Engellilerin deprem sonrasında yaşadığı sorunları engelli hakları savunucusu ve sosyal girişimci Celal Karadoğan ile konuştuk.
Karadoğan’ın açıklamalarında öne çıkan noktalar şöyle:
Deprem bölgesinde kaç engelli olduğuna dair resmi bir veri elimizde yok. Sahada gördüklerimiz, duyduklarımız dışında bir öngörümüz yok. Ben milli sporcuyum. Birtakım yarışmalara katıldım ve savaş bölgelerinde engelli olan çok sayıda insan gördüm. Ama ampütasyon vakasının bu kadar yüksek olduğu bir olay daha önce hiç görmemiştim. Savaşlarda dahi ampütasyon bu kadar yüksek değil. Dolayısıyla elimizde şu anda resmi bir veri yok. Zaten devletin bununla ilgili bir derdi de yok. Depremden önce kaç engelli yurttaş yaşıyordu bu bölgede? Deprem nedeniyle kaç yurttaş engelli oldu? Bunların hepsini devletin cevaplaması gerekir. Fakat Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın veya Sağlık Bakanlığı’nın ya da ilgili engelli dairelerinin hiçbir şekilde bir açıklaması yok. Deprem bölgesinde daha önce engelli sayısı ne idi? Depremden dolayı kaç yurttaşımız engelli olarak hayatına devam etmek durumunda kaldı ve bu insanlar şu an ne yapıyorlar ve gelecekte ne yapacaklar? Böyle çok büyük soruların hiçbir cevabını bulamıyoruz maalesef.
Deprem kaynaklı engellilik durumları
En yaygın olan kol ve bacak ampütasyonları. Göçük altında kalma sebebiyle şu anda Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de ve başka birçok hastanede bulunup kolu veya bacağı ampute edilmiş çocukların ve gençlerin hastanelerde tedavileri devam ediyor.
‘Deprem bölgesinde yaşayan engelli insanlar şu an iki kez dezavantajlı ve mağdur duruma düştü’
Depremden önce de Türkiye’de engelli yurttaşlar olarak güllük gülistanlık bir yaşam sürmüyorduk. Fakat deprem bölgesinde yaşayan engelli insanlar şu an iki kez dezavantajlı ve mağdur duruma düştü. Kamu hizmetlerine ulaşmaları şu anda çok sınırlı. Depremden önce medikal şirketleri vardı, insanlar gidiyordu, raporla ihtiyaçlarını temin ediyordu. Fakat şu an Hatay, Maraş neredeyse yok oldu. Maalesef bu hizmetlere erişim çok çok daha sınırlandı.
‘2023 verilerine göre deprem bölgesinde şu an üç yüz bin engelli yurttaşımız yaşıyor’
Depremin bugün ikinci ayı doldu. Depremzedelerin halen hasta bezine ulaşamaması, bölgede devletin bu konudaki yaklaşımını da bize aşağı yukarı gösteren bir örnek. Burada kamu hizmetlerine erişim çok sınırlı. On bir ili ve milyonlarca insanı etkileyen depremlerden sonra 2023 resmi istatistiklere göre deprem bölgesinde şu an üç yüz bin engelli yurttaşımız yaşıyor.
‘Hiçbir ilde engelli koordinasyon merkezi yok’
Depremden etkilenen hiçbir ilde engelli koordinasyon merkezi yok. Milyonlarca liralık bütçelerle hareket eden kurumlar, tekerlekli sandalye bağışladıklarını söylüyorlar ama onu biz buluyoruz zaten. Siz barınma sorununu çözebiliyor musunuz? Bakın engelli tuvaleti olmadığı için çok ciddi sorunlar var. Hatay Defne’de, Antakya’da, Harbiye’de…
‘Özel gereksinimli çocukların psikolojik olarak desteklenmesi ve eğitim süreçlerinin devam etmesinin hızlandırılması gerekiyor’
Türkiye’de çürük de olsa bir özel eğitim sistemi var. Bu çürüklüğün sebebi de özel eğitim kurumlarının patronlara devredilmiş olması, denetlenmiyor olmasıdır. Fakat yine de bu okullar otizmli çocuklar ve özel gereksinimli çocuklar için ve o çocukların aileleri için bir nefes alma, rahatlama alanı oluyordu. Maalesef depremde birçok okul yıkıldı, kullanılamaz hale geldi. Şu anda özel eğitim süreci sekteye uğramış binlerce çocuktan bahsedebiliriz. Çocukların yıllardır alıştığı, haftada iki gün – üç gün özel eğitim kurumuna gidip orada ders görmeleri, özel eğitimci hocalarıyla yaptıkları işler onları bir nebze olsun rahatlatıyordu. Annelere bir alan açıyordu. Fakat geldiğimiz noktada özel eğitim alanı tamamen durdu. Çünkü okullar kullanılamaz hale geldi. Dolayısıyla şu anda en büyük sorunlardan biri de özel gereksinimli çocukların psikolojik olarak desteklenmesi ve eğitim süreçlerinin devam etmesinin hızlandırılması. Ama maalesef kısa vadede bununla ilgili bir çalışma yapıldığını ne duyuyoruz ne de biliyoruz.
‘Biz nasıl konteyner kente geçelim? Duş yok, tuvalet yok, engellilere uygun erişebilirlik yok, güvenlik yok’
Konteyner kentlerde erişebilirlik sorunu olduğu için engelli yurttaşlar konteyner kente geçmeyi istemiyorlar. Yani evinin yanına kurduğu çadırda kalmak engelli yurttaşı daha güvende hissettiriyor. Çünkü komşusu var, akrabası var, ses çıkarsa onu duyabilecek birileri var ve söyledikleri şey şu, ‘Bize konteyner kente geçin diyorlar. Biz nasıl konteyner kente geçelim? Duş yok, tuvalet yok, engellilere uygun erişebilirlik yok, güvenlik yok. Konteyner kentte yaşamaktansa evimizin önüne kurduğumuz çadırda yaşamayı tercih ederiz’ diyorlar, ki bence çok da haklılar. Dolayısıyla bu tercihi yapan insanların bulunduğu yere prefabrik mini engelli tuvaletleri acilen yapılmalı. Maalesef bu bütçe olarak da işin doğası olarak da bizi aşan bir şey. Ama özellikle de belediyeler için çok kolay. Ben birçok belediyeye de yazdım, aradım, birebir de gidip görüştüm. Çok basit, çok maliyetsiz bir şey ama maalesef ilgilenmiyorlar.