Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanDiyarbakır’ın ruhu, Çözüm Süreci ve Erdoğan

Diyarbakır’ın ruhu, Çözüm Süreci ve Erdoğan


İbrahim Aslan


Diyarbakır’ı ziyaret eden veya görmeye gelen herkes, bu kentin tarihini ve kimliğini tanımak istiyorsa, birçok medeniyete, kültüre ve inanca sahiplik yapmış tarihi surlarına gitmeli.

Diyarbakır’ın özüne temas etmek için, o tarihi surlarda, o surların içerisindeki mahallelerde, ara sokaklarda vakit geçirmeniz gerekir.

Bunu yaparsanız, Diyarbakır’a ruh veren tarihinin o duvarlardan, o daracık ara sokaklardan, avlulu evlerden içinize aktığını hissedersiniz.

Bu kadim kentin Sur’u, 6 Eylül 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonrası başlayan ve aylarca süren çatışmalar sırasında ve sonrasında devlet tarafından yasaklanarak, büyük bir yıkım gerçekleştirildi.

Hepimiz hatırlarız, sokağa çıkma yasakları sırasında dönemin Başbakanı şimdiki sözde muhalif Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 1 Şubat 2016 tarihinde şu açıklamayı yapmıştı:

“…Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekilde gelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bile kentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. Sur, Silopi, Nusaybin ve benzer yerlere insanca yaşanabilecek konutlar yapılabilecek. Özellikle Sur’da bir taş üzerine taş konsa haberim olacak dedim. Diyarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo (İspanya) gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek…”

Davutoğlu’nun “Toledo yapacağız” dediği Sur’da, bu altı yıllık süreçte neler yapıldığını adım adım hepimiz gördük.

Kadim kentin tarihi avlulu Ermeni evleri, zırhlı araçların, özel harekatçıların denetimi altında yıkımdan geçirildi, taşları çalındı, yandaşa, moda deyimle tırşikçi kapitaliste peşkeş çekildi.

Tarihi dokusu adeta yerle yeksan edildi Sur’un.

Sur, yeniden devlet eliyle bu şekilde inşa edildi ve sonucu hepimiz gördük.

Adeta o tarihi mahalleleri kampus bir hapishane şeklinde inşa ettiler. Egemenin Kürde, Diyarbakırlıya sunduğu Sur buydu.

Tarihi dokusu yok, ruhu yok, kültürü yok.

Surlara çıkıp devletin inşa ettiği bu yeni yapılara baktığınızda tarih adına, insanlık adına, kültürler adına ve eğer öncesini görmüşseniz o yapıları, sadece ve sadece içinizi derin bir acı sızlatır.

O Toledo diye inşa edilen yeni Sur’da, size doğru akan tarih, kültür, mimari ve bunların bileşkesinden oluşan ruh yok artık.

Buradan içinize biçimsizlik akar, beton akar, ruhsuz mimari akar, kültürsüzlük ve yıkım akar.

Özü olmadığı için biçimi adeta bir ucube olarak konulmuştur Diyarbakır’ın kalbine.

Tam da Sur’un ruhsuzlukla inşa edilen hapishane halini Diyarbakırlılar ve Kürtler tartışırken, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır’ı ziyaret etti.

Özellikle Kürtler açısından hep beklenir. Cumhurbaşkanı veya geçmiş dönemlerde başbakanlar, Diyarbakır’ı ziyaret ederken ne mesaj verecekler Kürtlere.

Bütün basın kuruluşları buna odaklanır, köşe yazarları öncesinde ve sonrasında bunun üzerine analizler yazarlar.

“Yok Kürt sorununun çözümü için bunu dedi… yok öyle değil asıl şu mesajı önemli… tam da üzerinde durulması gereken bu sözüdür… Kürt sorunu bu kez çözülüyor… vb. vb.”

Erdoğan’ın son ziyareti ve çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklamaların AKP’nin geldiği nokta itibariyle üzerinde durulacak bir yanının olmadığı ayan beyan ortadadır.

Ancak Erdoğan’ın söylediği bir söz dikkatimi çekti.

Erdoğan, “Diyarbakır Cezaevi’ni boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmetine sunuyoruz. Diyarbakır’ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış oluyoruz. Şehrimize hayırlı olsun.”

Mesele tam da budur.

Devlet veya bugün o devletin sözcüsü olan Erdoğan, Kürt sorununda çözüm istiyorlar mı?

Diyarbakır’ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış oluyorlarmış” devletin 80 zulmünün kalelerinden olan Diyarbakır Cezaevi’ni kültür merkezine çevirerek.

Peki tarihi dokusu, kültürü yok edilerek acıların üzerine inşa edilen ruhsuz Sur cezaevini ne yapacaksınız?

Tepeden tırnağa karakollar, kalekollar, emniyet müdürlükleri, polis, asker, özel harekatçı, korucu, güvenlik yollarıyla bir bütünen yaşamlarını hapishaneye çevirdiğiniz Kürtlerin hafızasındaki kötü anılar, Diyarbakır Cezaevi müzeye çevrilerek ortadan kaldırılacakmış.

Sadece 2015’ten bu yana yaşanan acılar için kaç müze, kaç kültür merkezi, kaç anıt gerekli düşündünüz mü?

Diyarbakır Cezaevi kültür merkezi olacakmış, tarihini Sur’da tepeden tırnağı yeni bir cezaevi tamamlanırken…




Önceki Haber
Bahçeli: Demokrasiye silah çekenler bizden uzaktır
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.