Ana SayfaManşetVasat bir senaryo ancak aması var

Vasat bir senaryo ancak aması var

İbrahim Aslan*


2012-2013 yıllarında KCK İstanbul ana davasını, Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda takip etmiştim. Malum o davaların yazanı, çizeni ve de oynayanları şimdilerde çoğu tutuklu, ülkeyi terk etmiş veya mesleklerinden alınmış FETÖ’cü savcılar, hakimler, polisler veya askerlerdi.

O davaların iddianamelerinde yer alan absürtlükler yazmakla bitecek bir boyutta değildi. Bu absürtlükler ve traji-komik iddialar ve kararlar, kitaplara, dergilere, köşe yazılarına, parodi programlarına konu edildi.

Kürdün sokağında acı veren bir şekilde dalga konusu yapıldı.

Sonra bu davaların mimarı olan aynı zamanda o dönem iktidarın en yakın ortağı FETÖ’cülerin sürdürdüğü Ergenekon, Balyoz vb. birçok dava ‘kumpas’ diye nitelendirilerek, düşürülüp mağdurlar serbest bırakılırken, o FETÖ’cülerin sadece Kürt siyasilere ‘kumpas’ kurmadığı devlet-iktidar tarafından kabul edildi.

Devlet-iktidar, ‘terörist’ diye nitelendirdiği savcıların açtığı, hakimlerin karar verdiği KCK davalarını sürdürdü, cezalar verdi ve hala devam eden davalardaki durumu da takip eden herkes biliyor.

Şimdi diyeceksiniz, ‘KCK davaları gündemde yokken xerdir’ ne oldu?

Ne olduğunu anlatayım.

Dün Sincan Cezaevi’ndeki duruşma salonunda HDP’lilerin yargılandığı meşhur! Kobanê davasının duruşmasını takip ettim.

Niye meşhur? Çünkü iktidara, iktidarın kirli havuzundan beslenen medyasına baktığımızda bu dava felaket bir şey.

HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanları olan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere MYK’sı, PM üyeleri, yöneticileri halkı sokağa dökmüşler, insanlar yaşamını yitirmiş, binlerce işyeri yakılıp, yıkılıp yağmalanmış vs. vs.

Kamuoyuna bunlar yansıtılırken, duruşma salonundaki durum ise hiç de öyle değil.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 3 bin 530 sayfa olan, 300 ek klasörü bulunan iddianame, yargılananları ve avukatlarının savunmalarını dinlediğinizde can yakan, insanları mağdur eden ve gerçek sorumluları gizleyen traji-komik şeylerle dolu.

Dün savunma yapan sanıklardan sadece iki kişinin savunmasından kısaca bir iki söz aktarayım ki, iddianamenin sefaleti daha iyi görülsün.

Kobanê protestoları döneminde HDP MYK üyesi olan Berfin Özgü Köse, söz de çok ciddi iddialarla yargılanıyor. Peki iddianamede kendisi hakkında ne var?

Berfin kendisi anlatsın:

Bu süreçte televizyonlardaki tartışma programlarında ne değilsem o oldum. Terörist oldum, katil oldum. İddianamede şahsıma yönelik herhangi bir suçlama yok. Kolektif ithamlar var. Fırat News’ten alınan bir haber var. Hakkımda delil olarak bir tek bu haber var. Haberin içeriği şiddete çağrı yapmıyor ama benimle nasıl bir bağlantısı var bu haberin? ona da cevap verilmesini istiyorum. Benim elimde HDP’li olmam dışında pek bir şey kalmıyor. Bir haber dışında benimle ilgili bir şey yok. İddianamede hakkımda birkaç satır var ve bunlar kimlik bilgilerim ile ilgili.

Yargılananlar bir diğer kişi yine aynı dönemde HDP MYK üyesi olan akademisyen ve LGBTİ+ aktivisti Cihan Erdal. Erdal’a ilişkin de iddianamede hiçbir somut delil yer almıyor.

Erdal da duruşma salonunda mahkeme heyetine bu traji-komik duruma ilişkin şu cümleler ile seslendi:

İddianamede benimle ilgili somut bir iddianın İ’si dahi yok. Tek neden HDP MYK üyesi olmam. Başka da hiçbir şey yok. 9 aydır tutukluyum. Velev ki, bahsedilen MYK toplantısına katılmış olsam, atılan tweetler suç değil. AİHM’in Demirtaş kararı da bunu gösteriyor. O dönemin MYK’sını yeknesak bir MYK olarak görmek mümkün değildir. İddianamedeki tanıkların söyledikleri yoldan geçerken çamur at izi kalsın anlayışıdır. Bu tanıkların ifadesi ancak vasat bir dizi senaryosu olabilir benim için. Dışarıdan biri gelecek HDP MYK üyelerine talimat verecek? Bu kabul edilecek bir durum olmaz.

Evet katillikle, onlarca kişinin ölümüne sebep olmakla suçlanan HDP’liler için hazırlanan 3 bin 530 sayfalık, 300 ek klasörlük iddianameyi, gerçekten duruşma salonunda yargılananları ve avukatlarını dinlediğinizde hukuk adına, insanlık adına ve vicdan adına koyacağınız bir yeri yok.

Gerçek bu şekilde iken, bu gerçeği tepeden tırnağa ters yüz eden Kobanê davasının yargılanmaları Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda devam ediyor. Salonda ise, hakikat ve gelecek adına asıl yargılamayı HDP’liler ve avukatları yapıyor.

Devlet yüzlerce polisi, askeri, cezaevi personelinin korumasında görevlendirdiği mahkeme heyetiyle gerçeğin üstünü örtmeye, traji-komik metinlerden gerçek mağduriyetler üretmeye devam ediyor.

Cihan Erdal’ın dediği çok doğru ancak eksik. İddianamedeki tanıkların ifadeleri belki vasat bir diziye senaryo dahi olmaz ancak bu her alandaki vasatlık, insanların özgürlüklerine ve yaşamlarına mal oluyor.

Tekerlekli sandalye ile duruşma salonuna gelen bir annenin o devasa salonda yargılanan çocuğu için çektiği acının ve zahmetin hesabını kimse vermiyor.

Bu traji-komik kurgunun yarattığı gerçek mağduriyete ilişkin çok şey söylenebilir ancak başladığım yere dönerek bitireyim.

KCK davalarında FETÖ ortaklığıyla Kürt siyasetçilerini, gazetecilerini, sanatçılarını yargılayan devlet-iktidar, bu kez MHP-Ergenekon ittifakıyla birlikte Kobanê davasında Kürt siyasetiyle birlikte hareket eden, ülkenin geleceğini eşit ve özür bir şekilde inşa etmek isteyen herkesi yargılıyor.

Tabi KCK davalarını yürüten iktidar ortağı FETÖ’cülerin yargılanması için inşa edilen Sincan Cezaevi’ndeki duruşma salonu da ayrı bir ayrıntı olarak unutmamak lazım.


* Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 10 yıl KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, editör ve haber müdürü olarak çalıştı. JİYAN Tv’de yayın koordinatörlüğü yaptı. JİYAN Tv’nin KHK ile kapatılmasının ardından KHK ile kapatılan basın kuruluşlarından bir grup gazeteci ile birlikte 1HaberVar Platformu’nu kurdu ve 1HaberVar’da editörlük yaptı. 2019’dan bu yana Gazete Karınca’da yazıları düzenli olarak yayımlanmaktadır.



Önceki Haber
Soma Davası’nda karar çıktı, aileler salonu terk etti
Sonraki Haber
Ronaldo'nun hareketi Coca-Cola'ya 4 milyar dolar kaybettirdi