“Öldürdüler! Bakın cinayet bu, kaza değil. Keserler, sansür yaparlar, siz kesmeyin! Benim 11 aylık bebeğim içeride yatıyor. ‘Baba baba’ diyor, hiçbir şey demiyor. ÖLDÜRDÜLER…”*
Bir kaza, katliam, saldırı olduğunda ona dair hem mağdurun hem de mağdur edenin kurduğu sözler tarihe not olarak düşülür.
Yukarıdaki sözler Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden katliamında yaşamını yitiren 41 maden işçisinden Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut’a ait.
Gözyaşları içerisinde yürekten gelen bir sesle anlatıyor, yaşananı ve içerisinde bulunduğu çaresizliği Buse Bulut.
İyi biliyor Buse Bulut, devlet adına açıklama yapacakları, onların kullanacakları sözleri ve gerçeği gizleyecek olan yandaş medyayı.
Ve iyi tanıyor Buse Bulut, egemenin yalan ve baskı üzerine kurulu düzenini ve buna örtü olan yandaş medyayı.
Onun için yalvarırcasına kameraya bakıp gerçeği haykırıyor yüzümüze, yüzlerine;
“ÖLDÜRDÜLER!
BAKIN CİNAYET BU, KAZA DEĞİL!
KESERLER, SANSÜR YAPARLAR, SİZ KESMEYİN!”
***
Tam da Buse Bulut’un sözlerini doğrular tarzda açıklamalar geliyor, maden işçisinin değil maden patronlarının temsilcisi olan iktidar ağızlarından.
Hani her zaman konu işçi sınıfı ve yoksullar oldu mu ‘Allah’a havale’ edip, ‘Kader’, ‘Fırat’ deyip hesap sormayan ancak hesap vermesi gereken patronlar oldu mu, ‘kanun var’, ‘yasa var’ deyip, asker polis eliyle işçileri ve yoksulları baskı altına alan iktidar sahipleri…
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayalım ve ötesine de geçmeyelim.
Ne de olsa devletin başı ve onun sözünün üzerine söz kuracak veya eleştirecek olan devlet yetkilisi yok memlekette.
Başka da herhangi bir sözde yetkilinin açıklamasını aktarmaya gerek yok.
Mağdur edenin, egemenin sözü Amasra maden katliamı üzerinden tarihe kalacaksa, Erdoğan’ın sözleri üzerinden kalacak.
***
Yabancısı değiliz Erdoğan’ın ve de iyi tanıyoruz.
2014 yılında dünyanın en büyük maden katliamlarından biri yaşandı Manisa’nın Soma ilçesinde.
Dönemin Başbakanı olan Erdoğan, 1800’lü yılların Avrupası’nda meydana gelen maden katliamlarını hatırlatarak, “Bunlar sürekli olan şeyler, bu işin fıtratında bu var” demişti.
“Bu işin fıtratında bu var” diyen Erdoğan, Soma’da protestolar nedeniyle bir markete sığınmış ve burada bir yurttaşa tokat atmaktan da geri durmamıştı iktidar olmanın bütün kibriyle.
Yine Erdoğan’ın dönemin Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel de bir madenciyi özel hareket polisleri tutarken, yerde tekmelemişti.
Yerkel, ödülünü hep aldı ve bu yıl içinde yine Erdoğan tarafından ödüllendirilerek, Frankfurt Başkonsolosluğu’na Ticari Ataşe olarak atandı.
***
Soma katliamı ve devleti temsil eden egemenin tavrı Bartın’da değişecek değildi tabi.
Maden patlamasının olduğu bölgeyi ziyaret eden Erdoğan, “… Amasra en ileri maden teknolojilerine sahip. Biz kader planına inanmış insanlarız…”açıklamasını yaptı.
İş Soma’da olduğu gibi Amasra’da da ‘kadere ve fıtrata’ havale edilmiş oldu.
Böyle olunca da madenlerdeki yetersizlikler, alınmayan önlemler, göz göre göre ölüme gönderilenlere dair hesap, haliyle ‘Allah’a havale’ edilmiş oldu.
Allah kadere yazmışsa, karına kar katan ancak maden işçisine dair önlem almayan patronun ve onu denetlemesi gereken devletin ne suçu var!
Mesele egemen ve onun siyasi temsilcileri için bu kadar basit…
Kader de, Allah de, fıtrat de, vatan de, millet de, beka de… hesap vermekten kurtul!
***
Peki, sormak gerekiyor “kadere inanan” ve “fıtrat” diyen Erdoğan’a ve devlet yetkililerine; önlem alınmadığı için ölüme gönderdiğiniz maden işçisinin eşi ve 11 aylık bebeğin annesi Buse Bulut’un, “Öldürdüler! Bakın cinayet bu, kaza değil. Keserler, sansür yaparlar, siz kesmeyin! Benim 11 aylık bebeğim içeride yatıyor. ‘Baba baba’ diyor, hiçbir şey demiyor. ÖLDÜRDÜLER…”sözlerindeki vebalin hesabını verebilecek misiniz?