Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanSedat Peker, pislik sistemi ve asıl aile

Sedat Peker, pislik sistemi ve asıl aile


İbrahim Aslan


Mafya lideri Sedat Peker, devlet içerisindeki kirli ilişkilere dair açıklamalarını sürdürüyor. Peker, son olarak dün açıklamalarının 9’uncu bölümünü yayınladı. Bu bölümden bir gün önce de AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ailesinin eniştesi olan Lazoil Petrol Şirketi’nin sahibi Serdar Ekşi ile yaptığı ve kaydettiği telefon görüşmesinin kaydını yayınladı.

Peker’in açıklamaları ülke kamuoyu tarafından büyük bir ilgi ile izleniyor. Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere Peker’in dile getirdiği şeyler, yanlış değil. Yanlış olmadığı gibi görünenlerin tamamı bile değil.

Peker’in açıklamaları için güncel bir örnek vermemiz gerekirse, Marmara Denizi’ndeki kirlenmeyi örnek verebiliriz. Marmara Denizi’nde yüzeye çıkan deniz salyası, kirlenmenin sadece yüzeye yansıyan bölümü. Asıl pislik ise suyun altında. Denizin içerisindeki tüm yaşamı tehdit ediyor. Dışa vuran bunun sadece küçük bir bölümü.

Peker’in açıklamalarında bahsettiği ilişkiler ağı da özü itibariyle bu topraklarda egemen olan küçük bir azınlık dışında tüm kesimleri tehdit ediyor. Peker, ‘Abi’ dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin açıklamalarını ‘CAI Ajanı olmadığını’ kanıtlamak için Erdoğan ile Biden arasında 14 Haziran’da yapılacak olan görüşmesinin sonrasına bırakırken, 9’uncu videosunda yaptığı açıklamalar ise, Türk devlet sistemini tarif etmesi açısından bence oldukça önemli açıklamalar.

Taşeronluk sisteminin başında kim var?

Peker, AKP iktidarı döneminde palazlanan müteahhitler üzerinden ‘taşeronluk’ diye sistemi tarif etti. Gerek ihalelerde gerek ise birinin malına çökmede, sistemin ‘taşeron’ sistemi gibi işlediğini belirtti Peker. Bunu tarif ederken de ihaleyi alanın en büyük payı aldığını ancak bu ihaleyi alan kişinin, işleri kendisinin altındaki şirketlere dağıttığını belirtti.

Peker’in anlattığı ‘taşeron’ sistemi üzerinden en büyük payı alan kişinin veya firmanın en büyük asalak olduğunu belirtebiliriz.

AKP döneminde bakanlar, vekiller, belediye başkanları veya AKP’li yetkililer bir şey yaptıklarında veya
olumsuz bir durum ortaya çıktığında bunu Erdoğan’ın onayıyla yaptıklarını sürekli belirtiyorlar. İçişleri
Bakanlığı’ndan Genelkurmay Başkanlığı’na, oradan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kadar bütün yetkililer, bunu dile getiriyor.

Peker, ‘taşeronluk’ tanımı üzerinden işleyen kirli sistemi tarif ederken, aslında topluma asıl adresi de göstermiş oluyor. Bu açıklamasından bir gün önce de Erdoğan ailesinin eniştesi olan Serdar Ekşi ile yaptığı görüşmenin kaydını yayınlaması, bu gerçeği daha da pekiştiriyor.

Pislik sistemi

Peker, son videosunda kendisine pislik denmesine karşı köpürmesini sürdürüyor. Bunu özellikle kız
çocuğu babası olması üzerinden bir öfkeye dönüştürdüğü imajı çizen Peker, “Eğer bir pislikten veya bir pislik sisteminden bahsedilecekse ben bunun en altında olan kişiyim” diyor. Bu konuda Peker’e hak verilip verilmeyeceği üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta.

Devlet, gayri-nizami harp tekniklerini uygularken, pis işlerini yapacak kişileri rahat harcanacak ve bu pis işleri yapabilecek karakterde olan kişilerden seçer veya bu kişileri kendisi yetiştirir. Olası bir olumsuzlukta, bu kişiler çok rahat suçlanabilir, tutuklanabilir veya ortadan kaldırılabilir. Peker de işin gerçeğini gayet iyi biliyor. Ve ‘pislik sistem’ tarifi yaparken kendisinin en altta olduğunu dile getiriyor.

Bir diğer nokta ise sürekli aile vurgusu yapması, çocuklarından, eşine yapılanlardan bahsetmesi ve bunların hepsini bunun için yaptığını belirtmesi başka bir gerçeğe işaret ediyor. Peker, kendi ailesi ve kendisine yapılanlar üzerinden bunları yaptığını hemen hemen bütün videolarında defalarca tekrar ediyor. Yine mizansen olarak bazı videolarda ‘Aile’ başlıklı bir kitap kullanıyor.

Burada asıl işaret ettiği şey, ‘pislik sistemi’ olarak tarif ettiği o aile için çok şeyler yaptığını ancak ailenin onu dışladığını gösteriyor. Peker’in, ‘bana bunları yaptınız ulan’ derken, öfkelendiği asıl şey kullanılıp, ‘pislik sistem’ diye tarif ettiği ‘aile’ yapısının dışına atılmasıdır. Eğer Peker, bu tarif ettiği sistemin dışına atılmasaydı, işlevini sürdürmeye devam edecekti. Bunu da yine sürekli ‘Devleti Kutsallaştırmak’ üzerinden ortaya koyuyor.

Anlattığı bütün şeylerin yolunun açık bir şekilde devlet mekanizmasına çıkmasına rağmen, ‘Ben devlete zarar vermem, bu kişilerin işi…’ gibi tuhaf cümleler de kullanmayı ihmal etmiyor. Peker’in açıklamaları üzerinden ‘pislik sistemin’, ‘aile yapısı’ içerisinde neler olur? Bunu çok uzun olmayacak bir zaman dilimi içerisinde göreceğiz. Çünkü bu ‘aile’, ‘pislik sistemin’ ürünüdür ve pis işler yaptırdığı çocuklarını yeri geldiğinde harcayarak, her dönem yoluna devam etmiş ve sistemini korumuş bir ailedir. Harcadığı çocuklarının yerine de yenilerini ikame etme konusunda oldukça yeteneklidir bu aile.

Peker’in ‘taşeronluk’ ve ‘pislik sistem’ tarifinin nereye çıktığının önemi kadar havuz basınının temsilcilerine söylediklerine ilişkin de birkaç cümle kurabiliriz. Havuz medyasının iktidar kulisçisi olan Abdülkadir Selvi’nin eski Başbakanlardan Binali Yıldırım’ın oğlunu savunmak için kurduğu cümleler, gerçekten Türkiye’de havuz medyasındaki içler acısı durumu gözler önüne seriyor.

Bu gazetecilik anlayışı ve bunu icra edenler Peker’in söylediklerinden daha fazlasını misliyle hak
ediyor. İktidarın sözde esaslı gazetecileri veya yazarları gazetecilik adına, egemeni savunmak için böyle
perperişan, zavallı şeyler yazabiliyorlarsa içerisinde bulundukları sefil ilişkilerin ölçüsünü varın siz
düşünün…




Önceki Haber
Pakistan'da tren kazası: En az 40 kişi yaşamını yitirdi
Sonraki Haber
Can Topçu, birlikte olduğu kadını 'tayt' bahanesiyle darp etti