Eğitim emekçileri, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmediği, özlük haklarını zayıflattığı ve ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesini ortadan kaldırdığını belirttikleri Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı 2 Kasım’da ülke genelinde iş bırakacak. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, 14 sendikanın bir araya gelmesini ‘tarihi an’ olarak niteledi. Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay da eğitim emekçilerinin tüm sorunlarını kapsayacak bir kanun talep ettiklerini dile getirdi.
Eğitim sendikaları, öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleri ile kariyer basamaklarında ilerlemelerini düzenleyen Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla getirilen (ÖMK) Kariyer Basamakları Sınavı’na karşı birleşti.
14 eğitim sendikasının ortak açıklamasında, kariyer sınavının iptal edilmesi, eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına maaş tutarında sağlanması ve eğitim emekçilerine yoksulluk sınırının üzerinde ücret düzenlemesi istendi.
19 Kasım’da düzenlenecek Kariyer Basamakları Sınavı’na karşı birleşen 14 eğitim sendikası şöyle: Eğitim-İş, Eğitim Sen, Teç-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Eğitim Gücü-Sen, Anadolu Eğitim Sendikası, Özgür Eğitim-Sen, Eğitim Hak-Sen, Eksen Eğitim-Sen, İdeal Eğitim-Sen, Eğitim Söz-Sen, Eğitimde Birlik-Sen, Eşit Haklar Sendikası, TÖB-Sen.
Eğitim sendikalarının üyeleri, 2 Kasım’da 1 günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirecek.
Sendikalar, kanun hazırlanırken eğitimin asli bileşenlerinin görüşlerinin alınmadığını, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının tek taraflı olarak düzenlendiğini belirterek yeni bir kanun talep ediyor.
Öğretmen sendikalarının 26 Ekim’de başlayan eylemliklerini Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ve Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay, Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
‘Tarihi anı yaşıyoruz’
Planladıkları eylem sürecine verdikleri ismin “Mesleğimizin onuru, çocuklarımızın geleceği için uyarıyoruz” olduğunu dile getiren Eğitim-İş Genel Başkanı Özbay, “Belki de Türkiye’de ilk defa bu kadar çok sendikanın bir araya gelerek ortaklaştığı bir tarihi anı yaşıyoruz” dedi.
Hiçbir yerden talimat almadan öğretmenler odasının, eğitim ortamlarının, memurların sesini duyduklarını ve katılımcı sendikaların örgütlü gücüyle kendi iradelerini yansıtacaklarını ve eğitim emekçilerinin sesini duyuracaklarını dile getiren Özbay, şunları söyledi:
Bizi bir araya getiren birinci şey ÖMK. Biz bir meslek kanununa karşı değiliz, bu meslek kanununa karşıyız. Çünkü bu kanun öğretmenlerin sosyal ve özlük haklarına dair hiçbir iyileştirme içermiyor. Üstelik öğretmenlerin çalışma barışını bozacak, önümüzdeki süreçlerde iş güvencesini tehdit edecek bir sürecin de önünü açacak. ÖMK bu haliyle kabul edilemez, derhal geri çekilmeli ve eğitimin bütün bileşenlerinin fikri alınarak öğretmenlerin eğitim süreçlerinin başladığı, üniversiteden emeklilik süreçleri de dahil olarak tüm süreçlerini özel ve kamu ayırmadan kapsayacak bir meslek kanununu birlikte yapmayı talep ediyoruz.
Özbay, Türkiye’de emekçi kesimin tamamının olduğu gibi eğitim çalışanlarının da yoksulluk sınırının çok altında bir ücrete mahkum edildiklerini vurguladı ve şöyle devam etti:
AKP iktidarının ilk dönemi olan 2002’de yoksulluk sınırı ve öğretmen maaşı arasındaki fark yüzde 15’ti. Bugün bu fark yüzde 50’yi aştı. Artık ev kirasını ödemeye yetmeyen bir maaşla çalışmaya çalışan öğretmenlerden bahsediyoruz. O yüzden bir tükenmişlik var; hem mesleki itibar anlamında hem de ekonomik olarak. Bütün eğitim çalışanları için yoksulluk sınırında ücretin bir hak olduğunu iddia ediyoruz. Eğitime bütünsel yaklaşıyoruz. O nedenle öğretmenlerin dışındaki memur ve tüm idari personelin eğitim öğretim katkısında hak iddia ettiğini söylüyoruz. Ve yine eğitimin ayrılmaz parçası olan barınma, ulaşım, beslenme hakkının hem eğitim çalışanlarına hem de çocuklarımıza sağlanması gerektiğini söylüyoruz. Çocuklar bugün okullarında bir simit bile yiyemiyorlar, tuvalet musluklarından su içmek zorunda kalıyorlar. Çocuklar için de bu temel hakkın sosyal devletin sorumluluğu gereği verilmesi gerektiğini savunuyoruz.
‘Bu kanun öğretmenlerin iş güvencesini tartışmaya açıyor’
Özbay, ÖMK’yi içi boş, şişkin bir balona benzeterek sözlerini şöyle sürdürdü:
Kanunun içerisinde öğretmenlerin eğitim süreci yok, atanma süreci yok, atandıktan sonraki çalışma ortamına dair bir şey yok. Özlük haklarına dair bir şey yok. 12 maddeden oluşan kanunun yürütme maddelerini çıkarınca geriye 3 madde kalıyor. 3600 sosuyla algıları kendi lehlerine kullanıyorlar. 3600 zaten yıllardır çalışanların hakkı, tüm eğitim çalışanlarına verilmesi gerekiyor.
Bunun dışındaki iki madde de öğretmenleri kategorize ediyor, ayrıştırıyor. Aday öğretmenlik sürecinden başlayarak aslında çalışma ortamını, iş güvencesini tehdit ediyor. Mesela adaylık sürecinde kademe ilerlemesini durdurma cezası alınırsa üç yıl boyunca bir daha devlet memurluğuna dönemez diye bir hüküm var. Ciddi muğlak ifadeler içeriyor.
Bu kanunun idareye verdiği yetkilerle önümüzdeki süreçlerde öğretmenlerin iş güvencesini de tartışmaya açıyor. Aynı işi yapan insanlara farklı unvanlar vermek, farklı ücretler vermek hem Anayasa’ya hem de akla aykırıdır.
Kanunun çocuklar ve veliler açısından da sıkıntılı durumlar yaratacağının altını çizen Özbay, “Çocuklar psikolojik olarak sıkıntı yaşayacaklar. Öğretmenler odasına beş farklı unvan tanımak sıkıntılı bir durumdur. Öğretmene öğretmen diyemeyen bir sistem oluşacak. Bu, öğretmenlerin dışında velilerin ve çocukların da eşit nitelikli eğitim alma hakkını da aslında ellerinden almaktır” dedi.
‘Velileri çocuklarının geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz’
Kendi mesleki onurları için mücadele ettiklerini dile getiren Özbay, velileri de çocuklarının geleceğine sahip çıkmaya davet etti. Velilerin öğretmenlerle yan yana durması gerektiğini vurgulayan Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü:
Taleplerimiz içinde çocuklarımızın da eğitimin içerisindeki sorunlarına değiniyoruz. O nedenle çocuklarına ve onları geleceğe hazırlayan öğretmenlerine sahip çıkmak için bizimle omuz omuza olmaya davet ediyoruz.
Özbay, “Demokratik kitle örgütlerinin bir ülkede varlığı ve taleplerini meşru yollarla iletmesi demokratik bir haktır. İş bırakma eylemi de demokratik bir haktır ve bu hakkın dile getirilmesi için de önemli bir yol ve yöntemdir” diye ekledi.
2 Kasım’daki iş bırakma eylemine sayısal olarak çok üyeli olan bazı eğitim sendikalarının katılım göstermeyeceklerini dile getiren Eğitim-İş Genel Başkanı Özbay, “Öğretmenlerin yüzde 100’e yakını bu yasanın kabul edilemez olduğunu düşünüyor. Cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlere böyle bir saygısızlık gerçekleşmedi, katılmama sebeplerini anlayamıyoruz” dedi.
‘Tüm sorunlarımızı kapsayacak bir kanun talep ediyoruz’
Eğitim Sen olarak en başından beri ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı olduklarını dile getiren Genel Sekreter İkram Atabay, “Tasarı halindeyken de biz itirazlarımızı yükselttik. Öğretmenlerin hiçbirinin görüşüne başvurulmadı, iradeleri esas alınmadı. Bu kanun, eğitim sendikalarının görüşüne başvurulmadan yapıldı” dedi.
Ayrıca kanunun öğretmenlerin ekonomik özlük haklarını korumadığını da dile getiren Atabay, şunları söyledi:
Bir meslek kanununa ihtiyaç var evet, fakat bu meslek kanunu eğitim emekçileri arasında iş barışını bozmayacak şekilde olmalı. Yani eğitimin tüm sorunlarını kapsamalı. Sadece öğretmenlerin de değil, tüm eğitim iş kolundaki emekçilerin sorunlarını da gören bir kanun olmasını talep ediyoruz. Şu anda da 14 sendikayla birlikte bu itirazlarımızı 2 Kasım’da iş bırakma eylemiyle gerçekleştireceğiz. Öğretmenlik meslek kanununun yeniden düzenlenmesi şeklinde bir eylem kararımız var. 2 Kasım’daki iş bırakma eylemi eğitim iş kolundaki emekçilerin güvende çalışması için. Öğretmenler olarak yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret ve yine öğrencilerimizin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme hakkının güvence altına alınması talepleriyle gerçekleşecek.
‘Öğretmenler ekonomik sebeplerden dolayı sınava başvuruyorlar’
Kanunun öğretmenler arasında bir hiyerarşi yarattığını belirten Atabay, “Söz konusu kanuna göre öğretmenlerden biri başöğretmen, biri uzman öğretmen, biri de öğretmen olacak. Şu an bile öğretmenler arasında ayrım var: kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen. Bunu da daha da derinleştirmek istiyorlar” dedi.
Sınava başvuran öğretmenlerin çoğunun herhangi bir unvan için değil, ekonomik sebeplerden dolayı başvurduklarının altını çizen Atabay, sözlerini şöyle sürdürdü:
Öğretmenlerin başvuru sebepleri ekonomik, çünkü açlık sınırının altında bir maaşları var. Bu sınavın mesleki niteliği çok da artıracak bir kanun olmadığını herkes biliyor. Öğretmenleri birbirinden ayrıştıran, iş ortamdaki iş barışını bozan, aynı zamanda Anayasa’nın ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesine aykırı olan bir kanun ve ciddi sorunlar yaratacak. Bu sorunlar da sadece öğretmenler arasında olmayacak; öğrenciyle öğretmen arasında, öğrenciyle öğrenci arasında, öğrenciyle veli arasında, veli ile öğretmenler ve okul idareleri arasında da olacak.
‘Daha kapsamlı bir yasaya ihtiyaç var’
Kanunun, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarına hiçbir çözüm üretmediğini de dile getiren Atabay, hala ciddi bir öğretmen açığı olduğunu dile getirdi:
Bütün ihtiyaçları kapsayacak şekilde bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bizim talebimiz bu. 1966’da UNESCO ve ILO’nun ortak bir belgesi var. Öğretmenlerin statüsüne yönelik tavsiye kararı. Bunun uygulanması gerektiğine inanıyoruz. Hala güncelliğini yitirmemiş bir belge ve uygulayan ülkeler eğitimde ciddi başarılar elde etmiş ülkeler. Bu belge tekrar değerlendirilebilir. Bunun üzerine eğitim sendikalarıyla, eğitimcilerle birlikte bir çalışma yürütülebilir.
‘Eğitim kamusaldır, bu sorun bütün toplumu ilgilendirir’
ÖMK’nin sadece eğitim emekçilerinin bir sorunu olmadığının altını çizen Eğitim Sen Genel Sekreteri Atabay, ”Bu sorun toplumun genelini ilgilendiren bir sorun. Çünkü eğitim dediğimiz hizmet kamusal bir hizmet ve toplumun tamamını ilgilendirir” dedi. Sözlerine devam eden Atabay, şunları kaydetti:
Sendikalar olarak bizim yapabileceklerimiz var, ama bir noktada sınırlı. Toplum sahiplendiği zaman bu tür konularda daha başarılı olabiliriz. Onun için de başından beri tüm toplumsal kesimlere, özellikle veli derneklerine, öğrenci velilerine destek çağrısında bulunuyoruz. Biz Eğitim Sen olarak öğretmenlik meslek kanununun tamamen iptal edilmesini istiyoruz. Ve birlikte hareket edebilirsek bazı şeyleri değiştirebileceğimizi biliyoruz. Ancak bu şekilde başarılı olabiliriz.