Ana SayfaYazarlarİbrahim AslanDevlet ‘kıçı kırık patronun’ gücüdür!

Devlet ‘kıçı kırık patronun’ gücüdür!


İbrahim Aslan


“…Beyler keyfi için satar,
Dert birikti katar katar,
Bugünüm dünümden beter,
Ben ne biçim vatandaşım benim kardaşım…”
(Ozan Emekçi, Vatandaş, 1998)

Soma, “Bu işin fıtratında var” denilerek, 301 madencinin katledildiği kent. 301 işçinin acısını yüreğinde taşıyan Somalı maden işçileri, günlerdir hakları için yollarda.

Soma Uyar Madencilik işçileri, söz verilmesine rağmen tazminat hakları verilmediği için Manisa’dan Ankara’ya yürümek istiyor. Maden işçilerinin yürüyüşleri ise asker ve polis barikatıyla engelleniyor.

Bu durum yabancısı olmadığımız bir mesele. Haklarını arayan kim olursa olsun, iktidardakiler tarafından polis ve asker copuyla, biber gazıyla, barikatıyla hep engellendi ve engellenmeye devam ediyor.

Somalı işçilerin yürüyüşünden de birçok işçi, emekçi, demokrasi güçleri, kadınlar, gençler, yaşam savunucularının yapmak istedikleri eylemlerde de gördüğümüz manzaralar yansıyor.

Madenlere karşı mücadele eden yaşam savunucularına nasıl askerler tarafından biber gazıyla Ordu Ünye’de müdahale ediliyorsa, Somalı işçilere de aynı şekilde müdahale ediliyor, engelleniyorlar.

“Özgürlüğümüz İçin Faşizme Karşı Birlikte Yürüyoruz” demek için İstanbul’da açıklama yapmak isteyen gençlik örgütlerinin aktivistlerine nasıl müdahale ediliyorsa, Somalı maden işçilerine de öyle müdahale ediliyor.

Milyonların iradesinin temsilcisi olan HDP üyelerinin her türlü açıklaması polis ve asker şiddetiyle nasıl engelleniyorsa, Somalı maden işçilerinin en temel hakları olan yürüyüş ve basın açıklaması yapma hakları da o şekilde engelleniyor.

Erkek ve devlet şiddetine karşı sokağa çıkan kadınlara nasıl pervasızca polisler tarafından müdahale ediliyorsa, Somalı maden işçilerine de aynı şekilde müdahale ediliyor.

Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Verilecek çok fazla örnek var.

Hele kriz ve batak içerisinde olan devlet bu dönem sopayı eline almış, her türlü hak arayışını şiddet ve zorbalıkla bastırma çabası içerisindeyken çok fazla örnek bulabiliriz.

Ya da örnek vermeye gerek yok. Dün partisinin grup konuşmasında iktidar ortağı Devlet Bahçeli’nin söylediklerine bakmak yeterli. Ne dedi Bahçeli? Olduğu gibi aktarıyorum sözlerini:

Bazı alçak kalem sahipleri ve televizyon sunucuları ateşle oynamaktadır. Neymiş, sokak hazır, muhalefetin silkelenmesi gerekiyormuş. Hele bir çıksınlar sokağa da, görsünler Hanya’yı Konya’yı, acıklı şekilde görsünler dünyanın kaç bucak olacağını, hodri meydan…”

Devlet’in sözleri gayet açık.

Durum bu şekilde iken, hakları için asker, polis barikatı ve şiddetiyle engellenen Somalı maden işçilerinin isyanı da bir maden işçisinin yaptığı açıklama ile gündemde. Üzerine epeyce yazıldı ve çizildi.

İzmir-Ankara yolunda kamp kuran ve yürüyüşleri engellenen maden işçilerinden biri kendilerini engelleyen askerlerin başındaki komutana seslendi ve bu sözler sosyal medya başta olmak üzere özellikle muhalif basında gündem oldu. Maden işçisi, karşısında devleti temsil eden komutana şu ifadelerle seslenmişti:

Sanki suçlu bizmişiz gibi, sanki hırsızlığı, namussuzluğu, arsızlığı biz yapmışız gibi hesabı bizden sormaya çalışıyor. Yani hesabı hesabı sorması gerekenlere gidip hesap soramayanlar, bize hesap sormaya çalışıyorlar. Oysa bizim haklılığımızı cümle alem biliyor.”

Bir işverene, bir tek adama gücü yetmeyen devlet, şimdi gücünü bizde sınıyor. Biz bir kere daha bağırıyoruz buradan. Devletin gücünü bizde sınamayın! Yerin 7 kat altında alın teriyle yaşamını devam ettirmek durumunda kalıp, kör edilenler, sakat bırakılanlar, ciğerleri çürütülenlerden hesap sormasın devlet!”

Devlet bunları yapanlardan hesap sorsun gücü yetiyorsa! Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet gücünü bizde sınayacak öyle mi? Öyle mi alay komutanı? Buradayız biz! Yıllarca arkadaşımızın bedeninden parçalar kopartıldı o madende, parçalar! Şimdi bize güç göstereceksiniz ve biz bu güçten korkacağız öyle mi? Vallahi de korkmuyoruz, billahi de korkmuyoruz sizden!”

Somalı maden işçisinin ifadeleri bir manifesto niteliğinde. Hırsızlığı, arsızlığı patronlar yapar, ancak hesap vermezler. Hakkı onlar yer, ancak hesap vermezler. Alın terini onlar sömürür, ancak hesap vermezler…

Peki bunun nedeni nedir?

Son söz olarak Marksist devlet kuramına gidelim: “Devlet, egemen sınıf veya sınıfların baskı aracıdır. Devlet, toplum çıkarlarını koruma iddiasında olan küçük bir azınlığın sömürü aracıdır.”

Evet, devlet ‘bir tane kıçı kırık patrondan’ hesap sormayı beceremez. Çünkü o devlet, bu düzende o kıçı kırık patrona hizmet etmek için oluşturulmuş, kapitalist düzenin devam etmesi için zor ve şiddet aygıtlarını elinde tutan mekanizmadır.

Kıçı kırık patronların devleti, işçilerin, ezilenlerin haklarının karşısındadır.

O için patronların sözcüsü olan Devlet, “Hele bir sokağa çıksınlar da görsünler Hanya’yı Konya’yı…” diye tehdit eder, hak arayanları.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Umut İlkesi üzerine (II): Mesele umut etmeyi öğrenmek
Sonraki Haber
TL'de düşüş sürüyor: Dolarda yeni rekor