Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanBu gözlerin hesabından hiçbirimiz kaçamayız

Bu gözlerin hesabından hiçbirimiz kaçamayız


İbrahim Aslan


Tarih 28 Mart 1994. Özellikle Kürt coğrafyasında gazeteciliğin yasak olduğu, bu yasağa karşı gerçekleri halka ulaştırmaya çalışan gazetecilerin katledildiği bir dönem.

Bazı gazete ara sayfalarında kısa olarak genelde ortak başlık ile şöyle önemsiz(!) bir haber yer alıyor.

Milliyet: Köyde 12 ölü: Şırnak’ın Cudi, Gabar, Namaz Dağları’nda PKK’ya karşı hava destekli operasyonlar sürerken, önceki gün 12.00 sularında kent merkezine 30 kilometre mesafedeki Koçaklı köyüne uçaktan bir bomba düştüğü öne sürüldü.

Cumhuriyet: Şırnak’ta bomba düştü: Şırnak’ın Kumçatı beldesine bağlı Koçaklı Köyü’ne bölgede operasyon yapan Türk savaş uçaklarından birinden bomba düşmesi sonucu 12 kişinin öldüğü, 8 kişinin de yaralandığı öne sürüldü.

Sadece Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin iç sayfalarında değil dönemin anaakım medyasında haber bu şekilde yer alıyor. “Uçaktan bomba düştü” başlığı sorgusuz sualsiz bir şekilde veriliyor. Hadi bomba sadece düşmüş olsa dahi bunun nasıl bir ihmalkârlık olduğunu soran bir gazete dahi yok anaakım medyadan.

Suçlu bomba, gidip Şırnak’ın Kumçatı beldesine bağlı Koçaklı köyünde düşmüş, 12 kişiyi katletmiş, 8 kişiyi yaralamış! Ne o uçağa bombayı yükleyenler var ne de uçağı kullanan pilot. Her şey ama her şey bombanın suçu…

Bunun böyle olduğunu dönemin Başbakanı Tansu Çiller’den daha iyi kim bilecek! Çünkü bu Koçaklı köyündeki katliamdan birkaç ay sonra SHP’li İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu ve Dersim Milletvekili Sinan Yerlikaya ile birlikte Dersim’den gelen muhtarları kabul eden Tansu Çiller, bir muhtarın “Köylerimizi askerler yaktı, hatta bu operasyonlara askeri helikopterler de katıldı” sözlerinin üzerine şu açıklamayı hiç çekinmeden yapmıştı:

Her gördüğünüz helikopteri bizim helikopter sanmayın. Bu PKK’nın helikopteri de olabilir. Rus, Afgan, Ermeni helikopteri de olabilir. Çünkü bazen sınırı ihlal edip girebiliyorlar.”

Tansu Çiller’deki samimiyeti gördünüz mü? PKK’nin veya Rus, Afgan ve Ermeni helikopterleri sınırları geçip gelip Dersim’de köyleri bombalayıp yakıyor ama buna karşı bir şey yapamayan zavallı Başbakan, dönüp köylüleri suçlayıp, evleri yakılıp yıkılanlarla dalga geçiyor.

90’lı yıllardan bugüne özellikle Kürt coğrafyasında gerçekleştirilen işkence, katletme, köy yakma ve boşaltmaya dair daha binlerce örnek ve bunlara ilişkin devlet yetkililerinin adeta insanların aklı ile dalga geçerek yaptığı binlerce açıklama yazılabilir. Yine bu açıklamaları sorgusuz sualsiz gerçekmiş gibi yayınlayan yüzbinlerce gazete haberi örnek verilebilir.

Devlet yetkililerinin gerçek olmayan açıklamaları da gazetelerin yalan veya gerçeği ters düz eden haberleri de 40 yıldır kesintisiz olarak bir devamlılık arz ediyor.

90’lı yıllardan günümüze gelelim şimdi.

11 Eylül 2020 tarihinde Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alınan ve 2 gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan 8 çocuk babası Osman Şiban (50) ve 7 çocuk babası Servet Turgut’un (55) helikopterden atıldıkları belgelendi.

Raporda, Şiban’ın “Helikopterden düşme sonrası yaralanma” şikayetiyle hastaneye getirildiği belirtiliyor. Raporun şikayet bölümünde “Yoğun Bakım” başlığında “yüksekten düşme” belirtilirken, devamında “Yüksekten düşme sorası emniyet tarafından sağlık ekiplerine bildirilerek 112 tarafından acile getirilmiş” ibaresi yer alıyor.

Mezopotamya Ajansı’nın hastane raporunu yayınlayarak gerçeği ortaya çıkardığı bu olaya ilişkin devlet yetkilileri tam 10 gün sessizliğini korurken, konunun Meclis’e taşınması ve Mezopotamya Ajansı’nın görgü tanıklarıyla görüşerek gerçekleri bir bir ortaya açığa çıkarmasının ardın Van Valiliği dün bir açıklama yaptı.

Ajansın görgü tanıklarının anlatımlarıyla verdiği haberinde tarlasında samanlarını topladığı sırada gözaltına alınan Servet Turgut için valilik açıklamasında beni şaşırtmayan şu ibarelere yer veriliyor: “Söz konusu teröristin etkisiz hale getirildiği yerde gözetleme yapan ve şüpheli hareketler sergileyen (1) şahsın S.T. bulunduğu tespit edilmiş, şahsın dur ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştığı esnada kayalık alanda düştüğü ve yaralandığı gözlemlenmiş, mukavemet göstermesine rağmen yakalanıp usulüne uygun olarak muhafaza altına alınmıştır.”

Valilik bunu söylerken, görgü tanıkları ise Servet Turgut’un, sağlıklı bir şekilde gözaltına alınarak helikopter ile götürüldüğünü belirtmişti.

90’lı yıllarda katliam yapan uçak bombardımanına “Uçaktan düşen bomba”, köyleri bombalayan helikopterlere, “PKK’nın helikopterleri” diyen devletin, Servet Turgut için de “Kayalıktan düştü” demesi normaldir.

Hatırlarız hepimiz, Metin Göktepe 1 metrelik duvardan düşerek yaşamını yitirmişti, karakollarda işkenceyle katledilenler de pencereden düşmüştü veya atlamıştı. Kemikleri dahi verilmeyen 17 bin ‘faili belli cinayet’le katledilen çocuklarını ve yakınlarını arayan Cumartesi Annelerine, İçişleri Bakanı Soylu, “Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanı’nda gezerken mi kayboldu?…” demedi mi 2 yıl önce?

40 yıldır yaşananlar, bizlere şunu açık bir şekilde gösteriyor. Devlet katındaki faniler şunu hep söylerler ya: “Devlette devamlılık esastır, asıl olan vatan gerisi teferruattır…”

Van Valiliği’nin açıklaması sonrası da devletin gazeteleri, bugün 11’inci gününe giren bu vahşeti, ters yüz ederek, “Askerlerden kaçarken kayalıktan düştüler” diye verecektir. Ancak tarihe gerçeğin notunu Mezopotamya Ajansı, yalanın notunu da devletin gazeteleri düşecektir.

Helikopterden atılan sekiz çocuk babası 50 yaşındaki Osman Şiban’ın kanlı gözlerinin sorduğu hesaptan ise bu dönemi yaşayan hem suçlular hem de susanlar olarak hiçbirimiz kaçamayacağız. Bu yaşadıklarımız ve bize yaşatılanlar karşısında 100’üncü yaşını iki gün önce kutladığımız Kürt bilgesi Apê Musa’nın şu sözünü de unutmayalım: “Türkiye’nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının, yeminli, canlı bir şahidiyim. Yalnız şahidi mi? Değil… Sanığı, mahkûmu ve davacısıyım.”


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Kürt sorununda yeni eşikler: Nasıl yapmalı?
Sonraki Haber
İhsan Eliaçık’a hapis cezası