Ana SayfaYazarlarHasan KılıçEksik siyaset

Eksik siyaset


Hasan Kılıç


Türkiye siyasetinde tektonik hareketler sıklaştıkça her siyasi parti kendi hacminden daha büyük sonuçlar üretebilecek potansiyele kavuşuyor. Reel ile potansiyel arasındaki fark büyüyor ve bu farktan ortaya çıkabilecek siyasal imkanlar, “yeni” olanı inşa etmeye aday haline gelebilir.

Yeni olanı inşa etmek için sadece niyetin değil, aynı zamanda bilginin otoritesine dönüşün, geçmişten taşınan bagajlarla yüzleşmenin ve geleceğe dönük toplumu ve çokluğu esas almanın şart olduğu aşikâr.

Yeni olan için gerek şartları sağlamanın bir de siyasi cesaret yönü var. Her defasında iktidarların “fatura çıkması” ile sindirmeye çalıştığı ve mesafeyi kendisinin belirlemek istediği bir şey olarak “siyasi cesaret”.

Sistem ve meşruluk

Türkiye siyasetinde fırtınalı günler yaşanıyor. Ekonomik kriz büyüyor, iktidar fraksiyonları arasındaki çatlaklar derinleşiyor, muhalefetin tonu sertleşiyor.  Dış politikada rota kırılmaya çalışılıyor, yeni rotanın maliyetlerinin yüksek olduğu anlaşılıyor. İdare edememe hali dış politikaya da sirayet ediyor.

“Rıza” gerektiren yeni sistem ve ulusal kimliği yeniden tanımlama çabaları boşa düşüyor, iktidar açısından “kültürel iktidar” olma bir türlü gerçekleşmiyor. Bilakis her gün çıkan yeni tartışmalarla sistem meşruiyet kaybı yaşıyor.

Zor aygıtlarının ebet müddet iktidarı garanti etmediği toplumsal mücadeleler tarihi ile sabit. Ki bu sabitlik gücünü salt bir tarih okumasından değil, aynı zamanda toplum-devlet, iktidar-direniş eksenlerinden de alıyor. Dolayısıyla sistemin ve iktidarın devamlılığı meşruiyeti her ne pahasına olursa olsun üretmek. Sandığı aşan bir gerçeklik olarak meşruluk ihtiyacı açısından AKP-MHP ittifakının irtifa kaybetmeye devam ettiği gün gibi ortada.

Aynılık-farklılık

Sistem açısından HDP’nin ve toplumsal mücadele öznelerinin kurucu öteki olduğunu biliyoruz. Fakat aynı zamanda sistem içi ile dışı aktörler arasındaki geçişkenlikler, etkilenimler, belirlenmeleri kabul etmemiz gerekiyor.

Sistem partilerini aynılaştırma, iktidarı fraksiyonlara bölmeksizin bütün olarak okuma, kişi merkezli siyaset okuması belli iktidar değişimlerini getirme potansiyeline sahip olsa da kurucu fikirleri ve kurucu dönüşümleri getirmekten uzak kalır.

Öte yandan siyasetin aynılık potasına sıkıştırılmış biçimleri bizatihi siyasetin ölümünü çağırır. Siyaseti hayatta tutmanın esprisi farkın kabulü, varlığın farkta/farkla belirginleşebileceğini kabul etmekten geçiyor. Farklılık zemininde var olan siyasetin yanı başında ise dis-consensus bulunur. Bu durumun kabulünün ön şartı ise öteki ile kurulan ilişkinin etik bir sorumluluğa sahip olması.

Böylece siyaset var olur, buradan yürür, kanallar-patikalar açar. Stratejiler bu farklılıkları okuyarak kâğıda dökülür, ideolojiler farklı okumalarla kendiliklerini bulur. Dolayısıyla siyaseti okurken aşırı belirlenimci, toptancı okumalar politik körlükle iltisak kurmaktır.

Eksik siyaset

Bu kapsamda, Türkiye’de iktidarın yaşadığı yapısal krizler ve bu krizleri sürdürebilme/çözebilme potansiyelini gösterememesine rağmen arayışlar yolunu bulmuyor. Çünkü siyaset eden muhalif aktörler şeyleri aynılıkla analiz etme konforu ile farklılığın reel gerçekliği arasında salınan bir “eksik siyaset” hali yaşıyor. Kimliklerin önce bütünleştirici, sonra farklılaştırıcı tanımlanmaları kritiğin konusu edilmiyor. “Türk, Türk olarak; Kürt, Kürt olarak” kalıba dökülüyor, çoğu kez. Bu patikadan kültürel özcülükler, geçmişten taşınan ruhlar-kılıklar güne taşınıyor. Kimliğe kaçışlar, kimlikleri tekdüzeleştiriyor, bayağılaştırıyor; gündelik yaşam pratiklerinin içindeki özneyi homojenize ediyor. Böylece yalancı baharlar, halkların geleceğini her seferinde bir kez daha ele geçiriyor.

İktidarı fraksiyonlar halinde gören ama analizini aynılık ve/veya indirgemecilik üzerinden yapan bu vasat, siyasetsizliği örgütlüyor. Sınıf, iktidar odakları, toplumsal kesimler, kimlik içerisindeki kişilerin farklılığı, hesap edilemezlik ve öngörülemezlik gibi olgusal ve felsefi köşe taşlarını kaçıran siyaset, topluma kurucu bir yeniyi vaat etmekten uzak kalıyor.

Bu itibarla da Türkiye’nin krizi AKP’nin iktidardan uzaklaşmasına dönüşmüyor. Bir yandan ekonomik krizden diğer yandan küresel dengelerden medet uman bekleme odası “aktif” hale geliyor.

Yani iktidar fraksiyonlarının ve bilhassa AKP’nin iktidar kibri ile muhalefetin epistemolojik krizi üst üste binerek siyaset yapmanın estetiğini bir başka bahara erteleyebiliyor. Bu ertelemenin esasında ise siyaset ne’liğine ilişkin yanlış bakış açıları ve toplumu okurken yanlış zeminde kurulan kategoriler oluyor. Böylece siyaset halk-sızlaştırılarak parti yönetimleri arasındaki ilişkiler, burjuva nezaketi içerisindeki temaslar, sonuç getirmekten uzak salon görüşmeleri, yani yanına aktif bir halk desteği almamış vasat “siyaset”in ana yörüngesini oluşturuyor. Böylece sisteme entegrasyon talebinin verdiği ferahlatıcı konfor ile siyaset yapma gramerinin aktörler açısından yakınlaşması, aktörler arasındaki farkı gittikçe belirsiz hale getiriyor.

Bu durum “eksik siyaset” halini var ediyor. Türkiye’deki döngü muktedirleşen partinin otoriterleşmesi, otoriterliğe karşı mücadele, mücadelenin “başarıya” ulaşması ve yeniden döngünün başına gelmesi için zemin hazırlıyor.

“Kadercilik” kültürü ile birleşen bu siyasetsizlik biçimi, var olan düzenin “şükrünü” alıyor. Utancı erteliyor, sorumluluk duygusu özelleşiyor ve etikten arınıyor. Böylece bir tür siyasetçi ve “siyaset” profili hâkim kültür haline geliyor. Misalen skandallar istifa yerine üretilen lider-siyasetçi profiline daha güçlü tapınmayı getiriyor.

Bu döngüden çıkmak mümkün mü? Elbette ki, mümkün. Fakat önce her aktörün kendi konfor alanından çıkması, geçmişten getirdikleri kılıkları yırtıp atması, kratos (güç-yönetim) ile demos (halk) arasındaki bağları yeniden tesis etmesi, epistemolojik kriz yaşadığı noktaları “cesaretle” tespit ederek yüzleşmesi gerek.

Bunlar ve daha fazlası kurucu siyaset için gerekli. Bu gereklilikler yerine getirildikçe siyaset, mutluluk ve heyecan verecek. Motivasyon büyüyecek ve yeni olanı inşa için kudret aktörlere her düzeyde sirayet edecektir. Halk ise bu süreci görecek, güçlendirecek, birlikte eyleyecektir.




Önceki Haber
Hasankeyf... Yok edilen bir tarih, kültür ve doğa...
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.