Mülteciler, özellikle de sayıca büyük çoğunluğu oluşturan Suriyeliler, tıpkı azınlıklar veya başka dezavantajlı gruplar gibi, büyük siyasi krizler söz konusu olduğunda hızlıca siyasetin malzemesi, pazarlığın konusu haline getirilebiliyor. Veriler ve konuyla ilgili araştırmalar, toplumsal, siyasi ve ekonomik açıdan Suriyeli mültecilerin ülkelerine ‘bir an evvel gönderilmesi’nin mümkün olmadığını gösteriyor.
28 Mayıs tarihindeki ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Sinan Oğan-Ümit Özdağ cephesinin hem Recep Tayyip Erdoğan’ı hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nu “mültecilerin bir an evvel ülkelerine geri gönderilmesi” konusunda sıkıştırdığına tanık oluyoruz.
Sinan Oğan’ın dün (22 Mayıs), ikinci turda Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’a destek vereceğini açıklamasının ardından AKP lideri Erdoğan, mültecilerin “zamanla” ülkelerine döneceğini şöyle açıkladı:
Suriye’nin kuzeyinde briket evlerden başlamak üzere şu anda 450 bin mülteci tekrar yurtlarına döndüler. Fakat şu an hedefte 1 milyon mültecinin de oralara döneceğine yönelik planımız var. Tabii bu zamanla gerçekleşecek.
14 Mayıs seçimleri öncesinde ‘Sığınmacılar. Kaçaklar’ notuyla yayımladığı videoda Suriyelileri en geç iki yıl içinde ‘vatanlarına kavuşturacaklarını’ söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu seçimin ardından yaptığı ilk açıklamada ise şunları söyledi:
Erdoğan, açıkça söylüyorum. Sen ülkenin sınırlarına, namusuna sahip çıkmadın. Bu ülkeye bile bile 10 milyondan fazla mülteci getirdin. İthal oy sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını haraç mezat sattın. Ben iktidara gelir gelmez tüm mültecileri evlerine göndereceğim.
Siyasi parti liderleri mülteci meselesini seçim malzemesi haline getirmekte el yükseltip birbiriyle yarışırken, başta ‘hemen ülkelerine geri gönderilmesi’ konusu olmak üzere Suriyeli mültecilerle ilgili bilgileri gözden geçirmekte fayda var.
Suriyelilerin Türkiye’deki resmi statüsü nedir?
Uluslararası mülteci hukukunu düzenleyen Cenevre Sözleşmesi’nin imzacılarından biri olan Türkiye, bu sözleşmeye coğrafi sınırlama ile taraf olan tek Avrupa Konseyi ülkesi. Bu sınırlamaya göre yalnızca Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden gelenler Türkiye’de ‘mülteci’ statüsü kazanabiliyor.
Avrupa ülkeleri dışındaki diğer ülkelerden gelenlere mülteci statüsünün tanınmadığı Türkiye’de, Suriyeliler de resmi olarak ‘mülteci’ statüsüne sahip değil zira mültecilik hakkının pek çok farklı insani ve hukuki avantajı bulunuyor.
Diğer yandan Türkiye’de az sayıda resmi ‘mülteci’ statüsünde insan var. Örneğin Eylül 2022 Birleşmiş Milletler verilerine göre Avrupa Konseyi üyesi Ukrayna’daki savaşın ardından Türkiye’ye sığınan 145 bin Ukraynalı mülteciden 5 bin 116’sına ‘uluslararası koruma’ yani mültecilik statüsü verildi.
2011 yılından itibaren ülkelerindeki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı her geçen sene arttı ve Suriyeli göçmenlerin Avrupa’ya yönelmemesi, Türkiye’de kalması koşuluyla hükümete sağlanan uluslararası mali yardımların tutarı da o oranda yükseldi. Suriyelilerin kitlesel biçimde Türkiye’de kalmaları ancak barınma, istihdam, sağlık, eğitim gibi temel kamusal hizmetlerden faydalanmalarını sağlamakla mümkündü. Böylece 22 Ekim 2014’te çıkarılan bir yönetmelikle Suriyeliler “geçici koruma” altına alındı ve bu şekilde sosyal hizmetlerden faydalanma ve çalışma olanağına sahip oldular.
Türkiye’de TC vatandaşlığına sahip kaç Suriyeli var?
Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 4 milyon göçmen ve mülteci ikamet ediyor. Bu sayının yaklaşık yüzde 90’ını Suriyeliler oluşturuyor.
Suriyelilere Geçici Koruma Yönetmeliği tarafından sağlanan statü, ikamet izni anlamına gelmiyor. Geçici koruma altındaki Suriyelilerin ikamet izni almak için de ayrıca başvuru yapması gerekiyor. Yıllar içinde Suriyelilerin bir kısmı gerekli belgeleri tamamlayarak ikamet izni aldı, kimisi de TC vatandaşlığına geçti.
Geçici koruma altındaki Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti kimliği değil, özel bir kimlik veriliyor. Suriyeliler için Türkiye vatandaşı olmanın tek yolu ise ‘istisnai vatandaşlık.’
Ancak Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda istisnai vatandaşlığın kriterleri belirtilmiyor. Bu kriterlerin belirsizliği, istisnai yoldan vatandaşlığa erişimin ‘takdire bağlı’ olması ve örneğin eskiden istisnai yoldan vatandaşlık alanların Resmi Gazete’de yayımlanmasına karşın şimdi yayınlanmıyor oluşu bu statüye ilişkin şeffaflığın ortadan kalktığını gösteriyor.
İstisnai vatandaşlık hakkı elde eden 18 yaşını doldurmuş bir Suriyeli Türkiye’deki genel ve yerel seçimlerde oy kullanabiliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Nisan 2023’teki açıklamasına göre 230 bin 998 bin Suriyeli TC vatandaşlığına sahip.
Suriyelilerin oy kullanma hakkı var mı?
Geçici koruma statüsüne sahip olan Suriyelilerin seçimlerde oy kullanma hakkı bulunmuyor. Anayasa’nın 67. Maddesi’ne göre “18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme hakkına sahiptir”. Dolayısıyla TC vatandaşı olmadıkları için Suriyelilerin seçimlerde oy kullanması mümkün değil.
CHP Parti Meclisi Üyesi Onursal Adıgüzel, 14 Mayıs tarihinden önce yaptığı bir açıklamada yurtdışı doğumlu seçmen sayısının toplam 1 milyon 325 bin olduğunu, bunlar arasında 167 bin Suriyelinin bulunduğunu söylemişti.
Oy kullanma hakkına sahip yurt dışı doğumlu seçmenler içinde ilk sırada 348 bin ile Bulgaristan doğumlular, ikinci sırada ise 209 bin ile Almanya doğumlular bulunuyor.
Suriyelileri ülkelerine ‘hemen’ göndermek mümkün mü?
Göç İdaresi’nin Ağustos 2022 tarihli verilerine göre Türkiye’de şu anda 3,5 milyondan fazla geçici koruma statüsünde kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Ayrıca yakın zamanda toplam rakamı açıklanmamış ve Türkiye’de ikamet izni alarak yaşayan Suriyeliler var. Kayıt dışı Suriyeli göçmenlerin sayısı ise bilinmiyor. Ancak uzmanlar, siyasi parti liderlerinin vadettiği gibi mültecilerin ülkelerine geri dönüşünün kolayca ve kısa zamanda mümkün olmadığını söylüyor.
DW Türkçe’ye konuşan Türk Alman Üniversitesi’nden göç uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan, Suriyelilerin büyük bir kısmının geri dönmek bir yana Türkiye’de kalıcı olmaya çaba gösterdiğini belirtiyor. Nitekim Türkiye’de doğan son kuşak Suriyeli çocukların anadil becerilerinin bir önceki kuşağa göre epeyce geride olduğu, alanda çalışan uzmanlar tarafından bilinen bir durum.
Uluslararası hukuka göre Suriyelilerin zorla gönderilmesinin mümkün olmadığını belirten Murat Erdoğan, gönüllü dönüş koşullarının oluşmasının ise zaman alacağını vurguluyor: “Gönüllü geri dönüşün koşullarının oluşturulması öyle bir senede, iki senede de olabilecek bir şey değil”.
Yine DW Türkçe’nin haberinde görüşü alınan göç hukuku uzmanı Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Nuray Ekşi de Suriyelilerin geri gönderilmesinin doğru bir planlama ile en azından beş yıllık bir süreyi gerektirdiğine işaret ediyor. Uluslararası hukuk açısından öncelikle Suriyelilerin geri gönderileceği yerlerde çatışma ortamının bitmesi gerektiğini belirten Ekşi, Esad yönetiminin Suriyelilerin geri kabulü için Türk askerlerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesini şart koştuğunu hatırlatıyor.
Suriye’nin kuzeyindeki durumun belirsiz olduğuna, bölgede Rusya ve İran’ın Şam’ın davetiyle bulunduğuna dikkat çeken Ekşi, Türkiye’nin ise bölgede muhaliflere destek verdiğini, bunun da Türkiye’nin en büyük hatası olduğunu ifade ediyor.
Benzer şekilde Türkiye’nin kısa sürede Suriye’nin kuzeyinden çıkmasının zor olduğunu söyleyen Murat Erdoğan da ülkesinden kaçan ve Esad’ı ‘diktatör’ olarak niteleyen Suriyelilerin de 10 yıl sonra tekrar geri dönmek isteyeceğine şüpheyle bakıyor.
Diğer yandan kayıt dışı sektörlerde, yerli işçilerin yarı ücretine ve onlardan çok daha uzun sürelerle çalışan Suriyeli işçilerin varlığı düşünüldüğünde, mültecilerin hızlıca geri gönderilmesine sanayici ve ihracatçıların da sıcak bakmayacağı kesin. 2020 yılı itibarıyla, kayıt dışı ekonomide istihdam edilen Suriyelilerin sayısının 750.000-950.000 arasında olduğu öngörülüyor. Kayıt dışı ekonominin Türkiye işgücü piyasasının yüzde 31’ini oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda mültecilerin varlığının emek-yoğun sektörlerde faaliyet gösteren sanayici ve ihracatçılar için büyük bir maliyet avantajı yarattığını söylemek mümkün.
Dolayısıyla iktidarın mültecilerin varlığına olan ihtiyacının ve açık kapı politikasını devam ettirmesinin temel nedenlerinden birinin de özellikle kayıt dışı ekonomide Suriyeli işçilerin daha az maliyetli biçimde istihdamı olduğunu düşünmek yanlış olmaz.