Gündem yoğunluğu içinde sessiz sedasız önemli bir rapor yayınlandı. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanan “Türkiye’de Varolan Farklı Kimlik, İnanç, Cinsiyet Ve Dünya Görüşlerine Yönelik Sosyal Medyada Rastlanan Ayrımcılık Hallerine İlişkin Araştırma Raporu” Sanal dünyanın kodlarının, içinde yaşadığımız fiziki dünyanın olumlu olumsuz kültürel davranışsal kodları ile nasıl şekillendiğine dair çok önemli veriler içeriyor.
Sadece Türkiye’de 65,8 milyon kişinin internet kullandığı 60 milyon kişinin sosyal ağ kullanıcısı olduğu düşünüldüğünde, çalışma çok daha önemli hale geliyor. Bu oranlar nüfusun %70’den fazlasının internet ve sosyal ağ kullanıcısı olduğu Türkiye’de, oldukça ciddi bir sanal dünya inşa olduğunu gösteriyor.
Bu sanal dünya büyük oranda fiziki dünyamızın birer izdüşümü iken ve içinde yaşadığımız fiziki dünya tarafından şekillenirken, artık fiziki dünyamızı da şekillendiren, besleyen, dönüştüren bir işlev de görmeye başlıyor. Bu yanıyla sanal dünya eskilerin deyimiyle, gerçek olmayan değil, gerçeklik kurmaya başlayan bir dünya olarak karşımızda duruyor.
Ünlü mottodaki “Başka bir dünya mümkün” söyleminin zemini olarak işlevlenebilecekken eski dünyanın geleneksel, ayrıştırıcı sosyal kültürel, ahlaki kodlarının yeni korunağı olarak da karşımıza çıkan sosyal medya; çalışmadan anladığımız kadarıyla hem yeni bir dünya hem de değil; hem sanal, hem de değil. Sınırsızlık fikrine içkin olsa da; ufkunu ve sınırlarını fiziki dünyamız belirliyor.
Sosyal ağlar üzerinde çoğunluk kendine benzeyeni buluyor, kendine benzeyenle sosyalleşiyor, kendine benzeyenle besleniyor, Kendine benzemeyenle ayrışıyor, kendine benzemeyenle, çatışıyor, kendine benzemeyenle kavga ediyor, kendine benzemeyen üzerinde üstünlük kurmanın, onu etkisizleştirmenin tüm yollarını deniyor. İçinden geldikleri fiziki dünyanın edinimleri, değer yargıları, bireysel veya kolektif duruşları vuku buluyor.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin tam da bu seyirden yola çıkarak başlattığı araştırma Türkiyeli sosyal medya kullanıcıları hakkında önemli veriler sunuyor. 11 ilde 366 kişinin katılımıyla gerçekleşen çalışmaya Türkiye de hakim kimlikler yanında “öteki” addedilen kimliklerin daha fazla ilgi gösterdiği anlaşılıyor.
Farklı kimliklere sahip 366 kişi üzerinden yapılan araştırmayla; bireylerin taşıdıkları etnik, dinsel, cinsel kimlikleri ve dünya görüşleri nedeni ile sosyal medya da herhangi bir ayrımcılık hali yaşayıp yaşamadığı, sosyal medya da tanık oldukları ayrımcılık halleri, yaşanan ayrımcı yönelimler karşısında tepki ve tutumlarının ne olduğu tespit edilmeye çalışılıyor. Çalışma fiziki dünyanın kodlarının önemli oranda sanal dünyanın kodlarını belirlediğini ve sanal dünyanın tahmin edilenden çok daha fazla ayrımcı kodlar yüklendiğini gösteriyor. Ayrıntılarını rapordan(1) okuyabileceğiniz çalışmanın bazı verileri dahi demek istediğimizi anlatmaya yetiyor.
Çalışmaya göre; araştırma grubunun %78,1’i “etnik kimliğinden” dolayı; %88’i “siyasi kimliğinden” dolayı; %31,7’si “cinsel kimliğinden” dolayı, %45,9’u ise “dini görüşünden” dolayı Türkiye’de ayrımcılığa maruz kaldığını bildiriyor. Bu farklı kimlikleri nedeni ile Türkiye’de kendini güvende hissetmediklerini bildirenlerin oranları oldukça yüksek!.
%95,6’sı “Devlet etnik kimliklerin (Kürt, Çerkez, Laz vb.) kendi gelenek ve göreneklerini korumaları için destek vermelidir” diyor. %95,6’sı “Devlet, yurttaşların (Sünni, Alevi, Hristiyan vb.) dini inanışlarını ve ibadet biçimlerini diledikleri gibi yaşayabilmeleri için destek vermelidir” diyor. “Bazı etnik kimliklerin diğer etnik kimliklere nazaran ayrıcalıklı bir durumda” olduğunu düşünenlerin oranı %76,7!
Fiziki dünya da durum bu iken, sosyal medyada; Etnik kimliğinin ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine sıklıkla tanık olduğunu söyleyenlerin oranı %69,4; dünya görüşünün ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine sıklıkla tanık olanların oranı%63,9; dini inancının ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine sıklıkla tanık olanların oranı %39,9; cinsel kimliğinin ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine sıklıkla tanık olanların oranı%30,6. Yanıtlar “ara sıra” ve “nadiren” tanık olduğunu söyleyenler ile birlikte düşünülürse oran oldukça yükseliyor.
Ayrıca, Türkiye’de Türk olmayan kimliklere karşı sosyal medyada dışlayıcı/hedef gösterici söylemler ve davranışlar olduğuna sıklıkla tanıklık ettiğini bildirenlerin oranı %82!
Bununla birlikte “sosyal medyada farklı kimliklere yönelik ayrımcı, dışlayıcı söylemlere karşı verilen tepkileri” toplamda %85,3’ü yetersiz görüyor.
Araştırma grubu sosyal medyada dışlayıcı/ayrıştırıcı söylemlerin; Kürtlere karşı %88,5’i “sık sık”, %7,1’i “ara sıra”; Ermenilere karşı %87,4’ü “sık sık”, %7,7’si “ara sıra”, Alevilere karşı%79,8’i “sık sık”, %13,1’i “ara sıra”, ateistlere karşı%77’si “sık sık”, %13,7’si “ara sıra”, Yahudilere karşı %68,9’u “sık sık”, %16,9’u “ara sıra” gerçekleştiğini vurguluyor.
Rapordan örnek verileri arttırmak mümkün ama bu kadarı dahi bize sosyal medyanın ne çok ayrımcılık barındırdığını göstermeye yeter. Fiziki dünyanın hastalıklı davranış kodları hızla sosyal medyayı, sanal dünyayı kendine benzetirken; fiziki dünyadan ayrışan kontrol edilemezliği içinde sosyal medya çok daha fazla probleme gebe görünüyor!