Ana SayfaManşetİmzacı akademisyenlere ayrı ayrı davalar: ‘Profesyonel dokunuşlarla bildiride örgüt propagandası yaptılar’

İmzacı akademisyenlere ayrı ayrı davalar: ‘Profesyonel dokunuşlarla bildiride örgüt propagandası yaptılar’

HABER MERKEZİ – ‘Barış imzacısı’ akademisyenlere açılan ayrı ayrı davalarda akademisyenler ‘örgüt propagandası yapmak’ ile suçlanırken, hazırlanan iddianamelerde bazı ilginç detaylar yer alıyor: Dayanışma akademilerinin öğrencileri ‘isyana teşvik ettiği’ iddiası ve Barış Bildirisi’ne ‘profesyonel dokunuşlar yapıldığı’ bunlar arasında. Barış İçin Akademisyenler tarafından yapılan açıklamada ise dosyaların tek tek açıldığına dikkat çekilerek, “Hepimizi adliye koridorlarında yalnız bırakmak istiyorlar; 1128 akademisyeni bir arada yargılamaktan açıkça ürktükleri ortada” denildi.

11 Ocak 2016’da Türkiye ve dünyadan bini aşkın akademisyen ve araştırmacının, Kürt illerindeki yasak ve şiddete son verme ile müzakereleri başlatma çağrısının yer aldığı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan akademisyenler hakkında ayrı ayrı dava açıldığı öğrenildi.

Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nden olan ve İstanbul’daki Galatasaray Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’ndeki akademisyenlere yönelik açılan ayrı ayrı davalarda akademisyenler “örgüt propagandası yapmak” ile suçlanıyor.

Akademisyenlere bu suçlamanın gerekçesi ise PKK’yi “Kürt siyasi hareketinin temsilcisi olarak” gösterdikleri iddiası.

Dayanışma akademileri ‘isyana teşvik ediyor’ iddiası

Ayrıca Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen akademisyenlerin ihraçların ardından kurdukları ‘dayanışma akademileri’ de açılan davalarda ‘suç unsuru’ olarak yer alıyor.

Öyle ki akademisyenlerin ‘dayanışma akademileri ile öğrencileri isyana teşvik ettiği’ iddia ediliyor.

‘Profesyonel dokunuşlar’ suçlaması

Mahkemelerin kabul ettiği iddianamelerde başka ilginç detaylar da var.

Kabul edilen iddianamelerden birinde, Barış Bildirisi’ni hazırlayan akademisyenlerin bildirinin Türkçe ve İngilizce metinlerinde bazı kelime ve kavramları ‘kasıtlı olarak değiştirdiği’ ve ‘bildirinin yabancılara bu şekilde imzalatıldığı’ savunuluyor.

İddianamede şu ifadeler yer alıyor:

Metinlerde profesyonel dokunuşlarla sadece ulusal kamuoyunda değil uluslararası kamuoyunda PKK/KCK’nın cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapmaya özen göstermişlerdir.

Ancak ‘profesyonel dokunuşlar yapıldığı’ iddia edilen kelimelerin iddianameye yanlış geçirildiği anlaşılıyor.

‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisindeki “Kürt illeri” manasında kullanılan “Kurdish provinces” sözcüğünün Türkçeye “Kürdistan illeri” olarak geçirildiği iddianamede, “ayrıştırıcı ve bölücü bir üslup kullanıldığı” ifade ediliyor.

BAK’tan açıklama: 1128 akademisyeni bir arada yargılamaktan açıkça ürkmüşler

Barış İçin Akademisyenler tarafından yapılan açıklamada da 2016 Ocak ayını takiben imzacıların ifadeye çağrılmaya başlanmasından bu yana beklenen dava sürecinin başladığının, imzacı akademisyenlerden birine tebligat ulaşması ile birlikte öğrenildiği belirtildi.

Avukat Meriç Eyüboğlu’nun dosya savcısı ile bir görüşme gerçekleştirebildiğinin ifade edildiği açıklamada, görüşmeden elde edilen bilgileri özetle şöyle aktarıldı:

  • Savcı, her imzacı için ayrı ayrı iddianame hazırlamayı tercih etmiş ve esasında tek suç isnadı olması dolayısıyla davayı toplu açabilecekken, bunu tercih etmemiştir. Savcı, bu hususu “süreci hızlandırmak gayesi” ile açıklamayı tercih etmişse de, görüşmenin tamamından açıkça; ortak tutum alınmasının engellenmek istendiği izlenimi edinilmiştir.
  • Savcının parça parça hareket ettiği, iddianamelerin ifade veren bütün imzacılar için henüz tamamlanamadığı anlaşılmıştır. Bizce savcının hareket biçiminin özel bir tercihe ya da bir öneme işaret ettiğine inanmak için hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu anlamda kimsenin ayrıksı bir işleme tabi tutulduğunu hissetmemesini önemle tavsiye ederiz. Örneğin Savcının beyanına göre; Marmara Üniversitesi’ndeki imzacılarla ilgili sürece daha başlanamamış ve önce İstanbul ve Galatasaray Üniversitesi’ndeki imzacılar ile başlanmış. Kısacası, üniversite listeleri üzerinden sırayla ama önem sırası değil, üniversite sırası ile bir yol haritası çıkartıldığı anlaşılıyor.
  • Şehir dışı imzacılarına açılacak davaların da, ikamet yerlerine ya da çalıştıkları yerlere bakılmaksızın İstanbul’da açılacağı belirtilmiştir. Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere “sırasıyla” mantığı sürmektedir.
  • Bu zamana kadar emniyette ifade vermemiş / verememiş olanlar yönünden ise Savcı henüz bir karar vermediğini beyan etmiş. Bu nedenle ifade vermemiş arkadaşlarımızın e-devlette ya da UYAP üzerinde kendileri ile ilgili bir dosyaya rastlamamaları normal.
  • Gerek savcı ile ilgili görüşme, gerekse iddianame, yeniden ve sil baştan TMK 7/2 (terör örgütü propagandası suçlaması) maddesinin yeniden gündeme getirilmek istendiğini göstermektedir.
  • Savcının imzacılara yönelik davaları ayrı ayrı açmasının, süreci hızlandırmaya yönelik bir hamle olduğu belirgin bir biçimde hissedilmiştir. Ancak davaların ayrı açılmış olması, “aynı eyleme yönelmiş aynı suç isnadı söz konusu olduğu için”, aradaki bağlantı nedeniyle davaların birleştirilmesinin talep edilmesine engel değildir.

Açıklamada, “ortak hareket etme becerisinin ayrı ayrı davalar açılmak suretiyle kırılmak istendiği” belirtilirken, “Dosyaları tek tek açarak, hepimizi adliye koridorlarında yalnız, desteksiz bırakmak ve duruşma salonundaki moral üstünlüğümüzü ortadan kaldırmak istiyorlar. 1128 akademisyeni bir arada yargılamaktan açıkça ürkmüş oldukları görülüyor. Bu hali ile önerimiz, bir an önce dava sürecini nasıl örgütleyeceğimiz, hukuki ve hukuk politikasına ilişkin stratejilerimizi konuşmak üzere yan yana gelmek” denildi.

Ne olmuştu?

2016 yılının Ocak ayında Türkiye ve dünyadan bini aşkın akademisyen ve araştırmacı tarafından yayımlanan Barış Bildirisi’nde, Kürt illerindeki yasak ve şiddete dikkat çekilerek, hükümete şiddete son verme ve müzakere koşullarını hazırlama çağrısı yapılıyordu.

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.

Bu ifadelerin kullanıldığı metinde, bir takım talepler sıralanarak, “Hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz” deniliyordu.

Bu metnin yayımlanmasından sonra imzacı akademisyenler hükümet tarafından hedef alınırken, kimi akademisyenler tutuklanıp tahliye edilmiş, çıkarılan KHK’ler ile de yüzlerce imzacı akademisyen ihraç edilmişti.


Gazete Karınca

Haberin İngilizcesine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Individual lawsuits launched against Peace Declaration signatory academics


 

Previous post
Ağlayarak telefonumuzu şarj edebilir miyiz?
Next post
Yüksel Caddesi'ndeki eylem 330. gününde: 3 kişi gözaltına alındı