Hukukçu Mehmet Emin Aktar, 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarının değerlendirmesinin kapsamlı olarak 28 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yapılması gerektiğini belirterek, şimdi asıl olanın sandığa gidip oy kullanmak olduğunu söyledi. Aktar, “Yani hiç olmazsa bu cehennemden kurtulmak istiyoruz” dedi.
14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarına yönelik tartışmalar sürüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu ise 28 Mayıs’ta yapılacak. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda en fazla bölge illerinden oy aldı.
Yeşil Sol Parti listelerinden Diyarbakır milletvekili adayı olan hukukçu Mehmet Emin Aktar, 14 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu, 28 Mayıs cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerini ve Kürt seçmenin tutumunu Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
‘Meseleyi doğru anlatamadık sanki’
Mehmet Emin Aktar, 14 Mayıs seçimlerinde Kürtlerin sandığa gitmek için yeterli motivasyona sahip olmadığını ve bölgede seçime katılımın Türkiye ortalamasının altında olduğuna dikkat çekti. Bunun sebebini Aktar, Kürtlerin Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın adayına kendilerinin yakın hissetmemesi olarak gösterdi. Aktar, şunları belirtti:
İki blok var. Biz iki bloka da dahil değiliz. Bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmadık. Ben dayak yerken baskıya uğrarken, zulüm görürken, dilim yasaklanırken, köyüm boşaltılırken, tutuklanırken belediye başkanımın yerine kayyum atanırken, herkes izliyordu. Seçim dönemi herkesin gözü Kürtler’in oy tercihlerindeydi. Şimdi sürekli biçimde Kürdün kendini bir günah keçisi sayılacağına ilişkin endişeyi duyması yanlış. Bir de meseleyi doğru anlatamadık sanki. Parlamento bir konfor alanı olarak sunuldu. Oysa bir mücadele alanı olarak görmek gerekiyor.
‘Seçime katılım oranı düşerse Erdoğan yüzde 50’yi aşar’
Seçimlerin ikinci tura kalmasının seçmenlere bir moral bozukluğu ve motivasyon kaybına sebep olduğunu ama seçmenin hızlı bir şekilde toparlanıp ikinci tura hazırlandığını söyleyen Aktar, seçim güvenliği sağlanması durumunda hala Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim alabileceğini düşündüğünü dile getirdi. Aktar, şöyle devam etti:
İktidarın harcadığı o seçim giderlerine, oluşturduğu bütün baskılara, bütün o iletişim araçlarına, başka teknikler kullanmasına rağmen ulaştıkları nokta yüzde 49 buçuk. Yani yüzde 50’nin altında bir oran. Fakat şunu unutmamak gerekiyor. Seçime katılım oranı düşerse Erdoğan yüzde 50’yi aşacaktır. Yani kendi seçmeni disiplinli olarak sandığa gider, muhalefet seçmeni sandığa gitmezse yeni bir oy almasına gerek olmaksızın da kazanabilecek.
‘Muhalefet 14 Mayıs’a yeterince hazırlıklı değildi’
Seçmenin büyük kısmının 14 Mayıs gününe dair motive ve hazırlıklı olduğuna ama muhalefetin yeterince hazırlıklı olmadığına dikkat çeken Aktar, iktidarın sandıklara daha fazla hakim olmasının sonuçları doğrudan etkilediğinin altını çizdi. Aktar, şunlara vurgu yaptı:
Daha çok seçmeni sandığa götürmek, onu motive etmek, ona ulaşmak, birebir ulaşmak anlamında çok kısa bir süre var. Bu süreç içinde bir bir dargınlık, küslük var. Seçim sonunda çıkan tabloda bir başarısızlık resmi var ortada. Bu ortam da motivasyonu biraz daha düşürüyor ve yeniden motive edilebilmesi için yeni bir şeye ihtiyacı var. Yani yeni bir söyleme, yeni bir dile ihtiyaç var. Bu dili de Kürt siyasetinden çok muhalefetin göstermesi gerekiyor. Hem Kürtleri hem Türkleri hem hani o muhalefeti bir bütün olarak sandığa götürecek motive edecek dil Erdoğan diline benzerse bize yeni bir şey vaat etmeyecek. Baştan beri söyledik. Bize bir cennet vaat edin falan demedik. Yani hiç olmazsa bu cehennemden kurtulmak istiyoruz.
‘Muhalefet en az 192 bin kişiyi sandık kurulunda bulundurmalı’
Toplumun soluk alamaz bir durumda olduğunu ve soluk alacak bir imkanının yaratılması gerektiğini vurgulayan Aktar, soluk aldıktan sonra bazı meseleleri tartışma şansına sahip olunacağını söyledi.
Aktar, Türkiye’de 192 binden fazla sandık kurulduğunu ve bu sandıkların özenle korunması gerektiğini ifade ederek, sandık güvenliği konusunda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
Partilerin tümü; CHP’nin ya da daha önce seçime girmiş partilerin sandık kurulunda bulunma hakkı var. En az 192 bin kişiyi sandık kurulunda bulunduracak. Bir de yetkili olarak tüm partiler müşahit de bulunacak. Her sandıkta dört-beş kişi görevlendirebilirse bir tek oy kaybı yaşanmayacak böylece. Islak imzalı tutanaklarda birden fazla parti müşahidi aldığından çok sayıda fazla ıslak imzalı tutulması gerekiyor. Çünkü bazen sandık başkanları özellikle boş tutanağı önce imzalatıyor sonra düzenliyor. Onların bütününe ilişkin bir hızlı biçimde bir eğitim çalışması da verilirse bir oy kaybı yaşanmazsa başarı sağlamak mümkün. Yani seçim güvenliği açısından bir sıkıntı da olmaz diye düşünüyorum.