İHD’nin yayınladığı Hatay Deprem Raporu’nda, Hatay’ın 5 bin 696 konut ile en fazla yıkımın yaşandığı kent olduğu belirtilerek, acil müdahalenin yetersizliğinden yüzlerce insanın hayatını kaybettiği ifade edildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hatay Şubesi 6 Şubat tarihinde Maraş merkezli depremlerde büyük bir yıkım yaşayan Hatay’a ilişkin rapor hazırladı. Raporda Hatay’ın 5 bin 696 konut ile en fazla yıkımın yaşandığı kent olduğu ifade edildi.
En fazla yıkım 5 bin 696 konut ile Hatay’da oldu
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın raporuna göre depremin yaşandığı 11 ildeki toplam bina sayısının 717 bin 614 olarak açıklandığı, yaşanan afetin ardından yapılan çalışmalarda “ağır hasarlı ve yıkık” olarak belirlenen 90 bin 609 binanın acil olarak yıkılmasına karar verildiği bilgisi paylaşıldı. Afet bölgesindeki toplam yıkılan bina sayısının 18 bin 200 olarak açıklandığına yer verilen raporda, Hatay’ın 5 bin 696 konut ile en fazla yıkımın meydana geldiği şehir olduğu bilgisi verildi.
En fazla bina Antakya ilçesinde yıkıldı
Hatay’da toplam bina sayısının 130 bini bulduğuna yer verilen İHD raporunda, 5 bin 696 konutun enkaza döndüğü, bu konutlardaki daire sayısının ise 23 bin 90 olarak açıklandığı belirtildi. Hatay’da acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık bina sayısının 25 bin 822, daire sayısının ise 85 bin 724, ticarethane sayısının ise 19 bin 646, ahır sayısı 449 olduğu bilgisi yer aldı. En fazla yıkılan bina 3 bin 79 ile Antakya ilçesi olurken, ilçeler arasında Kırıkhan’da 893, Samandağ’da 351, Altınözü’nde 263, Hassa’da 258, Defne’de 227, İskenderun’da 216 binanın yıkıldığı belirtildi.
Hatay’da ilk hafta 700 bin kişi göç etti
Raporda, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın yaptığı açıklamada yaklaşık 1 milyon 700 bin nüfusu olan Hatay’da 700 bin kişinin ilk hafta itibariyle göç ettiği belirtildi.
İHD raporunda, yapılan incelemelerde depremin ilk 3 günü Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan ve Altınözü İlçelerinde arama kurtarma ekiplerinin olmadığı ya da parmaklarla sayılacak düzeyde olduğunun tespit edildiği ifade edildi.
Koordinasyonsuzluk
Depremin ilk üç günü AFAD, Kızılay ve asker başta olmak birçok devlet kurumunun yeterli düzeyde sahada yer almadığına değinilen raporda, aynı şekilde başta Hatay Valiliği ve Hatay Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan ve Altınözü belediyelerinde de kriz masalarının koordinasyonsuz şekilde hareket ettiği, arama kurtarma çalışmalarında ve halkın diğer ihtiyaçlarının karşılanmasında yetersiz kalındığı belirtildi.
Raporda, “Arama kurtarma çalışmalarının çok yetersiz olduğuna şahit olmakla beraber, arama kurtarma çalışmalarına katılan gönüllüler ve halkın kendi imkânları doğrultusunda insanları enkaz altından çıkarmaya çalıştıklarını gözlemledik. Bu nedenle binlerce kişi AFAD’ı arayıp bilgilendirip yardım talep etmemize rağmen verilen adreslere hiç bir şekilde AFAD’ın gelmediğine de şahit olduk. Yüzlerce binada en kaz altında olan ve yardım isteyen kişileri, halk ve gönüllü ekipler ellerinde yeterli teçhizat ve ağır iş makineleri olmadığı için çıkaramadı” denildi.
İş makinaları kent girişinde bekletildi
İlk iki gün kentin her noktasına girilebilecek çevre yolunun depremin ilk gününden itibaren kullanılabilir halde olmasına rağmen ağır İş makinelerinden kepçe, ekskavatör gibi birçok ağır iş makinesinin kent girişinde bekletilerek kent merkezine sokulmadığına, arama ve kurtarma çalışmalarında kullanılmadıklarına yer verildiği raporda, “Acil müdahalenin yetersizliğinden yüzlerce insan hayatını kaybetti” denildi.
Raporun sonuç ve öneriler kısmında ise şunlara yer verildi:
- Depremin ilk gününden itibaren sağlık çalışanlarının ve hekimlerin barınma, dinlenme ve diğer temel ihtiyaçlarının temininde ciddi sorunlar yaşadığı, çalışmaya zorlandıkları sağlık çalışanları ile yaptığımız görüşmelerde tespit edilmiştir.
- En kaz altından çıkarılan insanların cesetleri yol kenarlarında, enkaz çevrelerinde, hastane yetersizliğinden ve morglarda yer olmadığından hastane koridorlarında ve bahçelerinde battaniyelere sarılı halde yere bırakıldığı tarafımızca tespit edilmiştir.
- Geçici çözüm olarak ameliyatların da yapılabileceği gerçek sahra hastaneleri kurulmalı.
- Göç eden insanların tekrardan memleketlerine geri dönmesi için başta barınma sorunları olmak üzere eğitim, sağlık, istihdam gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik ivedilikle çözümler üretilmeli, demografik yapının değişmesinin önüne geçilecek politikalar üretilmeli ve sonuç itibari ile kalıcı göçün önüne geçilmelidir.
- İvedilikle uygun yer ve alanlara prefabrik okullar inşa edilmeli, il dışında gönüllü olarak çalışmak isteyen öğretmenler göreve davet edilmeli, depremi yaşayan öğretmenler çalışmaya zorlanmamalıdır. Benzer uygulamalar ile başta sağlık çalışanları olmak üzere diğer kurum ve kuruluşlarda çalışanlar çalışmaya zorlanmamalıdır.
- İlk iki gün GSM operatörlerinin asgari düzeyde bile kullanılamaması, hatta günün büyük bir bölümünde kullanılamaz halde olması, arama kurtarma çalışmalarının aksamasına neden olduğundan GSM şirketlerine ciddi yaptırımların uygulanması için özelikle hukuksal anlamda adımlar atılmalıdır.
- Mültecilerin arama-kurtarma çalışmaları sırasında ayrımcılığa maruz bırakıldıkları, su, yemek, erzak, ısınma, barınma ihtiyacına yönelik bölgeye ulaştırılan yardım malzemelerinden eşit şekilde faydalanamadıkları ve nefret söylemleriyle yağmacı olarak hedef gösterildikleri için yardım istemeye dahi çekinir hale geldikleri tespit edilmiştir. Bu ayırımcı ötekileştirici politikalar gündemleştirilmeli, mültecilerle dayanışma içerisine girilerek sorunları giderilmeye çalışılmalıdır.
- İnsanların can ve mal güvenliğinin sağlanması için başta üç aylığına ilan edilen OHAL derhal kaldırılmalı, JÖH kentten derhal gönderilmeli, basına da yansıyan insanlık dışı muameleler hakkında soruşturmalar açılmalı, halkın güvenliği şeffaf, sorgulanabilir ve denetlenebilir mekanizmalarla ilgili kurumlar tarafından yürütülmelidir.
- Kentin yeniden inşasında yerel yönetimlerin yanı sıra, meslek odalarının sendikaların STK’lar ve halkın her adımda sürece katılımı sağlanmalı, ortak konsensüs üzerinden ayırım yapılmaksızın maksimum düzeyde halkın ve çevrenin lehine kararlar alınmaya çalışılmalıdır.
- Acil yıkılması gereken binaların birçoğu hala şuana kadar yıkılmamış tehlike arz etmeye devam etmektedir.
- Bina yıkım ve enkaz kaldırma işlemleri profesyonellerce yapılmadığı için şehrin tamamı toz bulutu halinde sağlıksız bir ortamdadır. Uygunsuz ve aşırı toz çıkmasına yol açacak biçimde yapılan enkaz kaldırma çalışmaları engellenmelidir. Asbest tehlikesi görmezden gelinerek enkazlar yerleşim yerlerine yakın vadilere ve deniz kıyılarına dökülmektedir. Kaldırılan enkazın döküleceği yerler doğru ve merkezi bir planlama ile belirlenmeli, rastgele hafriyat dökülmesi engellenmelidir.
- Kentin dört bir yanında Ağır, orta ve az hasarlı binalarda eşya tahliyesi için vatandaşların eşyalarını asansör nakliye araçları ile çıkarmaya çalıştıkları gözlemlenmiştir.
- Hatay yerelinde ve tüm Türkiye’de deprem güvenli kentler, deprem güvenli konutlar, deprem güvenli yapılar inşa edilmesi için bilimsel şeffaf denetlenebilir mekanizmalar geliştirilmelidir.
- 2012 yılında ülke genelinde kentsel dönüşüm uygulamalarının önündeki yasal engelleri kaldırmak ve dönüşümü hızlandırmak üzere 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (Afet Yasası) iptal edilmelidir.
- Doğal afet halinde sivil toplum örgütlerinin ayırımsız olarak yardım toplaması ve yardımda bulunabilmesi için mevzuat değiştirilmelidir.
- Halkın barınma, beslenme ve sağlık koşularının maksimum düzeyde yaşanılır hale getirildiği, çevreye zarar verilmeyecek şekilde dizayn edildiği yerleşim alanları kurulmalıdır.
- Yaptığımız saha çalışmalarında Hatay Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün 18.03.2023 tarihindeki “Barınma İhtiyacı Nedeniyle Geçici Olarak El Koyma Karar’ı” doğrultusunda taşınır ve taşınmaz mallar dolayısıyla hak sahiplerinin hak kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Telafisi olmayan hak kayıplarının yaşanmaması için gerekli düzenlemeler ve uygulamalar ivedilikle yapılmalıdır.
- Toplumda en fazla dezavantaja sahip olan Kadın, çocuk ve LGBTİ+ bireylerin ivedilikle barınma, beslenme ve sağlık gibi tüm eksiklikleri giderilmeye çalışılmalı, pozitif ayrımcılığa tabi tutulmalıdırlar.
- Öncelikle işyerleri yıkılan ve yağmalanan işyeri sahiplerinin, işyerlerinin sigortalı olup olmadığına bakılmaksızın her türlü zararları maksimum düzeyde karşılanmaya çalışılmalıdır.
- Deprem bölgelerinde Özel sektörde çalışan kişilere verilen kısa çalışma ödeneğinin miktarı asgari ücrete eşitlenmeli, süresi 1 yıla çıkarılmalıdır.