı terör hafızasını alaya aldı ve Stalin imajını yeniden yükseltti.

İtalya ve İspanya’da popülist ideologlar, Frankocu ya da faşist dönemlere yaraşır şekilde her şeyi yeniden resmetmeye kalkışıyorlar. Tarihin yeniden yazımı Çin’de, Hindistan’da, Türkiye’de… filizlenebilmekte fakat liste burada tamamlanmadı; tarihsel revizyonizm bugün en yaygın döneminde, otoriter ulusalcı rejimlerin ve onlar gibi hükmetmeyi uman politik güçlerin olduğu her yerde gelişiyor.

Le Monde gazetesinde yer alan Luc Cédelle’in yazısı


Ulaş Güldiken Kimdir?

Fizik ve Felsefe eğitimi aldı. Kürtçe ve Türkçe dillerinde olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlandı. Serbest editörlük yapmakta.

 

The post Revizyonizm ya da bir politik amaç için tarihin yeniden yazımı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
‘Eko-endişe’ – Delphine Batho* https://gazetekarinca.com/eko-endise-delphine-batho/ Sun, 18 Dec 2022 11:44:04 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=233853 Politik ekolojinin geldiği nokta bize her ailede rastlanan çok tanıdık bir sahneyi anımsatıyor: çocuk, dünyayı anlamak için ebeveynlerine “Neden?” diye sorar. Her cevabın yeni bir neden sorusunu çağırarak devam ettiği ve bu biçimiyle dipsiz bir hale geldiği baş döndürücü ve büyük sabır isteyen diyalog, yetişkinin otoriter bir biçimde “Çünkü böyle!” argümanını patlatmasına kadar varır. Tartışma […]

The post ‘Eko-endişe’ – Delphine Batho* first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Politik ekolojinin geldiği nokta bize her ailede rastlanan çok tanıdık bir sahneyi anımsatıyor: çocuk, dünyayı anlamak için ebeveynlerine “Neden?” diye sorar. Her cevabın yeni bir neden sorusunu çağırarak devam ettiği ve bu biçimiyle dipsiz bir hale geldiği baş döndürücü ve büyük sabır isteyen diyalog, yetişkinin otoriter bir biçimde “Çünkü böyle!” argümanını patlatmasına kadar varır. Tartışma da böylece daha fazla soru sormadan sonlanır.

Gençlik, dünyanın durumuna boyun eğmekle oluşan tecrübeye şartlanmıyor çünkü yeni bir bakışa sahip artık. Taviz vermeyi kabullenmiyor ve kelimenin tam manasıyla radikal bir cevap arayışında; yani bizim toplumların işleyiş biçiminin kökenine meydan okumakta. Bu diyalektik ilişki politik tarihin motorlarından biri; yeni nesil kesintisiz bir biçimde, sürekli ve sağlıklı bir hareketin yani mümkün olanın sınırlarını aşmanın peşinde.

Eski kuşak ekolojistler, bugün antroposenin görülmedik hızda büyüyen yıkımlarında her şeyin nasıl da çöktüğünü gören bir gençliğin nedenleri karşısında cevapsız kalmış durumdalar. Ekoloji öncüleri ise aşılmış, huzursuz ve istikrarsız bir vaziyetteler.

Kaotik çokseslilik

Gençlik, bağları koparıyor. Yüksekokul ve üniversitelerde yıkımın gelecekteki kadroları olmayı reddediyor. Dünya ölçeğinde, lise ve kolejlerde iklim için boykot yapıyorlar. Onları duymak istemediğimizi bildikleri halde sokaklarda yere uzanarak eylem yapıyor, müzelerde, Paris’in çevre yollarında, stadyumlarda umutsuzluklarını haykırıyorlar. Kendilerini, büyük tüketim çarkını döndüren kafesteki fareler gibi daha fazla hissetmemek için işlerini terk ediyorlar.

Üretici uygarlığın standart belirtilerinden olan “büyük feragat” niteliğindeki kopuşların, aksine burada potansiyel “büyük adayışlar” olduğu çok açık.

Kendini adamış gençlik yanlış yollara sapma konusunda tecrübeli değil. Diğer radikal kuşakların acı bir şekilde deneyimlediği gibi, radikallik ve marjinallik, meşru sivil itaatsizlik ve kör şiddet arasında ince bir sınır var. İnsanlığı bütün olarak hazırlamak için gençliğin desteğe ve tecrübeye ihtiyacı var. Mücadeleyle geçmiş yılların biriktirdiği bilginin gücüyle kendi yolunu bulması gerekiyor.

Doğal olarak politik ekolojiye dönülmesi gerekiyor da bundan ne anlaşılıyor? Ucuz bir ütopya basitliğinin, ısınma araçlarını değiştirme pragmatizminin ve bir yığın konu üzerine kalıp düşüncenin birbirine karıştığı kaotik bir çokseslilik. Paradoksal bir harekette politik ekoloji söylemi ne kadar karmaşık, olgunlaşmamış, yanlış okunmuş hale gelirse, en üst sayıda kitlelere ulaşayım derken yıkım tehlikesini daha belirgin hale getirir. Bu durum mücadelede kullanılacak araçları sağlamadığı gibi daha kötüsü mücadeleyi de zayıflatır; üstelik sosyal hareketin durumu ile ekolojistlerin 2022’deki seçim fiyaskosu arasında olumsuz bir geribildirim döngüsü yaşanırken. Eko-endişe aynı zamanda politiktir!

Daha iyi günleri beklerken

Evet gençlik yalnız durumda, bağırıyor, haykırıyor, kışkırtıyor. Aynı gençlik, Avrupa’daki seçimlerde sevindirici bir oran çıkarma beklentisiyle enerjilerini yönlendirmede zorlanacak olan mevcut oluşumların politik uyuşukluğunu da sarsıyor.

Gençliğin isyanı, ekolojistler için bir fırsat olmaktan çok dokunduğu yeri daha acıtan bir şeye dönüşüyor. “Kendi aralarında” ekolojistin boş örgütlülüğü ve programatiğini ifşa ediyor. Biçimsel değişiklikler, yeni yüzler, yeni bir logo hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Politik ekolojinin bu krizinin esas nedeni, ekonomik büyüme dogmasıyla kopuşunun olmayışıdır.

Kongredeki seçim vaatlerine rağmen, Fransız politik ekolojistler küçülmeyi asla üstlenmediler. Ekolojist bir formasyona ait esas kimliğin kendisi, ekolojist bir omurga ile birlikte sol bir programı iddia etmektir. Öyle ki sol, sosyal ve ekonomik projesinin merkezine aldığı büyüme düşüncesinin kendisi üzerine kurulmuştu. Bu durum, sol ve ekolojistler arasında seçime yönelik anlaşmalar çerçevesinde ne ciddi bir manada tartışıldı ne de sorgulandı. Ekolojistler ifadelerini sınırlayıp nihayetinde kendi kendilerini sansürlüyorlar. Ülke yaşamı sert bir darbe aldığında ya da önemli bir seçimle karşı karşıya kalındığında, büyüme saplantısı ekolojik meselelerin üzerinde tutuluyor.

Alman dostlarımız, kömürlü santrallerin geçici olarak yeniden açılmasını kabul ederek bir hükümet deneyimi yaşadılar. Bizde ise, satın alma gücünü artırma ve tüketime ivme kazandırma talimatları Ekolojik ve Sosyal Popüler Yeni Birlik (NUPES) bünyesinde dayatılıyor. Sıcaklık dalgalarında olduğu gibi, dikkatler nedenleri işaret etmek yerine enflasyon sonuçlarını iyileştirmeye kaydırılıyor. Her defasında, acil duruma verilen tavizler olarak bu geri çekilmeler, daha iyi günler gelecek denilerek sunuluyor. Küresel ısınmanın ve hayatın çöküşündeki hızlanmayla günlerimiz sonu gelmeyen geceler gibi karatılmış durumda.

Toplumu aşılamak

Feragatin son aşaması, başkanlık seçimlerinin ilk turunda işe yarayacak oy vermeye yapılan, ekolojist mücadelelerin şöhretli isimlerinden gelen inanılmaz çağrı oldu. Onların akıl yürütmesine göre doğal adayları işe yaramazdı. Mesele bir ihanet soruşturmasını yargılamak değil, ekolojist bir evrende hükmeden bir bulanıklığı net bir biçimde ortaya koymaktır. Küçülmenin kimse tarafından üstlenilmediği yerde ve gayrisafi yurtiçi hasılayı yıllık %2 oranında artırmayı hedefleyen NUPES adayının seçeneklerine rağmen, değiştirilebilir görünen programlar ekolojist hedeflere zıt yöndeydi.

Bir kopuşun gücü kanaatlerinde sağlam olduğunda seçim başarısızlıklarını atlatabilir fakat büyüme mitinden kopan kararlıları da kendine çeker. Toplumu etkileyip aşılar, seçim tartışmalarında eğitir. Dünyanın yangın ve bunaltıcı sıcaklarla dengesinin bozulduğu ve gündelik yaşamın fosil yakıtlara bağımlılığa ödenecek bedelle resmedildiği zamanlarda yeni bir ekolojik sınıf bilincini inşa eder. Bunu isteyecek kültürel çoğunluk olmadan değişim şansı da olmayacaktır.

İnsanlık bir geçiş aşamasında ve ekoloji yok oluyor. Kötü hasat misali, seçim yenilgileri sert darbeler indiriyor. Tohumları kaybetmek gerçek bir felaket; aynı şekilde gençlik ve politik ekoloji arasında büyümekte olan mesafe de.

Güncel olarak her türden totalitarizm ve savaş karabulutu bu denli mevcutken, acil yapılması gereken uyumlu bir dünyayı hayal etmektir. Gençliğin taşıdığı inanılmaz potansiyeli anlamak, sorumlu kişilerin düşündüğünden çok daha derin ve hızlı bir şekilde mevcut politik durumu değiştirebilir. Küçülmeyi ekolojinin bir standardı, bir sembolü olarak kabul etmenin vakti geldi!

 


Ulaş Güldiken Kimdir?

Fizik ve Felsefe eğitimi aldı. Kürtçe ve Türkçe dillerinde olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlandı. Serbest editörlük yapmakta.


*Fransa, Ekoloji Nesli (Génération Ecologie) milletvekili
Kaynak: Le Monde

The post ‘Eko-endişe’ – Delphine Batho* first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Biden: Savaşı bitirmeye niyetli olursa Putin’le konuşmaya hazırım https://gazetekarinca.com/biden-savasi-bitirmeye-niyetli-olursa-putinle-konusmaya-hazirim/ Fri, 02 Dec 2022 11:12:25 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=231632 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la bir araya gelen ABD Başkanı Joe Biden, “Putin, savaşı bitirme yoluna girmeye yönelik bir karar konusunda niyetli olursa onunla konuşmaya hazırım” dedi. Beyaz Saray’da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ağırlayan ABD Başkanı Joe Biden ve mevkidaşının ana gündemi Ukrayna’ydı. İki lider de yaptıkları konuşmalarda, Ukrayna’ya yardımları sürdüreceklerini açıkladı. Biden, savaşı bitirmenin tek […]

The post Biden: Savaşı bitirmeye niyetli olursa Putin’le konuşmaya hazırım first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la bir araya gelen ABD Başkanı Joe Biden, “Putin, savaşı bitirme yoluna girmeye yönelik bir karar konusunda niyetli olursa onunla konuşmaya hazırım” dedi.

Beyaz Saray’da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ağırlayan ABD Başkanı Joe Biden ve mevkidaşının ana gündemi Ukrayna’ydı.

İki lider de yaptıkları konuşmalarda, Ukrayna’ya yardımları sürdüreceklerini açıkladı.

Biden, savaşı bitirmenin tek akılcı yolunun Putin’in askerlerini Ukrayna’dan çekmesi olduğunu belirterek, “Putin bu yolu seçmeyerek çok ağır bir bedel ödüyor. Aynı zamanda Ukrayna’da da çok büyük bir yıkıma yol açıyor. Putin’in Ukrayna’da yaptıkları barbarca ve iğrenç” dedi.

‘Onunla konuşmaya hazırım’

Putin’le iletişime geçmek gibi bir niyeti olmadığını söyleyen Biden, “Putin, savaşı bitirme yoluna girmeye yönelik bir karar konusunda niyetli olursa onunla konuşmaya hazırım. Ancak henüz böyle bir yolda değil. Böyle bir şey olursa, Fransız ve NATO’daki dostlarımla iletişim halinde Putin ile oturup aklından ne geçiyor görürüm” dedi.

‘Taviz vermelerini istemeyeceğiz’

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Ukrayna savaşı konusunda kararın Ukrayna’ya ait olduğunu vurgulayarak “Biz hiçbir zaman Ukrayna’dan kendileri için kabul edilemez olan tavizler vermesini istemeyeceğiz.” diye konuştu. Böyle bir barışın hiçbir zaman sürdürülebilir olmayacağını belirten Macron, “Kendi toprakları konusunda müzakere şartlarını belirlemeleri için Ukraynalıların kararlarına saygı duyacağız” ifadelerini kullandı.

’13 bin Ukrayna askeri ölmüş olabilir’

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin danışmanı Mykhailo Podolyak, Rusya’nın 24 Şubat’ta ülkelerini işgali sonrası çıkan savaşta 13 bin Ukrayna askerinin ölmüş olabileceğini söyledi.

Podalyak, Haziran ayında yaptığı açıklamada da savaşta her gün 100-200 Ukrayna askerinin öldüğünü söylemişti.

Zelenskiy’nin danışmanı; ölen Rus askerlerinin sayısının 100 bini, yaralanan-kaybolan ya da cepheye dönemeyecek konuma düşen Rus askerlerinin sayısının ise 150 bini bulmuş olabileceğini iddia etti.

DIŞ HABERLER

The post Biden: Savaşı bitirmeye niyetli olursa Putin’le konuşmaya hazırım first appeared on Gazete Karınca.

]]>
BM: Her 23 kişiden biri insani yardıma muhtaç olacak https://gazetekarinca.com/bm-her-23-kisiden-biri-insani-yardima-muhtac-olacak/ Thu, 01 Dec 2022 13:51:42 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=231474 Ukrayna’da yaşanan savaş, pandemi ve küresel ısınmanın etkileriyle birlikte 2023’te dünyada acil insani yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısı 65 milyon artarak 339 milyona çıkacak. BM, 2023 yılında dünya genelindeki ihtiyaç sahipleri için 51,5 milyar dolar bağış toplanması gerektiğini duyurdu. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Ukrayna’daki savaş ve dünya çapındaki gıda krizi gibi […]

The post BM: Her 23 kişiden biri insani yardıma muhtaç olacak first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Ukrayna’da yaşanan savaş, pandemi ve küresel ısınmanın etkileriyle birlikte 2023’te dünyada acil insani yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısı 65 milyon artarak 339 milyona çıkacak. BM, 2023 yılında dünya genelindeki ihtiyaç sahipleri için 51,5 milyar dolar bağış toplanması gerektiğini duyurdu.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Ukrayna’daki savaş ve dünya çapındaki gıda krizi gibi sebeplerle 2023’te insani yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısının yaklaşık yüzde 25 artacağını tahmin ettiğini duyurdu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen basın toplantısında konuşan BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, 2022’deki “aşırı olaylar” sebebiyle acil insani yardıma muhtaç kişi sayısının gelecek yıl, 65 milyon artarak 339 milyona çıkacağını söyledi.

45 milyon kişi açlık sınırında

Bu sayı, dünya nüfusunun yüzde 4’ünden fazlasına tekabül ediyor. Griffiths, her 23 kişiden birinin gelecek yıl insani yardıma muhtaç olacağını vurguladı.

Griffiths, 2023 yılında dünya genelindeki ihtiyaç sahipleri için 51,5 milyar dolar bağış toplanması gerektiğini duyurdu. Bu, BM’nin şu ana kadar talep ettiği en büyük bağış miktarı oldu.

En acil riskler arasında, 53 ülkedeki gıda yoksunluğu başı çekerken, 37 ülkedeki en az 45 milyon kişi açlıkla mücadele ediyor.

Martin Griffiths, Ukrayna’daki savaş ve Pakistan’dan Afrika Boynuzu’na kadar uzanan bir bölgede yaşanan “öldürücü kuraklık ve selleri” hatırlatarak “Bu yılki aşırı olaylar 2023’e de sıçrayacağı için insani ihtiyaçlar şoke edici şekilde fazla” ifadesini kullandı.

 10 ülke için 1 milyar dolar gerekiyor

Martin Griffiths, 68 ülkede insani yardım faaliyeti yürütüldüğünü ama 10 ülke için 1 milyar dolardan fazla kaynak gerektiğini kaydetti. Bu ülkeler şöyle:

Afganistan (4,6 milyar dolar), Suriye (4,4 milyar dolar), Yemen (4,3 milyar dolar), Ukrayna (3,9 milyar dolar), Etiyopya (3,5 milyar dolar), Kongo Demokratik Cumhuriyeti (2,3 milyar dolar), Somali (2,3 milyar dolar), Güney Sudan (1,7 milyar dolar), Sudan (1,7 milyar dolar) ve Nijerya (1,2 milyar dolar).

BM kuruluşlarına göre, bu yıl insani yardımları yerine ulaştırmak için gerekli paranın ancak yüzde 44’ü bağışlardan elde edilebildi. BM önümüzdeki yıl 230 milyon kişiye yardım ulaştırmayı planlarken, 109 milyon kişiye sivil toplum kuruluşlarının ve bağışçıların destek olması umuluyor.

DIŞ HABERLER

The post BM: Her 23 kişiden biri insani yardıma muhtaç olacak first appeared on Gazete Karınca.

]]>
6 bin sanatçıdan İran’a karşı ortak bildiri https://gazetekarinca.com/6-bin-sanatcidan-irana-karsi-ortak-bildiri/ Tue, 29 Nov 2022 08:38:10 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=231016 İran’da ve ülke dışında yaşayan 6 bin sanatçı bir bildiri yayımlayarak uluslararası toplumdan Tahran rejimiyle bağlantılı kültürel çalışmaları boykot etmelerini istedi. Sanatçı Jinoos Taghizadeh, İranlı sanatçıların depolitize edilmeye çalışıldığını söyledi. İranlı sanatçılar bir bildiri yayımlayarak uluslararası toplumdan Tahran’daki rejimle bağlantılı kültürel grup ve kurumlarla çalışmayı bırakmalarını istedi. İran’da ve ülke dışında yaşayan 6 bin sanatçı […]

The post 6 bin sanatçıdan İran’a karşı ortak bildiri first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İran’da ve ülke dışında yaşayan 6 bin sanatçı bir bildiri yayımlayarak uluslararası toplumdan Tahran rejimiyle bağlantılı kültürel çalışmaları boykot etmelerini istedi. Sanatçı Jinoos Taghizadeh, İranlı sanatçıların depolitize edilmeye çalışıldığını söyledi.

İranlı sanatçılar bir bildiri yayımlayarak uluslararası toplumdan Tahran’daki rejimle bağlantılı kültürel grup ve kurumlarla çalışmayı bırakmalarını istedi.

İran’da ve ülke dışında yaşayan 6 bin sanatçı yayımladıkları bildiride, İran’da rejimin giderek artan vahşi, şiddetli ve ölümcül eylemleri nedeniyle uluslararası toplumdan İran’ın hükümet kurumlarının ve gizli yan kuruluşlarının boykot edilmesi, uluslararası sanat, kültür ve eğitim alanlarında varlık göstermelerinin engellemesi çağrısı yapıldı.

Bazı sanat galerileri hükümetin kara para aklama kolu

Londra’da yaşayan küratör Vali Mahlouji, İran’dan para alan sanat kuruluşlarına karşı protestoculara doğrudan eylem çağrısında bulundu. Mahlouji, “İran’daki bazı özel galerilerin, İslam Devrim Muhafızları Konseyi de dahil olmak üzere İran devletinin para sistemleriyle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Boykot edilmeleri gerekiyor” dedi.

Kanada’da yaşayan sanatçı Jinoos Taghizadeh, bazı sanat galerilerinin hükümetin kara para aklama kolu olduğunu ve İranlı sanatçıları depolitize etmeye çalıştıklarını söyledi.

Yabancı basınla iletişime geçene idam cezası

Öte yandan rejim karşıtı eylemlerin büyümesinin önüne geçemeyen İran rejiminin son hamlesi; dünyaya muhalif sesleri duymasına yardımcı olan insanların idam edilmesinin önünü açacak yasaları onaylamak.

İran parlamentosunun, yabancı medya kuruluşlarına konuşan veya görüntü gönderen kişilerin idam edilmesini sağlayacak yeni yasal düzenlemeler üzerinde çalıştığı belirtildi. Yeni yasa kesinleştiğinde, yabancı medyayla temasa geçen herkes için ölüm cezası verilebilecek.

HABER MERKEZİ

The post 6 bin sanatçıdan İran’a karşı ortak bildiri first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Somali’de Eş Şebab siyasetçilerin kaldığı otele saldırdı https://gazetekarinca.com/somalide-es-sebab-siyasetcilerin-kaldigi-otele-saldirdi/ Mon, 28 Nov 2022 12:06:56 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=230890 Somali’nin başkenti Mogadişu’da El Kaide bağlantılı Eş Şebab örgütü, başkanlık sarayı yakınındaki bir otele saldırdı. Otelde birçok milletvekili ve bürokrat olduğu belirtilirken kaç kişinin öldüğü bilinmiyor. Başkanlık sarayını da hedef alan örgütle çatışmalar devam ediyor. Somali’de Mogadişu yönetiminin siyasi ve askeri yetkililerinin bulunduğu bir otel, El Kaide’nin Doğu Afrika kolu Eş Şebab tarafından hedef alındı. […]

The post Somali’de Eş Şebab siyasetçilerin kaldığı otele saldırdı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Somali’nin başkenti Mogadişu’da El Kaide bağlantılı Eş Şebab örgütü, başkanlık sarayı yakınındaki bir otele saldırdı. Otelde birçok milletvekili ve bürokrat olduğu belirtilirken kaç kişinin öldüğü bilinmiyor. Başkanlık sarayını da hedef alan örgütle çatışmalar devam ediyor.

Somali’de Mogadişu yönetiminin siyasi ve askeri yetkililerinin bulunduğu bir otel, El Kaide’nin Doğu Afrika kolu Eş Şebab tarafından hedef alındı. Eş Şebab mensupları başkanlık sarayının yakınındaki Villa Rose adlı otele bombalı saldırı düzenlemesinin ardından bina içerisine girerek bölgenin kontrolünü ele geçirdi. Oteli ele geçiren Eş Şebab mensupları, Başkanlık Sarayı binasını da roket ve ağır silahlarla hedef aldı.

Vekilleri pencereden kaçırdılar

Saldırı sonrasında Mogadişu yönetimi lideri Hasan Şeyh Mahmud’un Başkanlık Sarayı’nı terk ettiği belirtildi. ABD ve Türkiye tarafından eğitilen askeri birlikler oteldeki Eş Şebab mensuplarına müdahale ederken, çatışmalar dün gece saatlerinden bu yana devam ediyor.

Bölgeden zaman zaman şiddetli patlama sesleri duyuluyor.

Saldırıda şimdiye kadar çok sayıda Mogadişu yönetimi yetkilisinin ve askerin hayatını kaybettiği ifade ediliyor.

Villa Rose, Somali’de politikacılar, bakanlar ve üst düzey memurların gittiği bir yer ve saldırı sırasında otelde bulunan çok sayıda bakan ve üst düzey bürokratın pencerelerden kaçırılarak kurtarıldıkları belirtildi.

Bölgeden zaman zaman şiddetli patlama sesleri duyuluyor. Saldırıda şimdiye kadar çok sayıda Mogadişu yönetimi yetkilisinin ve askerin hayatını kaybettiği ifade ediliyor.

Eş-Şebab, Afrika Birliği barış güçleri tarafından desteklenen Somali federal hükümetine karşı çıkıyor ve iktidarı ele geçirip kendi katı şeriat yorumuna göre bir düzen kurmayı hedefliyor.

Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, görevi devraldıktan üç ay sonra, Ağustos ayında, yine Mogadişu’daki lüks bir otelde 20’den fazla kişinin ölümüne yol açan bir saldırıdan sonra, İslamcı militanlara savaş açtığını ilan etmişti.

Bu açıklamadan iki ay sonra Mogadişu’daki kalabalık bir caddede düzenlenen bombalı saldırılarda en az 100 kişi hayatını kaybetmiş ve saldırıyı yine Eş Şebab üstlenmişti.

Cumhurbaşkanı Mahmud bu olaydan sonra ülkede geniş bir bölgeyi kontrol eden Eş Şebab’dan köy ve kasabaları geri almak amacıyla Somali ordusunu ve hükümeti destekleyen aşiret milislerini harekete geçirmişti.

DIŞ HABERLER

The post Somali’de Eş Şebab siyasetçilerin kaldığı otele saldırdı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Middle East Eye: Yaklaşan Türkiye’nin kara harekatı Şam için çıkmaz oluşturuyor https://gazetekarinca.com/middle-east-eye-yaklasan-kara-harekati-sam-icin-cikmaz-olusturuyor/ Mon, 28 Nov 2022 11:19:04 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=230855 The Middle East Eye internet sitesinin yazarlarından Danni Makki, Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği hava harekatının ardından kara harekatına dair verdiği mesajı ve Beşar Esad’ın Rusya lideri Vladimir Putin’den neden istediği desteği bulamadığını yazdı. Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması, Esad hükümetini Ankara’nın saldırısına nasıl tepki vereceği konusunda kararsız bırakıyor. Şam, Ankara ile bölgedeki Kürt liderliğindeki güçler arasındaki […]

The post Middle East Eye: Yaklaşan Türkiye’nin kara harekatı Şam için çıkmaz oluşturuyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
The Middle East Eye internet sitesinin yazarlarından Danni Makki, Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği hava harekatının ardından kara harekatına dair verdiği mesajı ve Beşar Esad’ın Rusya lideri Vladimir Putin’den neden istediği desteği bulamadığını yazdı.

Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması, Esad hükümetini Ankara’nın saldırısına nasıl tepki vereceği konusunda kararsız bırakıyor.

Şam, Ankara ile bölgedeki Kürt liderliğindeki güçler arasındaki sınır ötesi çatışmaların ardından Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’de bir kara saldırısına doğru ilerlemesini bekliyor.

Pazar günü Türk ordusu, Suriye’nin kuzeydoğusunun çoğunu kontrol eden YPG’ye bağlı güçleri hedef alan bir hava operasyonu başlattı. Türkiye, operasyonun, Ankara’nın YPG bağlantılı zanlılar tarafından gerçekleştirildiğine inandığı 13 Kasım İstanbul saldırısına bir yanıt olduğunu söylüyor. YPG ise olaya karıştığını yalanladı.

Şimdiye kadar, Tel Rıfat ve Kobani de dahil olmak üzere Suriye’nin kuzeyindeki birçok yeri hedef alan hava saldırısında Suriye askerleri, Kürt savaşçılar ve siviller de dahil olmak üzere onlarca insan öldü.

Esad misilleme konusunda isteksiz

Suriye’den şüpheli misilleme roketleri Türkiye’nin Karkamış ilçesinde, Antep ilindeki bir sınır kapısı yakınında üç kişiyi öldürdü ve Ankara’yı bir kara operasyonuna yaklaştırdı.

Yaklaşan saldırı ve Suriye birliklerinin kaybına rağmen, Beşar Esad hükümeti, özellikle müttefiki Rusya’nın kaynaklarını Ukrayna’daki savaşa kaydırırken başka bir çatışmaya ilgisiz göründüğü için misilleme tehdidinde bulunma konusunda isteksiz.

Ancak Suriye dışişleri bakanlığından bir kaynak Middle East Eye’a verdiği demeçte, “Şam zor durumda olmasına rağmen kendini savunmaktan çekinmeyecek” dedi. İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan bir kaynak, “Toprak bütünlüğü ve egemenlik söz konusu olduğunda bir bütün olarak duracağız ve Türkiye’nin kendi güvenlik kaygıları olsa da bu, düşmanlık yaratmak ve toprakları işgal etmek için bir bahane olarak kullanılmamalı” dedi.

Türkiye ve Rusya askeri operasyon için pazarlık yapıyor

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu hafta başlarında son saldırının hava saldırılarıyla sınırlı olacağını söylese de, o zamandan beri Ankara’daki ton değişti. Bazı gizli kaynaklar, Türk ve Rus yetkililerin önümüzdeki haftalarda küçük çaplı bir Türk askeri operasyonu için pazarlık yaptıklarını söyledi.

Bir kara operasyonu, Kürt güçlerince yönetilen bölgelere yakın bölgelerde faaliyet gösteren Suriye hükümet güçleriyle bir çatışmaya neden olma riskini taşıyor.

Resmi devlet haber ajansı SANA’ya konuşan askeri kaynaklara göre, Pazar günü düzenlenen ilk Türk hava bombardımanında aralarında Suriye askerlerinin de bulunduğu en az 29 kişi yaşamını yitirdi.

Suriye’de geniş bir kaynak ağına sahip İngiltere merkezli aktivist bir grup olan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye ordusunun şimdiye kadar beş üyesinin öldürüldüğünü söyledi.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayman Sousan, Amerikan ve Türk işgallerinin eylemlerini kınadı ve hükümetin topraklarını korumak için her şeyi yapacağını söyledi.

Facebook’ta yayınlanan açıklamada Sousan, “Güvenliği sağlamak saldırganlık, saldırılar ve işgal yoluyla değil, iş birliği yoluyla sağlanır ve komşu ülkelerde güvenlik sorumluluğu ortak bir sorumluluktur” dedi.

Saldırı tüm planları alt üst edebilir

Saldırı aynı zamanda, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Eylül ayında Suriye ulusal istihbarat servisi başkanı Ali Memlük ile görüşmesi sırasında başlatılan Suriye-Türkiye yakınlaşması için uzun süredir beklenen planları da alt üst edebilir. Bu görüşmeye Ruslar aracılık etti.

Hatta Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişkilerinin düzeltilebileceğini söyleyecek kadar ileri gitmişti. TBMM’de gazetecilere verdiği demeçte, “Esad ile bir görüşme yapılabilir. Siyasette dargınlık yok. Er ya da geç adım atabiliriz” dedi.

Rusya geri planda kalıyor

Rusya’nın rolü, Ukrayna savaşı ve Türkiye’nin karşısında duramaması nedeniyle gözlemci konumuna indirildi ve Şam’ı kuzey komşusuyla yüzleşmek ya da geri çekilmek konusunda büyük bir baş ağrısıyla baş başa bıraktı.

Dışişleri bakanlığı kaynağı, Rusya’nın geçmişte Şam ile Ankara arasındaki iletişim hatlarını denetlediğini söyledi. “Sıkı bir operasyon alanında, komşu devletler arasında bir güvenlik hattı veya mutabakat çok önemlidir.”

Suriyeliler ve Ruslar, Türkiye ile en son 2020’de İdlib’de karşı karşıya geldiklerinde, güvenlik koridorları oluşturmak için bir anlaşma sağlanamadan önce tüm taraflar için oldukça maliyetli bir olaydı. Ancak Rusya’nın Suriye savaşındaki rolü, bu yılın başlarında Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasından bu yana değişti.

Çatışmaların içine sürüklenmekten kaçınıyor

Moskova, S300 hava savunma sistemi gibi önemli kaynakları Suriye’den uzaklaştırmasına yol açan derin ve pahalı bir savaşa saplanmış durumda.

Rusya’nın önceliği, Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki tarafsızlığının Ankara için güçlü bir pazarlık kozu olmaya devam ettiği bir dönemde, Suriye’deki karmaşık çatışmaların içine sürüklenmekten kaçınmak.

Türkiye’ye yeşil ışık mı?

Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev Salı günü yaptığı açıklamada, “Suriye’nin sadece kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde değil, tüm ülkede tansiyonun tırmanmasını önlemek için Türk meslektaşlarımızı belirli bir itidal göstermeye çağıracağız. Bununla birlikte, Türk hava operasyonu İstanbul’un merkezindeki son terör saldırısı Ankara tarafından haklı çıkarıldı dedi.

YPG’nin hakim olduğu Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) destekleyen ve onlara destek sağlayan ABD Savunma Bakanlığı, “Gerilimi düşürün” çağrısında bulundu ve Türkiye’nin hava saldırılarının potansiyel olarak yer değiştirebileceği konusunda uyardı.

ABD güvenliğini tehdit ediyor

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Bu tırmanış, IŞİD Karşıtı Küresel Koalisyon’un IŞİD’i zayıflatmak ve yenilgiye uğratmak için yıllardır sürdürdüğü ilerlemeyi tehdit ediyor. Suriye’deki son hava saldırıları, IŞİD’i yenmek ve on binden fazla IŞİD tutuklusunu gözaltına almak için Suriye’de yerel ortaklarla birlikte çalışan ABD personelinin güvenliğini doğrudan tehdit etti” ifadesi kullanıldı.

Ancak Moskova ve Washington’dan gelen uyarılara rağmen, Türkiye’nin harekatı yakın görünüyor ve Rus birlikleri Ukrayna’da dolaşırken, kuzeydoğu Suriye’de yeni ve belirsiz bir gerçeklik ufukta olabilir.


*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Gazete Karınca’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

The post Middle East Eye: Yaklaşan Türkiye’nin kara harekatı Şam için çıkmaz oluşturuyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İran Kürt bölgeleri benzeri görülmemiş şekilde baskı altında – Ghazal Golshiri https://gazetekarinca.com/iran-kurt-bolgeleri-benzeri-gorulmemis-sekilde-baski-altinda-ghazal-golshiri/ Sun, 27 Nov 2022 12:35:45 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=230728 22 yaşındaki Kürt Mahsa (Jina) Amini’nin 16 Eylül’deki ölümüyle tetiklenen ve üçüncü ayına girmekte olan isyanda göstericilere karşı maalesef ağır silahlar kullanılıyor. İran’daki üç ayına girmekte olan kitlesel ayaklanmanın başlangıcından bu yana, görülmedik biçimde baskı altında olan birçok Kürt şehri son günlerde ön safhada yer alıyor. Kürt bölgelerindeki insan haklarına ilişkin durumu gözlemleyen Henhaw İnsan […]

The post İran Kürt bölgeleri benzeri görülmemiş şekilde baskı altında – Ghazal Golshiri first appeared on Gazete Karınca.

]]>
22 yaşındaki Kürt Mahsa (Jina) Amini’nin 16 Eylül’deki ölümüyle tetiklenen ve üçüncü ayına girmekte olan isyanda göstericilere karşı maalesef ağır silahlar kullanılıyor.

İran’daki üç ayına girmekte olan kitlesel ayaklanmanın başlangıcından bu yana, görülmedik biçimde baskı altında olan birçok Kürt şehri son günlerde ön safhada yer alıyor. Kürt bölgelerindeki insan haklarına ilişkin durumu gözlemleyen Henhaw İnsan Hakları Örgütü’ne göre, 15 ve 21 Kasım tarihleri arasında -bölgede- en az 42 sivil öldürüldü. Özellikle Bukan, Javanrud, Mahabad ve Piranşar gibi şehirlerde gösterilere müdahaleler çığırından çıkmış durumda.

Hengaw’ın tespitlerine göre, gösterilerin başlangıcından bu yana Kürt bölgelerinde 14’ü çocuk olmak üzere en az 112 sivil öldürüldü. İran İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı (HRANA) ise ülke çapındaki bilançoyu, 427 kişinin öldüğü şeklinde bildiriyor.

İran İslam Cumhuriyeti Resmi Haber Ajansı (IRNA), 21 Kasım’da pek görülmedik tarzda Javanrud’a devrim muhafızlarının (ülkenin ideolojik ordusu) gönderildiğini ve halka ateş açıldığı gerçeğini doğruladı. Oysa bu, gösterileri bastırmaya katılan çeşitli güvenlik güçlerinin aleni bir şekilde silaha başvurmalarının nadiren olduğunu ileri sürerken oluyor.

Javanrud’da devrim muhafızlarının şehirdeki iki askeri üsse saldırma niyetinde olan silahlı kişilerle karşı karşıya geldikleri yönündeki İran Haber Ajansı’nın iddialarını Le Monde’un görüştüğü insan haklarını koruma örgütleri gibi yerel kaynaklar reddediyor. Javanrud’da yaşayan Soran’a göre (haber kaynaklarını rejimin olası bir yöneliminden korumak amacıyla, makaledeki diğer isimlerde olduğu gibi sahte isimle veriyoruz) “Rejim, bölücü teröristler olduğumuzu söyleyerek üzerimize gerçek mermilerle ateş ediyor. Tahran’dan çok fazla destek mesajı aldık. Bu da gösteriyor ki rejimin propagandası bir işe yaramıyor.”

 “Şehir onlara ait”

İran baştan başa, 16 Eylül’de ahlak polisi tarafından başörtüsünü “uygunsuz” taktığı gerekçesiyle gözaltına alınan Kürt orijinli Mahsa (Jina) Amini’nin ölümüyle daha önce görülmemiş ölçekte bir ayaklanmayla karşı karşıya. İranlı sosyologlarca “devrimin ayak sesleri” ya da “devrimci ayaklanma” olarak nitelenen bu hareket, ülkenin dört bir yanına temas edip İran İslam Cumhuriyeti tarafından haksızlığa uğrayan herkesi birleştirdi.

1979 devriminden beri Tahran’a karşı bir direniş geleneği yaratan Kürt bölgeleri özellikle son bir haftadır çok hareketli. 2019 yılındaki “hayat pahalılığı”na karşı yapılan geniş çaplı gösterileri bastırma esnasında yaşamını yitirenlerin anısına, 15 ve 17 Kasım tarihleri arasında ülkenin her tarafında sosyal ağlar üzerinden bir protesto çağrısı yapıldı. O yıl, sadece üç gün içerisinde en az 300 insan öldürülmüştü. Geçen hafta aynı tarihlerde, birçok İran şehri daha büyük gösterilerde sahne alarak protestoların yayılmaya devam edeceği izlenimi verdi. Diğer İran bölgelerinde olduğu gibi Kürt bölgelerinde de gösteriler esnasındaki her bir ölüm kitleleri daha da öfkelendiriyor ve cenaze törenlerini rejime karşı yeni bir protestoya dönüştürüyor.

Ülkenin diğer bölgelerinde şimdilik sessiz kalan bej renkli üniformalarıyla bilinen Devrim Muhafızları, Kürt bölgelerinde çekilmiş videolarda ise açıkça görülüyor. Javanrud şehrindeki yurttaşlar, otomatik silahlar, doçka ve 12.7 kalibrelik ağır makinelilerin kullanıldığını aktarıyorlar. Javanrudlu Samira bu durumu, “Geceleri buralar gerçek bir cehennem. Sağır edici atışlar altında uyuyamıyoruz. Gündüzleri ise herkes mermiler altında koşarak, muhafızlar el koymasın diye [aileleri ölüm nedeni konusunda susturmak için rejimin uyguladığı yaygın bir pratik] evlerde tuttukları cenazeleri korumak için buz arıyor” sözleriyle ifade ediyor.

Burada epey sayıda yaralı var ancak askerler tarafından tutuklanma korkusuyla hastaneye gitmeye cesaret edemiyorlar. Soran’ın ifadesine göre, “Bir arkadaşımız mermiyle ağır bir şekilde yaralandı ve komşu bir şehre götürüldü. Yerel doktor ve hemşireler onunla ilgilendiler. Diğer birçoğu da onun durumunda.” Diğer Kürt şehirleri gibi Javanrud da baskı aygıtlarınca eziliyor. Samira’nın ifadesiyle, “Her sokağın girişinde onlarca sivil ya da üniformalı asker var. Şehir onlara ait. Girişlere barikat kurmuşlar ve dışarıdan tıbbi yardımların gelmesini engelliyorlar.”

 Ünlü futbolcunun tutuklanması

Aynı atmosfer Bukan şehrinde de hüküm sürüyor. İran’ın kuzeybatısında yer alan bu şehrin yurttaşlarından Maryam yaşananları şöyle dile getiriyor:

“Her yerde kontrol noktası var. Akşam altıdan sonra hiç kimse sokağa çıkamıyor. Çıktığında ise askerler seni durdurup çantanı ve telefonunu arıyor. İlaç namına hiçbir şey yok. Sadece bir internet operatörü çalışıyor. Herkes grevde.”

Mahabad ve Kukan şehirlerinde, askerler evleri arayıp gençleri ve gösterilere katılmış oldukları tespit edilen kadınları tutukluyor. Birçoğu ise evlerini terk etmeyi tercih ediyor. Pariste bulunan Kürdistan İnsan Hakları Ağı (KHRN) yöneticisi Fatemeh Karimi’ye göre, “Kürt bölgelerinde İslami Cumhuriyet gerçek yüzünü gösteriyor. Bunu yapabilir çünkü Kürt bölgeleri marjinal durumdalar. Meşhed gibi dini şehirlerle karşılaştırıldığında buraları bastırmak onlara görünürde pek de pahalıya mal olmuyor.”

KHRN, 24 Kasım Cuma günü, mermilerle yaralanan Shamal Khadiripour adlı göstericinin Mahabad’da hayatını kaybettiğini doğruladı. Kürt bölgelerinden, sadece Diyandareh ve Bukan gibi şehirlerde sürdürülen grev için ulusal düzeyde bir genel grev çağrısı yapıldı. Aynı gün Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İran’daki gösterilere müdahaleler esnasındaki ihlalleri incelemek üzere uluslararası bir heyetin oluşturulmasını oyladı. İran İslam Cumhuriyeti ise tüm suçlamaları reddedip, “Başka bir ülkeden hesap sorma meşruiyetleri yok” diyerek ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi Batı ülkelerini kınadı.

İnsan Hakları Konseyi’ndeki görüşmeler sürerken, Fars Haber Ajansı, Kürt orijinli ünlü futbolcu Voria Ghafouri’nin tutuklandığını bildirdi. Gösterilerin başlangıcından beri iktidara karşıtlığını aktif bir şekilde dile getiren Ghafouri, “Devlete karşı propaganda yapmak ve Milli Takım’a hakaret edip Milli Takım’ın itibarına leke sürmekle” suçlanıyor. Kendisine yönelik suçlamalardan biri diğeri ise “Rejime karşı propaganda yapmak!”

Ghazal Golshiri’n yazısı..

Kaynakça:  https://www.lemonde.fr

 

 

 

The post İran Kürt bölgeleri benzeri görülmemiş şekilde baskı altında – Ghazal Golshiri first appeared on Gazete Karınca.

]]>
The Jerusalem Post: Kürtlere yönelik saldırılar, seçim öncesi siyasi yatırım https://gazetekarinca.com/the-jerusalem-post-kurtlere-yonelik-saldirilar-secim-oncesi-siyasi-yatirim/ Fri, 25 Nov 2022 11:50:12 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=230378 İstanbul, Taksim’de 6 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırının failinin Suriyeli bir Arap olduğunu yazan The Jerusalem Post gazetesinden Maya Margit buna rağmen Ankara’nın hâlâ, Kürt grupları suçlamasının nedeninin tamamen seçim yatırımı olduğu yorumunu yaptı . The Jerusalem Post Gazetesi’nden Maya Margit’in yazısı şöyle; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da altı kişinin hayatını kaybettiği ve onlarca kişinin […]

The post The Jerusalem Post: Kürtlere yönelik saldırılar, seçim öncesi siyasi yatırım first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İstanbul, Taksim’de 6 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırının failinin Suriyeli bir Arap olduğunu yazan The Jerusalem Post gazetesinden Maya Margit buna rağmen Ankara’nın hâlâ, Kürt grupları suçlamasının nedeninin tamamen seçim yatırımı olduğu yorumunu yaptı . The Jerusalem Post Gazetesi’nden Maya Margit’in yazısı şöyle;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da altı kişinin hayatını kaybettiği ve onlarca kişinin de yaralandığı ölümcül bombalı saldırıdan Kürt grupları sorumlu tuttu. Kürt gruplar ise patlamayla hiç bir ilgilerinin olmadığını açıkladı. Türk basınında çıkan haberlere göre, bombalamayı gerçekleştiren kadın saldırganın Suriye kökenli olduğu ve Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyindeki Afrin üzerinden girdiği söyleniyor.

Pazar günü Türkiye, PKK’nin kuzey Irak’taki mevzilerine ve Suriye sınırındaki YPG’ye yönelik Pençe-Kılıç Harekatı’nı başlattığını duyurdu. Hafta sonu Suriye ve Irak hedeflerine yönelik Türk hava saldırılarında düzinelerce kişinin öldürüldüğü bildirildi.

Erdoğan, askeri harekatın kara kuvvetlerini de kapsayabileceği konusunda uyardı.

Ancak bölge uzmanları, Türkiye-Kürt geriliminin artmasının esas olarak Erdoğan’ın yeniden seçilme şansını artırmayı amaçlayan bir bahane olduğuna inanıyor.

Askeri kampanyanın zamanlaması siyasi olarak mı yüklendi?

Londra merkezli bir araştırmacı, gazeteci ve Türkiye konusunda eski bir düşünce kuruluşu uzmanı olan Güney Yıldız, askeri harekatın zamanlamasının siyasi amaçlı göründüğünü söyledi.

Londra merkezli araştırmacı, gazeteci ve eski Türkiye düşünce kuruluşu uzmanı Güney Yıldız, “Haziran’da Erdoğan için yaklaşan bir seçim var ve Türkiye’deki Kürt seçmenler, kimin bir sonraki cumhurbaşkanı olmayacağını belirleyecek kilit unsurlar arasında yer alıyor. Türkiye’deki Kürtler muhalefet adayına oy verirse, Erdoğan büyük bir seçilmeme riskiyle karşı karşıya” dedi.

Türk muhalefetini bölmeyi amaçlıyor

Yıldız, kilit oylama öncesinde Erdoğan’ın Türk muhalefet bloğunda bölünme yaratmayı ve böylece konumunu güçlendirmeyi amaçlayan çok güçlü bir Kürt karşıtı politika uyguladığını söyledi.

Türkiye’deki Kürtler, Türkiye’nin Suriye’deki saldırılarına tepki gösterdiğinde, muhalefet büyük olasılıkla hükümetin yanında yer alacak veya saldırıyı destekleyecek ve bu, Türk muhalefeti veya Kürt seçmenler arasında bölünmeler yaratabilir” dedi.

İslamcı Suriye muhalefetinin parçası

İstanbul bombalamasının arkasındaki kadın saldırgan, Türk medyası tarafından 23 yaşındaki Ahlam Albashir olarak adlandırıldı. Ankara, Albashir’in Kürt gruplar tarafından desteklendiğini söylemekte acele etse de, diğer raporlar Albashir’in Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu ile bağlantıları olduğunu gösteriyor.

Yıldız, “Bu kadınla bağlantılı diğer zanlıların Kürt gruplardan ziyade İslamcı Suriye muhalefetinin parçası olduğu ortaya çıktı. Türk hükümeti ilk andan itibaren saldırının arkasında Kürt grupları suçluyordu, ancak ortalıkta dolaşan kanıtlar bunu anlamanın zor olduğunu gösteriyor” dedi.

Kürtleri günah keçisi ilan ediyor

Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü ve Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Türkiye uzmanı olan Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak da Erdoğan’ın siyasi nedenlerle Kürtleri günah keçisi ilan ettiğine inanıyor.

Devlet Kürtlerle savaşmaya başlar başlamaz muhalefet Kürt partisiyle nasıl birleşsin. Terörist Kürt değil, Suriyeli bir Arap olmasına rağmen, Türk hükümeti hâlâ Kürtleri suçluyor. Bu nedenle suçun çoğunlukla siyasi olduğuna inanıyorum. Kürtlere saldırır saldırmaz muhalefetini büyük ölçüde zayıflatır” dedi.

Yanarocak’a göre Ankara şu anda, Kürtlerin IŞİD grubuna karşı savaştığı yer olduğu için büyük sembolik değer taşıyan Kobani bölgesine saldırmaya odaklanmış durumda.

İran gündem değiştirmek istiyor

İran, meseleleri daha da karmaşık hale getirmek için son zamanlarda Irak’ta Kürt grupların elinde bulunan mevzilere saldırmaya başladı. İran İslam Cumhuriyeti aylardır devam eden hükümet karşıtı protestoların yol açtığı iç huzursuzluktan halkı uzaklaştırmaya çalışmak için dikkatleri Kürt gruplar üzerine çekmek istiyor.

Ankara’nın bir kara harekatıyla ilerlemeye karar verip vermemesinin Rusya ve Amerika’nın harekete vereceği cevaba bağlı olduğunu söyleyen Yanarocak, ABD’nin 2014’te IŞİD’i yenmek için ağırlıklı olarak Kürt güçlerine güvendiğini hatırlattı.

Washington şimdiye kadar gerilimi azaltma çağrısında bulunurken, Moskova Türkiye’yi aşırı askeri güç kullanmaktan kaçınmaya çağırdı.

Yanarocak, “Gerçekten bir saldırı olacaksa, öncekilere benzer bir şekilde gerçekleşecek ve kapsamı sınırlı olacak” dedi. Uzun süreli bir saldırı olmaz bu nedenle bölgeyi istikrarsızlaştıracağına inanmıyorum.” İfadelerini kullandı.

The post The Jerusalem Post: Kürtlere yönelik saldırılar, seçim öncesi siyasi yatırım first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AP: Esad, Ankara ile Şam’da görüşmeyi reddetti, üçüncü ülkeyi işaret etti https://gazetekarinca.com/ap-esad-ankara-ile-samda-gorusmeyi-reddetti-ucuncu-ulkeyi-isaret-etti/ Wed, 23 Nov 2022 11:38:07 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=229943 Associated Press (AP) haber ajansı muhabirlerinden Bassem Mroue, son dönemlerde yumuşamaya başlayan Suriye-Türkiye ilişkilerinin, Türkiye’nin Kürt bölgelerine düzenlediği hava harekatıyla yeniden çıkmaza girdiğini yazdı. Mroue, Recep Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad’la görüşmek istediğini ve taleplerde bulunduğunu fakat bunun Suriyeli lider tarafından reddedildiğini yazdı. Rusya, müttefiki Suriye hükümeti ile Suriye iç savaşında karşıt taraflarda yer alan Türkiye […]

The post AP: Esad, Ankara ile Şam’da görüşmeyi reddetti, üçüncü ülkeyi işaret etti first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Associated Press (AP) haber ajansı muhabirlerinden Bassem Mroue, son dönemlerde yumuşamaya başlayan Suriye-Türkiye ilişkilerinin, Türkiye’nin Kürt bölgelerine düzenlediği hava harekatıyla yeniden çıkmaza girdiğini yazdı. Mroue, Recep Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad’la görüşmek istediğini ve taleplerde bulunduğunu fakat bunun Suriyeli lider tarafından reddedildiğini yazdı.

Rusya, müttefiki Suriye hükümeti ile Suriye iç savaşında karşıt taraflarda yer alan Türkiye arasında bir uzlaşma için yıllarca baskı yaptı. Son haftalarda olası ilerlemenin ilk küçük işaretleri görüldü.

Ancak bu durum, bu hafta sonu Türkiye ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin çoğunu kontrol eden Suriyeli Kürtler arasındaki gerilimin alevlenmesiyle yeniden tehlikeye girdi. Türkiye, 13 Kasım’da İstanbul’da meydana gelen ölümcül bombalama olayından sorumlu tuttuğu şüpheli Kürt militanların Suriye ve Irak’taki mevzilerini havadan vurdu.

Ordu ayrıca Suriye ordusu mevzilerini de vurarak çok sayıda askeri öldürdü ve yaraladı. Suriye için daha da endişe verici olan ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye’ye yeni bir kara harekatı düzenleyebileceğini açıklaması oldu.

Rusya’dan itidal çağrısı

Rusya’nın Suriye’deki cumhurbaşkanlığı elçisi Alexander Lavrentyev, salı günü Türkiye’yi itidal göstermeye çağırdı. Lavrentyev, Türk ortaklarını Suriye topraklarında aşırı güç kullanmaktan kaçınmaya ikna etmenin mümkün olacağını umduğunu söyledi.

Uyarılar, birkaç yıldır nispeten sakin olan, ancak uzun iç savaştan İslam’ın yükselişine ve düşüşüne kadar 11 yıllık çatışma nedeniyle birçok güç arasında hâlâ paramparça olan Suriye’de yeni bir şiddet artışı tehlikesinin altını çiziyor.

Düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırmaya yetmedi

Hem Türkiye hem de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti Suriyeli Kürtlere karşı çıkıyor. Ankara, onları kendi topraklarındaki Kürt militanlarla bağlantılı olmakla suçlarken, Şam ise petrol zengini doğu da dahil olmak üzere Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini Kürtlerin elinde tutmasından rahatsız. Bir başka karmaşıklık da, kuzeydoğu Suriye’deki ABD birliklerinin oradaki Kürt liderliğindeki güçlerle birlikte çalışması.

Ancak şu ana kadar bir rakibi paylaşmak, diğer düşmanlık nedenlerini ortadan kaldırmaya yetmedi. Türkiye, iç savaş sırasında Esad’ı devirmeye çalışan isyancıları da destekledi ve halen muhalif savaşçıların sonuncusunu koruyor..

Türkler özür dilemek zorunda kalacak

Hafta sonu yapılan saldırılarda Suriye askerlerinin ölmesi ortamı daha da gergin hale getiriyor. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, ülkedeki çatışmayı takip eden bir muhalif savaş gözlemcisi, 18 Suriye askerinin öldürüldüğünü bildirdi.

Eski bir Suriye milletvekili ve Suriye’nin iktidardaki Baas partisinin silahlı kanadının komutanı Muhannad Haj Ali, “Suriye, olanları bir saldırı olarak görüyor ve bu Ankara ile Şam arasındaki kapalı kapıları açabilecek herhangi bir İran veya Rusya arabuluculuğunu etkiliyor. Bu, herhangi bir siyasi girişimi baltalıyor ve bu nedenle Türkler özür dilemek zorunda kalacak” dedi.

Son saldırılar öncesinde uzlaşma çabalarında umut verici işaretler vardı. Londra merkezli Asharq Al-Awsat gazetesinin Suriye işlerinden sorumlu üst düzey diplomatik editörü İbrahim Hamidi’ye göre, Temmuz ayında Suriye Ulusal Güvenlik Konseyi başkanı Ali Memlük ile MİT Başkanı Hakan Fidan arasında Moskova’da görüşmeler yapıldı.

Esad görüşmeyi reddetti

Ekim ayında Erdoğan, alt düzey görüşmelerin yapıldığını söyledi. Prag’daki bir Avrupa zirvesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, şu anda Esad ile bir görüşme masada olmasa da zamanı geldiğinde “Suriye cumhurbaşkanı ile görüşme yoluna gidebiliriz” dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a kısa süre önce bir mesaj gönderdiği öne sürüldü. Erdoğan’ın, Suriyeli Kürtler üzerinden Esad’a bir dizi teklifte bulunduğu, Esad’ın ise böyle bir görüşmeyi reddettiği iddia edildi.

Suriyeli yetkililer ile düzenli olarak görüştüğü belirtilen Lübnanlı bir siyasetçi, İran’ın kısa süre önce Erdoğan’dan Esad’a bir mesaj ilettiğini öne sürdü. İddiaya göre mesajda Erdoğan, şu çağrılarda bulundu:

* Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geri dönmesi.

* Suriye hükümetinin Kürtlerin kontrolündeki bölgelere dönmesi,

* Kürtlerin Suriye doğalgazı ve petrolünü kullanmasının engellenmesi için adım atılması.

Görüşme üçüncü bir ülkede yapılabilir

İddiaya göre, Erdoğan mesajında Türk yetkilileri Şam’a göndermeye hazır olduğunu söyledi, fakat Lübnanlı siyasetçi, Esad’ın bunu reddettiğini ve görüşmenin üçüncü bir ülkede yapılabileceği yanıtını verdiğini aktardı.

İddiayı sorduğumuz üst düzey bir Türk yetkili ise İran’ın herhangi bir arabuluculuk yapmadığını, Tahran yönetiminin Suriye konusunda Ankara’ya düşmanca davrandığını savundu. Türk yetkili, Türkiye’ye uzlaşma baskısı yapan tarafın Rusya olduğunu ama hiçbir ilerleme kaydedilmediğini iletti.

Arap basınında ağustos sonunda çıkan haberlerde de, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük ile Moskova’da 19 Temmuz tarihinde gizli bir görüşme yaptığı öne sürülmüştü. Memlük’ün görüşmede Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi için bir takvim belirlenmesini talep ettiği, Fidan’ın da Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” talebini yinelediği iddia edilmişti. Görüşmede iki taraf arasındaki görüş ayrılıklarının öne çıktığı öne sürülmüştü.

The post AP: Esad, Ankara ile Şam’da görüşmeyi reddetti, üçüncü ülkeyi işaret etti first appeared on Gazete Karınca.

]]>
‘Türkiye, Rusya ve İsrail’in hava saldırıları Suriye savaşında yeni bir dönemin parçası mı?’ https://gazetekarinca.com/turkiye-rusya-ve-israilin-hava-saldirilari-suriye-savasinda-yeni-bir-donemin-parcasi-mi/ Tue, 22 Nov 2022 09:40:13 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=229698 The Guardian gazetesinin Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, son bir haftadır İsrail, Rusya ve Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği hava harekatlarını ele aldı. Chulov, üç ülkenin düzenlediği son üç yılın en kapsamlı hava saldırılarının savaşın seyrine etkilerini yazdı. Martin Chulov’un analizi şöyle; Kuzey Suriye’nin ovalarında, yaklaşan bir savaş uçağı genellikle belirgin bir kükreme yaparak, yerde bulunan insanların uçağın […]

The post ‘Türkiye, Rusya ve İsrail’in hava saldırıları Suriye savaşında yeni bir dönemin parçası mı?’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
The Guardian gazetesinin Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, son bir haftadır İsrail, Rusya ve Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği hava harekatlarını ele aldı. Chulov, üç ülkenin düzenlediği son üç yılın en kapsamlı hava saldırılarının savaşın seyrine etkilerini yazdı. Martin Chulov’un analizi şöyle;

Kuzey Suriye’nin ovalarında, yaklaşan bir savaş uçağı genellikle belirgin bir kükreme yaparak, yerde bulunan insanların uçağın kime ait olduğunu ve saklanmaya gerek olup olmadığını belirlemesine olanak tanır.

Ancak üç ülkenin hava kuvvetleri, son üç yılın en kapsamlı hava saldırılarında Akdeniz kıyılarından doğunun çöllerine kadar hedefleri bombalayarak Suriye semalarını boydan boya kat ederken, son birkaç gün uçak gözlemcileri için her zamankinden daha zahmetli geçti.

Türkiye, İsrail ve Rusya son günlerde baskınlar düzenleyerek, on yıllık bir savaşın en az üç cephede tırmanma potansiyeline sahip, gürültülü bir çatışma olmaya devam ettiğini yeniden teyit etti.

Dikkatler Ukrayna’da tırmanan çatışmaya odaklanmış olsa da, Suriye savaşının bitmemiş işi, yangın çıkaran bölgenin geri kalanına giderek daha fazla gölge düşürüyor.

İsrail Hizbullah’a yönelik operasyon düzenledi

Yaylım ateşi cumartesi günü erken saatlerde İsrail’in, Suriye’nin kıyısı ve anakarası boyunca birden fazla yeri havadan hedef almasıyla başladı. Lazkiye’nin yanı sıra rejim güçlerinin 11 yıllık zorlu bir savaşın ardından Rus ve İran desteğiyle yeniden kaleler kurduğu Hama ve Humus kentlerinde yüksek sesli patlamalar duyuldu. Suriyeli yetkililer, İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah’a yönelik gelişmiş silah bileşenleri içerdiğine yaygın olarak inanılan İran bağlantılı hedeflere yönelik bir dizi saldırısında en az dört askerin öldürüldüğünü bildirdi. İslamcı grup, İsrail tarafından İran’ın bölgesel askeri çıkarlarının zirvesi olarak görülüyor ve ülkenin varlığına varoluşsal bir tehdit oluşturuyor.

Pazar günü Türk hava saldırıları, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, talimatıyla Suriye’nin kuzey doğusundaki Kürt mevzilerini hedef aldı. Sivil toplum örgütleri bir milyon Arap mülteciye ev sahipliği yapan bölgenin artık güvenli olmadığını açıkladı.

Kürt militanlar sınırın ötesine roket atarak bir Türkiye sınır kasabasında en az iki kişiyi öldürdü ve 10 kişiyi yaraladı.

Suriye ordusu destekliyor

Suriye’de kalan az sayıdaki Rus jeti, Pazar günü geç saatlerde ve Pazartesi sabahı erken saatlerde havalanarak İdlib’in Türkiye sınırına yakın kırsal bölgelerini ve iki mülteci kampının yakınındaki sivil bölgeleri bombaladı. Suriye ordusunun destek için hareket ettiğine inanılıyor. Rus jetleri, sertlik yanlılarını desteklediklerini iddia ederek Şam’ın kontrolü dışındaki bölgelerdeki topluluklara ve militan gruplara defalarca saldırdı. Ancak saldırılar çoğunlukla sivil hedefleri vurdu.

Türkler farklıdır, hiçbir yerden görünmezler

İdlib vilayetinde ülke içinde yerinden edilmiş bir Suriyeli olan Mustafa Shabanda, “Rus ve Suriye uçaklarını çıkardıkları seslerden tanıyoruz. Eskiler ve onları çok uzaktan duyabilirsin. Türkler farklıdır. Hiçbir yerden görünmezler ve aynı hızla giderler. Ama bizi rahatsız etmiyorlar. Kürtlerin peşindeler. İsraillilere gelince, onları geçen yıl Hama yakınlarında Beşar Esad ordusuna saldırdıklarında duydum. Hepsi gökyüzümüzü kontrol ediyor. Şahinlerin tavşanları yolması gibi” dedi.

Kuzeydoğu Suriye’de, Türk hava saldırıları yaygınlaştı. Ankara geçen hafta İstanbul’da altı kişinin ölümüne neden olan saldırıları, militan bir grup olan PKK ile ilişkilendirdi. Hava saldırıları, Suriye vilayetinde, sınırdaki Türk kontrolündeki Cerabalus’u Tel Abyad kasabasına bağlamaya çalışabilecek bir kara istilasının habercisi olarak görülüyor.

İsyanın kuluçka merkezi olarak görüyor

Son üç yıldaki saldırılar, Ankara’nın Kürtleri sınırdan uzaklaştırma hedefini kısmen yerine getirerek bölgedeki bir Türk dayanağını sağlamlaştırdı. Türk yetkililer, uzun süredir kuzeydoğu Suriye’deki PKK varlığını, Türkiye’nin güneydoğusunda bağımsız bir devlet kurmak isteyen Kürt isyancılarla kırk yıldır savaştığı bir isyanın kuluçka merkezi olarak görüyor.

Tartışılan bir kara harekâtından önce Türkiye’deki bazı Suriyeliler sınır bölgelerine geri gönderildi. Suriye karşıtı söylem büyüdükçe Türkiye içinde büyüyen korku iklimi de artarak devam ediyor. Ülkenin güneyindeki bölgesel bir Türk yetkili, “Şimdi temizliyoruz” dedi. “Bu savaşın bitmesinin zamanı geldi.”

Suriye’de İran’la oynayan İsrail

Ancak 2011’de Esad karşıtı ayaklanmanın ilk günlerine tanık olan pek çok kişi için bitişi işaret eden bu durum, çatışmanın ana paydaşları için yeni bir dönem olarak görülüyor: Muhalif grupları aktif olarak destekleyen Türkiye; Esad’ı umutsuz bir savaş alanından ateşli bir zafere kadar destekleyen Rusya; ve o zamandan beri Suriye içinde İran’la oyun oynayan İsrail.

Düşünce kuruluşu Chatham House’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı direktörü Dr. Lina Khatib, “Suriye’deki savaş unutulmuş bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. Ancak Türkiye, Rusya ve İsrail’in devam eden hava saldırıları, üç ülkenin de Suriye’deki nüfuzlarını pekiştirmelerini engellemek için rakiplerini hedef almasıyla bölgesel çıkarların tehlikede olduğunu gösteriyor. Bu, Suriye çatışmasının ne münferit bir çatışma ne de paydaşları yalnızca Suriyeli olan bir iç savaş olmadığını hatırlatıyor. Bölgesel ve uluslararası çıkarlar her zaman bir rol oynamıştır ve art arda gelen Türk, Rus ve İsrail bombalamaları bu çıkarları korumayı amaçlamaktadır” dedi.

Kürt YPG milislerinin sözcüsü Merva Syamend şunları söyledi: “Türkler, Suriye’nin kuzeydoğusundaki birçok yeri insansız hava araçları ve uçaklarla bombaladı. Bahaneleri İstanbul’daki bombalama. O saldırı için YPG’yi suçladılar ama biz böyle davranmıyoruz.

The post ‘Türkiye, Rusya ve İsrail’in hava saldırıları Suriye savaşında yeni bir dönemin parçası mı?’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Bu hafta dünyada öne çıkanlar https://gazetekarinca.com/bu-hafta-dunyada-one-cikanlar/ Sun, 20 Nov 2022 06:00:42 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=229228 Amerika’dan Kolombiya’ya, Kolombiya’dan İran’a, İran’dan İsveç’e, İsveç’ten Rusya’ya, haftaya hangi gündemler damgasını vurdu? Öne çıkan başlıkları derledik. Dünya basınına geçen hafta damgasını vuran en önemli gündemlerden biri de ABD’de ara seçimlerini Cumhuriyetçiler’in kazanmasıydı. Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’ni az bir farkla ele geçirse de bu gelecek iki yılda Başkan Joe Biden’ın yasama gündeminde hareket alanını kısıtlayabilecek. Demokratlar’ın […]

The post Bu hafta dünyada öne çıkanlar first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Amerika’dan Kolombiya’ya, Kolombiya’dan İran’a, İran’dan İsveç’e, İsveç’ten Rusya’ya, haftaya hangi gündemler damgasını vurdu? Öne çıkan başlıkları derledik.

Dünya basınına geçen hafta damgasını vuran en önemli gündemlerden biri de ABD’de ara seçimlerini Cumhuriyetçiler’in kazanmasıydı. Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’ni az bir farkla ele geçirse de bu gelecek iki yılda Başkan Joe Biden’ın yasama gündeminde hareket alanını kısıtlayabilecek.

Demokratlar’ın Senato’nun kontrolünü elinde tutmasıyla bölünmüş bir hükümet ortaya çıkıyor.

Cumhuriyetçiler’in öncelikli hedefi Başkan Joe Biden’ın ailesinin faaliyetlerini soruşturmak. Cumhuriyetçiler, “Öncelikle Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın ABD dışındaki iş anlaşmalarına odaklanacağız” diyor.

Kongrede çoğunluğu kazanan Cumhuriyetçiler, Demokratlar’ın yasa tekliflerine kapıyı kapatabilecek ve Biden yönetimine yönelik soruşturmalar düzenleyebilecek.

Temsilciler Meclis Başkanı Nancy Pelosi yerine Cumhuriyetçi bir adayın seçilecek olması Ankara açısından olumlu bir gelişme olarak görülüyor. Yeni Kongre 3 Ocak 2023’te göreve başlayacak.

Haftanın diğer öne çıkan gündemleri ise şöyleydi:

  • 17’nci G20 Liderler Zirvesi, “Birlikte Toparlanma-Daha Güçlü Toparlanma” teması altında Endonezya’nın Bali Adası’nda 15-16 Kasım’da yapıldı. Rusya Devlet Başkanı Putin, G-20 Liderler Zirvesi’ne katılmadı.

  • ABD Başkanı Joe Biden, Çinli mevkidaşı Şi Cinping’le G20 zirvesinde bir araya geldi. İki liderin başkan sıfatıyla yaptıkları ilk yüz yüze görüşme, Washington-Pekin ilişkilerinde en kötü dönemlerden birinin yaşandığı bir süreçte gerçekleşti.
  • Avrupa Birliği (AB), insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle İran’a ek yaptırımlar uygulama kararı aldı. Devrim Muhafızları’nı hedef alan yaptırımlar kapsamında 30’dan fazla kişi ve kuruluşun Avrupa’ya giriş yapmasına izin verilmeyecek, mal varlıkları dondurulacak.

  • Polonya’nın Ukrayna sınırında bulunan bir köye füze düştü. İki kişi hayatını kaybetti. Füze geride birçok cevapsız soruyu bırakırken, uluslararası krize neden oldu. Rusya-Ukrayna krizine son noktayı Polonya Cumhurbaşkanı Duda koydu. Duda, kasıtlı bir saldırı olmadığını açıkladı. NATO Genel Sekreteri de “Patlama muhtemelen Ukrayna’nın hava savunma sisteminden kaynaklandı” dedi.
  • Türkiye’nin, İsveç’in NATO üyeliğine onay için öne sürdüğü şartlar arasında bulunan anayasa değişikliği, parlamentoda Çarşamba günü kabul edildi. Uzmanlara göre anayasa değişikliğiyle birlikte PKK üyelerine yönelik dava açılması kolaylaşmış oldu.
  • Hakkında birçok soruşturma davası bulunan Donald Trump, 2024 Başkanlık seçimlerinde aday olacağını açıkladı. Trump’ın 6 Ocak 2021’de ABD Kongresi’ne düzenlenen saldırıdaki rolü ve konutunda gizli devlet belgelerini saklamasıyla ilgili soruşturmalardaki olası mahkumiyetleri savuşturmak için başkanlık adaylığını açıkladığı belirtiliyor.
  • İran’da eylül ayından beri devam eden protesto gösterilerinde hükümet kontrolü tamamen kaybetti. Protestocular, İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ayetullah Humeyni’nin müzeye dönüştürülen evini ve hükümet binalarını ateşe verdi.
  • Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) iyetkilileri Ankara’da bir araya geldi.

  • Kolombiya’nın ilk solcu devlet başkanı Gustavo Petro, ELN ile 2019’da askıya alınan barış görüşmelerini yeniden başlatma kararı aldı. ELN’nin müzakere heyetinde bulunan tüm liderler hakkındaki yakalama kararları kaldırıldı.
  • İran, Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan İranlı Kürt örgütlerin karargahlarına saldırı düzenledi. Roket ve insansız hava araçlarıyla yapılan saldırılarda ilk belirlemelere göre en az 1 kişi öldü, birçok kişi de yaralandı.

The post Bu hafta dünyada öne çıkanlar first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Elon Musk etkisi: Korkunç patronlarla sınırımıza ulaştık mı? https://gazetekarinca.com/elon-musk-etkisi-korkunc-patronlarla-sinirimiza-ulastik-mi/ Sat, 19 Nov 2022 10:53:28 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=229190 Tesla ve SpaceX’in Üst Düzey Yöneticisi Elon Musk’ın, Twitter’ı 44 milyar dolara satın almasının ardından yaptığı açıklamalar kendisinin her gün basında yer bulmasını sağlıyor. Çalışanlarına ‘Ya çok çalışın ya da işi bırakın’ diye ültimatom veren Musk’ın planı ters tepti. Çok sayıda personelin işten çıktığı iddia edilen şirket, ofislerini geçici olarak kapatma kararı aldığını duyurdu. The […]

The post Elon Musk etkisi: Korkunç patronlarla sınırımıza ulaştık mı? first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Tesla ve SpaceX’in Üst Düzey Yöneticisi Elon Musk’ın, Twitter’ı 44 milyar dolara satın almasının ardından yaptığı açıklamalar kendisinin her gün basında yer bulmasını sağlıyor. Çalışanlarına ‘Ya çok çalışın ya da işi bırakın’ diye ültimatom veren Musk’ın planı ters tepti. Çok sayıda personelin işten çıktığı iddia edilen şirket, ofislerini geçici olarak kapatma kararı aldığını duyurdu. The Guardian gazetesinden Andre Spicer, Musk’tan yola çıkarak ‘kötü patronlar’ı ve çalışanların bu insanlara karşı kendilerini nasıl konumlandırdığını yazdı.

Twitter’ın milyarder sahibi Elon Musk, taktiklerinin kendisini kararlı çalışanlarla bırakacağını düşünebilir. Fakat kanıtlar aksini gösteriyor.

Perşembe günü San Francisco’daki Twitter genel merkezinin önünden geçseydiniz, binanın yan tarafına yansıtılan bir dizi hakareti görürdünüz: “Elon Musk: vasat bir erkek çocuk, Baskı altındaki ayrıcalık, Önemsiz ırkçı, Megalomanyak” Çalışanlar yönetimden, ‘yüksek yoğunlukta uzun saatler’ çalışacaklarına veya işlerinden ayrılacaklarına dair taahhütname imzalamalarını isteyen bir mesaj aldı. Bu, büyük ölçekli işten çıkarmaların ilk sinyali sabaha karşı 2.30’da tüm şirketlere gönderilen ve “Twitter’ın yaklaşmakta olan ekonomik gerilemeden sağ çıkamama ihtimalinin yüksek olduğunu” bildiren bir e-postanın ardından geldi.

“Sen tam bir aptalsın”

Musk’ın insanları yönetme konusundaki görgüsüz yaklaşımı uzun süredir belgelendi. Tesla’daki davranışları hakkında öne sürülen iddiaları ele alalım; basına yansıyanlara göre, bir mühendise “Sen tam bir aptalsın! … Defol git ve geri gelme!” dedi. Diğer çalışanlar Wired dergisine yaptıkları açıklamada, Elon Musk’ın insanları alenen aşağıladığını ve öfke kontrolünün olmadığını söyleyerek, “Çalışanlar onun odasının yakınından bile geçmeye korkardı” ifadesini kullandı. Eski bir çalışan, Wired dergisine işten atılmasıyla ilgili olarak “Ne yaptığımı bilmediğimi, bir aptal olduğumu, hiç bu kadar beceriksiz biriyle çalışmadığını bağırıyordu” dedi.

Kulağa ne kadar tuhaf gelse de, bu tür bir iş yeri davranışı sandığınız kadar sıra dışı değil. Meslektaşım Amanda Goodall tarafından yapılan bir ankete göre, Avrupa’daki yöneticilerin yaklaşık yüzde 13’ü “kötü patronlar” kategorisine giriyor. Bunlar geri bildirim vermeyen, saygısız ve takdir etmeyen, işin yapılmasına engel olan, bireysel gelişimi baltalayan, ekiplerin verimli çalışmasını engelleyen ve çalışanlara yardım ve destek vermeyen kişiler.

Kötü davranmak hiçbir işe yaramıyor

Anketler, istismarcı birçok patronun aslında çalışanlara güç göstererek onların daha başarılı olmasını sağladıklarını düşündüklerini gösteriyor. Tıpkı Elon Musk’ın çalışanlarının harika şeyler başarmak istiyorlarsa uzun saatler çalışmaları gerektiğine inanması gibi. Yapılan bilimsel araştırmalar ise bunun işe yaramadığını ortaya koyuyor: Kötü veya tacizci patronlar için çalışan insanlar daha az üretken olma eğiliminde ve daha kötü zihinsel ve fiziksel sağlığa sahip.

İster işlerinde kötü olsunlar ister gerçekten taciz edici olsunlar, korkunç patronlara katlanma isteğimiz artık değişiyor. Musk’ın bu haftaki ültimatomunun ardından yüzlerce Twitter çalışanının işi bıraktığı bildirildi.

Danışmanlık firması McKinsey, bir bütün olarak ABD işgücü piyasası genelinde, işçilerin yüzde 40’a varan bir kısmının işlerini bırakmayı planladığını tahmin ediyor. İş piyasasının ekonomisi kısmi bir açıklama sağlıyor: Mevcut çok az seçenek olduğunda ve salgın sonrası iş piyasası sağlıklı bir döneme doğru gittiğinde genellikle istismarcı denetçilere bağlı kalıyoruz. Tersine, bir grup iktisatçı tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, işgücü piyasaları kötüleştiğinde, patronların personelin elde tutulması konusunda daha az endişe duyduğunu ortaya çıkardı.

Elbette, birçok insan kötü bir patrona rağmen işlerine tüm güçleriyle sarılıyor ve belki de bu yüzden bu insanların işyerinde devam etmelerinin nedenleri Musk ve Twitter’ın geleceği için pek umut vermiyor.

Öğrenilmiş çaresizlik

Kötü niyetli bir müdürün altında çalışan bazı insanlar, psikologların “öğrenilmiş çaresizlik” dediği şeyin tuzağına düşer. İnsanlar zor koşullarla karşı karşıya kaldıklarında, başlangıçta kaçmak ya da karşı koymak için mücadele ederler, ancak zamanla istismarı normal olarak görmeye başlarlar. Giderek hiçbir şeyi değiştiremeyeceklerini hisseder ve giderek daha pasif hale gelirler. Bu psikolojiye yenik düşen insanlar ellerine bazı şeyleri değiştirme fırsatı geçtiğinde bile bunu kullanamaz ve bu fırsatı kaçırırlar.

Çalışanlar kötü patronla özdeşleşiyor

İnsanların kötü patronlarla çalışmayı bırakmamasının bir başka nedeni de onlarla özdeşleşmeye başlamalarıdır. Bu, insanların istismarcı patronlarına saygı duymaya ve hatta kendilerine onları model almaya başladıkları bir tür işyeri Stockholm sendromudur. Patron çalışana psikolojik mobbing uygular, çaresizce bunu kabullenen çalışan da zaman içinde kendi alt kademesindeki çalışana psikolojik baskı uygulamaya başlar.

Kötü patronun günleri sayılı olabilir

Bazı çalışanların, kötü patronlarla çalışmaya devam etmelerinin son nedeni kendilerinin de psikopatlık belirtileri göstermesidir. Yapılan bilimsel bir araştırmaya göre, psikopat, tacizci bir patronun yanında görev alan psikopatik özelliklere sahip çalışan bu sayede patronunu gözlemleyerek kendisi için veriler elde edebiliyor.

Musk, büyük bir insan akışına rağmen, en iyi çalışanlarının kendisiyle kalacağını düşünebilir. Fakat konuyla ilgili yapılan araştırmalara bakılırsa kovulmayan birçok kişinin işten ayrılma ihtimali yüksek. Psikolojik mobbinge rağmen kalan çalışanlar muhtemelen daha az üretken, daha az sağlıklı, daha pasif. Kötü patronun günleri sayılı olabilir.


Kaynak: Guardian

The post Elon Musk etkisi: Korkunç patronlarla sınırımıza ulaştık mı? first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Erdoğan ve Mesud Barzani Ezidilere tazminat borçlu… https://gazetekarinca.com/erdogan-ve-mesud-barzani-ezidilere-tazminat-borclu/ Mon, 05 Sep 2022 11:13:39 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=219490 Mukteda el Sadr’ın siyasetten göstermelik bir şekilde çekilmesi ve buna bağlı olarak gelişen Bağdat’ın Yeşil Bölgesi’ndeki çatışmalar diplomatik ilgiyi domine edebilir. Ama tabii tüm bunlar, Irak’ın karşı karşıya kaldığı tek ölüm kalım meselesini temsil etmiyorlar. İslam Devleti’nin (IŞİD’in) Kuzey Irak’ın büyük bölümünü harap etmesinin üzerinden sekiz yıldan fazla zaman geçti. Şengal’in Ezidi toplumu için ise […]

The post Erdoğan ve Mesud Barzani Ezidilere tazminat borçlu… first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Mukteda el Sadr’ın siyasetten göstermelik bir şekilde çekilmesi ve buna bağlı olarak gelişen Bağdat’ın Yeşil Bölgesi’ndeki çatışmalar diplomatik ilgiyi domine edebilir. Ama tabii tüm bunlar, Irak’ın karşı karşıya kaldığı tek ölüm kalım meselesini temsil etmiyorlar.

İslam Devleti’nin (IŞİD’in) Kuzey Irak’ın büyük bölümünü harap etmesinin üzerinden sekiz yıldan fazla zaman geçti. Şengal’in Ezidi toplumu için ise travma halen devam ediyor. Ezidi kadınlar ve kızlar, Türkiye’nin kendi içinde olmasa bile, Suriye’nin Türkiye ve vekilleri tarafından kontrol edilen bölgelerinde hala esaret altında yaşıyorlar.

Trajedinin en büyüğü ise tüm bunların tamamen önlenebilir olmasıydı.

İslam Devleti (IŞİD) içeriden çıkmış bir kurum değildi. Türkiye’nin sağladığı kaynaklar, ekipman, bankacılık olmasaydı ve toplanan askerleri serbest olarak geçirmeseydi bir İslam Devleti var olamazdı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ideolojik nedenlerle IŞİD ile ikili bir oyun oynadı, ancak İslam Devletinin (IŞİD’in) yükselişinde avantaj gören tek kişi de o değildi. 2014’te Nuri El Maliki hâlâ Irak’ın başbakanıydı. Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesud Barzani, Maliki’yi zayıf tutmak istedi ve grup Musul’u sürpriz bir şekilde ele geçirmeden önce, isyanlarının Bağdat’ı zayıflatacağını düşünerek IŞİD’e ve diğer radikal Sünni gruplara sessizce silah tedariki yaptı. Bu tavır hem ahlaksız hem müstehziydi ve binlerce cana mal oldu.

Ortaya çıkan durumda Barzani’nin oğlu Mesrur’un da doğrudan sorumluluğu bulunuyor. Liyakat yerine adam kayırmacılık, yaşlı Barzani’nin Kürt istihbarat başkanı olarak Mesrur’u atamasına yol açtı. Mesrur da kaynaklarını dış tehditleri bertaraf etmek yerine sivil toplumu bastırmaya yönlendirdi. IŞİD’i yanlış okumuştu. Ezidiler ise doğru okumuşlardı. Ezidiler, IŞİD saldırısından önce Barzani’ye giderek topraklarını güçlendirmesini istediler. Reddetti. Daha sonra kendi toplumlarını koruyabilmek için silah istediler. Barzani yine reddetti. IŞİD, Ezidi kasaba ve köylerini ezip geçmeye başladığında, Barzani Peşmerge güçlerini geri çekerek silahsız Ezidileri kaderlerine terk etti, yani toplu mezarlara ve seks köleliğine. Ezidileri savunan tek Kürt gücü, binlerce kişiyi tahliye etmek için bir koridor oluşturan Kürdistan İşçi Partisi’ne bağlı olan Kürtlerdi. Bugün bile Barzani ve oğlu, Kürtlerin yardıma ihtiyacı olduğu anda, kaçanları ortaya çıkaracak olan Erbil havaalanı uçuş manifestolarını yayınlamayı reddediyorlar.

Nihayetinde Büyük Ayetullah Ali el Sistani’nin çağrısına yanıt veren Iraklılar, PKK’ye yakın Suriyeli Kürt milisler ve Amerikan hava gücü savaşın gidişatını değiştirmeye yardımcı oldu. Barzani’nin güçleri, IŞİD’in Suriyeli Kürt rakiplerine diz çöktürebileceğini umarak geri çekildi. Ancak Suriye Kürtlerinin kazanacağı netleştiğinde Barzani, zafere ortak olmaları için peşmergelerine savaşmalarını emretti. Bu durum, Sovyetler Birliği’nin, ancak II. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisi netleştiğinde Japonya’ya savaş ilan etmesinin Kürt eşdeğeriydi.

Bugün Barzaniler Ezidileri mağdur etmeye devam ediyorlar. Yeniden yapılanma yardımını kendi banka hesaplarına ve işletmelerine yönlendiriyorlar. Mesrur’un güçleri Ezidileri kamplarda tutuyorlar ve Barzanilerin çalmayı umduğu topraklara geri dönmelerine izin vermiyor. Bazı Ezidiler kamplardan kaçıyorlar ve geri dönüyorlar. Barzaniler, bu duruma Ezidilerin yeniden inşa ettiği kasaba ve köyleri bombalamak için Türklerle işbirliği yaparak cevap veriyorlar.

Dünya, Ezidilerin çektiği acılara sözde katılıyor ama hala IŞİD’in Ezidi toplumuna ihanette buzdağının görünen kısmı olduğunu görmezden geliyor. Ezidiler mülteci kamplarında acı çekerken, Barzaniler Los Angeles, McLean, Paris, Londra ve Dubai’de on milyonlarca dolarlık mülkler satın alıyor. Bu arada Erdoğan da Beyaz Saray’ın 30 katından daha büyük bir saray inşa ediyor.

Bu ahlaksızlıktır. Erdoğan ve Barzani’den Ezidilere tazminat ödemesini talep etmenin zamanı gelmiştir. Ezidi soykırımı bir vakum içinde gerçekleşmedi. Türk ve Iraklı Kürt liderlerin bu durumun istekli ortakları olduklarını kabul etmenin zamanı gelmiştir.

Çeviri: A. Barış
* Michael Rubin, Ortadoğu Uzmanı, American Enterprise Institute, Washington Examiner

The post Erdoğan ve Mesud Barzani Ezidilere tazminat borçlu… first appeared on Gazete Karınca.

]]>