CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, iktidara gelmeleri durumunda yargıya talimat veren bir yönetim değil, yargının bağımsızlığını önceleyen bir iktidar olacaklarını söyledi. Biçer Karaca hasta tutuklular için de “Hasta tutukluların tedavi edilebilir bir olanağa kavuşabilmesi önemli” dedi.
Türkiye’de insan hakları ve yargının bağımsızlığı temel tartışma konularından biri. Dünya Adalet Projesi 2022 Yılı Raporu’na göre Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 140 ülke arasında 116’ncı sırada.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçtiğimiz haftalarda yayınlanan raporun 102 sayfalık Türkiye bölümünde, “Hükümet, 2018’de kabul edilen geniş kapsamlı terörle mücadele mevzuatı kapsamında, insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanılmasını kısıtlamaya devam etmiş ve hukukun üstünlüğünü tehlikeye atmıştır’’ denildi.
Uluslararası Af Örgütü de “Dünyada İnsan Haklarının Durumu”na ilişkin 2022/23 raporun Türkiye bölümünde, protesto hakkının engellenmesinden işkenceye kadar çok sayıda insan hakkı ihlaline dikkat çekildi.
14 Mayıs’ta iktidarın değişmesi durumunda insan hakları ve yargının bağımsızlığında değişen ne olacak? CHP Denizli Milletvekili ve İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, seçime giderken yargının içinde bulunduğu durumu Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
‘Adalet ve insan hakları konusundaki kötü karne, sarayın karnesidir’
Uluslararası kuruluşların yaptığı ülkenin adalet ve insan hakları konusundaki değerlendirmelere işaret eden Biçer Karaca, “Yapılan değerlendirmelerde adaletin, insan haklarının nasıl yerle bir olduğuna ilişkin çok ciddi veriler var. Ama adalet ve insan hakları konusundaki karne ülkenin değil saray iktidarının karnesi. Ve bu kötü karneyi uluslararası kuruluşların yaptığı çalışmalara göre değil, yaşadığımız olaylara göre de ortaya dökmek çok da önemli” dedi ve ekledi:
Millet olarak başka bir ölçüme gerek olmaksızın yaşanmışlıklarla farkındayız. Örneğin bir atasözünü söylediği için Sedef Kabaş tutuklandı ama öbür taraftan ’keseceğiz, kelle alacağız, şunu yapacağız’ diyen kişi serbest bırakıldı. Cumhurbaşkanına her türlü eleştiri suç ama bir iktidar partisinin genel başkanı ve şu an cumhurbaşkanlığını temsil eden kişinin diğer siyasi parti genel başkanlarına ve partililerine karşı her türlü hakaretinin meşru olduğu bir sistemde insan haklarından, düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsetmek zor. Bugün cumhurbaşkanına hakaret suçlarından hüküm giyen, hakkında soruşturma açılanların sayısına baktığımız zaman; 12 yaşından 80 yaşına kadar yurttaşlarımızın bu şekilde mahkeme mahkeme, savcılık savcılık dolaştırıldığı bir ülkede insan haklarından bahsetmek çok da mümkün değil.
Biçer Karaca, Ekrem İmamoğlu Davası, Canan Kaftancıoğlu Davası, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında açılan kapatma davası örneklerini de vererek, şunları belirtti:
Gezi tutsaklarından bahsetmeden de geçemeyeceğim. Üç kez beraat etmiş kişileri aynı suçtan dolayı bu kez ağırlaştırmış müebbet hapis cezalarıyla cezalandırıyor olması Türkiye’deki hem yargı bağımsızlığının hem adaletin geldiği noktayı bize gösterir hem de insan hakları noktasında Saray’ın karnesinin ne kadar kırık notlarla dolu olduğunu gösterir.
‘Yargıya talimat veren bir yönetim olmayacağız’
Gezi ve Kobani davalarına dair de Biçer Karaca, “Biz yargıya talimat veren bir yönetim değil yargının bağımsızlığını önceleyen bir iktidar olacağız. Bu nedenle, her iki davaya ilişkin de Saray’ın kılıcının hakimlerin, savcıların tepesinde sallanmadığı bir yargı sistemini oluşturacağız ve bağımsız yargının bu yöndeki kararları iktidar için kabul edilir kararlar olacak” dedi.
Biçer Karaca, gündemde olan HDP kapatma davasına ilişkin ise “Biz Millet İttifakı Ortak Mutabakat Metni’nde çok net bir şekilde siyasi parti kapatmasının bu kadar kolay olmaması gerektiğini vurguladık. Bir siyasi partiyi parlamentoya taşıyan milletin iradesi ise siyasi parti kapatmalarının da mutlaka parlamentoda nitelikli bir çoğunlukla geçmesi gerektiğini düşünen bir yerdeyim. Ortak Mutabakat Metni’mizde de parti kapatmaları zorlaştıran bir düzenleme mevcut” ifadelerini kullandı.
‘Saray’ın kılıcını yargının üzerinden kaldırılacak bir çalışmayı hayata geçireceğiz’
Millet İttifakı olarak iktidara gelmeleri durumunda, en öncelikli yapacakları şeyin ülkenin ekonomisi ile ilgilenmek olacağını vurgulayan Biçer Karaca, “En son TÜİK’in açıkladığı verilerde, ekmek ve makarna ile beslenen ve et yemeyen çocukların yüzdesine baktığımızda en acil çözülmesi gereken ekonomik buhran ve vatandaşların yaşadıkları ekonomik kriz” dedi ve daha sonrasında ise demokrasi ve adalet için yargıya olan güvenin tekrar tenzih edilmesi için çalışmalar yapacaklarını ifade etti:
Yargıya olan güveni tekrar tenzih edebilmek için Millet İttifakı’nın Ortak Mutabakat Metni’nde de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş noktasında da bağımsız yargının sağlanması için çok önemli yol haritaları hazırladık. Öncelikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki (HSK) siyasi varlığı sona erdirmek istiyoruz. Yani HSK’nin yapısının nasıl oluşması gerektiğine ilişkin önermelerimiz var. Yasama, Yürütme, Yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesini çok önemsiyoruz. Ayrıca bağımsız bir basının, medyanın olmasını önemsiyoruz. Saray’ın kılıcının; yargının, hakimlerin, savcıların ve basının üzerinden kaldırılacağı bir çalışmayı hayata geçirmeyi planlıyoruz.
‘Hasta tutukluların tedavi edilebilir bir olanağa kavuşabilmesi önemli’
Bu arada cezaevlerinde en temel sorunlardan biri de hasta tutukluların durumu. Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün resmi sitesinde yer alan verilere göre; 1 Aralık 2022 itibarıyla 286 bin 797 kapasiteli ceza infaz kurumlarında 336 bin 315 kişi bulunuyor.
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonunun Nisan 2022 tespitlerine göre ise Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunuyor. Ancak bu sayıların İHD’nin ‘tespit edebildiği’ kişiler olduğu düşünülürse sayının daha da fazla olduğu tahmin ediliyor. Yine İHD verilerine göre 2022 yılında hapishanelerde 76 kişi yaşamını yitirdi, bunlardan 35’inin hastalıkları nedeni ile yaşamını yitirdiği belirtildi.
Biçer Karaca da hasta tutukluların durumuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
Şahsi olarak bildiğim, bana ulaşan Giresun Cezaevi’nde lösemi bir tutuklu var. Şu an infaz ertelemenin verilmesine ilişkin bir rapor var ama hala Yargıtay’da dosyada bekliyor, bir karar çıkmış değil. Mesela 28 Şubat Davası’ndan cezaevinde olan ve yaş itibariyle çok ileri yaştaki eski komutanlar var. Onlar cezaevinde tutulurken bazı davalarda yaş haddinden infaz erteleme aldığına dair bilgiler geliyor. İnsanlar elbette suç işleyebilirler, bağımsız yargı da bun kararını verir. Suç işlemiş olsalar bile cezaevi koşullarında tedavisi mümkün olmayan bir hastalığı var ise bu insanların orada ölümü beklemesi ya da ölüme daha hızlı ilerlemesini sağlamak yerine onlara tedavi edilebilir bir olanağa kavuşabilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.