“Başın Sağalsın” sözü “yaran iyileşsin” anlamında kullanılırken zamanla “Başın Sağ Olsun” haline gelmiş. Çok sevdiği yakınını kaybedenlerin yarasına (baş: yara) merhem olma dileğiyken, iyileşme (sağalma) de zamanla “sağ olmaya” dönüşmüş. Ölüm karşısında içi boş, sıradan bir taziye söyleminden ibaret artık. Engellenebilir kazaların sorumluları ve muktedirlerin dilinde ise, bir tabak yere düşüp kırıldığında, düşüren üzülmesin diye söylenen “canın sağ olsun” gibi, daha çok da “kalan sağlar bizimdir, işimize bakalım!” anlamında kullanılıyor…
Yıldırım Sarı, Fesih Çiftçi, Baykal Gürbüz, Aslan Akkaya, Ali Şükrü Duru ve Ümit Kara
İnşaat işçisi 6 genç insan, İzmir’de herkesin yıl başı hazırlıkları yaptığı sıralarda, şehrin bağrına marifetmiş gibi dikilen onlarca ‘kuleden’ birinin, 32 katlı Kule Rezidans inşaatında devrilen vinçten düşerek ve konteyner içinde ezilerek can verdiler.
Başımız Sağ Olsun öyle mi?
Bornova Belediye Başkanı cinayet yerinde açıklama yaparak şöyle diyor: “Yerel yönetimler imar kanununun ilgili maddesine göre, sorumluluk alanını yapı denetim firması, müteahhit ve şantiye şefi olarak 3 gruba devreder. Yani bu kaza ile ilgili belediyeyle alakalı bir ilişki yoktur. Bizler ruhsatları verdikten sonra, inşaat bitiminden sonraki kontrollerden sorumluyuz. Hepimizin başı sağ olsun.”
Ertesi gün yapılan yılbaşı şenliklerine gölge bile olmadı bu cinayet, “Başımız Sağ Olsun” diyerek “Allahtan rahmet, ailelere sabır” dilenmişti ya, daha ne olsundu!
“Gaziantep’in yükselen firması OSKA Grup bünyesindeki Kule Rezidans” da bir mesaj yayınlayarak ve sorumluluğu, vinci kiraladıkları firmaya yıkarak “Hepimizin Başı Sağ Olsun” diyecektir yakında. Belki de biraz zaman geçtikten sonra, Limak’ın yaptığı gibi, bir kitap bile yayınlayıp marifetlerini anlatabilirler.
Bu büyük şirketlerden millete sövecek kadar pervasızı Cengiz İnşaat bir yana, en pişkini Limak oldu. Sabiha Gökçen Havalimanı terminal inşaatının bir an önce tamamlanması aceleciliği sebebiyle, 2 işçinin çatı inşaatı sırasında, yüksekten zemine çakılarak yaşamını yitirmesi bile onları etkilemedi. Daha sonra bir kitap yayınlayıp, 18 ayda bitirdikleri inşaat için övünecek kadar işi ilerlettiler. Hatta bu mutluluklarını pişkin pozlar verdikleri bir kokteyl ile duyurdular kamuoyuna! Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir ve Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir gururlarını şöyle ifade ediyordu:
“Böyle bir konjonktürde, rekor denebilecek bir zamanda bu denli büyük çaplı bir altyapı işini üstlenmek ve bitirebilmek, bizler için daima büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı olmuştur!”
Yaşamını yitiren iki işçinin isimleri dahi geçmedi basında o günlerde. Hala da her soruya yanıt veren Google’da bile bu konuda tek satır bulamazsınız. İnşaatın, 31 Ekim 2009 tarihinde yapılan açılış törenine kadar, tüm aşamalarını fotoğraflayan Ayşe Kaya’nın objektifine, kanlar içinde yerde yatan işçilerin görüntüleri yansımış mıdır bilinmez, ama Limak’ın gururu kitapta da bu cinayetten söz edilmiyor elbet. Sadece 2 işçi yüksekten düşerek ölmüştü işte, “Hepimizin Başı Sağ olsundu!”
Şimdilerde servetlerini artırmak için kömürlü santrallerine hammadde çıkarmak üzere Akbelen Ormanı’nı katletmeye, Milas’ı, Bodrum’u akciğerlerinden etmeye hazırlanıyor Limak. Pervasızlıkları, arkalarındaki iktidar ve onun emrindeki yargının yanında, onlarca yıldır işledikleri cinayetlerin yanlarına kar kalmasından kaynaklanıyor.
Başımız sağ olmasın, yaramız iyileşmesin ki unutmayalım ve hesap soralım…
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayımlanmakta.