Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde darp edilerek gözaltına alındıktan sonra haklarında dava açılan ve bugün davaları görülen Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları gözaltına alındıklarında kendilerine karşı suç işlendiğini kaydetti. Duruşma ertelendi.
30 Ağustos Birleşmiş Milletler Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü nedeniyle İstanbul Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları hakkında açılan davada yargılanan 14 kişi hakim karşısına çıktı.
Haklarında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması görüldü. Küçükçekmece Adliyesi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, salonun küçük olması nedeniyle 3’üncü Ağır Ceza duruşma salonuna taşındı.
Duruşma öncesi adliye önü yüzlerce polis tarafından kalkanlarla ablukaya alındı. Cumartesi Anneleri’nin hazır bulunduğu duruşmaya, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keski ile çok sayıda hukukçu, emek meslek örgütü temsilcisi katıldı. Ayrıca insan hakları savunucuları, kayıp yakınları ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grupta duruşmayı izledi.
Polisler çıkarıldı, gazeteciler salona alındı
Salonda yer olmadığı gerekçesiyle birçok gazeteci duruşmaya alınmazken avukatlar, gazetecilerin duruşma salonuna alınmasını talep etti. Avukatların talebini kabul eden mahkeme başkanı, gazetecilerin salona alınmasını istedi.
Avukat Eren Keskin, gazetecilerin alınmadığı salonda çok sayıda sivil polisin bulunduğunu söyledi. Hakim ise durumu “güvenlik” olarak gerekçelendirdi. Eren Keskin, hakimin bu gerekçesine “Güvenlik sorunu zaten yok bu salonda. Korku yaratıyorlar, dışarıda sanki büyük operasyon varmışçasına polis yığını var. Polis devleti mi hukuk devleti mi buna bugün yargıçlar karar verecek” sözleriyle yanıt verdi.
Hanife Yıldız: Neden çocuğun var mı diye sormadınız
Ardından gazetecilerin duruşmaya alınmasına, sivil polislerin de dışarı çıkartılmasına karar verildi.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada yargılananların tümüne evli ve çocuklarının olup olmadığı sorulurken Cumartesi Annesi Hanife Yıldız’a kimlik tespiti yapıldığı esnada çocuğu olup olmadığı sorulmadı. Yıldız’ın, “Neden çocuğun var mı diye sormadınız” sorusu karşısında mahkeme başkanı soruyu yöneltti. Yıldız ise, “Oğlum 28 yıl önce gözaltında kaybettirildi” yanıtı verdi.
‘Açıklamalarım savunma değil beyan niteliğindedir, suç işlenmiştir’
Yargılananların savunmalarına geçildi. İlk olarak savunma yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Anayasal toplanma ve gösteri hakkımızın kaymakamlık yasağı gerekçesiyle hukuka aykırı şekilde yasaklanması ve hiçbir delil olmadan hazırlanan iddianame ile bu hukuk ayıbına derhal son verilmesini talep ediyorum. Açıklamalarım savunma değil beyan niteliğindedir. Orada bir suç işlenmiştir. Ancak bunu biz değil emniyet görevlileri işlemiştir. Yargılanması gerekenler onlardır” diye belirtti.
‘Galatasaray Meydanı bir hafıza mekanı’
Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini anlatan Yoleri, “Biz kimiz? Kaybedilen yakınlarının bitmeyen, isyanla harmanlanan hikayesini iki cümleyle anlatabilmek doğru değil” dedi. 700 hafta boyunca sürdürdükleri mücadeleye dikkat çeken Yoleri, 700’üncü haftada maruz kaldıkları polis şiddeti ve gözaltı, AYM kararı ve tüm bunlara rağmen yalnızca Galatasaray Meydanı değil Dersim’de bir eylemde de yasakla karşılaştıklarını paylaştı.
Eylemlerinin tamamının yasakla bastırılmaya çalışıldığını söyleyen Yoleri, Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda sürdürdüğü mücadelenin meydanı bir hafıza mekanına dönüştürdüğünü vurguladı. Gülseren, “Yasak kararı orada da bugünkü davada da gerekçeden yoksundur” ifadeleriyle AYM kararını hatırlattı.
‘Biz suç işlemedik ama bize karşı suç işlendi’
Gözaltına alındıkları güne dair konuşan Yoleri, “Biz basına duyurarak gittik kimsesizler mezarlığına. Cumartesi Anneleri, İHD ile birlikte gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un da kasten kimlikleri saklanarak ‘kimsesiz’ olarak defnedildiği saptanan Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’ndaki mezarlara, mezarsız kayıplar adına karanfil bırakarak güne ilişkin düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşmak istedik. 11 saat gözaltında tutulduk, ters kelepçelendik, temel ihtiyaçlarımız karşılanmadı. Biz suç işlemedik ama bize karşı suç işlendi” diyerek, hukuksuz yargılamaya son verilmesi ve beraat kararı verilmesi talebinde bulundu.
‘Adalet arayan insanların yargılanması kabul edilemez’
Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı ve Eski İHD Eş Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, hakikat ve adaletin birbirinden ayrılamaz iki kavram olduğunu belirterek “Hakikat ortaya çıksın diye adalet arayan insanların yargılanması kesinlikle kabul edilemez. Bugün bu davayı dünya izliyor. BM Raportörü çağrı yaptı ‘İnsan hakları savunucuları yargılanamaz’ diye. İnanıyorum ki hakikat ve adalet mücadelemiz sonuca ulaşacak. Beraat talep ediyorum” diye konuştu.
‘Yargılanması gereken biz değil, bizi gözaltına alanlardır’
Cumartesi Anneleri ile dayanışmak için eyleme katılan ve yargılananlar arasında yer alan insan hakları savunucusu Aynur Ergül savunmasında şunları kaydetti: “İnsan hakları savunucusuyum. Yakınlarını kaybedilenlere destek olmak üzere oradayken, polisler bir anda etrafımızı sardı, dağılmamıza alan da açılmadı. Anayasal, demokratik, vicdani hakkımı kullandım. Yargılanması gereken biz değil, bizi gözaltına alanlardır.”
‘Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz’
Yargılananlardan Derya Deniz de, “Ben de insan hakları savunucusuyum. Kimsesizler Mezarlığı’nda barışçıl toplanmamızı gerçekleştirmeye çalışırken ters kelepçeyle gözaltına alındım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
İnsan hakları savunucusu olduğunu söyleyen Türkan Acar bir anne olarak eylemde yer aldığını söyledi. Acar, “İnsanların oraya çiçek bırakma hakları var. Cumartesi Anneleri’ni sonuna kadar destekliyorum, kalbim onlarla” dedi.
‘Her yerde karşılarına oğlumun adıyla çıkıp hakkını arayacağım’
1995 yılında 19 yaşındaki oğlu Murat Yıldız’ı, “bir suçtan arandığını” söyleyen polislere götürdüğünü ve bir daha da bulamadığını belirten Cumartesi Annesi Hanife Yıldız şu ifadeleri kullandı: “Murat Yıldız’ın annesiyim. 19 yaşındaki oğlumu 1995 yılında, ikinci ayın 23’ünde kendi ellerimle İzmir Asayiş Müdürlüğü’ne teslim ettim. Oğlumun polislerin elinden kaçtığını iddia ettiler. 5 yıl da davasını sürdüm. Oğlumu kendi ellerimle götürdüğüm adaleti istiyorum. Vicdan diye bir şey kalmamış kimsede, 28 yıldır yaşadıklarımıza birkaç saattir tahammül bile edemiyorsunuz. Herkesin vicdanına bırakıyorum ama kimsede vicdan da kalmamış. Sadece oğlum değil herkes için adalet hakkı arıyorum. Her yerde karşılarına oğlumun adıyla çıkıp hakkını arayacağım.”
‘Başlattığımız eylem sayesinde gözaltında kayıpların azaldığını gördük’
15 Şubat 1995 tarihinde gözaltında işkenceyle katledilen ve ısrarlı aramalar sonucunda Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda cenazesi bulunan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, “O dönemde mezarlık çalışanları ‘Bizi geceden ararlar, iki kişilik yer açın derler, üç kişilik yer açın derler, sivil polisler gece gelir gömerler’ demişti. 28 yılı geride bıraktık, çeyrek asrı aştı mücadelemiz. Bizim Galatasaray Meydanı’nda başlattığımız eylem sayesinde o güne kadar sayısı sürekli artan gözaltında kayıpların azaldığını gördük. Haklı ve meşru bir eylemdir” dedi.
Duruşma 26 Mayıs’a ertelendi
Beyanların ardından ara karar açıklandı. Cumartesi Anneleri ve insanları hak savunucularının avukatları, savunmalarını dosyaya sunulan görüntüler mahkemece izlendikten ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını sunduktan sonra yapacağını bildirdi. Kamera kayıtlarının izlenmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasına karar verilirken, görüntülerdeki konuşmaların çözümlemelerinin de yapılması belirtildi. Bir sonraki duruşma, 26 Mayıs’a ertelendi.
Röportaja polis ablukası
Öte yandan adliyeden ayrıldıkları esnada, gazetecilere konuşan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız ile Cumartesi İnsanı Ali Koç’un röportajları polis ablukasına alındı. Yıldız ve Koç’un Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın “yasak” kararı gerekçesiyle görüş vermesini engelleyen polisler, avukatların tepki göstermesi üzerine ablukayı kaldırmak zorunda kaldı. Ardından Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları adliyeden ayrıldı.