Ankara Gar Meydanı’nda gerçekleşen katliamla ilgili dava görüldü. Kamu görevlilerine ilişkin dokunulmazlık duvarı örüldüğünü söyleyen avukatlar istihbaratın sanıklara yönelik belge ve bilgi paylaşmadığını kaydetti.
Demokrasi güçleri tarafından Ankara Gar meydanında 10 Ekim 2015’te düzenlenen “Barış ve Demokrasi Mitingi”ne katılanlara yönelik yapılan bombalı saldırıya ilişkin açılan davanın 17’nci duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Sanık Erman Ekinci ve diğer firari 16 sanığın “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “kasten öldürme”, “nitelikli şekilde kasten öldürme”, “resmi belgede sahtecilik”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tasarlayarak öldürme” ve “tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme” suçlarıyla yargılandığı davanın duruşmasında, IŞİD’in Türkiye Emiri olduğu belirtilen Kasım Güler hazır bulundu. Erman Ekinci ise Ses ve Görüntü Bilişim sistemi (SEGBİS) üzerinden duruşmaya katıldı.
Saat 10.00’da başlayan duruşmada kimlik tespitinin ardından tanık sıfatıyla Kasım Güler çağırıldı. Sincan Cezaevi’nden tanık sıfatıyla duruşma salonuna getirilen Kasım Güler, beyanlarında, IŞİD’in silahlı eylem faaliyetlerine katılmadığını belirterek Halep’teki görevinin yiyecek ve giysi “yardımlarını” toplayıp dağıtmak olduğunu ileri sürdü. Eğitim ve hocalık yapmadığını savunan Kasım Güler, 16 firari sanıktan İlhami Balı’yı hudut kapılarından, Ahmet Güneş’i ve Nusret Yılmaz’ı da Antep’ten tanıdığını kaydetti. Sanıklardan İlhami, Ahmet ve Nusret’in de öldüğünü duyduğunu söyledi.
‘MİT’in tehdidiyle imzaladım’
2021 Nisan ayında MİT’in operasyonuyla Suriye’de yakalandığını söyleyen Kasım Güler, 80 gün boyunca MİT’in elinde olduğunu anlattı. 21 Haziran 2021 tarihli ifadesinin işkence altına alındığını öne süren Kasım Güler, “İfadedeki sözler bana ait ama MİT’in tehditliyle imzaladım. Tek kelime değiştirirsen seni alırız dediler, pişmanlık yasasından yararlan dediler” diye konuştu.
‘Pazarlık konusu neydi?’
Kasım Güler’in iddialarına ilişkin soru yönelten avukat Mehtap Sakinci Coşkun, “Sizin deyiminizle MİT ile pazarlık yapacak ve bu kadar kurguyu onlara hazırlatan ‘anlaşma konusu’ neydi” dedi. Pazarlık yapılmadığını, işkence yapıldığı için imza attığını iddia eden Güler’in soruya net cevap vermemesi üzerine gerginlik yaşandı.
Mahkeme başkanı: Tanığı sorgulayamazsınız!
Güler’in avukatların sorduğu sorulara tepki vermesi üzerine, mahkeme başkanı da avukatlara yönelik “Kasım burada sanık değil, tanık. Tanık bildiğini biliyordur bilmediğini bilmiyordur” sözlerini kullandı. Salondan mahkeme başkanına “tanığı savunuyorsunuz” tepkisi yükseldi. Salonu boşaltmak ve Güler’i salondan göndermekle tehdit eden mahkeme başkanı tepkiler nedeniyle duruşmaya 15 dakika ara verdi.
‘Önlem almayanlar bu katliamın parçasıdır’
Verilen aranın ardından Ebul Sâme kod adını kullandığını kabul eden Kasım Güler, dosyaya gelen “Ebul Sâme” kod adlı vali tanımını ise reddetti.
Kasım Güler’in beyanlarının ardından söz alan Sevinç Hocaoğulları, yıllardır kamu görevlilerinin miting alandaki müdahale ve sorumluluğunun göz ardı edildiğini ve tam tersine ailelere davalar açıldığını kaydederek, açılan davaları tek tek hatırlattı.
Sevinç, “Kamu görevlilerinin yargılanmasına dair taleplerimiz oldu. Kimyasal gaz ve plastik mermi kullanan, ambulansları engelleyen tek bir kamu görevlisinin sorumluluğu yok denildi. 7’nci yılında bu eksik tabloyu tamamlamak istiyoruz. Sorumluluğu olan görevlilere tek bir dava açılmazken, yaralılara yardım eden, kan arayanlar yargılandı. Kimyasal gaz kullanan polisler değil, yaralıları taşıyan trafik polisleri yargılandı. Şimdi bir anma yapacağız, olayın yaşandığı Ankara’da insanların acılarını yaşamalarına bile izin verilmedi. Anmaya katılan insanlar gözaltına alındı, polis müdahalesine maruz kaldılar. Yargı ve kolluk katliam mağdurlarına müdahale ederken sorumluları cezasızlıkla karşılıyorlar. Bugün adliye sarayı bile yüksek güvenlikli önlemlerle korunuyor. Yüksek güvenlikli bir adliyede adalet sağlayabilir misiniz? Sağlayamazsınız. 10 Ekim günü o mitingde önlem almayanlar bu katliamın parçası ve sorumlusudur” ifadelerini kullandı.
250 sayfaya 7 sayfa cevap
Aradan sonra söz alan Avukat Eylem Sarığolu, soruşturmaya ilişkin Yargıtaya gönderdikleri dosyanın, 250 sayfalık beyanına sadece 7 sayfa ile cevap verildiğini söyledi. Sarığolu şu ifadeleri kullandı:
Yargıtay kararını nereden tutarsak tutalım elimizde kaldığı bir halle karşı karşıyayız. Biz soruşturulmasının yürütülmesine ilişkin taleplerimizi, toplanmayan delilerin toplanmasını belirttik. 7 Kasım 2016’da başlayan yargılama boyunca hep aynı şeyi söyledik, örgütün şemasını ortaya çıkardık ama tüm taleplerimize rağmen 4. Ağır Ceza ‘dosyayı kapatıyorum’ dedi. Altını çizerek söylüyorum Yargıtay’a 200 klasör gitmiş, 200 sayfalık temyiz dilekçesi ve delilere rağmen 26 sayfalık Yargıtay kararı geldi elimize bunun 19 sayfası zaten sanıkları değerlendiriyor, geriye kalan 7 sayfada temyize ilişkin görüşler. Bizim taleplerimize ilişkin tek bir cümle ise yok. Bu kadar yazılmış, çizilmiş delil ve dosya varken Yargıtay’ın davayı alelacele kapatması yargının da Yargıtay’ın da dosyaya bakışını gösteriyor.
‘Kamu görevlilerine dokunulmazlık duvarı’
Kamu görevlilerine ilişkin” dokunulmazlık” duvarı örüldüğünü söyleyen Sarığolu, çok sayıda IŞİD’linin takip edildiğini ve örgütsel faaliyetlerini takip eden kamu görevlilerinin ifade için bile çağrılmadığını belirtti.
Avukat Senem Doğanoğlu, iki firarı sanık dışındaki sanıkların Suriye’ye olduğunun bilindiğini söyleyerek, anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’nin sanıkların getirilmesini ilişkin Suriye ile yazışmasını talep ettiklerini belirtti.
Avukat İlke Işık, İstihbarat konusunda tek bir ilerleme bile sağlayamadıklarını söyleyerek, istihbaratın sanıklara yönelik belge ve bilgi paylaşmadığını kaydetti.
Kayıp evraklar
Sanıklardan Yakup Şahin’in yakalandıktan sonra yer gösterdiği ve mühimmat depolarının adreslerinin verdiği raporların Ankara Emniyeti tarafından adeta ayıklanarak dosyadan çıkarıldığını, delil karartıldığını aktaran Işık, Ankara Emniyeti hakkında hala tek bir soruşturmanın olmadığını ve soruşturma açılması talebinde bulunduklarını mahkeme heyetine beyan etti.
Duruşma 27 Aralık 2022 tarihine ertelendi.