6 Şubat depremlerinin ardından açılan soruşturmalar kapsamında tutuklananların sayısı 326’ya çıktı. Adıyaman’da yıkılan İsias Otel soruşturmasıyla ilgili gözlemlerini paylaşan Avukat Deniz Özbilgin: İdarenin kamusal sorumluluğunu mindere çekemediğimiz sürece, bin yıl boyunca müteahhit yargılarız, adına da adalet deriz, ama biz dedik diye o iş adalet olmaz.
Maraş merkezli depremlerde en az 50 bin kişi hayatını kaybetti, 107 bin kişi yaralandı. En az 18 bin 200 binanın yıkıldığı depremin ardından açılan soruşturmalar kapsamında tutuklananların sayısı 326’ya çıktı.
Hatay’da yıkılan Rönesans Rezidans’ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun’un 11 Şubat’ta tutuklanmasıyla başlayan soruşturmalar sürecinde 11 kentte bugüne kadar 1552 şüpheli belirlendi.
108 müteahhit, 173 yapı sorumlusu, 18 yapı sahibi tutuklandı. 566 şüpheli adli kontrolle salıverildi, 128 şüpheli serbest bırakıldı. 355 şüpheli hakkında yakalama, 96 şüpheli hakkında gözaltı kararı var.
Depremde yıkılan, aralarında Kuzey Kıbrıs’tan gelen sporcuların da bulunduğu 65 kişinin yaşamını yitirdiği Adıyaman’daki İsias Otel de soruşturmaya konu olan yapılardan biri. Otel ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında otel sahibi ve yöneticileri, statik proje müellifi ve fenni sorumlu toplam beş kişi halen tutuklu…
‘Soruşturma süreçleri yavaş ilerliyor’
Afet bölgesindeki gözlemlerini Gazete Karınca ile paylaşan Avukat Deniz Özbilgin, enkazların bir an önce kaldırılmasının bir gereklilik olduğunu fakat soruşturma süreçlerinin çok yavaş ilerlediğini ifade etti:
Resmi rakamlar daha az ama tahminimize göre 90 bin civarında can kaybı var. Yıkılan ve can kaybına yol açan binlerce binayla ilgili, her bir bina ve sorumluları için ayrı ayrı soruşturma yürütülmesi lazım. Soruşturmalar açılıyor ama süreç çok ağır yürüyor. Bu ağırlıkta bir soruşturma ile bu işler ilerlemez. Bir yandan enkazlar kaldırılıyor, kaldırılması lazım ama çok hızlı hareket etmek, gerekirse bütün savcıları bu işe seferber etmek gerekir. 15 Temmuz’da nasıl yaptılar; 25 günde 10 bin kişinin ifadesini aldılar, yine aynısını yapmalılar.
‘İddianame hazırlığı özensiz yapılıyor’
Soruşturma sürecinde toplanan delillerin sağlamlığı ve bilime uygunluğu konusunda şüphelerinin bulunduğunu söyleyen Özbilgin, iddianame hazırlığının özensiz yapıldığı görüşünde:
Soruşturmaya konu olan kişilerin mal varlıklarına tedbir konulması gerekiyor çünkü depremden zarar gören insanların maddi ve manevi zararları bu müteahhitlerin mal varlıklarından karşılanacak, böyle tedbirler konulmuyor. Meslek odalarıyla işbirliği içinde çalışılması gerekiyor çünkü teknik pek çok konuda savcıların, avukatların, hukukçuların bilgisini aşan tespitlere ihtiyaç var. Yargılanacak kişilerin bir kısmı inşaat mühendisi, mimarlar olacak.
‘Dostlar alışverişte görsün…’
Teknik bilgisizlik sebebi ile soruşturma sürecinde bazı işler sadece yapılmış olmak için yapılıyor. Depremden sonra İsias Otel’de temeldeki kolondan karot örneği alınmış örneğin. Karot örneği sağlam binadan alınır. Otel binası ise olduğu yere yığılarak yıkılmış, binanın yıkılmamış temel kısmından alınan örnek de sağlam çıkacaktır bu durumda… Otelden demir örneği de alındığını öğrendik; demirler adliye koridorlarında yerlerde, insanlar etrafından dolaşıyor, üzerine basıyor. Dostlar alışverişte görsün…
![](https://gazetekarinca.com/wp-content/uploads/2023/04/isias_numune-1122x1230.jpeg)
‘Savcıların kamu görevlilerine ulaşmama gibi bir tercihi var’
Üstelik İsias Otel soruşturması kamuoyuna malolmuş bir dosya; uluslararası basında da yer verildi, Kıbrıs hükümetinden yazılı evraklar gönderildi, buna rağmen bu kadar özensizce bir iddianame hazırlığı yapılıyorsa başka soruşturma dosyalarını düşünemiyorum bile” diyen Özbilgin, deprem bölgesindeki binlerce soruşturma dosyasının, her ilin avukatlarınca sahiplenilmesi gerektiğini hatırlattı:
Bütün mağdurlara barolardan avukat atanması, depremzedelerin acılı günlerinde avukat kovalamak zorunda kalmaması lazım. Her ilin avukatları kendi illerindeki dosyaları sahiplenmeli, böylece depremden sağ kurtulmuş insanların da bir muhatabı olmalı. Avukat arayışındaki insanlar o illerin barolarına ulaşmalı.
![](https://gazetekarinca.com/wp-content/uploads/2023/04/ahmet_bozkurt.png)
Savcıların soruşturma süreçlerinde kamu görevlilerine ulaşmama gibi bir tercihleri olduğunu ifade eden Avukat Deniz Özbilgin, binaların imar affından yararlanıp yararlanmadığı ile ilgili belgelerin toplanmadığını, belediye ruhsat izinlerinin incelenmediğini ve bunun da imar affı sürecinin yargıyı ilgilendirmediği biçiminde gerekçelendirildiğini söyledi.
Özbilgin’e göre tutuklananların sayısı artıyor fakat bu, soruşturma süreçlerinin derinleştirilmesini sağlamıyor:
Bir dosyayı enine ne kadar şişirirseniz dikey olarak ilerlemesini, derinleşmesini o kadar durdurursunuz. İsias Otel 21 yıllık bir bina. 21 yılda hiç mi kamu buraya uğramadı, yapı hiç mi denetime girmedi? Binada asma kat var, inşaatta muhtemelen nehir kumu kullanılmış, kolon betonları içinde çok büyük parçalar var, kum nasıl elenmeden kullanılmış, bütün bunlar olurken kimse yok muydu? Önce otelin sahibi Ahmet Bozkurt ve şirket hissedarı olan iki oğlu tutuklandı.
‘2000 doğumlu şirket hissedarı, 2002’deki yapı ruhsatından dolayı tutuklu’
Oğullarından biri 2000 doğumlu ve 2002’de alınan yapı ruhsatından dolayı şu an tutuklu. Müteahhidin yine şirket hissedarı olan eşi şüpheli ama tutuksuz. Dosyayı enine şişirme dediğim tam olarak bu. Alın muhasebeciyi de müdürü de garsonu da tutuklayın ama imar affını tartışmayın, belediyeye bulaşmayın, bakanlığa dokunmayın, bu mümkün mü? Tabii bir de arama kurtarma faaliyetlerinin aksaması ile yaşanan kayıplar var, o bambaşka bir hukuksal sorumluluk, bambaşka bir soruşturma konusu ama o soruşturmayı yürütecek bir irade göremiyoruz.
‘İdareyi mindere çekmek gerekiyor’
Savcılığın yaklaşık 8 bin sayfa plan, proje, yapı izni, ruhsatlar vb. evraka el koyduğunu söyleyen Özbilgin, “Tüm evraklar gereğince toplanıp, incelemeler sağlıklı ve bilimsel bir şekilde yapılsın da iddianame altı ay daha geciksin” dedikten sonra sosyal medyada yayılan bilgi kirliliğinin sağlıklı veri toplama sürecini baltaladığına dikkat çekti:
Diğer yandan sosyal medyada da ciddi bir bilgi kirliliği var; bazı haberlerde otelin iki ayrı binanın birleştirilmesiyle oluşturulduğundan, binada kaçak katlar olduğundan bahsediliyor mesela, bunlar doğru değil. Bu bilgi kirliliği davada ayağımıza dolanıyor. Özellikle de adalet arayışındaki acılı aileler için yargılamada beklenti yaratıyor, daha sonra büyük hayal kırıklıkları yaşanabilir.
Avukat Özbilgin, 1999 Körfez depreminin ardından cezasızlıkla sonuçlanan mahkeme süreçlerini hatırlatarak bu kez kamu idaresinin yargı süreçlerine dahil edilmesinin hayati olduğunu belirtti:
Siz burada sadece günah keçisi gibi müteahhitleri, mühendisi, mimarı kovalarsanız ‘99 Körfez depreminden sonra olduğu gibi Türkiye’de hiçbir şey değişmez. O depremin üzerine Elazığ, Van, İzmir depremleri oldu, şimdi 6 Şubat depremi yaşandı. 99’da bu işi belediye meclis kararlarına, kentleşme politikalarına dahil edebilseydiniz ülkenin önce kent politikaları, devamında yasaları değişirdi. Bir meslektaşımızın deyimi ile idareyi mindere bu yüzden çekmek gerekiyor. İdarenin kamusal sorumluluğunu mindere çekemediğimiz sürece, bin yıl boyunca müteahhit yargılarız, adına da adalet deriz, ama biz dedik diye o iş adalet olmaz, her afette yeni canlar yanar.