Onları iyi tanıyoruz. Son 50 yılımız, gençliğimiz, bu alçakların ülkemize yaşattığı acılarla dolu.
Maraş’tan Sivas’a toplu katliamlar dışında yüzlerce aydınımızı, gencimizi aramızdan aldılar. İlk katlettikleri akademisyen Doçent Dr. Orhan Yavuz, Hava Harp Okulu’nda hocamızdı. Teskere alıp Erzurum’a döndüğü 1977 yılında Atatürk Üniversitesi’ndeki işine yürüyerek giderken ülkücü katillerce kaçırılıp, kampüs içindeki fidanlıkta alçakça sekiz yerinden bıçaklanarak katledildi. O zamanlar onlara “Ülkücü Komandolar” deniyordu…
Cinayete tanıklık eden fidanlar büyüyüp koca ağaçlar oldular şimdi. Sabahattin Ali’nin de tanığıydı Trakya ormanlarındaki ağaçlar. Kökleri aracılığıyla çok uzaklardakilerle iletişim kurdukları biliniyor artık. Bir de dile gelseler, gölgelerinde oturup piknik yapanlara neler anlatırlar kim bilir. CHP seçim otobüsüne yapılan saldırıdan da haberdar olduklarına eminim…
Orhan Yavuz, hastanede son nefesini vermeden önce katillerini söylemişti. Gözaltına alınan 27 kişiden tutuklanan olmadı! Erzurum’da dün polisle birlikte yürüyen eli taşlı tosuncuklardan da tutuklanan olmayacak kuşkusuz! Üstelik kendisi de aday olan İçişleri Bakanı saldırıya uğrayanları suçlayarak açıkça eylemi savunuyor! Ancak her şeye rağmen toplumda yeşeren barış, adalet, eşitlik içinde bir arada yaşama arzusu beslendikleri dalı kesmek üzere. Bu da seçimlere beş gün kala paniklerini artırıyor.
Her dönemde ülkenin aydınlık geleceği için nerede umut yeşerdiyse ona karşı kullanılan çok elverişli bir araç oldu Ülkü Ocakları. İki gün önce andığımız darağacında katledilen üç fidan da aynı güruhun hedefindeki “teröristlerdi!” O zamanlar komünizm tehlikesine karşı devletle birlikte ABD 6. Filosunun yanındaydılar. Sonraları devrimci gençlere yönelik bombalamalarda, kurşunlamalarda devlet içindeki karanlığın tetikçiliğini yaptılar. Mafyatik yapılardan başka beslenme kaynakları olmadığından %3-5 oyla da olsa iktidarın yanında yer alarak semirdiler. Son başbuğları, Erdoğan’ın eteklerine bu denli sıkı yapışmaları ondan. (Bkz. 24 Ocak 2023 tarihli Derin Ülkücülük yazısı)
Oy vereceğimiz Kılıçdaroğlu’na, devlete çöken bu faşist odaklarla eliyle bozkurt işareti yaparak mücadele edilemeyeceğini hatırlatarak devam edelim. Ülkü Ocakları binalarına eş zamanlı asılan pankartlarda yazan “Selahattin Demirtaş Teröristtir!” cümlesi çok tanıdık ve çareyi de işaret ediyor. Halkın da ezici çoğunlukla bunu gördüğü ve bir avuç örgütlü kışkırtıcının eylemlerine itibar etmediğini söylemek mümkün. AKP-MHP iktidarının canlı tutmaya çalıştığı ve bu provokatörlerle ateşlemek istediği düşmanlığa zemin hazırlayan her türlü milliyetçi söylemin karşısına cesaretle halkların kardeşliğini çıkarmak şart. Millet İttifakı, bu gerçeği iyi görmeli, milliyetçi oyları kaybetme korkusundan sıyrılıp, kardeşliğin diliyle Erzurum’daki asıl terörü, barışın getireceği kazanımları topluma ısrarla anlatmalıdır.
Ülkücü faşistlerin yanlarında devlet olmadığı zaman, polis-jandarma olmadığı zaman hiç oldukları bir gerçek. Son günlerde, olası kışkırtıcı tertiplerine tanıklık edeceğiz belki ama 14 Mayıs akşamı arkalarındaki karanlıkla birlikte sıfıra inecekleri de açık. Sonrasında yapılacak ilk iş ise geçmişte işledikleri suçların hesabını sorarak bu güruhu devlet içinden söküp atmak olacaktır. Bu da Kılıçdaroğlu’ndan beklenen bir söz değil, halkların uzun sürecek mücadelesiyle hayata geçirilecek bir iş.
Seçim sürecinden dersler çıkararak geleceği inşa etmeye şimdiden kolları sıvamalı…
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayınlanıyor.