Ana SayfaYazarlarMehmet Nuri ÖzdemirToplumu savunma formu olarak HDP

Toplumu savunma formu olarak HDP


Mehmet Nuri Özdemir


HDP’nin siyasal çizgisi, tüm baskılara rağmen demokratik siyaset açısından kurumsallaşmaya, siyasette belirleyici izler bırakmaya devam ediyor. Eş genel başkanlarının, milletvekillerinin, belediye eşbaşkanlarının ve tüm yöneticilerinin yargı eliyle baskı altına alınması, tutuklanması ve bir çoğunun sürgünde yaşamak zorunda bırakılmasının yanı sıra; Türkiye’nin en zor problemi olan Kürt meselesi, Ortadoğu savaşları, Türkiye’nin içine girdiği rejim türbülansı, büyüyen kadın, emek ve gençlik sorunları, devasa ekolojik tahribatlar, kapitalist sistemin ürettiği eşitsizliklere kitlesel hastalıkların eklenmesi karşısında siyaset üretmeye çalışıyor, tutum alıyor, tarihsel rol ve misyonunu yerine getirme çabası içine giriyor.

HDP, 7 Haziran genel seçimleri ve 31 Mart yerel seçimlerinde uyguladığı stratejiyle siyasal tabloyu alt üst etmişti. Bu sonuçlarla oyun bozucu olmanın yanı sıra demokratik siyasetin, hukukun ve adaletin yeniden dönüşü için kurucu-yapıcı rolünü de oynamıştı. Bu anlamda HDP kurulduğu günden bu yana bir çok kez gündeme damgasını vurmayı başardığı ve gündem belirlediği söylenebilir. Fakat tüm devrimci demokratik mücadelelerin öncülüğünü üstlenen hareketlere karşı hazırlanan maliyet tablosunun HDP’ye çıkmaması faşizmin doğasına aykırı bir durumdu. Peki, HDP’yi siyasetin dışına itmeye yeminli bu hiddet ve şiddet, kaynağını güçlü olmasından mı yoksa engelleyemediği bir rakibin varlığından mı alıyor? Devam edelim.

HDP’yi durdurma ekonomisi

2015’ten beri HDP’ye yönelik başlatılan basın sansürü başta olmak üzere yasama-yürütme ve yargının “kuvvetler birliği” eliyle tüm faaliyetleri kriminalleştirilerek bileşenleri zayıflatma ve içerden kışkırtma, ahlak savaşları ile yıpratma, tüm binalarını abluka altında tutma, anneleri ve aileleri üzerine salma, ideolojik saldırı ve psikolojik savaşın tüm tekniklerini uygulama ve bu şekilde kurumsallaşmasını ve siyaset yapma kapasitesini tamamen ortadan kaldırma pratikleri ile sistematik bir şekilde HDP’ye has bir “durdurma ekonomisi” partinin nefes alabildiği her türlü mekan ve zamanda mobilize edildi, ediliyor. Kısacası ne kadar “boyun eğdirme teknikleri” varsa tümü bütünlüklü ve arkaik bir şekilde devreye konuldu.

Buradan hareketle 2015 sonrası iktidarın ve devletin HDP’yi baskı ve şiddet aygıtları ile siyaset yapamaz hale getirme, köşeye sıkıştırma, tecrid altına alma ve bu tekniklerle hizaya çekme arzusu; HDP’nin başarısızlığı, yanlışları ve hatalarından öte 8 yıllık başarısını itibarsızlaştırma ve gelecek projeksiyonunu karartma konseptinin sonucu olarak okunabilir. Bu konsepte göre büyüyen HDP’nin bir şekilde durdurulması gerekmektedir.

Hiçbir iktidar başarısızlık üreten bir yapıyı karşısına almak istemez, dahası uğraşmaya tenezzül etmez. Eğer HDP başarısız bir siyaset yürütseydi iktidar bu devasa baskı cihazlarını devreye koymaya ihtiyaç duymazdı. Bu mantıktan yola çıkarak rahatlıkta şu tespit yapılabilir: İktidarın mevcut karın ağrısının temel nedeni HDP’nin başarısızlığı değil; yerleşik siyasal akla itaat etmeyen, her türlü baskı karşısında hala özerk kalabilen kendine has bir siyasal alan oluşturabilen politik kapasitesidir. Bu kapasitenin yarattığı tedirginlik siyasi iktidarı bütün iddialarından vazgeçirecek ve yıllardır eleştirdirdiği merkezi akla yeniden teslim olabilecek kadar etkili bir kapasitedir.

HDP’yi eleştirme pedagojisi

Tüm bu olağanüstü durumun ortasında HDP’ye yönelik eleştirilerin de çeşitliliği ve dozajı artıyor ve her gün bu eleştirilere yenileri ekleniyor. Elbette HDP yöneticileri bu eleştirileri filtreleyecek kapasite ve tevazuya sahiptir. Bu eleştiriler sol ideolojiye sahip politik formlarla siyaset yapan ve bilimsel yaklaşımları önemseyen bir siyasi oluşum için kimi zaman hayat kurtaracak kadar kıymetli; bazen de ölçüsü, zamanı ve zemini tutturulamadığında öldürecek kadar zehirli olabiliyor. Dolayısıyla her HDP’linin bu eleştirileri yakından takip etmesi ve buna göre kendini yeniden konumlandırması tamamlayıcı bir pratik olacaktır.

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

HDP kitlelerde büyük bir değişim umudu yaratırken yukarıda değindiğimiz gibi iktidarı zorlayan politik kapasitenin stokladığı enerji ve kısmi rahatlık bir çok kesimin bazen HDP’yi eleştirirken çok cömert davranmasına, bazen de HDP’ye yapılan haksız ve hukuksuz uygulamaları normalleştirip HDP’nin en küçük hatasını bir pire için tüm yorganı yakacak kadar kendilerinden geçmelerine neden olabiliyor. Peki bu eleştiriler niye yerini bulmuyor, yoksa HDP yapılan eleştirileri dikkate almıyor mu? Reelde durum böyle midir, bakalım.

Sistem, HDP’nin 8 yılda yaptıklarının hiç birisini önemsiz görmüyor, savsaklamıyor ve büyük bir ciddiyetle takibe alıyor. Hem savaş hem barış zamanında yapılan tüm işler gözetim altında tutulmuş. Çünkü siyasi ve iktisadi karteller HDP’yi yakinen takip ediyor ve kontrol altında tutmak istiyor. Bu şekilde HDP’nin tüm siyasal pratikleri sistemsel çarkların içine alınmaya çalışılıyor. Rutin hale getirilen operasyon, baskı ve tutuklamalarla HDP’liler tecrit altında tutularak kitlesel olarak “bezdirme” tekniği ile içe büzülmesi, kendi gündemini işletemez hale gelmesi ve etkileme gücünü yitirmesi planlanıyor. Bu konsept, HDP’ye “bütünsel-kütlesel” bir metotla uygulanıyor. HDP’nin tüm siyasal alanı, siyasal davranışları ve siyasal ilişkileri “bütünsel” olarak kuşatılıyor; buna karşı milliyetçilik ve ırkçılık marifetiyle “kütlesel” vuruşlar indirilmeye çalışılıyor.

Baskıların dozajına, bütünlüğüne ve kütleselliğine bakınca HDP’ye yapılan eleştirilerin belki de en zayıf halkası, eleştiri yapan kesimlerin sistem kadar HDP’ye bütünlüklü ve ciddiyetle bakmayı başaramaması, meseleyi parçalı ve dağınık ele alıp baskının zenginleştirilmiş içerikleri karşısında zamanın ruhunu yakalayamaması, mikro-makro dengeyi tutturamaması, ölçüyü kaçırması ve yeniden kimi klasik, denenmiş ve hiçbir kazanıma vesile olmamış ezberlere yeniden dönüş yapmasıdır.

Dolayısıyla yapılacak olan eleştirilerin başarısı ve sonuç alıcılığı siyasi ve iktisadi kartellerin (yeşil-beyaz) HDP üzerindeki kapsamlı kuşatmasını aşabilecek nitelikte geniş ve bütünlüklü olmasına bağlıdır. Bütünlüklü ve kütlesel saldırılar karşısında ancak derinlikli idrak ve anlama bilincinin tazyiki ile eleştiriler dizilebilir. Zamanında ve yerinde yapılmış, ahlakın ve vicdanın eleğinden geçmiş adil eleştiriler büyük bir farkındalık yaratır. Her farkındalık ise rahatsızlık yaratan meselenin düzeltilmesine yönelik reaksiyonu tetikler. Sosyolog Wright Mills “Rahatsızlığın farkında olmak doğru teşhis için bir ön şarttır; hatta belki de bir iyileşme belirtisidir” der. Fakat rahatsızlığı giderecek iyileşme belirtileri görülmesine rağmen tekrar bünyeyi hastalıklarla boğuşacak mikroplu araziye sürmek akıl kârı değildir.

Bir söylemsel kuşatma olarak baskıların normalleştirilmesi

İçerden ve dışardan Hdp’yi bütünlük içinde değerlendirmeyip, üzerindeki baskıları normal-miş gibi gösterip, sanki normal koşullarda siyaset yapılıyor-muş gibi baskıyı normalize eden ve baskı rejiminin pratiklerini normalleştiren “söylemsel kuşatma” en tehlikeli olanıdır. Bu yaklaşım biçimi tüm mekanizmalarıyla bilinçli bilinçsiz bir tasfiye çubuğu görevi görüyor; bu çubuk HDP’nin tüm bedeni üzerinde gezdirilerek bünyesi uyuşturulmak, felç edilmek ve bağışıklık sistemi çökertilmek isteniliyor. Bu kadar bütünlüklü ve kütlesel baskılar karşısında zaman zaman magazinel gündemleri aratmayacak içeriklerle HDP’yi değerlendirmek, bunu iyi niyetle karşılamak ve bu “normalleştirilmiş anormali” kitlelerin dünyasına da aşılamak, politikayı tarih dışına itmek ve işkenceyi tüm toplumsal bünyeye uygulamaktır. Bu durum aynı zamanda HDP’nin siyasal paradigmasını sıradanlaştırmanın rutinleştirilmesidir.

HDP’yi siyaseten başarısızlığa sürükleme mistifikasyonu

HDP, seçimlerdeki başarı ile iktidarın oyun alanını daraltmasına rağmen aldığı siyasi sonuçların kalıcı kazanımlara dönüşmemesi baskıların dozajının artmasının ve cömertçe yapılan eleştirilerin belki de en büyük nedenidir. HDP odaklı tartışma ve eleştirilerde “başarının bazı söylemsel çerçevelerin içine alınarak başarısızlığa dönüştürülmesi ve başarının görünmez hale getirilme çabası, sanki başarı yaşanmamış gibi davranılması” büyük bir kurnazlığı ve manipülasyonu içinde barındırmaktadır. Sinsi bir şekilde başarıyı görmezden gelme duygusu yaratmak adeta bilinçli bilinçsiz HDP’nin anti propagandasına dönüşebiliyor. Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi kanımca HDP’nin siyasal başarı-başarısızlığının ve politika yapıcı rolünün görmezden gelinerek HDP’nin nerdeyse varoluş gerekçesinin AKP ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığına indirgenmesi; dahası onları iktidardan indirme görevinin tamamen HDP’ye yüklenmiş olmasıdır.

HDP’nin iktidar karşıtlığı ve iktidara karşı oynadığı muhalefet rolü kimi zaman avantaj gibi görünse de HDP’yi normal koşullarda siyaset yapmaktan uzaklaştırıp sürekli olağanüstü koşullarda siyaset yapmaya zorluyor; ulus devlet hegemonyasının tüm aparatları kullanılarak parti kıskaca alınıyor. HDP’nin sürekli bir şekilde olağanüstü koşullara maruz bırakılarak siyasal alanın dışına itilmesi, şiddet ve düşmanlık zeminleriyle enerjisini tüketmesi ve nihai olarak havlu atması murat ediliyor.

Tüm muhalefet partilerinin yapması gereken iktidar karşıtlığının ve ülke siyasetine dair tüm makro-mikro muhalefetin neredeyse tamamımın HDP’ye yüklenmesi; iktidarın ana akım medyayı ve yargının gücünü de arkasına alarak milliyetçi duyguları köpürtmesini kolaylaştırmakta ve oy kapma gayesiyle bir siyasi parti olarak HDP’yi -başka bir şeymiş gibi-göstererek partiyi Türkiye toplumunun ve Türk devletinin düşmanı ilan etmesini de olanaklı hale getirmektedir. Uzun süre Kürt meselesinin çözümü ile ayakta kalan iktidar son beş yıldır aynı meselenin şiddet ve güvenlik yoluyla çözümsüzlüğünün övgüsünü yaparak bu milliyetçi politika ile hem muhalefeti parçalayabilmekte hem de kendi tabanı ile uyumlu milliyetçi bir siyaset yürütmektedir.

HDP’nin varlığının, başarısının ve kazanımlarının AKP ve liderinin gidişine indirgenmesi, 2015’ten beri hepimizin tanıklığında iktidara geniş bir siyasal alan açan temel gerekçe haline geldi. İktidarın ve devletçi partilerin eliyle siyasetin dost-düşman parantezine alınarak herhangi bir siyasal partinin HDP ile ilişkisini “vatana ihanet” şeklinde kabul edilmesi HDP’yi milliyetçi hezeyanlarla siyaset dışına itilmesine neden olmaktadır. Bu aslında HDP’ye daha özerk bir siyasal alan açma fırsatı verse de faşizm koşullarının ağır baskısı, asgari düzeyde de olsa demokratik değerlerin olmaması ve hukukun tamamen askıya alınması herkese lazım olacak olan demokrasi mücadelesinde kolektif bir birlikteliği ve ittifakı zorunlu kılmaktadır.

Muhalefetin sorumluluklarını HDP’nin omuzuna yüklemesi ve iktidarın HDP’ye yönelik hiçbir sınır tanımayan baskı stratejisi HDP’nin başarısını görünmez hale getirmekte; iktidarın bir çok hileli teknikle düşmemesi HDP’yi başarısız gösterme aracına dönüşmektedir. Bunu yeniden vurgulayarak devam edelim. Bu hegemonik basınç diğer muhalefet partilerine de yapılması gereken eleştirilerin HDP’ye yönelmesine ve omuzlamaları gereken demokrasiyi savunma yükünü HDP’nin omuzuna bindirmektedir. Oysa HDP soldaki duruşu ve Kürt meselesindeki konumu ile meclisteki tüm partilere muhalefet yapması gereken bir programa sahip. Ancak HDP’yi programından uzaklaştırıp tabiri caiz ise ön saflara sürükleyen yıpratma taktikleri, hem iktidarın hem de muhalefetin işine gelmekte; diyebiliriz ki HDP’yi içine sürüklemeye çalıştıkları kaotik koridor iktidar ve muhalefetin zımni mutabakatının sonucunda hayata geçmektedir.

HDP, siyaseten birilerinin karşısına sürekli çıkarılarak düşmanlık yapmaya, meydan okumaya ve nihai olarak sürekli marjinalliğe sürüklenmeye çalışılıyor. Bu şekilde siyasetsizliğe itilerek mevcut kurumsallığının tamamen dağıtılması hedefleniyor. HDP’nin sırtına kurnazca bindirilen bu yükün tüm muhalefet eliyle taşınmasını içeren bir yol haritasının yanında muhalefet partilerinin iktidar karşısında daha radikal bir muhalefet ile demokratik siyaseti sahiplenmesi siyasal başarıyı daha kalıcı ve sonuç alıcı bir zemine taşıyabilir.

HDP’li yöneticiler bir taraftan iktidarın kesintisiz baskıları karşısında direnirken diğer taraftan böylesi oyunlara karşı da HDP programını uygulamaya çalışıyor. Tüm bunlara verilecek en büyük cevap partinin kendi programı doğrultusunda daha geniş ittifaklarla kendi siyasetini, kendi gündemini hayata geçirmek olmalı.

Sonuç yerine

HDP, yapılan eleştiriler ve kimi kişiler üzerinden kaşınan bazı hassas dengeleri iyi gözetmek zorundadır. Özellikle genişlemesi gereken bir zamanda kahraman-hain tartışmasına girmek, kişiler üzerinden göndermeler yapmak yerine kendi iç dinamiklerinin farkında olan bu dinamikleri her koşulda bir arada tutarak yol yürümeye devam etmeli. Fevri ve sekter yaklaşımların ne Kürt halkına ne de ezilen ve sömürü düzenine tabi tutulan kesimlere bir faydası olamaz. HDP aldığı miras ile marjinalliğe düşmeyecek kadar ağır sorumluluğu olan bir partidir. HDP’nin klasik bir parti gibi karşılaştığı sorunları yönetmeye çalışması ya da bu tarz bir siyaset HDP’yi daraltır.

Radikal demokrasi stratejisi çok bileşenli ve bileşenlerin kendi sorunlarını birlikte tartışıp politika haline getirdikleri bir stratejidir. HDP kitlesi, bileşenleri ve yöneticileri, farklılıklarıyla bir arada duran en sağlam muhaliflerden oluşmaktadır. Olağanüstü durumlar karşısında olağanüstü tutumlar alabilen, zor zamanlarda en sağlam ve en bütünlüklü dayanışmayı sergilemesini de bilen deneyimli hareketlerden oluşmaktadır. Yapılacak şey bellidir. Enerjinin akabileceği alanları genişleterek farklılıklara nefes aldırabilecek genişlikte koridorları açmak; kendi iç dinamiklerinin özgün ve özerk örgütlenmelerini kolaylaştıran plan ve programlar yapmaktır. Bu olağanüstü durumlar karşısında belki de her bir HDP’linin ajitasyon ve propaganda tekniklerini aşacak nitelikte HDP’yi daha politik, daha sağlam ve daha bilimsel argümanlarla daha çok savunması gerekecektir. Dahası her HDP’linin daha çok örgütlenmesi, daha çok tartışması ve HDP savunmasını daha çok tahkim etmesi gerekmektedir.




Önceki Haber
Çakıcı, Ağar, Alan ve Eken... Dörtlü fotoğrafa tepkiler
Sonraki Haber
Türkiye genelinde sahte içkiden 58 ölüm