Ana SayfaYazarlarDoğan DurgunUzay boşluğunda bir insan

Uzay boşluğunda bir insan


Doğan Durgun*


Televizyon hayatımıza geç girdi ama kısa sürede bizi esir aldı. Elindeki kumandayla yüzlerce kanal arasında dolaşan genç arkadaşlar bilmezler, bir saat televizyon izlemek için yaptığımız numaraları. 1970’lerin başında televizyon yayıncılığı Türkiye’de yeniydi. Siyah beyaz yayınlar haftada birkaç gün yapılırdı. O günlerde de yayınlar, şimdiki gibi yirmi dört saat değil, birkaç saat sürerdi. Bir televizyon alıcısının fiyatı, devlet memuru olan birinin yıllık ücretinin üçte birine denkti. Bırakın her evde televizyonu, her mahalleye ancak 1-2 televizyon düşerdi. Yayınlar akşama doğru başlar, gün bitmeden de sona ererdi. Akşama doğru evlerinde televizyon olan yerleri gözetirdik. Ayaklarımızı yıkar, temiz elbiselerimizi giyer, evin önünde boynu bükük bir şekilde davet beklerdik. Zaten reddedildiğimiz de pek olmazdı.

O zamanlar gözde olan iki bilim-kurgu dizisi oynardı. Biri İngiliz yapımı Uzay 1999, diğeri de ABD yapımı Logan’ın Kaçışı idi. 1975 de çekilen Uzay 1999’un konusu, adında da anlaşılacağı üzere 24 yıl sonrasında geçmekteydi. Ayda bulunan Ay Üssü Alfa aracı sakinlerinin dünya dışı canlılarla karşılaşmalarını heyecanla izlerdik. Logan’ın Kaçışı daha post-modern bir konuya sahipti. İnsanların en fazla 30 yaşlarına kadar yaşamalarına izin verilen, 23. yüzyılda geçen bir ütopyayı anlatırdı. Kendi içine kapanık, kendi suyunu ve havasını üreten bir kentin insanları vardı dizide. Bu insanlar dünya üzerinde çok küçük bir alan içinde yaşayıp, kendilerini çevreleyen şehir sınırları dışına çıkamamaktaydılar. Sınırları aşmak yasalara göre suç sayılıyordu. Logan bu sınırı aşan kahraman olarak karşımızdaydı.

Ortaokul zamanlarında, kendimce bir ütopya yaratmış ve ona sarılmıştım. Aslında uzaydan geldiğime ve bir gün gelip beni alacaklarına inandırmıştım kendimi. Sanırım çocukken, geceleri dışarıda gökyüzünü, yıldızları, ayı sürekli gözlemem ve sonrasında bu iki bilim-kurgu dizisinin bende bıraktığı etkinin bir izdüşümüydü o ütopyam.

Ortaokul son sınıfta çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. İkimizde de nasıl olmuşsa, Sovyetler Birliği sevgisi oluşmuştu. (İtiraf edeyim, spor müsabakalarında Küba’dan sonra, SSCB sempatisinden dolayı hala Rusya’yı tutarım –mantıklı bir açıklaması yok-). Arkadaşım, ABD’nin Akdeniz’e 6. Filo’yu yolladığını, buna kızan Sovyetlerin 7. Filo’yu yolladığını, bunun üzerine 6. Filo’nun kaçtığını büyük heyecanla anlatmıştı. Sanki rakam büyük olunca, filonun daha güçlü olacağını zannediyordu. Aslında 7. Filo diye bir şey de yoktu, sonradan öğrenecektim. Olsun, sevinç içinde bu yalancık efsaneyi sağda solda anlatırdık.

Bir gün öğretmenimiz sınıfta klasik soruşturmasını yapıyordu. Soru şuydu: Büyüyünce ne olacaksınız? Şoför, hemşire, avukat, doktor gibi bir sürü meslek adı sıralıyordu öğrenciler. Arkadaşıma sıra gelince, “7. Filo’nun komutanı olacağım” dedi. Kimsede çıt yok. Öğretmen de cevabın tam olarak ne anlama geldiğini çözemedi. Orduda subay olmayı düşünüyor zannedip, bana döndü. Söyle bakalım sen ne olmak istiyorsun? “Kozmonot olacağım” dedim. “O ne oğlum?” diye sorunca, “uzaya gideceğim” diye yanıtladım. “Ona kozmonot değil astronot derler” diye kendince düzeltti. Beklemediği bir yanıtla itiraz ettim. “ABD’liler astronot der, Sovyetler kozmonot der” yanıtıyla mülakatı bitirdim. Halbuki Türkiye’de uzay çalışmasının emaresi yoktu henüz. Ve ben kozmonot olacaktım! Çocukluk işte.

12 Nisan günü, arama motoru Google’yi açınca, ana sayfada hayallerimin kahraman kozmonotu Yuri Gagarin’i gördüm. Uzunca baktım resme, yukarıda anlattığım anılarım gözümün önünde resmigeçide durdu. Gagarin, 12 Nisan 1961 tarihinde uzaya çıkan ilk insandı. 34 yıllık kısa ömründe, insanlık tarihi boyunca unutulmayacak bir iş yaptı. Bugünden bakıldığında, belki yaptıkları arkaik gelecektir. Ama ilk çağlardan beri insanın rüyalarını süsleyen uzaya çıkmak hem bilim hem de gelecek için çok önemli. Onun açtığı kulvardan, birçok insan uzaya çıktı, aya ayak basıldı. Evet! Gagarin bundan tam 60 yıl önce, Vostok 1 ile uzayda 108 dakika geçirdi.

Yuri Gagarin’in uzay yolculuğu

Klushino isimli küçük bir kasabada, 9 Mart 1934 tarihinde dünyaya geldi. Kolektif bir çiftlikte çalışan Gagarin çiftinin dört çocuğundan üçüncüsüydü. Ablasının Gagarin üzerinde büyük emeği vardı. Çocukluğu 2. Dünya Savaşı’na denk geldi. Erkek kardeşleri, Naziler tarafından toplama kamplarına götürüldüler. Ailenin geri kalan üyeleri, Klushino’da bir yer altı sığınağında gizlendiler. Zor bir çocukluk geçiren Gagarin, buna rağmen muzipliklerini sürdüren güleç yüzlü bir çocuktu. Daha sonra Saratov’da bulunan yüksek teknik okuluna kayıt yaptırdı. Burada okurken, aynı zamanda havacılık kulübüne üye oldu. Bu sayede uçak kullanmayı öğrendi. Artık havacılık, Gagarin için en önemli şey olmuştu. Askeri okula yazıldı, savaş pilotu diploması ile mezun oldu. 1959 yılında, Sovyet Uzay Programı’nın başında bulunan Sergey Korolyov’un direktifi ile savaş pilotları arasında, çok önemli bir deney için seçme yapılacağı duyuruldu. Başvuran 1500 kişi arasında Gagarin de vardı. Elemeler sonunda geriye 20 kişi kaldı. Bu 20 kişi, Sovyet uzay programında yer almak için eğitime tabi tutulup, kozmonot yapıldılar.

Şimdi işin asıl önemli noktasına gelinmişti. Uzaya bir kozmonot gönderilmesi planlanıyordu ve bu kozmonotlardan biri insanlık tarihinin en önemli yolculuğuna çıkacaktı. Yeniden testler yapıldı ve bu iş için 18 kişi elendi, geriye iki kişi kaldı: Gherman Titov ve Yuri Gagarin. İlk etapta Titov’da karar kılınmak üzereydi. Gagarin’in sempatik olması işin propagandası için önemli bir artıydı. Fakat Gagarin’in seçilmesindeki en önemli etken, 1 metre 60 santimlik boyuydu. Uzay aracında daha rahat hareket etme olanağı bulacağından, Gagarin tercih edildi.

12 Nisan 1961 tarihinde, bütün dünyada nefesler tutulmuş, herkes ne olacağını bekliyordu. Daha önce hayvanlı denemeler yapılmış, bir kısmı dünyaya ölmüş halde dönmüştü. Gagarin’in yeryüzüne nasıl döneceğinden kimse emin değildi. Gagarin de bunu biliyordu. Vostok 1 adlı uzay aracına binerken, “Her şey tamam, yolculuğa çıkabilirim” diyecekti. Korolyov’un Gagarin’den istedikleri basitti. Yolculuk boyunca yemek yiyecek, su içecek, yerçekimsiz ortamda bunun sonuçlarını gözlemleyecekti. Ayrıca yanına aldığı kalemi ile gördüklerini not edecekti. Araç, yeryüzünden kumanda edilecek, Gagarin’e bu konuda iş düşmeyecekti. Ana merkezde bir sorun olursa, ancak o zaman araca kumanda edecekti. Her şey hazırdı artık. Ateşleme yapılacak, Vostok 1 Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatılacaktı. Her şey sorunsuz başlamıştı. Bir süre sonra Gagarin’in uzaydaki çığlığı, Baykonur’dan duyulacaktı. 1 saat 48 dakika süren yolculuk boyunca ciddi bir problem yaşamadı. Sadece elindeki kalemin aracın içine düşmesi nedeniyle aldığı notlar yarım kaldı.

Dünyaya dönüşü muhteşem oldu. Yeryüzüne yaklaştığında, araçtan paraşütle fırlatıldı. Düştüğü yere kısa süre sonra arkadaşları ulaştı. Gagarin Moskova’ya getirildi. Onuruna muhteşem bir tören düzenlendi. Bu hamleyle, Sovyetler uzay yarışında ABD’yi derin bir çaresizliğe itmişti. Gagarin’in popülaritesi inanılmazdı. Kendisine bir şey olmasın diye uçması yasaklandı. Geçenlerde kızı Euronews TV’de “Babam törenlerden inanılmaz sıkılmıştı, agresifleşmiş, kendini içkiye vermeye başlamıştı” diyecekti. Bu süreçten kurtulması için, 1967 de Gagarin’e yeniden savaş uçağı kullanma izni verildi. Tek bir şartla, yanında mutlaka bir başka pilot daha olacaktı. 27 Mart 1968`de MİG-15 model uçağıyla rutin bir deneme sürüşü sırasında yanındaki arkadaşı ile birlikte hayatını kaybetti. Kazaya neyin sebep olduğu bilinemedi. 1986 yılında bir soruşturmada, kötü hava koşulları ve Su-11 model bir uçağın yol açtığı türbülansın kazaya yol açtığı söylendi.

Sovyetlerin bu hamlesi uzay savaşını kızıştırdı. ABD Başkanı Kennedy’nin, 10 yıl içinde ABD bayrağı ayda dalgalanacak sözü hep konuşuldu. ABD’li astronotların 1969’da aya ayak basmaları bu nedenle gerçek olmadığı, bir Hollywood mizanseni olduğu söylendi. Ne olursa olsun, ABD uzay yarışında uzun süre Sovyetlerin gölgesinde kalacaktı.


*İzmir 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Şiir ve denemeleri çeşitli dergilerde yayımlanan Durgun, uzun yıllar Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ayrıca Sanat ve Hayat Dergisi, Esmer gibi edebiyat-sanat dergilerinin yazar kadrosunda yer aldı. Kolektif hazırlanan kitaplara yazıları ile katkıda bulundu. İHD’de yöneticilik yaptı. Halen Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi olarak çalışmaktadır.



Önceki Haber
Yıldız Gül yol kenarında katledildi
Sonraki Haber
DİSK-AR hesapladı: Emeklilerin bayram ikramiyesi ne kadar eridi?