Seçimler yaklaşıyor. Adayların belirlenmesine az kaldı. Her ne kadar daha önceden de yazdığım gibi gönlümden geçen Şebnem Korur Fincancı ve Gültan Kışanak’ın eş cumhurbaşkanı adayları olması idi ise, HDP’nin cumhurbaşkanı çıkartmama kararını her açından doğru buluyorum. İlk etapta Erdoğan’ın ilk turda yenilmesini arzulayan bir partinin mecbur bırakılmadıkça -yani karşıt aday halk düşmanı, Kürt düşmanı, kadın düşmanı olmadıkça- enerjiyi bir cumhurbaşkanlığı kampanyasına hele hele “oyları bölüyorlar” suçlamalarına cevap yetiştirerek harcamasına gerek olmadığını düşünüyorum.
Öte yandan kendi adıma özellikle TİP’in kendi logosu ile seçime girme isteğini anlamış değilim. Bunun, Hatay’da, İstanbul’da, İzmir’de gayet rahat vekil sayısı kaybına sebep olacağını düşünüyorum. Elbette hepimiz HDP’nin radikal demokratik programının daha solunda olduğunu iddia eden ve HDP’nin ulaşamadığı kesimlere ulaşacağını hayal ettiğimiz bir Türkiye ulusu partisinin güçlenmesini isteriz. Onun şu anki potansiyelini anlamak isteriz. Ancak öte yandan twitter’dan kazanılan bir popülerliğin oya devşirileceğini sanmıyorum. Nitekim henüz hiçbir veri TİP’in ciddi bir güce eriştiğini göstermiyor. Ondan dolayı da TİP’in kararını son derece yanlış bulduğumu ve hatta dayanışmacı ya da enternasyonalist bulmadığımı belirtmek isterim.
Bugün bu yazıyı her seçim öncesi aday adaylıkları sürecinde kaleme aldığım yazıların bir tekrarı olarak yazıyorum. Bu seçim HDP’ye önemli bir fırsat sunuyor. O da halkın/temsilcilerinin değil/gerçek halkın meclise taşınması. Geçen seneler içinde çok önemli direnişler gerçekleşti. Örneğin geçen sene Ocak-Şubat aylarında gerçekleşen grevler, ekolojik direnişler, annelerin açlık grevlerinde ortaya koyduğu direnişler, KHK’lıların direnişleri, atanamayan öğretmenlerin kampanyaları vs… Tüm bunları/temsilcilerini değil/kendilerini meclise taşımasının önemli olduğunu hatta HDP’nin asli görevi olduğunu düşünüyorum.
HDP’nin bugüne kadar başardığı en önemli şeylerden bir tanesi, özellikle kadın vekillerinin halklaştığı anları üretebilmesi. Kim Gültan Kışanak’ın Roboski konuşmasını, Feleknas Uca’nın etiyle kemiğiyle kadınları gözaltından kurtarma çabasını, Sebahat Tuncel’in barış analarının çadırı gazlanınca attığı tokadı unutabilir? Kim Garo Paylan ve Serpil Kemalbay’ın kenetlenmiş fotoğrafını unutabilir? HDP verdiği resimlerle, yaptığı konuşmalarla hukukun zalimliği ile Kürt, kadın, Ermeni bedeninin uzlaşamayan deneyimini sergilediği ölçüde evrenselleşmiş bir partidir. Ondan dolayı vicdan partisidir. Bu evrenselleşmeye aynı zamanda işçi bedeni ve hukuk, kurye bedeni ve hukuk, köylü bedeni ve hukuk, anne bedeni ve KHK’lı bedeni ile hukuk, atanamayan öğretmen ile hukuk arasındaki mesafeyi gösterme suretiyle daha da çok katkı sunacaktır.
HDP halklaşmanın belli resimlere, konuşmalara sıkışmaması için çok daha fazlasını da yapabilecek bir partidir. Bunun için de meclise taşıyabilmelidir. Türkiye’de gençliği anlamak, gençliğe fırsat vermek, öncülüğünü kabul etmek, hatta öncüleştirmek konusunda oldukça kısır zamanlardan geçiyoruz. Bir yandan olağanüstü bir potansiyel var bir yandan da gençlerin üçüncü sayfa haberlerinde, bitcoin yatırımlarında, kumarda, estetik ameliyatlarda, harcanan bir hayatı var. Bu hayatı politikleştirmek konusunda belki de en geri olduğumuz dönemlerden birindeyiz. Bu hayatı politikleştirmenin bir yolu, muhakkak ki onların arasından onları heyecanlandıracak, onlarla bağ kuracak kişileri meclise taşımak, görünür kılmak ve böylelikle gençliğe hak ettiği saygıyı göstermek.
Geçen senenin en aktif gruplarından olan ve grev yapan kuryelerden aday bulmak zor olmasa gerek. Gene bir gazeteci eğer ki meclise taşınacaksa bu kişinin depremde sabahtan akşama her şeyi görüp öfkeyle dolmuş genç bir muhabir olması gerekmez mi?
Ayrıca kanımca Nisan ve Mayıs aylarında HDP’nin enternasyonalist dostlarının Türkiye’ye gelmesini sağlayarak uluslararası sol bir baskıyı da bu topraklarda gerçekleştirmesi gerekli. Burada özellikle Latin Amerika’dan Şili, Kolombiya ve Brezilya’nın kampanyalarındaki enternasyonalist vurgunun altını çizmek istiyorum.
Eğer Erdoğan yenilirse bu meclis kurucu meclis olacak. Kurucu mecliste kimleri, nasıl insanları görmek isteriz? Nasıl insanların seslerini duyurabileceğini, görünmezi görünür kılacağını, Türkiye’nin tüm sorunları ile ilgili yeni ve kapsayıcı fikirler üreteceğini düşünüyoruz? Elbette HDP, ittifakları ve kendi örgütsel yapısını da gözetecektir. Bu da anlaşılabilir. Ama 15 tane bizi gerçekten şaşırtacak, meraklandıracak, öncü olarak düşünebileceğimiz vekil adayı bulunamaz mı? Bana göre HDP aday seçimlerinde hepimizle birlikte bu soruları düşünmeli ve alışılmış yapısının dışına çıkmak konusunda cesaretli davranmalı.
Nazan Üstündağ kimdir?
2005-2016 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Nokta dergisi ve Özgür Gündem gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Berlin’de yaşamaktadır. Mother, Politician, Guerilla: Women’s Political Imagination in the Kurdish Movement (Anne, Siyasetçi, Gerilla: Kürt Özgürlük Hareketi’nde Kadınların Siyasi Tahayyülü) isimli kitabı yakında Fordham University Press tarafından yayınlanacak.