Sivil havacılık son 20 yılda diğer sektörlerin çok üzerinde bir ivme ile hem büyüdü hem gelişti. Bu hıza ayak uydurmak ancak planlı bir çabayla ve önceliği alt yapıya vererek mümkün olabilirdi. Bizde böyle olmadı elbet!
AKP’nin iktidara gelir gelmez malum “liyakat anlayışıyla” THY ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne atadığı, havacılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan yöneticilerinin büyüme merakı, alelacele uçak alımları şeklinde kendini gösterdi. Yönetim kurulu üyelerine her satın almada verilen yüzde 3 gibi büyük komisyonların cazibesi baskındı. Satın aldıkları uçakları uçuracak pilot ve kabin memurlarına da ihtiyaç olduğunu anlamaları için 2006 yılında pilot ve kabin memuru yetersizliği nedeniyle seferlerin iptal edilmesi gerekiyordu…
Artan iş yükünü karşılayacak pilot ve teknik elemanların kısa sürede yetişmesinin mümkün olmadığını ve yorgunluğun kazalara davetiye çıkardığını çok geç anladılar. Sivil havacılığımız, bu politikanın bedelini sayısız yer kazasının yanında iki büyük uçak kazası ve yüzlerce can kaybıyla, çok ağır ödedi. 2006 Isparta ve 2007 Amsterdam uçak kazaları bu anlayışın “eserleridir!” Hatta daha sonraları hızlı büyüme sarhoşu Pegasus’un iki uçak kazasının tohumları da bu dönemde atılmıştır. İstanbul’a ve ülkeye yapılan kötülüklerin başında gelen Atatürk Havalimanı’nın (AHL) kapatılarak 3. Havalimanının yapılışı son nokta oldu.
Bu dönemin baş sorumlusu, 2003 yılında THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı yapılıncaya kadar havacılıkla ilgili hiçbir deneyimi olmayan Candan Karlıtekin, şimdilerde planlamanın önemine dair sözler de ederek Millet İttifakı içinde DEVA Partisi’nde yeniden rol almaya hazırlanıyor. Aynı şekilde o dönemin patronlarına yalakalıktan ibaret haber ve yazılarla internet gazetelerinde işçilere ve mücadelelerine saldıran, havacılıkla ilgili hiçbir emeği uzmanlığı olmayan sözde gazeteciler de birer “havacılık uzmanı” olarak Halk TV dahil “muhalif” kanallarda boy gösteriyor. Bunların arasında İYİ Parti İBB Meclis Üyesi olarak Merter’de konduğu büfesi sonradan yıktırılan isimler de var. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Yardımcılığı yapmış bazı isimlerin ise foyaları ortalığa saçılıp duruyor. Bu isimleri milletvekili adayı veya yeni iktidarın bürokratları şeklinde havacılık arenasında görürsek sürpriz olmaz. AKP gemisinden atılan veya tabandaki suyun yükselmesini önceden fark ederek ayrılan ve daha önce övgüler düzdükleri iktidara şimdi en sıkı muhalefet yürütenleri halk çabuk unutsa da sivil havacılığa emek veren on binlerce emekçinin unutması mümkün değil.
Aslında bu yazıyı akla getiren her dönem iktidarın yanında olmaya özen gösteren bir “uzman” daha var! Hürriyet yazarı Uğur Cebeci’nin geçen hafta, uçağın yerde beklerken iç sıcaklığının 23 derece yerine 26 derece civarında olduğunu fark edip duruma “müdahale etmesini” anlatan şu cümlesi meramımı çok iyi anlatıyor: “Uçaktan THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat’ı aradım. Sanırım ya Malezya ya da Endonezya’daydı. Büyük bir ilgi ile ‘Hemen arkadaşları arıyorum’ dedi. Tam 10 dakika sonra uçağın içine serin hava verilmeye başlandı.” Cebeci bununla da yetinmiyor pilotların isim ve fotoğraflarını da yayınlayarak aslında “atın bunları” diyor!
Uçağa girdiği anda kendisine özel ilgi gösterilmesini bekleyen ve bu olmazsa başlarına ne çoraplar örebileceğini hep canlı tutan bu tür yolcuları özellikle kabin ekipleri çok iyi tanır! Türkiye Havayolu Pilotları Derneği (TALPA) ve havacılık çalışanlarının sendikası Hava-Sen’in büyük tepki gösterdiği (Hava-Sen açıklaması: Bir Gazetecinin Hezeyanına ilişkin HAVA-SEN Açıklaması) bu ruh halinin tahlilini psikiyatrlara ve okuyuculara bırakalım…
Candan Karlıtekin ve Hamdi Topçu yönetiminde THY’nin işçileri olarak, havacılığın kuralları, limitleri ve sendikal örgütlülük çerçevesinde mücadele eden ben dahil yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Dönemi çok iyi özetleyen bir video haber kaydına yıllar sonra rastlamak beni o günlere götürdü, sizlerle paylaşmak keyifli olacak.
Burada sözünü ettiğim sendika yönetiminin (aslında görmek istediğimiz, arzulanan) tavrı, dönemin anlayışına paralel yozlaşarak sendikayı patronların ele geçirmesinin zeminini de yarattı.
Hafızalarımızı tazelemenin ardından asıl konuya gelirsek; iktidarın liyakat anlayışı Millet İttifakı’nın deprem sonrası dahil bütün olumsuzlukların kaynağı olarak sıkça söz ettiği bir konu. Şimdi önlerinde bu konuda izleyecekleri politikayı göstermek için bir fırsat var. Milletvekili adaylarını belirlerken tarikatlar, cemaatler, oy veya para getirecek her türden hesabı kenara itip liyakate uygun davranacaklarını en azından Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeyi düşünenler görmek isteyecektir.
Şimdi ilk kez yukarıda isimleri geçenlerin aksine havacılığın içinden gelen bir aday var. Kaptan Engin Aksüt, yurt içi ve dışında yıllarca uçuşlar yapmış, üstelik hiç susmayıp görüşlerini, eleştiri ve çözüm önerilerini yazıp çizerek ifade etmiş gerçek bir havacı. Sadece uçmakla yetinmeyip kurucuları arasında olduğu Sivil Havacılık Akademisi çatısında sürekli üretmiş bir aday. Kamuoyu, Atatürk Havalimanı (AHL) ve 3. Havalimanı’nın birlikte kullanılmasının, dolayısıyla AHL’nin kapatılmasına gerek olmadığının teknik çözümlerini ondan öğrendi. Şimdi birikimleri ve enerjisini sivil havacılığın hizmetine sunmak üzere CHP’den aday adayı oldu. Engin Kaptan’ın seçilecek bir sıradan aday yapılması CHP’nin de liyakat sınavı olacaktır.
Ülkenin can alıcı o kadar çok sorunu var ki havacılığın konu edilmesi lüks bile gelebilir. Ancak Sivil Havacılık, sistemin can damarlarını oluşturuyor ve şimdilik böyle olmaya devam edeceği açık. Emin olun ki hepinizin kullandığı hava yollarında yaşanacak kazaların tohumları çok önceden toprağa düştü ve filizlenecek ortamı bekliyor. Buna fırsat vermeyecek bir planlamayı şimdiden yapmak, geçmişteki hatalara ve sahte “uzmanların” ağına düşmemekle mümkün.
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayımlanmakta.