Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci tura Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünde girecek olması moralleri bozdu tabii. Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanacağına dair oluşan beklenti, hayal kırıklığının da büyük olmasına neden oldu. Ancak 3 gün sonra muhalefet ilk şoku atlatıp toparlanmaya başladığını söyleyebiliriz.
Urfa’da, Diyarbakır’da Yeşil Sol Parti oylarının MHP’ye kaydırılarak sisteme girildiğinin ortaya çıkması, MHP’nin oylarındaki “artışın” da sırrını ortaya koyuyor. İtirazlar üzerine Yeşil Sol Parti, Urfa’da 5. vekilini kazandı. Ana akım medyada yer almasa da daha birçok yerde bu türden usulsüzlükler ortaya çıkmaya devam ediyor. İzmir’in Menemen ilçesinde bile 1186 numaralı sandıkta Yeşil Sol Parti’nin 112 oyunun MHP’nin 7 oyuyla yer değiştirilerek sisteme girildiği ortaya çıktı. Oy hırsızlıklarının hep Cumhur İttifakı lehine gerçekleşmesi, Erdoğan’ın yüzde 49,5 oyunun ne derecede doğru olduğu konusunda şüpheleri artırıyor. Özetle, ikinci turda şanslar eşit ve sandığa sahip çıkmanın önemi büyük…
Kılıçdaroğlu, şimdiye kadar tanıklık ettiğim CHP’nin en başarılı kampanyasını yürüttü. Birleştirici, barışçı, geleceğe umutları yeşerten dili etkili oldu. Görevli olduğum İzmir’deki sandıkta Erdoğan’a verilen oyların, Cumhur İttifakı oylarının toplamından daha az olması bile seçmenin gözünde tek adamın kaybettiğinin, Kılıçdaroğlu’nun başarısının ispatıdır. Bu süreçte SADAT’ın, TÜİK’in, Adalet Bakanlığı’nın kapısına dayanması çok önemli eylemlerdi. Bence en büyük eksikliği bunu tek başına yapıp halkı katmamasıydı. Sürece aktif katılan kitlelerin, rüzgârı çok daha etkili estireceğine kuşku yok. Ama böyle bir ufuk da CHP ve Kılıçdaroğlu’ndan beklenebilir mi tartışılır…
CHP açısından asıl yanlışlık, son sekiz yılda yapılan hatalarda aranmalıdır. Mecliste askeri teskerelere evet diyerek milliyetçiliği ve Kürt düşmanlığını besleyen duruşları, sadece kendi tabanında değil ülke genelinde de iktidarın düşmanlaştırıcı çizgisine yaradı. Milliyetçiliğe, düşmanlığa prim veren bir seçmen kitlesinin çoğunluğuna karşı asıl yapılması gereken “ben daha milliyetçiyim” söylemi değil, bu çizginin halka kaybettirdiklerinin anlatılması olmalıydı. CHP, kendi tabanı da dahil genel olarak toplumu daha ileri, demokratik bir anlayışa evirmek gibi bir sorumluluğu olduğunu anlamalıdır. Erdoğan’ın bile bir zamanlar “Her türden milliyetçiliği ayaklar altına alacağız” diyebildiği bir ülkede milliyetçi, savaş odaklı politikaların ülkeyi aşağı çektiğinin halka anlatılmaması büyük eksikliktir. Yeşil Sol Parti’nin, Batı illerinde uğradığı oy kaybının nedenini de bu çerçevede iktidarın körüklediği, kendilerinin sessizce onayladığı, saldırgan milliyetçiliğin yansıması olarak görmek mümkün…
Yarıştan son anda çekilen Muharrem İnce’nin söylediği tek doğru söz şuydu: “İlk turda, sadece ikinci tura kalacaklar belirlenecek!” HDP’nin bu durumu öngörüp riskli de olsa ilk turu ayrı değerlendirerek kendi kadın adayıyla yarışa girmesi gerektiğini başından beri savundum. Bu yapılabilseydi hem seçim kampanyası çok daha renkli, anlamlı ve heyecanlı olacaktı hem de oy kaybı bu kadar olmayacaktı düşüncesindeyim.
Özellikle batıdaki oy kaybının asıl nedeni bu değil kuşkusuz. Kapatma ve kumpas davaları, binlerce tutuklu kadro, iktidarın özel timlerle sandıklarda dahi Kürtlere uyguladığı terör görülmeden parti yönetiminin eksiklerinden, hatalarından söz etmek haksızlık olur. Ama sürecin bütünü gözlendiğinde özellikle milletvekili adaylarının belirlenmesinde terk edilen demokratik gelenekler, programsızlıklar, organizasyon yetersizliklerinin daha çok tartışmaya ve dersler çıkartmaya ihtiyacı olduğu açık. Seçim değerlendirmelerinde Yeşil Sol Parti ve HDP eş sözcüleri bunun yapılacağına dair samimi mesajlar verdiler.
İzmir’de Yeşil Sol Parti’nin seçimlerden önceki son halk mitinginde gözlediğim en çarpıcı gerçek, rengarenk yerel giysileriyle, çoluk çocuk, nine torun katılım sağlayan halkın içtenliğiydi. Bizleri ve sol bileşenleri HDP çatısı altında bir arada tutan harç işte tam da budur. Bu halk olmasa biz “Türk Solcuları” çoktan birbirimizi yerdik desem abartı olmaz! İkinci turun anahtarı da bu halkın elindedir. EMEP Başkanı Ercüment Akdeniz’in istifa mektubunu görmediyseniz lütfen okuyun. Bu mektup sadece EMEP’e değil aslında diğer bütün sol partilere ışık tutacak son derece samimi mesajlar içeriyor. Siyasi partiler, dayandıkları sınıftan, halk katmanlarından yoksun olduğu ölçüde iç hesaplara ve kendi partisinin çıkar hesaplarına dalıyor. TİP’in, 10’dan fazla milletvekili kaybına mal olan ısrarının da altında bu gerçek yatıyor diye düşünüyorum. Ama şimdi bütün tartışmaları 13 gün sonraya saklayarak sadece iki seçenekten ibaret olan ikinci tur için hep birlikte seferber olma vaktidir…
Seçim sonuçları açıklanmaya başladığı zaman bir arkadaşıma ait tanımla “batı kıyısı seçmenlerinin” hayal kırıklığı herkesten fazlaydı. Hiçbir mücadeleye omuz vermeden, sadece sandığa bir zarf atıp 21 yıllık diktatörü bir çırpıda gönderebileceklerine, baharların hemen geleceğine öyle inanmışlardı ki (İnanmak istemişlerdi) hemen halkı suçlayan paylaşımlar başladı. “Azrail’ine (Celladına) âşık olmuşsa bir millet…Müstahaktır ona her türlü zillet ” diyen ve Hayyam’ın diye yayınlansa da Yusuf Şahin Ceritli’ye ait olduğu söylenen dörtlük beğeni rekorları kırmıştır sanırım. Halk onlar gibi değil, “cahildi!” O yüzden Erdoğan’a oy veriyor, layık olduklarını buluyorlardı! Özellikle bu kolaycılıkla kendini avutanlara bir önerim olacak:
Hayatınızda bir kez olsun sorumluluk yüklenip ikinci turda sandıklarda görev alın ve suçladığınız o “cahil halkla!” yüzleşin lütfen. Öyle erkenden kaçıp giderek de değil, sonuna kadar; tutanakların sisteme doğru girildiğinden emin oluncaya kadar oylarınıza sahip çıkın. Hırsızların kol gezdiği bu ülkede, şimdi, asıl iş budur…
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayınlanıyor.