Deprem alanlarından biri olan Malatya’yı ziyaret eden HDP’li Garo Paylan sosyal medyaya getirilen bant daraltma uygulamasını “cinayet” diye yorumlarken, HDP’li Nejdet İpekyüz ise “Hep güvenlikten söz edenlerin, güvenli bir ortamı yaratma konusundaki acizlikleriyle karşı karşıyayız” diye belirtti.
Maraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 büyüklüğünde, Elbistan ilçesinde ise 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen depremden en çok etkilenen kentlerden birdi de Malatya oldu.
Pek çok enkaz kendi haline bırakılırken, yardımlar ise çok geç ulaşıyor.
Depremlerden etkilenen 10 ilde OHAL ilan edilmesinin ardından, sosyal medyaya da bant daraltma uygulaması getirildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Malatya’daki son durumu ve sosyal medyaya getirilen kısıtlamayı Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
‘Bu felaketin altında AKP iktidarı ve topyekun devlet kalmıştır’
Ülkenin, deprem ülkesi olmasına rağmen hiçbir şekilde hazır olunmadığını, yıllardır iktidara konuyla ilgili çağrılarda bulunduklarını ancak dönüş alamadıklarını ifade eden Paylan, “Gelin şehirlerimizi hazırlayalım dedik. Çağrılarımızı dinlemediler ve büyük bir felaket yaşadık. Bu felaketin altında AKP iktidarı ve topyekun devlet aygıtı kalmıştır” dedi.
‘Büyük bir yetersizlik var’
Büyük bir isyanın ve yetersizliğin olduğunu vurgulayan Paylan, “Yurttaşlarımızın elektriği, suyu, gıdası hiçbir şeyi yok. Evlerin neredeyse hiçbiri oturulamayacak durumda hasarlı. Malatya’dan büyük bir göç var. Durumu iyi olanlar şehri terk ettiler, durumu iyi olmayanlar da kahvehanelerde ve belli okullarda bir araya gelip hayatta kalmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘OHAL’in amacı felaketi gizlemek’
Yaşanan felaket karşısında iktidarın Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ederek baskı kurması amacının yaşanan perişanlığı gizlemek olduğunu vurgulayan Paylan, “Bu perişanlığın görülmesi lazım ki dayanışma artsın. Bu enkazı bir an önce kaldıralım ama iktidarın tek bulduğu çare OHAL ilan etmek. Bunu asla kabul etmiyoruz, bu baskı kurmaktır” şeklinde konuştu.
‘Sosyal medyayı engellemek cinayettir’
OHAL’in ardından sosyal medyaya getirilen bant daraltma uygulamasına da değinen Paylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Şu an yurttaşlarımız sosyal medya üzerinden birbirleriyle haberleşiyorlar. Yalnızca bugün Malatya ve Adıyaman’dan yurttaşlarımız o kanal üzerinden bize ulaştılar. Enkaz altındakiler dahi, yakınlarına sosyal medyayı kullanarak ulaşıyorlar. Bant daraltma gerçekten cinayettir. Twitter’ı engellemek, sosyal medyayı engellemek cinayettir. İnsanlar zaten telefonda birbirlerine ulaşamıyorlar, internet çoğu zaman kesiliyor. Bu iletişim kanalının da kesilmesi insanları ölüme terk etmek anlamına gelir. Sosyal medya şu an bizim can damarımızdır. Şu anda sosyal medyayı kapatmak cinayettir ve suçtur. Buna ayıptır diyemiyorum, insanlığa karşı suç işliyorsunuz. Sosyal medya açın, bant daraltmayı açın ki yurttaşlarımız birbirleriyle haberleşebilsinler.
‘Hiçbir organizasyon yok, plansızlık söz konusu’
Necdet İpekyüz ise, Malatya’da acizlik ve yetersizlik olduğunu, insanların kendi başına çözüm bulmaya çalıştıklarını söyledi.
Hiçbir koordinasyonun bulunmadığını belirten İpekyüz, “Organizasyon yok, plansızlık söz konusu. Malatya’da enkazlar dışındaki en büyük tehlike de içine yerleşilebilecek konut hemen hemen kalmamış, büyük hasarlı binalar var. Buna alternatif olarak insanların barınabilecekleri, ısınabilecekleri, beslenebilecekleri bir yer yok” dedi.
‘Güvenli ortam yaratmadaki acizlikleriyle karşı karşıyayız’
Kent merkezi dışındaki beldelere, kırsal kesimlere gidildikçe sıkıntıların daha da artmakta olduğunu ifade eden İpekyüz, devamında şunları söyledi:
Gittiğimiz yerlerde, insanlar can kurtarma çalışmalarını daha çok kendileri yapmışlar. Barınabilecekleri yerde bir sandalye, bir battaniye kalırken sıcak bir lokmaya ulaşmakta problem yaşıyorlar. Birçok yerde öfke söz konusu. Enkazlarda, daha bugün ciddi bir çalışma yürütülüyor ama zaten yaşam ümidinin çok azaldığını dile getiriyorlar. İnsanların öfkesini anlamak ve dinlemek lazım. En önemlisi dayanışma ve paylaşma sürecinin geliştirilmesi lazım. Demokratik kitle örgütlerinin ve bütün herkesin katkısını almak lazım. Hep güvenlikten söz edenlerin, güvenli bir ortamı yaratma konusundaki acizlikleriyle karşı karşıyayız.