Ülkede milliyetçi bir dalganın başlayıp başlamadığına dair tartışmaları yorumlayan gazeteci yazar Kemal Can, milliyetçi oylarda sayısal bir artış olmadığını ancak milliyetçiliğin daha görünür bir hale geldiğini söyledi: 2015’ten sonra MHP, iktidar üzerinde oy desteğinin çok çok üzerinde bir politik etkinlik yarattı. Aynı şekilde İYİ Parti de benzer bir oy oranıyla muhalefet bloğunun önemli ve etkili bir aktörü haline geldi.
14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin ardından Türkiye, şimdi de ikinci tur için sandığa gitmeye hazırlanıyor.
28 Mayıs’ta yapılacak olan seçimde yarışacak olan Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çalışmaları sürüyor.
İkinci tura sayılı günler kalırken, 14 Mayıs’taki milletvekilliği seçiminden çıkan sonuçlar hala tartışma konusu. Çıkan sonuçlar ve adayların söylemleri milliyetçi bir dalgaya mı işaret ediyor?
Cumhur İttifakı ortaklarından MHP’nin oylarında, kendisinden kopan isimlerin yeni partiler kurmuş olması nedeniyle ciddi bir düşüş bekleniyordu. Ancak oy oranında beklenen ölçüde bir düşüş yaşanmadı.
Ayrıca ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kilit konumda olduğu belirtilen ve seçim kampanyasını Türk milliyetçiliği ve mülteci karşıtlığı üzerine kuran Sinan Oğan’ın, Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklaması tartışmaları daha da arttırdı.
Ülkede milliyetçi bir dalganın başlayıp başlamadığını, Sinan Oğan’ın desteğinin ikinci tur seçimlerine etkisini gazeteci yazar Kemal Can değerlendirdi.
‘Milliyetçi oylarda sayısal bir patlama söz konusu değil’
14 Mayıs seçimlerinin ardından milliyetçilik dalgasının yükselişe geçtiğine dair yorumlara ilişkin “Milliyetçiliğin yükseldiğini düşünmüyorum” değerlendirmesini yapan Can, şunları söyledi:
Türkiye’de bir milliyetçilik dalgası var fakat bu 25 yıldır devam eden bir süreç. Bu seçime özel olağanüstü bir sıçrama görmüyorum.
Milliyetçi oylara baktığımızda, bir önceki seçimlerden çok da farklı bir rakamsal oran yok. 2018 seçimlerinde de kendini milliyetçi diye tabir eden partilerin toplam oyu aşağı yukarı bu seviyelerdeydi. 25 sene önce de 1999 seçimlerinde MHP yüzde 18 oy alarak iktidar ortağı olmuştu. Yani, 25 yıldır sayısal olarak artı-eksi 20’lere kadar yükselebilen yüzde 10’la yüzde 20 arasında dalgalanan, bazen tek bir gövdede bazen de parçalar halinde kendini ifade eden çoğunlukla reaktif, kendini milliyetçi olarak tanımlayan bir seçmen grubu var. Son seçimde de bunun hala aynı düzeyde durduğunu ve bir çözülme yaşamadığını gördük.
‘Milliyetçilik pazarlık ve baskı yaratabilen bir etkinliğe kavuştu’
Can yapılan yorumların gerekçelerine dair, “Ağırlıklı olarak İYİ Parti’nin merkeze açılacağı ve MHP’nin de iktidar ortaklığı yüzünden önemli ölçüde oy kaybedeceği varsayımı vardı. O beklentilerle kıyaslandığı için şaşırtıcı bulunan özellikle MHP’nin oyunun İYİ Parti’nin üstünde ve yüzde 10 direncinde kalması böyle yorumlara neden oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bunun bir ‘sayısal patlama’ olmadığını ancak bir etkinlik ve görünürlük artışı yaşandığını kaydeden Can, “Milliyetçilik dalgası yorumlarının asıl nedeni de bu görünürlükteki patlama” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
2015’ten sonra iktidarın MHP ile ortaklık kurmasıyla birlikte daha belirginleşen hem iktidar hem muhalefet kanadında milliyetçi söylem, partiler ve aktörlerin kimi zaman sayısal etkilerinin üzerinde etki yarattığını görüyoruz. Ve bunun en çarpıcısı da iktidar kanadında mevcut. MHP oy desteğinin çok çok üzerinde bir politik etkinlik yarattı iktidar üzerinde. Aynı şekilde İYİ Parti de benzer bir oy oranıyla muhalefet bloğunun önemli ve etkili bir aktörü haline geldi. Dolayısıyla her siyasi bloğun içerisinde milliyetçiliğin dikkate alınan, söyleme damgasını vuran, hassasiyetleriyle pazarlık ve baskı yaratabilen bir etkinliğe kavuştuğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda asıl milliyetçiliğin yükselen değil yükseltilen tarafı bu taraf.
‘Seçmenini yönlendirmesi bakımından Oğan güçlü aktör değil’
Can, ATA İttifakı’nın birinci turda Cumhurbaşkanı adayı olan ve ikinci turda belirleyici bir role sahip olduğu iddia edilen Sinan Oğan için, “ATA İttifakı’nın ya da Sinan Oğan’ın aldığı oyun hareket etmesini, yönlendirilmesi etkileyebilecek aktörler açısından Sinan Oğan en güçlü figür değil” yorumunu yaptı.
Aday olmasına rağmen Sinan Oğan, kendi örgütlülüğü olan ve seçmeni üzerinde bir liderlik ilişkisi kurabilecek biri değil. MHP içerisinde bir genel başkan adaylığı ile başlayan sonra İYİ Parti’yi doğuran kopuşla birlikte partiden ayrılan ama İYİ Parti’yle de buluşmayan biri ve küçük bir kadrosu var. Bu seçimde almış olduğu yüzde 5.17 olan oy, Sinan Oğan’a verilmiş oylar değil. Bu oyların önemli bir kısmı Zafer Partisi’nin oyları. 2 milyon 8 bin oyun yaklaşık 1 milyon 200 bini Zafer Partisi’nin kendi oyu. Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesinin ardından hala tepkisine devam eden seçmenin bir kısmının kendini burada ifade etmiş olması ihtimali de yüksek. Ayrıca, kendisini bir partiye ve lidere bağlı hissetmeyen tepki oyunun da orada kendini ifade ettiğini söyleyebiliriz.
‘ATA İttifakı’nın seçmeni homojen bir seçmen değil’
“ATA İttifakı’nın ana bileşenlerin üçünün de seçimden sonra ayrı ayrı davranmaya başlaması seçmenin de eğilimlerini gösteriyor” diyen Can, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
Bu seçmenin büyük ölçüde iktidara da alerjisi olan, çoğu genç seçmenden oluşan yeni bir seçmen olduğu ifade ediliyor. Ama homojen bir seçmen değil. Bu sebeple Sinan Oğan Cumhur İttifakı’nı işaret etti diye seçmenin oraya gideceğini söyleyemeyiz.
Sinan Oğan’ın sadece kendi temsil ettiği kitlenin küçük bir kesimini etkileyebileceğini söyleyen Can, bu durumu şöyle örneklendirdi:
Daha önce ülkü ocakları başkanlığı yapmış MHP’den ihraç edilmiş MHP eski milletvekili Atilla Kaya “Biz sana cehennemin kapılarını kapat diye oy verdik cehenneme odun taşıman için değil” diye sosyal medya paylaşımında bulundu. Muhalefetin yürüttüğü ‘Karar ver’ sorusuna Sinan Oğan’ın verdiği cevap onu desteklemiş olan milliyetçilerin tamamında, kararına tepki şeklinde de ortaya çıkabilir.
‘Cehennemin kapılarını kapatma motivasyonu arttırılmaya çalışılıyor’
Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine dair değerlendirmelerde bulunan Can, şöyle devam etti:
Sinan Oğan’a oy veren seçmenin tepkisel olarak ona oy verdiğini ve bir görünürlük peşinde olduğunu, kendileri dikkate alınmadıkları için bu reaksiyonu verdikleri düşünülüyor. Onlara bir tür ‘sizi fark ettik’ mesajı vererek, kararlarını değiştirebileceklerini umuyorlar. Ayrıca ‘karar ver’ sloganıyla tepkisel milliyetçi seçmene mevcut durumdaki ana seçimin ne olduğu konusundaki sorumluluğunu bir daha hatırlatmayı hedefliyorlar. İktidarın milliyetçileri de rahatsız eden göçmen politikası, HÜDA PAR vb. politikalarını dikkat çekerek, cehennemin kapılarını kapatma motivasyonunu yeniden seçmende sorumluluk olarak yaratmaya çalışıyorlar. Bunların nasıl sonuç vereceğini süreç gösterecek.
‘Erdoğan’ın seçilmesi durumunda direnç odaklarını zor günler bekleyecek’
Sözlerini, “Erdoğan’ın seçilmesi durumunda cehennem metaforunun harlı ateşinin yanmaya başlayacağını ve bunun karşısındaki direnç odaklarının da zor günler geçireceğini” belirterek sürdüren Can, ikinci turda Erdoğan’ın seçilmesi halinde neler yaşanabileceğini şöyle anlattı:
Meclis çoğunluğunun sağ profil içermesi ve sağ siyasetin de her cephede daha da sağa yönelmesi, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın ittifaka dahil edilmesi, kimin gelecek Türkiye’de söz sahibi olacağı konusunda ipucu veriyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi bu tabloyu daha da sertleştirir. Üstelik Erdoğan bu kesimlere desteğini sağladığı için daha zayıf ve daha borçlu pozisyonda olacaktır.
‘Cumhurbaşkanlığı sisteminin sağladığı imkanlar kullanılabilir’
Can, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda, “Meclis çoğunluğuna rağmen cumhurbaşkanlığı sisteminin sağladığı imkanlar dolayısıyla dengeleyici bir unsur yaratılabilir ve bu sürecin yavaşlatılması hatta tersine döndürülmesine dair fırsatlar olabilir” dedi ve son olarak şunları ekledi:
En azından Anayasa değişikliğini muhalefetin yerine getirmesi zorken, yürütmenin elindeki yetkilerle yapabileceği bir şeyler olabilir. Bu sebeple seçmenin ‘karar ver’ sorusuna ikinci turda olumlu cevap vermesi ihtimali çok da zayıf değil. Bu seçimin sonucunu belirleyecek olan hangi bloğun kendi sandığını fire vermeden taşıyacağı ve bu iki blok dışında olan seçmeni kendisine oy vermeye ikna edecek olan olacaktır. Bir diğer faktör de seçim güvenliği ile ilgili zaaf ve zayıf noktalar konusundaki eksikliklerin hızla tamamlaması. Çünkü oradaki fire de küçük bir fire değil.