Uzun süreden beri nefes almakta zorlanıyoruz.
Bazen savaştan kaçarken denizde boğulup nefessiz kalan Rojavalı Alan Kürdi gibi, bazen ABD’de katil polisin potini altında nefessiz kalan siyahi Floyd gibi, bazen de 6 Şubat depreminde iktidarın ve sermayenin sahte kolonları arasında kalan yüz binlerce canımız gibi nefes alamıyoruz.
Nefes almak istiyoruz ama! Çünkü insanız biz!
Baskı, şiddet, ölüm, yoksulluk, göç, hastalık, afetler ve çoklu krizler bizi nefessiz bırakıyor. Devletin, iktidarın ve sermayenin planları, şovları ve yalanları altında nefes alamıyoruz.
Küçük bir azınlığın mutluluğu için milyonlar acı çekiyor, kentler hapishaneye dönüştürülüyor; savaşlar, kırımlar, felaket senaryoları devreye konuluyor.
Yaşamın her alanında tek bir kişi bizim adımıza karar veriyor. Kendi hayatımızı yönetmek istiyoruz; kentlerimizi, sokaklarımızı bizim seçtiğimiz insanlar ve bizler yönetmeliyiz. Uzaktan yönetenler bizi nefessiz bırakıyor. Onlar karar alana kadar bizler ölüyoruz.
Nefes almak istiyoruz. Savaşlardan kaçarken denizlerde boğulmak, polisin dizleri altında nefessiz kalmak, enkazın altında ölmek istemiyoruz.
Yaşadığımız şehirler dev mezarlıklara, büyük hastanelere, devasa hapishanelere, kocaman şantiyelere dönüştü.
Kâr ve rant hırsı, devlet, sermaye ve iktidar hırsı başkasının üzerinde otorite kurma ve yönetme hırsı, üstün olma hırsı ve bireylere bulaşan kompleksler bizi boğuyor. Her şeyden öte insanın sorunlu yapısı bizi nefessiz bırakıyor. Nefes alamıyoruz.
Tüm bunlardan kurtulabiliriz.
Savaşları reddetmeliyiz ki çocuklar derin okyanuslarda boğulmasın.
Yasa vatandaşı korumalı ki polisin şiddeti altında insanlar nefessiz kalmasın.
Güvenli ve dayanıklı barınma alanları oluşturmalıyız ki insanlar enkaz altında kalmasın.
Kendi kendimizi, kendi kentimizi, kendi yerelimizi bizler yönetmeliyiz ki sorunlara yerinden ve acilen müdahale edebilelim.
Merkezi yönetimlerden bir an önce vazgeçmeliyiz. Tek tek kişiler değil çokluk yönetmeli.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, olmaması gerektiğini ve eskinin bizi yönetmeyeceğine ikna olmalıyız
Bu akılla, bu siyasetle, bu aidiyetle buraya kadar. Her şeyin bir sonu var. Sonları yaşıyoruz. Bir dönem kapanıyor, yeni bir dönemin başladığını kavramak zorundayız. Değişimi kavramak zorundayız.
İnsanlara bir yere kadar zulüm edebilirsiniz. Bir yere kadar onların adına karar verebilirsiniz. Bir yere kadar nefessiz bırakabilirsiniz. O bir yerin sonundayız; daha da ileri gitmek büyük bir boğulmadan, herkesin nefesiz kalmasından başka bir şey değil.
Yeni bir akılla meseleye bakmak zorundayız. Toplum çözüm istiyor. Toplum nefes almak istiyor. Kimse burnunun dikine gidemez. Kimse tek başına haklı değil. Çokluk var. Bizler varız.
Örgütlü toplum olmalıyız. Başka yolu yok. Onun için yeni umutlar inşa etmek zorundayız. Yeni yollar bulmalıyız. Sorumluluk hissetmeliyiz.
Çünkü nefes alamıyoruz.
Nefesimizi kesen ve bizleri boğan her şeyden kurtulmalıyız. İktidardan kurtulmalıyız. Sermayeden kurtulmalıyız. Bizi meydanlarda, okyanuslarda, orda burada öldüren savaştan kurtulmalıyız. Tek adam rejiminden kurtulmalıyız. Bize şiddet uygulayan tüm mekanizmalardan kurtulmalıyız. Bize mezarlık olan kentlerden kurtulmalıyız.
Bunu yapabiliriz.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ya hepimize mezarlık olacak ya da hepimizin kurtuluşu bu yüzyılda olacak. Bu bizlerin elinde. Kimseden beklemeden herkes bulunduğu yerde taşın altına elini koymalı.
Savaş, salgın ve deprem bize sunulmuş büyük ve acı ikazlardır. Daha kötüsü olabilir mi; evet bu akılla devam edilirse daha kötüsü neden olmasın?
Nefes almak istiyoruz. Savaşlardan kaçarken denizlerde boğulmak, polisin dizleri altında nefessiz kalmak, enkazın altında ölmek istemiyoruz.
Nefes almak istiyoruz.
Mehmet Nuri Özdemir kimdir?
MKÜ Eğitim Fakültesi ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji mezunu. Üç yıl sağlık memurluğu, 13 yıl öğretmenlik hayatından sonra 2016 yılında çıkarılan 675 sayılı KHK ile işinden atıldı. Gazete Karınca’da okur-yazar.