Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanKabile devletinde atın da itin de izi bellidir

Kabile devletinde atın da itin de izi bellidir


İbrahim Aslan


“…özün eğri ise yola zararsın
derdini yetişmiş dermân ararsın
maslâhatın nedir şârı sorarsın
sarraf olmayınca girme şâra sen…”*

Sürekli hareketli günlerin yaşandığı memlekette, hareketlilik bugünlerde iyice bir arttı.

Malum tek adam rejimi ile yönetilen pardon iktidar edilen bir ülkeyiz.

Bir bakıyorsunuz sözde bağımsız olması gereken Merkez Bankası’nın başındaki kişi pat diye görevinden alınmış ve yerine bir başkası atanmış.

Şaşıran var mı bu duruma? Yok. Çünkü tek adam rejimi böyle bir şey zaten.

Yargı dizayn mı edilecek? Tek adam verecek kararı tabi ki.

Meclis’te bir düzenleme mi yapılacak? Tek adam verecek kararı ve Meclis’te iktidar bloğunun vekilleri hiç seslerini çıkarmadan kaldırıp indirecekler ellerini “evet” diye.

Havuz medya haber mi yapacak? Tek adamın sarayından gelecek sesi beklemek zorunda yoksa yapabilir mi haberi? Yapamaz. Yaparsa kirli havuzda boğarlar insanı…

Durum bu şekilde iken, bazı muhalefet partilerimiz bağırıp duruyor. “Bu nasıl düzen. Kabile devleti miyiz biz?” diye.

Tabi sadece muhalefet değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan da 15 Ekim’de 2020-2021 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde “Erken seçim” isteyen muhalefete, şu sözlerle tepki vermemiş miydi:

“Ne erken seçimi ya. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde belirlenen zamanın dışında bir seçime gidilir. Bunlar kabile devletlerinin yaptığı işlerdir. Gelişmiş bir ülkede, gelişmekte olan bir ülkede siz böyle bir şey göremezsiniz. Türkiye artık eski Türkiye değil…”

Yani memleketimizin muhalefeti de iktidarı da, “kabile devleti” meselesinde oldukça hassaslar. Birbirini eleştirirken hep “kabile devleti” üzerinden eleştiriyorlar.

İşte bu “kabile devleti” meseli üzerinden bir de memleketin güzide konusu, damat bakanın istifasına bakalım.

Bakan Berat Albayrak, Pazar günü Instagram hesabından istifa ettiğini, daha doğrusu istifa ettirildiğini açıkladı.

Sonra ne mi oldu?

Nerdeyse tüm dünya basını damat bakanın istifa ettiğini yazdı. Piyasalar, bu istifaya olumlu tepki verdi ve Türk Lirası bu istifanın hemen ardından değer kazanmaya başladı.

Bu istifa yayınlanır yayınlanmaz Türkiye’de sosyal medyanın gündeminde birinci sıraya yerleşti.

Çok az bırakılmış muhalif basın, bu istifayı yazıp, çiziyordu.

Resmi devlet yetkililerinden önce mafya liderleri, devlet adına resmi açıklama yaptı. “Yapma etme, Damat Bakan, bu istifadan vazgeç” diye.

Tüm muhalefet partileri açıklama yaptı ama ne Saray’dan ne de AKP’den 25 saat boyunca bu istifaya dair tek ses çıkmadı.

Bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanımızca yapılan değerlendirme sonunda Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir” açıklaması geldi.

Yani tüm dünya istifayı duyup, değerlendirmelerde bulunduktan sonra bizim devlet yetkililerimiz açıklama yapabildiler.

Havuz medyamız ise, dünya basınında damat bakanın istifasına dair analizler, köşe yazıları yazılırken, Saray’ın açıklamasından sonra “SON DAKİKA” diye istifayı değil de Albayrak’ın “Af talebinin” kayın babası yani Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildiğini duyurdular.

Yani “kabile devleti” olmayan Türkiye’de yaşananlar böyle!

Bir de “kabile devleti” diye iktidarı da muhalefeti de birbirini utanmadan suçlar ya.

Yahu Allah aşkına, kabile devletleri veya kabilelerin kendi yazılı olmasa da kuralları kaideleri vardır. Doğal toplumun nüveleridirler. O kurallar çok katı da olsa çok esnek de olsa öyle kimseye tolerans tanınmadan işlenir.

Mesela kabileyi riske atan şefi öyle kabilenin yönetiminde tutmazlar, kabileyi yönetebilecek birini seçerler. Kabilenin çıkarları yani kendi toplumsal düzenleri önemlidir. Aç kalırlarsa birlikte kalırlar, doyarlarsa birlikte doyarlar.

Öyle beyazların antropolojik bir endamla çektiği yerli filmlerindeki durum değildir gerçek tarih.

Tırnak içerisinde diyeyim, barbarlar aslında hep sözde medeni dünyadan kabilelerin dünyasına saldırıp, her şeyi talan ederler.

Kabileler, doğayla da kendi iç işlerinde de doğanın getirdiği kurallara göre yaşarlar. Ve bu ilkeleri çok katı şekilde uygularlar.

Kabile toplumlarında, kadın cinayeti yoktur, ormanı kesip tatil beldesi yapmak yoktur, bombalarla öldürülen insanlar, aç kaldığı için intihar eden insanlar yoktur…

Aslolan küçük bir azınlığın çıkarları değil, aslolan yaşamdır.

E şimdi, kalkıp her şeyin çıkar, rant, talan, yıkım üzerine şekillendiği, yüzde 80’nin açlık ve yokluk içinde yaşadığı, geri kalan yüzde 20’nin de sefa sürdüğü bu düzenin sahipleri, kalkıp “kabile devleti” diye birbirini suçluyorlar.

Ayıptır. Buna tek kelime söylenir, bu yaşananlar ve bize yaşatılanlar karşısında keşke kabile devleti olabilseniz.

Son söz olarak ne demişti Bakan Damat, pardon Damat Bakan, af veya istifa mesajında; “…At izinin iti izine karıştığı, Hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zamanda bizlerin samimiyetine inanarak dua eden her bir vatandaşımızdan Rabbim razı olsun…

Kabile devletinde at izi ile itin izleri gayet bellidir.


*Şah Hatâyî – Yola girme sen

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Uluç Bayraktar imzalı '9,75'den ilk fragman
Sonraki Haber
Avrupa ‘ithal imam’lara kapıları kapıyor