Ana SayfaManşetATK engeli: Cezaevinde hasta ediyor, öldürüyor

ATK engeli: Cezaevinde hasta ediyor, öldürüyor

HABER MERKEZİ – Hasta tutuklulara yönelik Adli Tıp Kurumu kararlarının tartışmalı hale geldiğini belirten avukat Reyhan Yalçındağ, ”Cezaevinden tabutla cenazelerin çıkmasını bekliyorlar” dedi.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2020 yılına dair açıkladığı hasta tutuklular raporuna göre, Türkiye cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutuklu bulunuyor.

Adli Tıp Kurumu (ATK) hasta tutuklular hakkında ”Cezaevinde kalamaz” raporu vermiyor, verse bile hasta tutuklular serbest bırakılmıyor.

ATK’nin siyasi otoritelere göre ayrım yapması, kurumu tartışmalı hale getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Sedat Peker, hayatını kaybeden Burhan Kuzu’nun ATK’dan istediği raporu çıkarttığını gösteren WhatsApp yazışmalarını paylaşarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da Aleyna Çakır cinayetinden yargılanan Ümitcan Uygun için aynı şekilde rapor çıkarttığını açıkladı.

Türkiye’de yüzlerce hasta tutuklu, bozulan sağlık koşullarına rağmen, cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Sağlığı bozulan hasta tutuklular cezaevinde yaşamını yitiriyor.

Ömer Faruk Gegerlioğlu’nun kanalında ÖFG TV’de ”Hasta tutuklular ve hasta tutuklulara karşı uygulamalar” konuşuldu.

Programa konuk olan Ayşe Özdoğan, kanser teşhisi konulması ve sonrasında cezaevine girme durumuna dair yürütülen süreç ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Başından geçenleri anlatan Özdoğan, kamudan ihraç edildikten sonra eşiyle birlikte gözaltına alındığını söyledi.

Kanser hastası olduğunu dile getiren Özdoğan, yaşadıklarını şöyle anlattı:

2-3 hafta ameliyattan sonra iki mahkemeye katıldım. Bütün kanser raporlarını, solunum, ameliyat raporlarını sundum. Mahkeme de kendimi savunurken bayıldım, beni ayılttılar tekrar mahkemeye devam ettik. Derken ceza aldım ve tutuklandım. Tutuklandıktan sonra cezaevinde kaldım biraz. Cezaevine gittiğimde tanınmayacak haldeydim, ameliyat yerim şişmişti. İlk cezaevine girdiğim anda karşılayan gardiyanlar şok oldular. Dediler ki: ‘Siz yoğun bakımdan hasta mı kaçırdınız?’ diye tepki verdiler. Hastane, koğuş içinde yaşama, 3 kişinin yardımıyla yatıyorum. Aralıkta girdim cezaevine kaloriferler yanmıyor, yerde yatıyorum, yemeğimi hazırlayamıyorum, çamaşırımı yıkayamıyorum. Böyle hem psikolojik hem biyolojik zorlu bir 15 gün geçti ve sizlerin de desteği ile 15 günün sonunda tahliye olmuştum ama o rapor alma aşaması çok zordu benim için.

ATK sonucu açıklamıyor

Kanser sürecinin devam ettiğini aktaran Özdoğan, ATK raporunu beklediğini ifade etti:

2 hafta önce 2-3 haftaya sonuç belli olur dediler. Önümüzdeki günlerde belli olması lazım. Ben de çok endişeliyim çünkü sosyal medyadan görüyorum, duyuyorum. ‘Cezaevinde kalabilir’ diye rapor veriyor İstanbul ATK. 0 yüzden çok endişeliyim. Şu anda aslında bu programa çıkıp eşimin tahliye olmasını talep etmek istiyordum. Benim asıl gayem o çünkü bana bakan bir annem vardı o da şu an kanser teşhisi ile hastanede. Ben oğlumun önüne pişmiş yemeği ısıtıp koyamıyorum. Artık benim infazımın ertelenmekten çok ben eşimin tahliye olmasını istiyorum.

Mehmet Emin Özkan örneği

Gergerlioğlu ise, infaz yasasındaki eşitsizliğin derinleştirildiği değişiklikleri hatırlatarak, şunları söyledi:

Hasta mahpus eşini veya çocuğunu mahpusun adli veya siyasi olmasına göre ayırt eden bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu kadının cezaevine girmemesi lazım. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun çok üzücü kararlarını görmüş bir insanım maalesef ki bazen çok ağır hasta olan insanlara cezaevinde kalabilir raporu veriyor. Geçtiğimiz günlerde bunun çok üzücü bir örneğini gördük. 80 yaşını aşmış Mehmet Emin Özkan isimli bir mahpus var, çok ağır bir hasta, yıllardır hasta ama yargılandığı dava itibariyle demek ki böyle mimlenmiş ve bu kişi nedense İstanbul ATK’dan infaz erteleme alamıyor! Adamın ayakta duracak hali yok ama hala cezaevinde tutuyorlar. Cezaevinden tabutla cenazesinin çıkmasını bekliyorlar. Maalesef böyle bir devlet aklı, devlet mantığı var.

Ailelerde cezalandırılıyor

Ardından konuşan avukat Reyhan Yalçındağ, hasta tutuklularla beraber ailelerin de cezalandırıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:

Türkiye’de ceza infaz rejimi bir şekilde siyasi iktidarın ideolojisinden ve ülkeyi yönetme biçiminden azade bir konu olmadı. Cezaevinde mahpusa yönelik uygulamalar biraz da onlarla aynı düşünceleri paylaşan insanlara mesaj olmaya devam ediyor. Kendilerince böyle bir yol izliyorlar. Sadece kendileri değil onlar ile birlikte aileleri, çocukları, eşleri, yaşlı anne, babaları ve bütün yakınları da cezalandırılıyor. Mehmet Emin Özkan ve benzeri binlerce mahpus için yerel adli tıp raporuna imzasına sahip doktorları niye görmezden geliyorsunuz? Sizi onlardan ayıran şey nedir? Her biriniz hipokrat yemini ettiğinize göre sizin başka bir batılınız mı var? Bu insanların cezaevinde kalamayacağını düşünen yüzlerce rapor varken, tek bir muayene ile ya da muayene yapmaksızın sadece yerelden gelen dosya üzerine nasıl karar verebiliyorsunuz?

‘Tabutla cenaze çıksın istiyorlar’

Yalçındağ, ”4 gün önce Mehmet Ali Çelebi isimli mahpus 28 seneden sonra yaşamını yitirdi. Bakın bu bir boyutu. Mahpusların dışarıdaki yakınlarıyla huzurlu veda hakkı var. Bu da sağlanmıyor. Gülten Kışanak ve Yüksekdağ örneğinde olduğu gibi. Babalarını cezaevindeyken kaybettiler ama son yıllarda o uygulamaya izin verilmiyor. Halbuki dışarıda yaşlı olan artık yaşamını yitirmek üzere olduğu belli olan anne, baba, evlat ya da kardeşlerini görme hakkı var. Bu insanların cezaevinden çıkıp birkaç saatliğine onların bulunduğu hastanelere gidip götürülüp görme hakkı. Biz buna huzurlu veda hakkı diyoruz. Bu haklar tanınmıyor. Bu sebeple ATK kurumunu duyarlı, sorumlu ve hukuki davranmaya çağırıyorum.” dedi.




Önceki Haber
Afganistan'ı terk eden Cumhurbaşkanı Gani: Silahların susması için buna mecburdum
Sonraki Haber
Almanya'da Kürtlerin kurum ve evlerine polis baskını