Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya: Seçimin sonucu ne olursa olsun insanların birlikte çoğulcu, çok kültürlü yapıyı sürdürecek bir iklimi üretmeye devam etmeleri gerekir. Neden vazgeçelim ki? Kazanılması imkansız bir seçim değil. Sis bulutları ardında her zaman kötülüğü gizlemez, sis bulutları belirsizlik ardında güneşin ışıklarını da bekler.
14 Mayıs’ta milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirildi. 28 Mayıs’ta da ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
Siyaset arenasında yoğun yaşanan tartışmalar seçmeni nasıl etkiledi? Seçmenin beklentisi neye evirildi? Bu sürece nasıl bakmak gerekir? Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya, Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
Prof. Dr. Kaya seçimlerin insanların psikolojik yapısındaki etkilerini sadece son bir ayla sınırlamamak gerektiğine işaret ederek, pandemiyi, depremleri, ekonomik krizi hatırlattı. Bu süreçlerden her kesimin aynı şekilde etkilenmediğine dikkat çekerek, şunları söyledi:
Türkiye’nin son iki-üç yılı son derece zorlu geçti. Bu zorlu süreç; toplumun farklı kesimlerine ve sınıfsal katmanlarına etkileri aynı olmadı. Emekçiler, yoksullar, yoksunlar, bazı etnik topluluklar, Kürtler bu süreçten farklı etkilendiler. Hem ekonomik politikalar hem de yaşamı etkileyen hastalığın içinde hayatta kalma mücadelesi, ardından gelen ciddi kriz oldu.
Buna savaş, travma, baskılar, şiddet, ifade özgürlüğüne engelleyen tutumlar gibi durumlar eklendiğinde zaten ruhsal kırılganlığı sosyal kırılganlıkla birleştiren bir zeminde insanlar yaşamlarını sürdürdü.
Burjuvazinin belli katmanları özellikle siyasal iktidara yakın olanlar da çok mutlu. Pandemiden sonraki süreçteki baskılardan gereken kazancı, rantı, mutluluğu elde ederek hayatlarını sürdürdü.
Böylesi bir dönemde seçim tartışmalarının gündeme geldiğine vurgu yapan Kaya, “İnsanlar değişim beklentisiyle ilerlerken, ‘Seçim yapılacak mı?’, ‘Erken mi olacak?’, ‘Erdoğan acaba cumhurbaşkanı adayı olabilir mi?’ gibi belirsiz, önünü görememe, enformasyonlardan kaynaklanan kafa karışıklığı, endişe gibi kaygılar yaşandı” dedi.
‘Belirsizliğin nedeni; bilginin karışık ve karmaşıklığıydı’
Seçmenin psikolojik yapısının zemininin böylesi bir atmosferde şekillendiğini belirten Kaya, yaşanan deprem sürecinin bu durumu daha da perçinlediğini söyledi.
6 Şubat depremlerinde, hayatı tehdit eden, bütün ülkeyi etkileyen 11 milyon üzerindeki insanı fiilen etkileyen ve onun sonrasında da birçok siyasal tartışmayı da yanında taşıyan bir süreç yaşandı. Ardından seçime doğru yaklaştık.
Bütün bu yaşananların bir belirsizliği de beraberinde getirdiğini ifade eden Kaya, “İnsanı belirsizliklere iten önemli şey; bilginin karışık ve karmaşıklığıydı. Bu bilgiler bulaştıktan sonra doğrusunu sonradan teyit etseniz bile o bilginin üzerinizden atmanız, ruhunuzdaki sinmiş tozlarından kurtulmanız o kadar olası değil” diye konuştu.
‘Kutuplaştıran siyaset dilini kırmak gerekiyordu’
Ancak bütün her şeye rağmen toplumda ciddi bir değişim arzusunun da olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kaya, 14 Mayıs seçimlerinde manipülasyon, yönlendirici davranışlar, hileler gibi tutumların da kitle psikoloji ve muhalefet üzerindeki etkilerini hatırlattı:
Eğer beklenti yüksekse, siyasi çalışmalarınızı da bu yüksek beklenti üzerinden kurarsınız. Örneğin; ‘Her şey güzel olacak’ üzerinden kurarsanız sonunda hayal kırıklığı da çok daha yüksek oluyor. Yani 15 Mayıs sabahı hayal kırıklığının nedeni, öncesinde çok yüksek beklentiydi. Siyasi propagandanın kara propagandayı kırıcı yanı da yoktu. Hep umut veren yanıyla gitti ama insanları korkutan, endişelendiren, düşmanlaştıran, ötekileştiren, ayrımcılığı besleyen kutuplaştıran siyaset dilini kıran siyasi tartışma olmadı.
14 Mayıs seçimleri ve sonuçlarının muhalefetin yürüttüğü siyasetin yenilgisi olmadığını söyleyen Prof. Dr. Kaya, bu durumu şöyle değerlendirdi:
Muhalefet nezaket siyaseti yürüttü, ama bu belirleyen olmaya yetmedi. Bir takım manipülasyonlarla aradaki fark yüksek gibi göründü. Ama o yüksek beklenti sürekli ‘Her şey güzel olacak’ üzerinden çalışmakta, bu hayal kırıklığını yaratıyor. O yüzden yapılması gereken ‘Evet, güzel olabilir, buna engel bir durum yok. Ama her şeye hazırlıklı olmak gerekir’ olmalıydı.
Her ne kadar seçim sonrası umutsuzluğa, karamsarlığa kapılan bir kesim olsa da, her şeye rağmen eksiklikleri kapatmaya çalışan ve yılmadan devam eden bir kesimin de varlığını hatırlatan Kaya, “Seçim sonrası ortaya çıkan mutsuzluk, umutsuzluk yüksek beklentisi olan gruplarda yaşandı ama herkes mutsuz olmadı. Herkes bu olumsuz sonuçlarda bile aslında olumlu olanı gören, eksiklikleri tespit eden bir tutum içine de girdi ve eksiği nerden kapatmalıyız üzerinden düşünmeye başladı” dedi.
‘Eksiklikleri nasıl tamamlayabiliriz?’ üzerinden bir siyaset
Prof. Dr. Kaya, neden siyah beyaz düşünme biçiminden vazgeçmek gerektiğini şu sözlerle açıkladı:
Siyah-beyaz düşünmek, grilerle düşünmemek son derece rahatsız edici. Oysa evet, güzel olmasını istiyoruz ama eğer yetmezse ‘Daha ne yapabilirim?’ sorusunu sorup, grilerle bakmak önemli. O yüzden bence ‘Olumlu neler oldu?’, ‘Eksiklikleri nereden tamamlayabiliriz?’ üzerinden bir siyaset yürütülmesi, insanların mutsuzluk, karamsarlık, edilgenlik halinden çıkmasına yol açar.
‘Kolektif bir şeyler yapma arzusu oluştu’
Sonuçlara bakıyorsunuz, belli bölgelerin oylarında düşüş var. Belirli bölgelerde yükselme var. Sağdan, soldan bir sürü uyuşmaz partinin ortaklaşma hareketi oldu. Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği’nin desteği gibi durumlar insanlarda kolektif bir şeyler yapma arzusunu yetersiz olsa da oluşturdu.
‘Neden vazgeçelim ki?’
Bu sadece seçim için oluşan bir şey değil ki. Seçimin sonucu ne olursa olsun insanların birlikte çoğulcu, çok kültürlü, çok düşünceli yapıyı sürdürecek bir iklimi üretmeye devam etmeleri gerekir. Neden vazgeçelim ki? Kazanılması imkansız bir seçim değil, kazanabilir bir seçimin şansı var. Sadece bizim siyah beyaz düşüncelerden negatiflik üretmememiz gerekiyor. Şimdi yapmamız gereken şey umutlu, istekli, arzulu olma ve karamsarlığa izin vermemek. Sis bulutları ardında her zaman kötülüğü gizlemez, sis bulutları belirsizlik ardında güneşin ışıklarını da bekler.